Dünyada Van Gogh etkisi
Melida Tüzünoğlu / INBUSINESS
çen ekim ayında, iklim aktivistlerinin hedefi olan dünyaca ünlü tablo Ayçiçekleri (1889), Hollandalı geç-izlenimci ressam Vincent van Gogh'un en tanınan eserlerinden biri. Üstüne fırlatılan domates çorbası ile bu paha biçilmez başyapıt, belki de ilk kez izleyicilerinde dehşet duygusu uyandırıyordu. Keza, bu denli değerli resimlerin müze sergilerinde ince bir cam tabakayla korunduğunu bilmeyen izleyici için, insanlığın ve medeniyetin kültürel miraslarından biri olarak kabul edilen eserlere ciddi şekilde zarar verecek bir vandalizm örneğiydi bu; sebebi her ne olursa olsun.
SANAT MI, YAŞAM MI?
Londra Ulusal Müzesi'nde gerçekleşen iki kişilik eylemde, petrol kullanımına son verilmesi çağrısı yapılırken, bir eylemci domates çorbasını esere fırlatıyor, diğeri de elini yapıştırıcıyla duvara sabitliyordu.
ABD menşeili Smithsonian dergisinde yer aldığına göre, eylemde sorulan soruların tuhaf şekilde vurucu yanı da mevcuttu elbette: "Sanat mı yaşam mı daha değerli? Sanat gıdadan daha mı önemli? Ya adaletten? Bir resmi korumak mı yoksa insanları ve gezegeni korumak mı sizi daha çok ilgilendiriyor?" Bu sorular geçerli elbette ancak tabloyu koruyan cama ve resmin kendisiyle özdeşleşen çerçeveye zarar vermek dışında bir çözüm ve yaklaşım olup olmadığı sorusunu da yöneltmek elbette elzem.
EKOL SAHİBİ
1853 yılında Hollanda'da doğan Van Gogh, manzara ve portre resimlerine getirdiği kendine özgü tekniği ve stiliyle, tek başına bir ekol yaratan ustalardan. Varlıklı bir aileden gelen sanatçı, özellikle kardeşi Theo'nun desteğiyle sanat ortamında tanınıyor, eserlerine alıcı buluyor. 1890'da genç yaşta vefat eden sanatçının ailesinin, ürettiği 2 binden fazla eserin önemli bir kısmına sahip çıkması yapıtlarının değerlendirilmesine katkı sağlıyor ve ardından Amsterdam'da Van Gogh Müzesi'nin kuruluşuyla bir çeşit kurumsallaşma gerçekleşiyor.
2023'te müzenin 50'nci yılının kutlanacak olması ise Van Gogh'un imzasını taşıyan başyapıtların ve kendisinden etkilenen yahut kendi döneminde temasta olduğu farklı sanatçılarla yapılan kapsamlı sergilerin gerçekleşmesine aracı oluyor. Bunlara en iyi örneklerden biri, bu yılın kapanışını gerçekleştirecek ve 8 Ocak tarihine değin açık kalacak 'Altın Çocuk Gustav Klimt. Van Gogh, Rodin, Matisse'den ilhamla...' sergisi.
BİR SALDIRI DAHA
Odağına güçlü kadınları koyan, mitolojiden beslenen, materyal olarak sıklıkla altın kullanan ve metot olarak süsleme tekniğinden yararlanan dünyaca ünlü Avusturyalı ressam Klimt (1862-1918), Hollanda'da şimdiye dek gerçekleşen en geniş çaplı retrospektif serginin ana konuğu oluyor. Klimt'in özellikle erken dönemde, henüz kendi stilini çepeçevre kurgulamadan önce, Van Gogh ve Matisse'den ilham alarak yarattığı tanınan eserlerinden Adele Bloch-Bauer II (1912) ve Eugenia Primavesi (1913) başlıklı eserleri de izleyiciye ulaşıyor. Bu noktada, iklim aktivistlerinin Viyana Leopold Müzesi'nde Klimt'in de 1915'e tarihlenen ünlü Ölüm ve Yaşam adlı tablosuna kasım ayı ortasında yağlı siyah bir sıvıyla bir saldırı gerçekleştirdiğini de ayrıca not edelim.
AZ BİLİNEN ESERLER
Önümüzdeki yıl Viyana'ya Belvedere Müzesi'ne taşınacak sergi 3 Şubat-29 Mayıs tarihlerinde gerçekleşirken, yine Van Gogh Müzesi'nde 10 Şubat tarihinde açılacak Vincent'i Seçmek' başlıklı sergi ise, sanatçının tanınmasında ve müzenin kuruluşunda farklı rollere sahip aile mensuplarının hikayelerini sunarken, farklı başyapıtlara ve az bilinen eserlere alan açıyor.
Nisan ayında ise Hollanda'da yer alan Stedelijk Müzesi Alkmaar, Van Gogh'un yanı sıra, Cezanne ve Le Fauconnier gibi izlenimcilik, erken dışa vurumculuk ile kübizm arasındaki bağları da açığa çıkaran sergiye ev sahipliği yaparken, bu ressamların Bergen ekolündeki üretimlerimi merkeze alıyor.
70 GÜN 70 ESER
Amsterdam'da mayısta, Paris'te ise eylül ayında gerçekleşecek 'Van Gogh Auvers-sur-Oise'de. Son Ayları' başlıklı sergiyse sanatçının Paris'in kuzeyindeki bir köydeki 70 günlük yaşantısında ürettiği toplam 70 eserden seçili işlere yoğunlaşırken, buğday tarlalarında yaşamına son veren sanatçının hikayesine de değiniyor.
Mayıs ayında Amerika Chicago Sanat Enstitüsü'nde düzenlenecek 'Van Gogh ve Avangart: Seine Boyunca' başlıklı sergi ise, 1880'lerde Seine nehri civarında toplanan post-izlenimci ressamların üretimlerini ele alıyor. Aynı sergi, ekim ayında ise Amsterdam'da organize ediliyor.
DÜNYAYA YAYILACAK
Son olarak, eylül ayında Hollanda Drents Müzesi'nde gerçekleşecek Van 'Gogh Drenthe'de' sergisinin ardından, 'Van Gogh Amerika'da' başlıklı sergi ekim ayında ABD'de Detroit Sanat Enstitüsü tarafından organize ediliyor.
Roma'da ise yine ekim ayında açılacak 'Van Gogh: Kröller-Müller Müzesi'nden Başyapıtlar' sergisi Palazzo Bonaparte'de görülebilecek.
Hülasa, önümüzdeki dönemde tüm dünyaya yayılacak Van Gogh etkisinin, tüm sanatseverlere ve sanat kurumlarına etki edeceğini saptamak hiç yanlış olmaz.