Son 35 yılın en zorlu kamu yönetim yılı
Dünya değişiyor ve eski kalmış kararlarla ve yaklaşımlarla başarıya ulaşmak çok zor. 2022-2025 Orta Vadeli Plan’da yer alan yeni iktisat denklemine adaptasyon söylemi tam da bu unsuru destekliyor.
Ahmet Akyıldız - Baş Ekonomist / Ekonomik Araştırmalar Yöneticisi
Küresel olarak kamu maliyesinden yatırım bankalarına, piyasa yapıcı kuruluşlardan merkezi otoritelere kadar herkesin çok ama çok zorlandığı yıkıcı bir yıl geride bıraktık. Enflasyon kavramının küresel olarak her kesim tarafından hissedildiği bir ortamda, merkez bankaları ve ilgili bakanlıklar parasal istikrarı sağlamaya çalışırken, hükümetler de işsizliğin ve iç talebin düşmemesi için her kararını üç defa düşünerek yürürlüğe aldı. Ülkemiz bu zorlu dönemde nelere maruz kaldı buraya bakmadan önce, yurt dışı piyasalarda ve merkezi hükümet bütçelerinde neler yaşandı buna bakmamızda fayda var.
OLUMLU GELİŞMELER
Yıl boyu küresel piyasaları faiz silahıyla etkisiz hale getirmeyi hedefleyen ABD Merkez Bankası (Fed), doların küresel gücünü korumak için piyasa yıkıcı hamlelerine devam etti. İş gücü piyasaları başta olmak üzere, mortgage sektörüne büyük darbe vuran bu durumdan rahatsız olan Fed üyelerinin 2023 içinde maksimum 50 baz puanlık faiz artışına gidilmesine yönelik açıklamaları son dönemde öne çıktı.
Son verilere baktığımızda, ABD'de ekim ayından beri enflasyon göstergelerinde iyileşme kaydedildiği görülüyor. Kasım ve aralık ayına ilişkin PMI verilerinin de düzelmeye başlaması bizler gibi gelişen ekonomiler için güzel bir referans noktası. Bu noktada özellikle Avrupa temelli ekonomik aktivitedeki ivme kaybının azalmasıyla ihracatçımızın elinin çok güçleneceğinin altını çizmemiz gerekiyor. PMI'nın (üretici endeksi) aralık ayı itibarıyla yeniden pozitif ivmeye dönmesi bir diğer olumlu bir gelişme. Bunun yanında Avrupa kıtasında kasım ayında yüzde 10 düzeyine inen yıllık TÜFE enflasyonu Temmuz 2021'den bu yana yaşanan ilk pozitif gerileme. Enerji ve gıda fiyatlarının hariç tutulmasıyla hesaplanan çekirdek enflasyon ise yükselişini sürdürme eğilimini devam ettiriyor. Bu durum emtia fiyatlarındaki artışın genele yayıldığına işareti olarak durmaya devam ediyor.
Faiz ayağına baktığımızda, genişleyici politikalar ile sıkılaştırıcı politikalar arasında kalan iki görüş grubunun olduğunu gördüğümüz 2022'de işler tersine dönüyor gibi. Faiz artırımı konusunda Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) Fed'den daha geçişken davranmasının yararlarını görmeye başladığını söyleyebiliriz.
Önümüzdeki dönemde Çin'de Covid-19 kaynaklı gelişimin yavaşlaması, Hindistan'ın iç dinamiklerinde yeninde güven inşa etmesi ve Fed'in 50 baz puan ve üstü faiz artışına gitmemesi halinde küresel canlılığın yaşanması olası durmakta. Zaten doların gücünü temsil eden Dolar Endeksi'nin (DXY) son altı ay içinde 113 puan seviyelerinden 101'lere kadar gerilemesi küresel değişimi anlatan bir başka doneydi.
DÜNYA DEĞİŞTİ
Görüldüğü üzere birbiri ile çok ilintili, bir ekonominin diğerini çok hızlı şekilde etkilediği hibrit bir ekonomi modeline geçiş yapıldı. 1970'lerin ve 80'lerin iktisadi kararlarıyla hareket etme dönemi sona erdi. Şunun altını çizmekte fayda var, petrol ekonomilerinin bile reel politikte değişikliğe gittiği, Brezilya ve Arjantin'in ortak para birimine geçmek için karar aldığı bir ortamda Uluslararası Ödemeler Bankası, Finansal İstikrar Kurulu, Basel Bankacılık Denetim Komitesi gibi kuruluşların piyasa yapıcı söylemleri artık eskisi kadar etkili olamıyor. Ülkemizin 2022-2025 Orta Vadeli Planında da yer alan yeni iktisat denklemine adaptasyon söylemi tam da bu unsuru destekliyor. Dünya değişiyor ve eski kalmış kararlarla ve yaklaşımlarla başarıya ulaşmak çok zor.
BÜTÇEDE KRİTİK YATIRIMLAR
Ülke kanadımıza döndüğümüzde neler yaşadık bunu biraz özetleyelim. 2022'nin ilk dokuz ayında yüzde 6.2 oranında büyüyen Türkiye ekonomisinin, harcamalar yönüyle değerlendirildiğinde orta vadeli program hedefleriyle uyumlu hareket ettiği raporlara yansımıştı. Hizmet sektörünün 2022'nin 9 ayında büyümede 5.2 puanlık katkısı neticesinde emisyon dolaşımının rahatlaması öne çıktı. Ayrıca turizm gelirlerindeki ve bağlı hizmet gelirlerindeki artış sayesinde hizmetler sektörünün yılın bahse konu döneminde yüzde 8.3 oranında büyümesi istihdamı korutan en kritik gelişmeydi.
2022 bütçesinde sağlık ve eğitimin ilk üçte yer aldığı zaten bilinen bir gerçek. Bunların yanına TOGG'un tamamlanması, kendi enerji bataryasına kadar milli imkanlarla üretecek adımlar için ek bütçenin de oluşturulduğunu hatırlıyoruz. Milli savunma sanayisi ürünlerinin geliştirilmesi başta olmak üzere, Milli Muharip Uçak, yeni tip denizaltı projeleri, uzun menzilli hava savunma sistemi Siper, Türkiye'nin ilk çıkarma gemisi TCG Anadolu'nun, TÜRKSAT 6A'nın bütçesi gibi ciddi yatırımların küresel resesyon dönemine denk gelmesi zorlayıcı unsurlardan bir tanesiydi. Gözle görülmeyen lakin sürdürülmesi zor olan bu projelerin yanında, Enerji Bağımsızlığı noktasında kritik hesaba giren Karadeniz Gazı meselesi de stratejik yatırımlardan bir tanesi olarak öne çıktı.
OVP verilerine çok önem veren bir iktisatçı olarak, dengelerin korunarak büyümeye inanan bir kişiyim. Bu noktada 2022 genelinde Türkiye ekonomisinin OVP tahminlerine uyumlu olarak, yüzde 5 civarında güçlü ve dengeli bir büyüme yakalaması gayet yerinde bir gelişmeydi. İthalat maliyetlerinin bu denli yükseldiği, dış kredi lansmanlarına ulaşımın zorlaştığı ve maliyetinin yükseldiği bir ortamda kademeli, dengeli ve akılcı politikalarla 2023'te de sanayicilerimizin hareket edeceğinden en ufak şüphem bulunmuyor.
ŞAPKADAN TAVŞAN ÇIKARMAK
Enerjiye talebin yüksek, fosil enerji kaynaklarına sahiplikte şimdilik düşük kapasiteye sahip ülkemizin bu alanda etkin rol alması için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Brent petrol başta olmak üzere, enerji maliyetlerinin son kullanıcıya maliyet yansıtmasında uygulanan sübvansiyonların merkezi bütçeden de karşılandığının altının çizilmesi gerekiyor. Bu noktada sübvansiyonlar, tarımsal teşvikler gibi kamu maliyesini zorlayıcı unsurların yönetimi gerçekten çok zor kavramlar. Özellikle ihracat kanallarımızda gözle gözükür noktaya ulaşan resesyon riskleri ve düşük kapasite eşiğinin altına inilmesi dış ticaret dengesini zorlayan ve zorlayıcı noktalar.
Hem kamu maliyesinde denge sağlamaya çalışıp, bir yandan da piyasayı öldürmeden, kırmadan yaşatmaya çalışmak 2022'nin özeti gibiydi. Elbette ülke olarak yıprandığımız, zorlandığımız anlar oldu lakin dünyada 'adaptasyon ve hızlı kararla aksiyon almada' bir dünya markası olan Türk işletmelerinin ve sanayicilerimizin 2023'te de şapkadan tavşan çıkaracağını hepimiz biliyoruz. Her ülkenin niteliksel ve mühendislik alanlarında iyi olduğu ve zayıf olduğu alanları var. Bence bizim en güçlü kasımız dünyayı herkesten hızlı okuyarak hareket etme kabiliyetimiz. En zayıf alanımız ise fırsatı erken görmemize rağmen bunu ciroya ve markaya çevirmede isteksiz davranmamız.
Markalaşma olmadan devletimizin sağlayacağı teşvikler, yatırım sanayisi kredileri de bir yere kadar gidebilecek. Şirketlerimiz artık Ar-Ge ve kurumsallaşma için sermaye ayırmaya başlamalı. Kredi ile büyüme döneminin maliyeti 2023 ve ilerleyen dönemlerde her ülkeye büyük zorluklar çıkaracak. Her biri milyar lira düzeyinde olan bu büyük yatırım ve kredi teşviklerinin sonu kendi ayakları üzerinde duran sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı şirketler olmalı.