ŞEHİRLERDE KÜRESEL REKABET AVANTAJI: MARKALAŞMA VE PAZARLAMA
Dr. Muhammed Atilla Sevim / Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Şehirlerimizin nüfusu günden güne artıyor ve bu durum tüm yaşantımızı daha karmaşık hale getiriyor. Kısıtlı kaynakların etkin yönetimi açısından bu karmaşıklığı minimum düzeye indirmek ve hizmet sunumlarında bu etkinliğe yönelmek şehir yönetimlerinin en önemli sorumlukları arasında yer alıyor. Sürekli değişen yapısı ile beraber bu noktada şehir yönetimindeki roller de farklılık gösteriyor. Şehir yönetimleri; strateji belirleyici, destekleyici, yönetici, yatırımcı, çözüm sağlayıcı ve koruyucu olmakla sorumlu. Fakat bu sorumlulukların yanı sıra atlamamamız, üzerinde özenle durmamız gereken bir konu daha bulunuyor: Şehirler arasında yaşanan kıyasıya rekabet...
KÜRESEL ÖLÇEKTE REKABET
Şehir ekonomileri günden güne büyüyerek dünya ölçeğinde ülkeler arası rekabete farklı bir boyut getirmeye başladı. Ülkelerin kalkınmasında bütünsel yaklaşımlar ön plana çıkar. Ancak son dönemde gelişme performansı büyük şehirler ve onların çevresinde yaratılan cazibe merkezlerinin de artık ülke kalkınmasında önemli rol oynadığı görülüyor. Ülkelerin değil artık şehirlerin rekabet ettiği bir dönemde yaşıyoruz.
Kaliforniya ve Silicon Valley (Silikon Vadisi) bu konudaki en önemli örneklerden birisi. Sinema endüstrisi bir yana Silikon Vadisi'nin yarattığı değer pek çok şehir yöneticisine ilham veriyor.
Dünyanın diğer ülkeleri de bu örneğe benzeyen yeni cazibe merkezleri yaratarak küresel yarışa katılmaya çalışıyor. Çin, Güney Kore, Japonya, Kanada ve Avrupa ülkeleri de seçilmiş şehirlerin çevresinde yerleşik teknoparklarla rekabetsel üstünlük arayışı içinde ürün ve hizmetler geliştirmeye devam ediyor.
Teknopark yerleşkeleri gibi örneklerin art- masıyla birlikte büyük şehirler arasında yatırım sermayesi, nitelikli insan kaynağı zengin turist çekebilmek her geçen gün hızlanan bir yarış yaşanıyor. Önceki dönemlerde şehirler bakımlı ve temiz sokakları, müzeleri, tarihi ve turistik yerleri ile rekabet avantajını elde etmeye çalışıyordu. Ancak bu nitelikler 'sürdürülebilir rekabet' için artık yeterli gelmiyor.
Yeni rekabet ortamında şehir yönetimleri için avantaj yaratan en önemli konsept ise 'akıllı şehir' olacak. Çünkü akıllı şehirler, mevcut kaynakların daha etkin kullanılarak şehir sakinlerine daha iyi hizmet sunmayı vaat ediyor. Başta ulaştırma ve enerji olmak üzere, kentsel altyapıların ve şebekelerin insan müdahalesine gerek duyulmadan kendi kendine yönetilebilmesi mantığına dayanan bu yaklaşımla insanların yaşam standartlarında önemli ölçüde iyileşme sağlanması amaçlanıyor.
AVANTAJ NASIL SAĞLANACAK?
Şehirlerin yeniden geliştirmesi ve şehir çevresinin iyileştirilmesi konusunda kapsamlı araştırmalar yapan bir araştırma şirketi her yıl düzenli olarak küresel şehirlerin sıralamasını açıklıyor. Bu araştırmada sıralama; Ekonomi: Pazar büyüklüğü, pazar çekiciliği, ekonomik canlılık, insan sermayesi, iç çevresi, iş yapma kolaylığı,
Ar&Ge: Akademik araştırma, araştırma geçmişi, araştırma başarısı,
Kültürel Etkileşim: Trend belirleme potansiyeli, kültürel kaynaklar, ziyaretçiler için imkanlar, konferans ile etkinlik sayısı, uluslararası etkileşim, ziyaretçilere çekicilik,
Yaşanabilirlik: Çalışma ortamı, yaşam maliyeti, güvenlik ve emniyet, mutluluk, yaşam kolaylığı,
Çevre: Ekoloji hava kalitesi, doğal çevre,
Ulaşılabilirlik: Uluslararası taşımacılık ağı, ulaştırma altyapısı, şehir içi ulaşım hizmetleri, trafik kolaylığı faktörleri ele alınarak yapılıyor.
Araştırmada belirlenen bu kriterler aslında şehir rekabetinde hangi faktörlerin ön planda olacağını da gösteriyor. Bu faktörlere göre yapılan değerlendirmeler sonucunda oluşturulan sıralamada 2021'de 48 şehir arasından Londra, New York ve Tokyo ilk üçü oluştururken İstanbul 34'üncü sırada yer aldı. Bu da demek oluyor ki şehrin çekiciliğinin artırılması, Ar-Ge yatırımları, kültürel cazibe alanlarına odaklanılması, yaşam kalitesinde artış, çevresel ve ulaşılabilirlik anlamında ciddi yatırımlar yapılması gerekiyor.
ÇÖZÜMLER HIZLANABİLİR
Akıllı teknolojilerin yaygın kullanımı ile bilinen bütün temel sorunların çözümünde önemli adımlar atılması bekleniyor. Bu konuda kat edilen mesafe, gelinen noktada şehir yönetimlerinin, istedikleri takdirde kronik ve klasik sorunların çözümünü hızlandırabileceklerini gösteriyor. Yaşam kalitesinin arttığı, şehirde yaşayan insanların memnuniyet derecelerinin yüksek olduğu, güvenli ve huzurlu şehirlerin yaratılması, ülkeler arasındaki rekabet üstünlüğünün şehirler üzerinden yürütüleceğine işaret ediyor.
YAŞAM KALİTESİ ARTACAK
Yeni küresel rekabet ortamında akıllı şehirlerin önemli rol oynaması yaşam kalitemizi de doğrudan etkileyecek. Zira bu alanda yapılan her yatırım bir yandan şehrin geleceğini değiştirirken diğer taraftan sakinlerin hayatını doğrudan etkileyecek. Bunun yanı sıra şehir pazarlaması da önemli bir rol üstleniyor. Yapılacak doğru pazarlama uygulamaları, yatırım ve turist sayısını artırarak hem rekabet avantajı sağlayacak hem de toplumun gelişmesine katkıda bulunacak.
Akıllı şehirlerin pazarlama faaliyetleri şehir sakinlerinin yerel kimliklerini ve şehirle özdeşleşmelerini pekiştirecek, tüm sosyal tarafların ötekileşme ve huzursuzluktan kaçınmalarına hizmet etmek için önemli bir araç olacak. Bu sayede şehrin profesyonel bir şekilde pazarlanması ve markalaştırılması sürdürülebilir bir kalkınma sağlayacak. Pazarlama faaliyetlerinin tek sesli ve birbirini tamamlar nitelikte olduğu takdirde akıllı şehirlerin kendilerini ön plana çıkartacağını söyleyebiliriz.