AHMET AKYILDIZ

AHMET AKYILDIZ

InBusiness Dergisi Yazar

ahmet.akyildiz@inbusiness.com.tr
16.12.2022 | Cuma

Çı̇n’dekı̇ Covıd-19 önlem paradoksu

Çin eyaletlerindeki ucuz üretim sarmalının kaybolmasını istemeyen Pekin yönetimi, şehirler arası yolculuk kısıtlamasını neredeyse 24 aydır devam ettiriyor.

Ahmet Akyıldız / Ekonomik Araştırmalar Uzmanı Yatırım Finansmanı

Uzak Doğu Asya halklarını yönetmenin korku üzerinden yürütüldüğü çağdışı bir döneme tanıklık ediyoruz. Bozulan ekonomilere çözüm bulamayan, gelir dağılımı eşitsizliğini hiçe sayan, aza kanaat etmek istemeyen halklara uygulanan gestapo Covid-19 rejim kararları. George Orwell'in fütüristik kitabı '1984' ülkelerin kökenlerine yazılmış ise önsöz kesinlikle Çin Halk Cumhuriyeti'ne ayrılırdı.

KISITLAMALAR DEVAM EDİYOR

Covid-19 bahanesi altında Çin eyaletlerindeki ucuz üretim sarmalının kaybolmasını istemeyen Pekin yönetimi, şehirler arası yolculuk kısıtlamasını neredeyse 24 aydır devam ettiriyor. Şangay başta olmak üzere ihracatın kalesi olan şehirlerde şirket açmak isteyenlere yönelik bürokrasinin ciddi ayak sürümesinden tutun, katı salgın kontrol tedbirlerinin sebep olduğu sıkıntıları yazanların, açıklayanların tutuklanmasına kadar onlarca örneği BBC, NYT, Newsweek, Japon FujiSankei Business dergilerinden okumaktayız. Karantina altına alınan bölgelerde gıda, ihtiyaç maddeleri ve sağlık bakımına erişimde yaşanılan sıkıntılar gündelik hayatın bir parçası olmuş durumda.

KAMU GÜVENLİĞİ POLİTİKASI

Tüm iktisadi ve ticari tedarik zinciri teşebbüsü 'ucuza üret, ihraç et, ABD tahvili al yanına Dow Jones'dan teknoloji hisse senedi sepeti yap, yuanı dolar karşısında ucuzlat ve halka haftada beş kilo pirinç yedirerek bu sistemi ayakta tut' denkleminin kuru inatla sürdürülmesi üzerine kurulu. 1980'lerde başlayan bu sistematik enformasyon, 90'lı yılların sonunda zirvesini görürken, elde edilen sermaye birikimi Çin'i dünya devi yapıyordu. 2000'li yılların ortalarına doğru artan enflasyon, yükselen eyalet borçları ve en sonunda 225 milyar dolar düzeyine gelen inşaat sektör batıklarının kontrol altına alınamayacak düzeye gelmesi yaşadığımız olayların özetiydi aslında. 22 Ekim'de sona eren Çin ÇKP kongresinin nihai karar metni bizlere şunu gösterdi. Sıfır Covid-19 politikası çoktan bir kamu sağlığı politikası olmaktan çıkıp kamu güvenliği politikası haline geldi. Bilmeyenler için detaylandırmakta fayda var, Çin'de temaslı kavramı hala geniş tanımlanıyor. Sadece pozitif vakalarla doğrudan temas etmesinden öte aynı mekanlarda aynı tarihlerde bulunmuş kişiler de karantinaya alınabiliyor. Yani siz kimya sektöründe üretim açığı gördüğünüzde, o eyalatte Covid-19 salgını var diyerek onbinleri fabrikalarda yaşamaya mahkum edip üretimi maksimize edebiliyorsunuz.

KİMİN ARKA BAHÇESİ OLACAK?

Avrupa ile ABD arasında yaşanmaya devam eden ham maddeye ulaşım savaşının kazananın Çin olduğunu düşündüğümüzde, en kritik konu Çin'in önümüzdeki beş yıllık dönemde kimin arka bahçesi olacağı. Asya Pasifik'te kavga eder gibi yapan Washington-Pekin bürokratlarının yeni ticaret diyagramının detay planlamalarını tamamlamak üzerinde olduklarını bilmekteyiz. Zaten bu konuda dili bir hayli yanmış olan Almanya'nın apar topar en üst düzeyde Çin çıkarması yapması bunun ispatı niteliğindeydi.

Angela Merkel'in görevden imtina ettirildiği günlerde Rusya ile ticaret ve enerji noktasında sert olmamalıyız cümlesi sonrası bir anda karşısında ABD'yi bulan Almanların, Çin ziyaretleri sonrası başlarına nasıl yeni sorunlar oluşturulacak göreceğiz. Enerji sıkıntısı yaşamadan, tarımı kendi yeten ülkelerin "Rusya'dan doğal gaz almayın, buğday ve tarım emtialarını sakın almayın" diye baskı kuranların, Asya'da ticaretin güzel yanlarından nemalandığını gören Avrupa seçmenleri kandırılmanın tadını aldı.

2021 Şubat ayı itibarıyla AB'nin en büyük ticaret partneri olan ABD liderliğini Çin'e kaybetmişti. Bu duruma üst perdeden tepki gösteren ABD, Tayvan ve Japon denizi kartlarını açarak hem Çin'e hem de Avrupa'ya uyarısını açıkça gösterdi. Buna rağmen mühendisliğin kalesi Almanya her bağımsız ulus gibi kendi çıkarları doğrultusunda bu ziyareti gerçekleştirdi. Yenilenebilir enerji ekipmanlarından, elektrikli araba üretimine kadar Avrupa ülkeleri Çin'in ucuz üretimine muhtaç durumda. Aylık Avrupa ÜFE'sinin her ay yüzde 2-3 yükseldiği bir ortamda, Washington temsilciliği yapmanın bedelini sandıkta göreceğini bilen siyasetçiler kendi özgün planlarını uygulamaya çalışıyorlar.

YEŞİL ENERJİ BİLMECESİ

Elektrikli araç piyasanın kalbi Çin ile ticaret noktasında yaşanacak bir duraksama elbette yeşil enerji ve ilgili mutabakatların tamamının çöpe atılmasına sebep verecek kavramlar. Çin elektrikli otomobil üreticisi Nio'nun Hefei kentindeki iki fabrikasında üretimi askıya aldığını duyurması bile piyasaların durağanlaşmasına sebep verebilecek düzeyde riskler. Fed'in dünya ekonomilerini bilerek ve isteyerek sistematik riske sürüklediği, Avrupa anakarasında bankacılık risklerinin arttığı bir ortamda Çin'in ABD'nin elinde oyalandığını gözlemliyoruz. Yıllık yüzde 8 bandında Çin büyümesinin gerçekleşmesi için ABD finans piyasalarının sermaye fazlası oluşturarak genişleyici politikaya adım atması gerekiyor. Brent petrolün 90 dolar üstünde kalmak için OPEC üzerinden sergilediği kronik oyun daha ne kadar ayakta kalır bunu iki aylık dönemde göreceğiz. OPEC'ten iki kaynağa göre, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün yayımlayacağı görünümde, yenilenebilir enerji ve elektrikli otomobil kullanımındaki artışa rağmen petrol talebinin on yıl daha artacağı görüşüne bağlı kalmasının bekleniyor.

RESESYON İSTENİYOR

ABD 10 yıllık tahvil makası ile 2 yıllık tahviller arasında dengesizliğin arttığı bu ortamda, Çin'in mevcut Covid-19 düzenlemelerini sürdürülebilir kılması bir hayli zor. Bununla birlikte İran'da yaşanan siyasi gerginliklerin enerji tedariki noktasında oluşturabileceği risk faktörlerini de yan yana koyduğumuzda yatırımcıların risk iştahının kademeli olarak gerilediğini görüyoruz. Çin istemsiz olarak yahut bilerek dünyanın resesyona girmesi için çaba harcar bir pozisyona girmiş gibi gözükmekte. Bunun ABD'ye etkisi en fazla evsiz sayılarının artması, iki bankanın kurtarma paketi istemesiyle sonuçlanır. Çin sokaklarının buna tepkisinin çok yüksek olacağını öngörmekteyim.

Makroekonomik verilerin kademeli olarak düzelmesi ve bozulması paradigmasından bir hayli uzaktayız, iki ay içerisinde kapasite kullanım oranlarından, işsizlik verilerinin katmanlı artışına her veri bozulumu matematiksel bir döngüde hızlanıyor. Bunun en önemli kanıtı 8 Kasım'da Reuters'in duyurduğu son Çin verileri.

Çin'de ekim ayında ihracat ve ithalatı beklenmedik bir şekilde daralırken, ihracat ve ithalat Mayıs 2020'den bu yana ilk kez aynı anda düşüş gösterdi. Ekim ayında ihracat, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.3 düştü, bu düşüş eylül ayındaki yüzde 5.7'lik artıştan keskin bir dönüş oldu ve analistlerin yüzde 4.3'lük artış beklentilerinin oldukça altında kaldı. İhracatta yaşanan düşüş Mayıs 2020'den bu yana en kötü performans oldu. Öte yandan, küresel risk iştahı için önemli bir para birimi olan Çin Yuan'ın son haftalarda günde yeniden yüzde 2 değer kaybettiğini görüyoruz. Zayıflayan yuan ve devam eden sermaye çıkışlarına karşın, Pekin'in ekonomiyi desteklemek için parasal koşulları gevşetme kabiliyetini sınırlarken, Çin Merkez Bankası, gösterge borç verme oranlarını üst üste üçüncü ayda da değiştirmedi. Sonuç olarak, aynı hataları yapıp, farklı sonuçlar beklemek iktisatçıların en sevdikleri 21'inci yüzyıl hobisi.

BİZE ULAŞIN