Gezegene ve insana yatırım
PepsiCo’nun Global Kurumsal İlişkilerden Sorumlu Başkanı Roberto Azvedo, “2040’a kadar sıfır karbon hedefimize ulaşmak istiyoruz. Bunun için tarım alanındaki yatırımlarımıza devam edeceğiz” diyor.
Adil Uçar / INBUSINESS
Sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda şirketleri kabaca üçe ayırabiliriz: Yaptıkları yatırım ve planlamalarla elini taşın altına koyanlar, bir şeyler yapmak için çaba gösterenler ve bir şeyler yapıyormuş gibi görünüp aslında gerçek etki yaratacak gelişmeler sağlamayanlar yani Yeşil Badana (Green Washing) yapanlar...
PepsiCo söz konusu olduğunda rahatlıkla bu alanda en çok çaba sarf eden ve somut ilerlemeler kaydedenlerin başında geldiğini söyleyebiliriz. Dünyanın devleri arasında yer alan yiyecek-içecek şirketi olmasının yanı sıra aynı zamanda yine devlerin arasında yer alan bir tarım işletmesi PepsiCo...
60 farklı ülkede 28.3 milyon dönümden tedarik edilen 25'ten fazla mahsulü kullanan, tarımda derin kökleri olan bir şirket. Sadece Türkiye'de sözleşmeli tarım modeliyle cipslik patates üretiminin yüzde 63'ünü, 20 şehirde toplam 50 bin dönüm arazi üzerinde binlerce çiftçi ile birlikte yapıyor. CEO Ramon Laguarta'ya göre dünyanın en büyük şirketlerinden biri olmak sürdürülebilirlik konusunda PepsiCo'nun üzerine düşenleri fazlasıyla yapması için en önemli ne- denlerden biri. İşte bu nedenle şirket iki yıl süren bir çalışmayla Pep+ (PepsiCo Pozitif) ismini verdiği yeni bir strateji oluşturdu.
Pep+, Pozitif Değer Zinciri, Pozitif Seçenekler ve Pozitif Tarım başlıklarından oluşan sürdürülebilirlik konusunda somut hedefleri olan bir program. Özellikle Pozitif Tarım başlığında Türkiye'yi de kapsayan ve büyük etki yaratan projeler gerçekleştiriliyor. INBUSINESS olarak, iki yıl önce Dünya Ticaret Örgütü Başkanlığı görevinden ayrılarak PepsiCo'ya transfer olan Global Kurumsal İlişkilerden So- rumlu Başkan ve PepsiCo Vakfı Başkanı Roberto Azevêdo ile yaptığımız röportajda hem şirketin Pep+ stratejisini hem de Türkiye'deki uygulamaları konuştuk. Sahada çalışmayı seven, uzun yıllardır diplomatlık yapan Brezilyalı Azevêdo sürdürülebilirlik uygulamalarının hız kesmeden devam edeceğini ve şirketin 2040 hedeflerine ulaşmak için büyük çaba sarf ettiğini anlattı...
-Okurlarımıza biraz iş geçmişinizden bahsedebilir misiniz?
Elbette. Aslında üniversitede elektrik mühendisliği okudum. Ancak sonrasında Brezilya hükümeti için diplomat olarak çalışmaya başladım.
-Neden böyle bir tercihte bulundunuz?
Eşim sayesinde. Evlenmeden önce diplomat olarak kariyer yapmaya karar verdi. Benim de bir tercih yapmam gerekiyordu. Ya hayatımıza bir diplomat ve bir mühendis olarak devam edecektik, ki bu iki kariyerin uyumu zor olabilirdi, ya da ben onun kariyerine daha uygun bir şeyler yapacaktım. Bu durumda ben de diplomat olmayı denemeye karar verdim. Benim için doğru karardı. Diplomat olmaktan gerçekten büyük keyif aldım. Elçi olarak Cenevre'ye gittiğimde, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi Cenevre'deki uluslararası ekonomik organizasyonlar için çalıştım. O noktada, DTÖ'nün genel direktörü seçildim. İlk dönem dört yıl çalıştım, ikinci dönem görevimin vadesi dolmadan pandemi dolayısıyla bir sene önce işi bıraktım. Farklı bir şey yapmanın zamanı geldi diye düşündüm. Bir sonraki adım özel sektör olacaktı. Daha önce yapmadığım bir şeydi. Sahada olmanın nasıl bir şey olduğunu görmek istedim.
-DTÖ'den PepsiCo'ya nasıl geçtiniz?
DTÖ'den ayrılmaya karar verdiğimde bunu üyelere bildirdim. Onlara biraz zaman tanıdım, sanırım mayısta ayrılacağımı bildirmiştim, onlara eylüle kadar zaman verdim. O noktada şimdiden sonra ne yapacağım diye düşünmeye başladım. Doğal olarak, bazı şirketler, hukuk büroları bana ulaştı çünkü Brezilya'da uzun yıllar hukukla iç içe çalışmıştım. Ancak başka şirketler de bana ulaştı. Ben PepsiCo projesini sevdim.
-Oldukça yoğun iki yıl geçirdiniz, PepsiCo'da amaçlarınızdan bahsedebilir misiniz?
PepsiCo'ya katıldığım an CEO Ramon Laguarta bana gerçek etki yaratan dönüştürücü projelerle ilgilenmek istediklerini söyledi. Bilhassa gıda sistemlerinin olumlu anlamda değişmesi için herhangi bir katkımız olmayacaksa bu kadar büyük ölçekli bir şirket olmanın manası yoktu ona göre. Zira ölçeğimiz dolayısıyla her yerdeydik. Daha iyi iş çıkarmalıyız dedi. Çiftçiler üretkenlik kaybı yaşarsa, ürünlerini doğal afetlerde kaybederlerse -ki kıtlık yüzünden bu daha da fazla yaşanıyor- su kalmazsa iklim kriziyle mücadele edemeyiz. Toprağın bozulması devam ederse, karbon salımı devam ederse bu bizim için sürdürülebilir olmayacak. Bunun, doğrudan işimize oldukça olumsuz bir etkisi olacaktı. Bu yüzden mevzu hem doğru olanı hem de işimizi sürdürülebilir kılmak için ihtiyacımız olanı yapmaktı.
Şu anda Pep+ dediğimiz projeyle işe koyulduk. Başta bu proje sadece gezegenle, yani sürdürülebilirlik ile ilgili olacaktı. Yapmak istediğimiz dönüştürücü işleri planlamaya, tartışmaya başladığımızda; konunun sadece gezegenle değil aynı zamanda insanlarla da ilgili olduğunu fark ettik. Tüketicileri işe katmak bunun bir parçasıydı. Yine insanlara iş vermek, istihdam sağlamak, ayrıca çiftçilerin geçim kaynaklarına destek olmak da önemliydi. Bu noktada bir sorunla da karşılaştık, yeni nesil çiftçiler pek para kazanamadıklarından tarlada kalmak istemiyorlardı ve bizim onlara ihtiyacımız vardı. Dünyanın onlara ihtiyacı var. Yani mevzu aynı zamanda insanlarla da ilgili, bu sistemde insanların mükafatlandırıldığından emin olmak da önemli. Dolayısıyla sadece gezegen değil aynı zamanda insanlar üzerine çalışmaya başladık. Pep+ gezegen ve insanlarla ilgili.
-Pep+ sizinle mi başladı?
Hayır, ben katıldığımda zaten Gezegen Pozitif dediğimiz proje üzerine düşünüyorlardı. Ancak dediğim gibi bunu düşünürken projenin daha büyük olabileceğini gördük. Sonrasında bu Pep+'a evrildi. Bu geçen sene başladı. Yani diğer takımlarla, sürdürülebilirlik ekibiyle bir sene oldukça yoğun çalıştık. CEO Ramon şahsen çalışmalara aktif bir biçimde müdahil oldu.
-Yenileyici tarım Pep+ stratejisinin en önemli ayaklarından biri. Bize Yenileyici Tarım uygulamalarınızı biraz anlatabilir misiniz?
Yenileyici Tarım'da önemli olan ne yapmak istediğinize, amaçlarınıza karar vermek. Zira Yenileyici Tarım'ın gerçek bir tanımı yok. Bunun birkaç nedeni var, mesela dünyanın bir bölgesinde yenileyici olan şey başka bir yerde işe yaramayabilir çünkü toprak, iklim, ortam, şartlar başka. Yani her bölgeye uygun tek bir yaklaşım yok. O ürün için, o iklimde, o toplulukta neyin işe yarayacağını görmek için gerçekten yerel düşünmeniz lazım. Bu yüzden bence en büyük güçlük, daha az gübre, su kullanımını sağlayan, daha az enerji kullanan, daha az karbon salımı olan, toprağı koruyan ve çiftçileri de mükafatlandıran en iyi pratikleri teşhis etmek. Çok büyük bir iş çünkü şirketin iç işleyişini de değiştiriyoruz. Bu çok büyük bir girişim.
-Yenileyici Tarım'da hedefleriniz neler?
Hedeflerimizin başında bütün ürünlerimizi Yenileyici Tarım ile üreten çiftçilerden temin etmek geliyor. Bu ise 28.3 milyon dönüm demek. Ayrıca 2040'a kadar sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak istiyoruz. Tarım bunun mühim bir parçası. Tarım günümüzde PepsiCo emisyonlarının 1/3'üne tekabül ediyor; bazı araştırmalara göre dünya karbon emisyonlarının yüzde 25'i tarımdan kaynaklanıyor. Dolayısıyla bunu değiştirmemiz lazım. Tarım küresel ısınmaya katkıda bulunan metan ve karbon salım aracı olmaktan çıkabilir; bilakis karbonu tutan, karbon salımını, sera gazı salımını azaltan bir etkinlik olabilir. Doğru uygulamalarla karbon pozitif olabiliriz. Bu tabii bir anda, yatırım yapmadan olacak iş değil. Bu oldukça uzun bir yol ama bu yolda yürümeye kararlıyız.
-Türkiye stratejinizden bahseder misiniz?
Süregiden iki pilot projemiz var. İlki Lay's Yenileyici Tarım projesi, bu proje PepsiCo Vakfı desteği ile yürütülüyor. Diğeri PepsiCo Türkiye'nin Patateste Yenileyici Tarım Uygulamaları. Bu kapsamda bir süre önce PepsiCo Vakfı desteği ve Anadolu Meraları ile iş birliğiyle Lay's Yenileyici Tarım projemizi hayata geçirdik. Yenileyici tarım uygulamalarının gelişimine katkıda bulunmak için Konya Karapınar'da 100 dönümlük bir arazide Anadolu Meraları liderliğinde bir arazi üzerinde çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Uygulama sahasında yaklaşık bin çiftçiyi destekleyeceğiz. Eğitim faaliyetlerimizde 200 çiftçinin ve mikro-finansal desteklerle ile 75 çiftçinin yanında olarak destek olacağız. Patateste Yenileyici Tarım Uygulamaları projesiyle de toplam 2 bin 350 dekar alanda yenileyici tarım uygulaması gerçekleştiriyoruz.
-Sürekli sahadasınız, sizce bu alanda büyük şirketler yeterince aktif mi?
Bence bazıları öyle elbette. Bazıları bu uygulamalarda başı çekiyor. PepsiCo gibi bazı oldukça büyük şirketler bu uygulamaları gerçekleştiriyor, bu konuyu önceliklendiriyor. Bunu yapmak için nedenleri de var. Dediğim gibi bu sadece doğru değil aynı zamanda sürdürülebilirliğe de uygun. Yalnızca küresel ısınmanın PepsiCo gibi şirketlerin işlerine olumsuz etkisi değil aynı zamanda tüketicilerin de daha iyisine dönük beklentileri söz konusu. Tüketiciler; bilinçli, toplumsal koşulları geliştirme heveslisi şirketlerin ürünlerini satın almak istiyor. Bence bu işe koyulan pek çok şirket var. Bence bu büyük şirketlerin girişimleri diğerlerine bu yönde yatırım yapma konusunda ilham olacak.
-Peki sürdürülebilirlik alanında 'reklam' yapmak dışında elini taşın altına koymayan şirketlerle ilgili yani Yeşil Badana ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Bence, Yeşil Badana, yani reklam vs. yapma ama gerçek bir iş çıkarmama oldukça miyop bir yaklaşım. Bu şekilde pek bir yere varılmaz. İnsanları kandıramazsınız, insanlar sizin aslında yapmanız gerekeni yapmadığınızı bilir. PepsiCo teknolojiler geliştirmeye milyonlar harcadı, başka şirketlerle ortaklıklar yapıyoruz, hükümetlerle müzakereler yürütüyoruz. Biz üzerimize düşeni yapmazsak insanlar bunu muhakkak görür. Herkesi kandıramazsınız. Bence bu iki açıdan miyop bir yaklaşım çünkü insanlar elbette fark eder, ikincisi yaptığımız taahhütler bizim çıkarımıza, bize fayda sağlıyorlar, biz sadece yapılması gerekeni yapmıyoruz, işimizin de bundan fayda sağlayacağını düşünüyoruz.
Bizler taahhütlerimizi çok ciddiye alıyoruz. Neredeyse her hafta saatlerce taahhütlerimiz konusunda nerede olduğumuzu, ne kadar ilerlediğimizi tartışıyoruz. Bazı taahhütler var ki, hedeflediğimiz zamandan önce gerçekleştirildi, başkaları var ki bizi kaygılandırıyor, 'bu istediğimiz kadar iyi gitmiyor, bunu hızlandırmak için ne yapabiliriz' diyoruz. Bazen işleri hızlandırmak bizim elimizde, bazen değil. Bazen yasa koyucular da önemli. Çok yatırım yapıyoruz, ilerleme kaydediyoruz ama bazen tam istediğimiz gibi olmuyor. Bazen masraflar çok fazla oluyor, teknolojinin daha verimli kılınması gerekiyor. Bazen ölçeklendirilemiyor. Mesela geri dönüşümün işlemesi için atık toplama sisteminin çok iyi olması lazım.
Tüketicinin eğitimli olması lazım, onların da sisteme destek olması lazım. Yasa koyucuların bunun için gerekli düzenlemeleri devreye sokması, insanları atıkları ayırmak ve toplamak için teşvik etmek üzere önlemler alması lazım. Aylık Deep Dive dediğimiz toplantılarımız var, burada teknik uzmanlar olsun araştırmacılar olsun hep birlikte her şeyin üzerinden geçiyor; ne noktada olduğumuzu, nelerin eksik kaldığını konuşuyoruz. Bu oldukça yoğun bir süreç ve girişim.
-PepsiCo Vakfı'nın PepsiCo sürdürülebilirlik girişimlerinde üstlendiği rol nedir?
Bize çok yardımcı oluyorlar. Türkiye'de pilot projelerden birine öncülük ediyorlar. Topluluklarla iletişim kurmamız açısından katkıları büyük. Bu bazen topluluğun eğitimi oluyor, bazen teknik destek oluyor. Vakıf pek çok açıdan yardımcı oluyor. İsterseniz vakfın Türkiye'deki işlerine dair size ayrıca bilgi gönderebiliriz.
-Sizce sürdürülebilirliğin maliyeti yüksek mi?
Masraf sürdürülebilirlik alanlarına göre değişiyor. Ancak nihayetinde bunun masraf değil getiri olmasını amaçlıyoruz. Soru ise kaynakların nasıl tahsis edileceği, önceliklerin ne olacağı. Tarımda mesela çiftçilerin Yenileyici Tarım serüvenine müdahil olması gerekiyor. Sahadaki deneyimimize bakıldığında, ki farklı ülkelerde çiftçilerle konuştum, onları ziyaret ettim; onlar bunun, toprağın korunması açısından faydasını görüyorlar, onlar açısından en büyük masraf kalemi enerji, su ve gübre. Bunlar üç masraf kalemi. Üç, dört sene içerisinde bu masrafların azalacağını, karlarının oldukça artacağını biliyorlar. Ancak yatırım yapmaya başladığınız anda bu açıdan bir açık oluyor.
Her şey değişiyor, ekipman değişiyor, sulama yöntemi değişiyor; kaynakları israf etmediğinizden emin olmak için ölçme, denetleme malzemeleri, kameralar, bilgisayarlar vs., çok fazla şey sürece dahil oluyor. Bunlara yatırım yapmaya başladığınız an ile karın arttığı an arasında bir açık var. Bence hükümetler ve bizim gibi şirketler bu konuda yatırım yapıyor ama binlerce çiftçiden bahsediyor. Bu çok büyük bir rakam, onlarsız olmaz. Bizler hükümetlerle konuşuyoruz, mesela bazı ülkeler belli tarım uygulamaları için teşvikler geliştiriyor.
-Siz üzerinize düşeni yapıyorsunuz...
Yapmaya çalışıyoruz ama başkalarının da bunu yapması gerek. Herkes müdahil olursa bu açığı kapatabiliriz. Ayrıca başka teşvik yöntemleri de var, bilmiyorum mesela karbon kredisi belki bir yol olabilir. Çiftçiler topraklarında karbon tutmaya başladığında, belki üretim teşviki olarak bir kredi alabilirler. Bu çok yeni bir piyasa, yapılacak çok şey var. Ancak her uzun yolculuk ilk adımla başlar. Bence biz ilk adımı çoktan attık, bence epey adım attık ama daha yolumuz var.
-Son olarak Pozitif Tarım'da küresel hedefleriniz neler?
Pozitif Tarım başlığımız ile 2030'a kadar yenileyici tarım uygulamalarını neredeyse şirketimizin tüm tarımsal ayak izine eşit olacak şekilde 28,3 milyon dönüm alana yaymayı, bu sayede 3 milyon tondan fazla sera gazı emisyonunu azaltmayı, tarımsal tedarik zincirinde yer alan 250 binden fazla kişinin geçim kaynaklarını iyileştirmeyi, kullanılan temel girdilerin yüzde 100'ünü sürdürülebilir yollardan tedarik etmeyi hedefliyoruz.
PEPSICO TÜRKİYE POZİTİF TARIM İLE ETKİ YARATIYOR
-Şirket Türkiye'de satılan cips markalarında kullandığı patatesleri yüzde 100 yerli tohumlar ile Türkiye'de üretiyor.
-Pozitif Tarım başlığı altında, sözleşmeli tarımdan, yenileyici tarım uygulamalarına çiftçileri bilinçlendirmeyi amaçlayan eğitim odaklı çalışmalardan tarımda teknoloji kullanımına kadar uzanan birçok alanda çalışmalar yapılıyor.
-Yaklaşık sekiz yıldır cipslik patates denilen özel bir tür olan patates tohumlarını ve cinslerini yetiştirmek için tarım alanında çalışan yerel bir şirketin desteği ile tohum geliştirme ve Ar-Ge çalışmaları yapılıyor. Bu çalışmalar neticesinde topraksız tarım olarak da bilinen, hidroponik sistem ile cipslik patates tohumlarının neredeyse tamamı Türkiye'de yetiştiriliyor.
-15 yıldır Agro Akademi ile çiftçilere eğitim veriliyor. Bugüne kadar akademi 20 bin saatin üzerinde eğitim verdi.
-Teknoloji yatırımları sayesinde, 2010'dan itibaren iş birliği yapılan çiftçilerin net tarla verimleri yüzde 30 artırıldı; depo fireleri yüzde 26 azaldı. Birim patates üretiminden doğan karbon salımı yüzde 50 azaltıldı.
-Düşük basınçlı sulama teknolojileri konusunda yapılan çalışmalar ve verim artışı sayesinde tarımda birim başına kullanılan su Türkiye'de yüzde 50 azaltıldı.
-Croptrak adlı bir yapay zeka uygulamasıyla tüm tarlalar online olarak takip ediliyor. Kritik verileri toplanıyor, çiftçilerle paylaşılıyor; verim artıyor.
-PepsiCo Türkiye ekibi organomineral gübre Naturalis'u geliştirdi. Yiyecek fabrikasında oluşan organik atıklardan önce biyogaz elde ediliyor, akabinde de çıkan posa minerallerle zenginleştirerek organo-mineral gübre üretiliyor.
-Sözleşmeli çiftçilerin tarlalarda bu gübreyi kullanmasıyla patates üretiminde kimyasal kullanımı % 40'a kadar düşürüldü. Şirket Naturalis'i farklı ülkelere 'iyi örnek' olarak ihraç ediyor.