Hibrit Dünya
Challenge Accepted!
Bildiğimiz ve alıştığımız dünya artık geride kaldı. Uyum sağlama yeteneğimiz Covid-19 tehdidine karşı yaşam biçimimizi hızla değiştirdi. Yeni normal tanımları artık Hibrit Dünya kavramıyla anlam buluyor. Hibrit Dünya; mesafe, hijyen gibi kişisel alandaki kurallardan sürdürülebilirlik, otomasyon ve yapay zekaya kadar uzanıyor.
Hülya GÜLER
BAŞLANGIÇTA büyük çoğunluğumuzun uzak (coğrafi ve kültürel) gördüğü Çin'den 'yine hangi garip virüs çıktı' edasıyla ilgilendiği Covid-19, bir anda bütün dünyanın tek gerçeği haline geldi. Gelişmeleri önce bir gerilim (hatta korku) filmi gibi izlerken bir günde ofislerimizden evimizin oturma odasına taşındık. Yaşanan sadece fiziksel bir taşınma değildi adeta büyük bir dijital göçtü. İmkanı olan herkes işini online yapmaya çalıştı. Sanat müzayedesinden tutun, doktor muayenesine kadar akla gelebilecek her iş hiç olmadığı kadar dijitalleşti bir gecede. 10 ayını geride bıraktığımız neredeyse sonuna geldiğimiz 2020'de bugün dünyanın makro gündemi maalesef belirsizlik. Ve insanlık Covid-19 virüsünün kendiliğinden yok olmasına ilişkin umudunu artık kaybetti. Şu an yapmamız gereken sağlıklı kalmamızı sağlayacak yeni şartlara uyum sağlayarak mümkün olduğunca bildiğimiz gibi yaşamaya devam etmek. Tabi tam anlamıyla sürekli evde oturamayacağımıza göre hem fiziksel hem dijital yaşama alışmaya mecburuz. Bu da bizi hibrit bir dünyaya götürüyor.
Bugün doğan çocuklar daha mı güzel bir dünyaya doğdu, daha mı şanslı, değil mi bilemiyoruz ama doğdukları dünyanın hibrit bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hibrit dünya belki akıllardaki tüm soruları yanıtlamayacak tüm sıkıntıları çözmeyecek. Ancak şurası kesin, hibrit dünya bugün geçerli tüm kuralları, sosyal ve ekonomik modelleri değiştirecek. Merak edilense bunun nasıl bir dünya olduğu. İşte yeni normalimiz, hibrit dünyadan manzaralar eşliğinde gelecek hayatımıza ilişkin ipuçları…
GÜNLÜK hayatın yavaşladığı, 'dijital'leşebilen her şeyin baş döndürücü bir hızla değiştiği son derece ilginç zamanlardan geçiyoruz. Öyle ki bir lanet mi yoksa iyi bir dilek mi olduğuna henüz karar veremediğim Çin'lilerin 'ilginç zamanlarda yaşayasın' temennisi şu an tüm dünyanın belki de tek gerçeği. Yaşı 60'ın, 70'in altında olanlar için gerçekten çok ilginç bir zamandan geçiyoruz. Herhalde dünya bundan 70 yıl önce sona eren 2'inci Dünya Savaşı'ndan bu yana böylesine küresel boyutta bir sorun/kaosla karşılaşmamıştı. Covid-19 küresel salgınının ilk dalgasında, kent meydanları bomboş kaldı, dünya metropolleri adeta hayalet şehirlere dönüştü. Çin, ABD, İngiltere, AB ülkeleri ve Rusya gibi dünya ekonomisine ve siyasetine yön veren büyük devletler ve liderleri (ki bazıları virüse yakalanmaktan kurtulamadı) Covid-19 virüsü karşısında çaresiz kaldı. Hastaneler, ilaçlar yetersiz; doktor ve sağlık personeli bitkin, hatta salgında hayatını kaybeder hale geldi. Hükümetler haftalar, aylar süren sokağa çıkma yasaklarıyla salgını yavaşlatmaya çalışırken bir yandan ekonomilerini ayakta tutmaya ve bir yandan da aşı ve tedavi için son sürat çalışmalara devam etti. Tıbbın çözüm üretemediğine, insanların evlerinde yalnız öldüğüne belki de ilk kez bu kadar yaygın ve şiddetli bir şekilde şahitlik ettik.
DÜNYA ADETA KEPENK KAPATTI
Dünyanın adeta kepenk kapattığı bu dönemde elbette sağlık krizinin yanında bizleri bekleyen ciddi ekonomik sorunlar da söz konusu. Her devletin karşı karşıya olduğu ekonomik zorluklar farklı olsa da kesin olan bir şey var o da her devlet, her şirket ve her birey bu salgından öyle ya da böyle ekonomik olarak da nasibini aldı ve alacak. Siz bu satırları okurken dünya çapında salgında ölenlerin sayısı maalesef bir milyonu aşmış olacak. Ve maalesef dünya henüz virüse karşı etkili bir aşının bulunmadığı, hızlı ve kolay bir tedavi için de maalesef henüz gerekli ilaçların geliştirilemediği bir ortamda yeni bir yıla girmeye hazırlanıyor.
Umarım insanlık, bu yıl bitmeden Covid-19 virüsünü önleyen bir aşı ve sebep olduğu hastalığın da kolay ve kesin tedavisini bulmuş olur. Zira 2020 şimdiden kimsenin hatırlamak istemeyeceği ama asla unutamayacağı bir yıl oldu bile. Ama siz zaten bütün bunları biliyor ve yaşıyorsunuz. Hepimizin asıl merak ettiği şey ise geleceğin ta kendisi. Gelecek elbette her zaman merak edildi. Ama pandemi gerçeği ile birlikte bir hafta, bir aylık bir süreyi bile öngörebilme ihtiyacı bireylerden şirketlere ve devletlere kadar her yerde kendini hissettiriyor. Hem de "Ne olacak bu dünyanın hali?" şeklinde özetleyebileceğimiz çok büyük ve önemli bir soru ile. Bu sorunun elbette binlerce cevabı var. Ama şimdilik en tatmin edici cevap iki kelimeden oluşuyor: HİBRİT DÜNYA.
Evet doğru anladınız hibrit dünya yani hem dijital, hem analog, hem fiziksel temas, hem sanal iletişim. Hem evde, hem ofiste iş. Hem insan gücü, hem robotik üretim. Hem evde, hem okulda eğitim. Hem kırsalda/yazlıkta, hem şehirde yaşam... Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Hepsi de bizi mevcut düzenin en etkili en verimli sosyal ve ekonomik modeller ile (fiziksel mesafe gerektiren) 'yeni normal'le ve teknolojiyle gelen dönüşümün ortaya koyduğu hibrit bir dünyaya çıkarıyor.
İŞLER ARTIK 'YENİ NORMAL'LE YOLUNDA
Hibrit yeni bir kavram değil. Son yıllarda otomotiv sektörünün fosil yakıt ve elektrikle çalışan yeni nesil otomobilleri tanımlamak için kullandığı hibrit kavramı bu kez dünyanın ta kendisini tanımlıyor. Bu sebeple insanlık olarak hibrit bir dünya için işleyen akıllı bir model bulmalıyız. Pandemi dünyanın aslında gerçekten de ne kadar küçük bir köy olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Küreselleşmeyle milyonlarca insan her gün dünyanın bir ucundan öbür ucuna kaygısızca seyahat ediyordu. Ürettiklerini gönderiyor, istediği bir ürünü alabiliyordu. Artık bu durum değişti. En azından geçici bir süre için seyahat kısmı ortadan kalktı. Bu salgına çözüm bulunduğunda seyahatler, tatiller tekrar başlayacaktır mutlaka ama kaygı, kaygısız kelimesinin yerini kalıcı (olmasa da uzun bir süreliğine) olarak alacak gibi görünüyor.
Hayatın yavaşladığı, yer kürenin biraz dinlendiği, atmosferin rahat bir nefes aldığı pandeminin ilk fazında biz insanlar olarak uyumun önemini bir kez daha kavradık. Pandeminin ilk dalgasını yeni şartlara uyum sağlayarak geride bırakırken hızla değişenler ikinci dalgadan en az hasar alanlar arasında yerini alacak. Bununla hem bireyleri hem kurumları hem de devletleri kast ediyorum. İşte insanın değiştiği uyum sağladığı bu yeni dünya artık bildiğimiz dünya değil. Buna ister yeni normal deyin ister yeni dünya deyin fark etmez, artık işler 'yeni normal'le yoluna girecek.
Bu yeni dünyada finansal ve finansal olmayan değerlerin birlikte ele alındığı entegre bir değer anlayışının daha fazla hakim olması bekleniyor. Bu yeni değer anlayışıyla hareket etmeyi seçen büyük kuruluşların, tüketicilerine ve hükümetlere ilham vermesi hedefleniyor.
Hibrit iş modelinde ekonomik, sosyal ve ekolojik dengenin sağlanması hedefleniyor. Bugüne kadar iş dünyasının sürdürülebilirlik ile ilgili çalışmaları çevreye etkiyi ölçmeye odaklanan girişimlerden ibaretti. Oysa bugün iş dünyası çevreye etkiyi en aza indirmenin yolunu bulmak zorunda. Gelinen şartlar insanları mensubu oldukları ekonomik, sosyal sistemi ve iş kültürünü değiştirmeye zorluyor. Yani artık sürdürülebilirlik kavramının işin içine katılmaya çalışıldığı dönemden, sürdürülebilir iş dönemine geçildi.
TEDARİKTE HİBRİT DÖNEM BAŞLADI BİLE
"Hibrit iş modeli nedir?" sorusunun cevabı şu anda net bir biçimde verilmiş değil. Hibrit modelin geliştirildiği dönemin içindeyiz. Söyleyebileceklerimiz şimdilik iyi örneklerden ibaret. İlki ve en çok konuşulanı uzaktan çalışma. Pandeminin ilk fazında geçici bir tedbir olarak görülen evden çalışma belli oranda kalıcı olacak gibi görünüyor. Hem çalışanlar hem işverenler evden de verimli çalışılabildiğini bunun belli bazı maliyet avantajları olduğunu gördü. Artık mümkün olan durumlarda evden çalışma opsiyonunun kullanılması çok da uzak ihtimal değil. Çalışma saatleri sayılmayacak, sonuçlar ölçülecek. Uzmanlar 10 yıl içinde yüzde 60 ofis yüzde 40 evden çalışmanın kalıcı olacağını söylüyor.
Önümüzdeki üç-beş yılın, küresel ticaret, üretim dinamikleri ve istihdam konusunda nasıl bir ilerleme kaydedileceği konusunda belirleyici olacağına dikkat çeken uzmanlar, bu alanlardaki gelişmelerin ve iş dünyasının tutumunun paylaşım ekonomisinin geleceğini şekillendireceğini söylüyor. Bugün sık sık dile getirilen hissedar şirketinden paydaş şirketine dönüşüm mümkün olabilecek mi, buna gerçekten etkili iş insanları karar verecek.
Gelecek uzmanları küresel ticaretin bugünlerde hız kezse de önümüzdeki yıllarda parlak bir dönem geçireceği tahminini koruyor. Ancak tedarik zincirlerinde ciddi bir değişim başladı bile. Büyük şirketlerin düşük maliyet odaklı tek merkezden tedarik stratejisi yerini çeşitli ve daha yakın merkezlerden tedarik etme stratejisine bıraktı. Tedarik zincirlerinde oluşacak bu hibrit yapıda Çin elbette ana tedarikçi konumunu uzun bir süre daha koruyacak ama yeni dönem Türkiye gibi sofistike üretim kapasitesine sahip ülkeleri kesinlikle öne çıkaracak, hatta çıkardı bile.
PİYASALARDA PANDEMİ SERSEMLİĞİ SÜRÜYOR
Pandeminin doğrudan yatırımcı ve sermaye piyasaları üzerindeki etkilerinin zamana yayılmış bir şekilde hissedileceği belirtiliyor. Piyasalarda hala pandemi sersemliği olduğunu düşünenler de var. Henüz net olmayan yeni normalin hangi sektörü nasıl şekillendireceği, yeni fırsat alanları, fosil yakıtların yerini neyin nasıl alacağı gibi sorular cevap buldukça yatırımcının yönü belirginleşecek. Ayrıca pandeminin coğrafi etkileri de henüz net değil. Avrupa Birliği (AB) çıkışların, kopuşların yaşandığı bir dönemde pandemiye yakalandı ve özellikle sağlık sektörü açısından büyük bir darbe aldı. Birliğin nasıl bir ekonomik faturayla karşı karşıya olduğunun ortaya çıkması biraz daha sürecek gibi. Büyük darbe alan diğer bir ülke ABD'nin de önünde başkanlık seçimleri, ülkesindeki ırkçılık karşıtı protestolar ve Çin ile Ticaret Savaşı gibi hepsi tek başına büyük hacimli zorluklar var. Çin de ABD ile yaşadığı Ticaret Savaşı ve dünyanın geri kalanından gelen ülkesine dönük tepkili yaklaşımların ekonomik faturaya dönüşmesiyle karşı karşıya. Uzmanlar pandeminin seyahat sektörü üzerindeki etkisinin hesaba katılmasıyla birlikte bütün bunların bildiğimiz manada küreselleşmenin sona erdiğine işaret ediyor. Şirketlerin bundan sonra hibrit bir faaliyet alanı benimsemeleri, küresel fırsatları değerlendirmenin yanı sıra lokal pazarları daha fazla dikkate almaları kaçınılmaz.
Dünyanın aslında küçük bir köy olduğunu hiçbir şey Covid-19'un yayılım hızı kadar kanıtlayamamıştı. Bugün dünyanın makro hikayesi kesinlikle belirsizlik. Pandeminin gelir ve cinsiyet eşitsizliğinin altını daha da kalın çizgilerle çizdiğini görüyoruz. Yeni şartlara bakıldığında, günü geçmiş prensipler ve değer yaratma modelleri artık işe yaramıyor. O nedenle Dünya Ekonomik Forumu'nun (World Economic Forum-WEF) başı çektiği 'Dünyanın yeniden başlatılması' (Great Reset) söylemleri çok da ütopik değil. Gerçekten de insanlığın salgın hastalıklar, yoksulluk, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik gibi önümüzdeki 50 yılın en büyük zorluklarına bugünden çözüm bulmaya başlaması gerekiyor. Bu da tabi hissedar şirketinden, paylaşım ekonomisine, cinsiyet eşitliğinden, gelir eşitliğine, sürdürülebilir iş modellerinden, iklim krize kadar birçok alanda küresel toplumun ortak çıkarları için özel sektör ve kamuda 'yeniden başlat' düğmesine basılması gerektiğine işaret ediyor.
Bir yandan daha iyi bir kapitalist sistem sesleri yükselirken, bir yandan da yeni normalin kendi kurallarını getireceği yeni ekonomik sistemlerden söz ediliyor. Pandemi, yetkinlikleri, tüketim alışkanlıklarını, iş dünyasına bakışı kalıcı bir şekilde değiştirdi. İş dünyası ile toplum arasında çevreyi birlikte koruyacakları sözünü veren yeni bir sosyal kontrata ihtiyaç var. Bireyler ve kurumlar olarak bu sözü vermeye hazır mıyız? Olmalıyız çünkü eğer değilsek bir gün sonrası hepimiz için çok geç olabilir.
Son teknolojilerin kullanıldığı cihazlarımızla bir sonraki hareketimizi (isabetli tahminlerle) belirleyen yapay zeka ile uyumlu artık yarı organik yarı robotik beyin yapısı kaçınılmaz gibi görünüyor. İşte kapaktaki yarı insan, yarı robot görünümlü tasarımımız bu yüzden, yarının insanını tarif etmek için. Hibrit dünyaya geçişi hızlandıran bu sürecin bireysel etkisi konusunda karamsar olmak istemiyorum ama acaba insanlık yeni bir iletişim ve dayanışma hikayesine doğru mu gidiyor yoksa sağlıklı kalma adına evine kapanan dünya, acaba şimdi bir de yalnızlık salgını ile mi karşı karşıya. Tüm bunların cevabını bulmamız, değişimin hızını düşündüğümüzde çok uzun sürmese gerek.
Son söz mü, herkese sağlıklı günler.
Uzaktan çalışmanın önündeki büyük soru: Networking
Pandeminin başında biraz da panikle geçiş yapılan uzaktan çalışma kısmen kalıcı hale gelecek gibi görünüyor. Uzaktan çalışma ve satış mevcut yapılar ile ilişkilerin bir süre devam ettirilmesini sağladı. Ancak yeni satış ve yeni işler için fiziksel buluşmalar kaçınılmaz. Dolaysıyla yeni insanlarla tanışmaya devam etmek zorundayız. Bu da bizi tabi ki fiziksel buluşmalara yani işe, toplantıya, konferansa ve seyahatlere gitmeye zorluyor. Ancak virüsle mücadele sona erse de artık farklı sektörlerde bazı şirketler uzaktan çalışmanın çeşitli modellerini geliştirmeye ve uygulamaya devam edecek.
Bu durum çalışanlar için önemli bir sorunu da beraberinde getiriyor: İlişki ağını geliştirmek... Hibrit dünyada ilişki ağları sadece fiziksel görüşmelerden oluşmayacak. Pandemi döneminin bize öğrettiği gibi sanal dünyada da ilişki geliştirmek zorunda kalacağız. Halihazırda ilişkilerimizi geliştirmek için fiziksel buluşmalara devam ediyor ve sanal dünyayı kullanıyoruz. Önümüzdeki dönemde iş dünyası ve IT liderleri yeni ilişki ağı geliştirme modelleri bulmak zorunda.