YASED'den Türkiye'yi 'üs' yapma hedefi

01:02 - 06.03.2024, Çarşamba

YASED Başkanı Engin Aksoy, “Ülkemizin bölgesel bir üretim ve hizmet merkezi olması hedefi çerçevesinde, üyelerimizin üçte biri çevre ülkelere Türkiye’den hizmet veriyor, her geçen gün daha fazla üyemiz de Türkiye’nin ‘üs olma’ fonksiyonunu güçlendirecek hizmetleri gündemlerine almayı planlıyor” diye konuştu.

Uluslararası Yatırımcılar Derneği'nin (YASED) 43. Olağan Genel Kurul Toplantısı Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın katılımıyla düzenlendi.

Toplantıda konuşan Bakan Kacır, Türkiye imalat sanayini daha rekabetçi ve yenilikçi yapıya kavuşturacaklarını vurgulayarak, "Makine, mobilite, üretimde yapısal dönüşüm, sağlık ve kimya ile dijital dönüşüm alanlarında desteklediğimiz, orta yüksek ve yüksek teknoloji odaklı 103 milyar Türk lirası yatırım tutarında 182 proje ile cari açığımızın kapanmasına yılda 7 milyar ABD doları katkı sunacağız" dedi.

Bakan Fatih Kacır, Türkiye'de bulunan veya yeni yatırım yapmayı planlayan yatırımcılardan en temel beklentilerinin de "Yatırım kararlarını alırken ülkemizi küresel ve bölgesel üretim üssü olarak konumlandırmaları, yatırımlarını tamamlayacak güçlü bir Ar-Ge altyapısını inşa etmeleri" şeklinde açıkladı.

YASED'in Türkiye'yi nitelikli uluslararası yatırımlarla buluşturmada aktif rol üstlendiğini söyleyen Bakan Kacır, Türkiye için stratejik öneme sahip sektörlerde ve ikiz dönüşüm kapsamında ihtiyaç duyulan alanlarda sanayi-eğitim iş birliğini artırarak nitelikli insan kaynağının güçlendirileceğini vurguladı. Bakan Kacır, "Hedef odaklı ve seçici yatırım finansmanı sağlanması, girişimcilik ekosisteminin desteklenmesi, 5G ve fiber iletişim altyapısının yaygınlaştırılması, lojistik bağlantıların genişletilmesi, emisyon ticaret sistemi ve karbon düzenlemesi başlıklarında atacağımız adımlarla ülkemizi dünyanın sayılı tedarik ve inovasyon merkezlerinden biri haline getireceğiz" diye konuştu.

YASED Başkanı Engin Aksoy da Türkiye'deki uluslararası doğrudan yatırımların %85'ini temsil eden YASED üyelerinin küresel düzeydeki tüm bilgi ve uzmanlıklarını tedarik zincirindeki şirketlere aktardıklarını, dünya standartlarında üretim yapmalarını sağlarken, çoğunun ilk ihracatına ön ayak olduğunu ve küresel tedarik zincirlerinde her geçen gün daha yüksek öneme sahip rolleri üstlenmelerini sağladıklarını vurguladı. Engin Aksoy, "Ülkemizin bölgesel bir üretim ve hizmet merkezi olması hedefi çerçevesinde, üyelerimizin üçte biri çevre ülkelere Türkiye'den hizmet veriyor, her geçen gün daha fazla üyemiz de Türkiye'nin 'üs olma' fonksiyonunu güçlendirecek hizmetleri gündemlerine almayı planlıyor" diye konuştu.

"Önceliklerimiz dikkate alınıyor"

Türkiye'ye yatırım kararlarının, küresel, bölgesel, siyasi ve ekonomik gelişmelerin belirsizlikleri her geçen gün artırdığı, uluslararası doğrudan yatırım çekme konusundaki rekabetin de her geçen gün daha da çetin bir hal aldığı bir ortamda gerçekleştiğini vurgulayan Aksoy, "Böyle bir konjonktürde, ülkemizin iş ve yatırım ortamını uluslararası doğrudan yatırım çekme konusunda rekabet içinde olduğumuz ülkelerle mukayeseli bir şekilde analiz eden tüm çalışmalarımızda, iki konunun ülkemize yatırım yapma kararını en çok etkileyen faktörler olarak öne çıktığını görüyoruz: Makroekonomik istikrar ve düzenleyici çerçevenin öngörülebilirliği" dedi.

Engin Aksoy konuşmasına şöyle devam etti:

"Ülkemiz yatırım ortamının tanıtımına ve daha fazla uluslararası doğrudan yatırım çekilmesine en fazla katkı sağlayan unsurun, uluslararası yatırımcıların yatırım ve büyüme haberleri olduğunu biliyoruz. Ülkemizde inşa ettikleri güçlü bağlarla artık Türkiye'nin şirketleri haline gelmiş üyelerimizin Türkiye'nin gücünü yansıttıklarını görmekten, şirketlerimizin küresel yönetimlerinde Türkiye'de yetişmiş birçok profesyonelin görev almasından da büyük gurur duyuyoruz. Makroekonomik istikrarın sağlanmasına yönelik olarak, Orta Vadeli Program çerçevesinde belirlenmiş olan hedeflerin gerçekleşmesine destek vermeye çok önem veriyoruz. Enflasyonla mücadelenin, rasyonel politikalar çerçevesinde, öngörülen yol haritası ile sürdürülmesi, fiyatlama mekanizmalarında ortaya çıkan belirsizliklerin planlandığı şekilde giderilmesi ülkemize duyulan güvenin yeniden inşasında da büyük önem taşıyor. Başta dijital ve yeşil dönüşümün düzenleyici altyapısı olmak üzere, mevzuat ve uygulamalarımızın rekabet içinde olduğumuz ülkelere kıyasla bizi daha rekabetçi hale getirmesi, daha yenilikçi ve yatırımcı dostu olmayı hedeflemesi önümüzdeki dönemin en önde gelen gerekliliklerinden. Nitekim şubat ayında basın lansmanını yaptığımız YASED Pulse CEO Anketimiz; makroekonomik istikrar ve düzenleyici çerçevedeki öngörülebilirlik başta olmak üzere, yatırım kararını etkileyen temel alanlarda gerçekleştirilecek iyileştirmelerin, önümüzdeki dönemde Türkiye'ye gelebilecek 18,6 milyar ABD doları yatırımı harekete geçireceğini işaret ediyor. Ülkemizin, 2023 yılında 10,6 milyar ABD doları yatırım çektiği dikkate alındığında, halihazırda ülkemizde yatırımı olan şirketlerimizin geleceğe yönelik bu olumlu öngörüsünü destekleyecek iyileşmelerin 2024 yılında ülkemizin de öncelikli gündemi olması gerektiğini düşünüyoruz."

Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) çalışmalarının, YASED Gündem önceliklerini de dikkate alan YOİKK 2024 Yılı Eylem Planı ile neticelendiğini görmekten memnuniyet duyduklarını da dile getiren Engin Aksoy, "Ankara'da gerçekleştireceğimiz etkinliklerde paydaşlarımızla diyaloglarımızı daha da artıracağımız, ülkemiz yatırım ortamının küresel düzeyde tanıtımını daha üst düzeyde gerçekleştirmek için Uluslararası Yatırım Zirvemizi düzenleyeceğimiz bu yeni yılda üyelerimizle iş birliğimizi daha da güçlendireceğiz" diye konuştu.

Türkiye 2003 yılında bu yana 262 milyar dolar yatırım çekti

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu da "Türkiye, 2003 yılından bu yana 262 milyar ABD doları yatırım çeken bir ülke. 6 binin altında olan uluslararası sermayeli şirket sayısı artık 80 binin üzerine çıkmış durumda" dedi. Türkiye'nin 2003 yılında 3 bin ABD doları kişi başı milli geliriyle orta düşük gelirli ülkeler arasında yer aldığını belirten Dağlıoğlu, "Türkiye, artık 13 bin ABD doları kişi başı milli gelirle orta yüksek gelirli ülkeler arasında. Yine bakıldığında, Türkiye o zaman dünyadaki ticaretten %0,5'in az üzerinde pay alan bir ülkeyken artık %1,1'in üzerinde ihracat payıyla dünya ticaretindeki payını artırmış durumda" diye konuştu.

Burak Dağlıoğlu, şunları söyledi:

"Sanayi Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımızın verileriyle, 2006-2021 dönemini incelediğimiz bir çalışma gerçekleştirdik. Sonuçları yakın zamanda kamuoyuyla paylaşmaya başladık. 2021 yılı verilerine göre, uluslararası sermayeli şirketler Türkiye'deki özel sektör istihdamının %8,8'ini oluşturuyor. Bu çok kıymetli bir oran. Yine bakıldığında, 2021 yılı itibarıyla Türkiye'deki ihracatın %30'unu uluslararası sermaye şirketlerimiz sağlıyor. Uluslararası sermayeli şirketler Türkiye'deki özel sektör Ar-Ge harcamalarının da %30'unu gerçekleştiriyor. İhracatın %60'ı ise yüksek ve orta yüksek ürünlerden oluşuyor. Bu veriler ışığında, YASED üyelerinin Türkiye'deki yatırım ortamını pozitif yönde, katma değeri artırır şekilde iyileştirdiğini, uluslararası tedarik zincirlerine Türk şirketleri de çekerek o katma değer zincirini daha yukarı halkalara taşımalarını sağladığını görüyoruz."

Türkiye'de Ar-Ge faaliyeti yürüten 700 kadar uluslararası şirket bulunduğunu belirten Dağlıoğlu, uluslararası şirketlerin tasarım merkezlerini, ürün ticarileştirme faaliyetlerini, üretimin öncesindeki ve sonrasındaki bütün aşamaları Türkiye'de yerelleştirmek istediklerini belirtti.

Türkiye ve küresel yatırım ortamı özel panelde tartışıldı

YASED 43'üncü Olağan Genel Kurulu'nun açılışında, YASED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Işıl Yalçın'ın moderatörlüğünde düzenlenen "Küresel ve Bölgesel Gelişmeler ve İş Dünyasına Yansımaları" Paneli'nde, küresel ve Türkiye ekonomisindeki son gelişmeler, uzun vadeli eko politik perspektiften değerlendirildi. Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez ve İktisat Profesörü, TOBB ETÜ, TEPAV ve Ekonomi Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Fatih Özatay soruları yanıtladı. Panelin açılışında bir konuşma yapan Işıl Yalçın, küresel ekonominin 2007-2008 döneminde yaşanan küresel krizin ardından önemli bir toparlanma sürecine girdiğini hatırlatarak, "Bu dönemin ana farklılığı çok uzun dönem çok düşük seyreden politika faizleri oldu ve küresel ekonomi önemli bir toparlanma yaşayarak, 2010-2014 döneminde yıllık ortalama %3,1 gibi yüksek bir büyüme performansı yakaladı" diye konuştu. Işıl Yalçın, serbest ticaret koşullarının hâkim olduğu bu dönemde gelişmekte olan ülkeler iyi bir performans sergilerken, özelikle Doğu Asya ekonomilerinin teknoloji odaklı performansının dikkat çekici olduğuna vurgu yaparak, şunları söyledi:

"Yine aynı dönemde farklı coğrafyalarda küreselleşmeyi artırıcı yeni nesil farklı serbest ticaret anlaşmalarının da gündeme geldiğini gördük. Kovid salgının ardından ise, küresel tedarik zincirlerindeki kırılma bütün dengeleri bozarak bölgeselleşme gibi yeni yaklaşımları ve mevcut küreselleşme yaklaşımının ekonomik düzeninin yeniden düşünülmesine neden olurken, dijitalleşmenin hızlanmasına da sebep oldu. Sonraki süreçte Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere artan jeopolitik gerginlikler re-shoring, slowbalization gibi yaklaşımları da gündeme getirdi. Diğer taraftan çevre sorunları, artan doğal afetler ve iklim krizine bir tepki olarak yeşil dönüşüm veya Enflasyon Kanunu gibi yeni araçları gündeme getirdi. Bütün bu gelişmeler uluslararası doğrudan yatırımları da etkiledi."

Dünya Bankası'nın, Türkiye'nin uluslararası doğrudan yatırımlar konusunda daha rekabetçi olmasına yardımcı olmak amacıyla sanayi ve tarımın rekabetçiliğini ve çevresel sürdürülebilirliğini güçlendirmek için ülkeyle birlikte çalıştığını belirten Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, panelde şu değerlendirmeleri yaptı:

"Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla uluslararası yatırımlarla ilgili mevzuat ve idari süreçlerin düzenlenmesi için YOİKK tarafından geliştirilen ve 2024 yılı sonuna kadar tamamlanması hedeflenen yeni eylem planı, doğru yönde atılmış çok iyi bir adım olmakla kalmayıp aynı zamanda mükemmel bir hamledir. Plan, Türkiye'nin uzun vadeli vizyonu üzerine düşünmeye sevk etmekte ve 20 yıl sonra Türkiye'nin kendisini bir destinasyon, enerji dönüşümü, kapsayıcılık, üretkenlik ve beşerî sermaye gelişiminin yönlendirdiği bir güç merkezi olma açısından nerede gördüğünü sorgulamaktadır. İleriye giden yolda, ihtiyaç duyulan yapısal reformların hayata geçirilmesi ve hem yerli hem de uluslararası yatırımcılar için belirsizliğin azaltılması kilit önem taşımaktadır. Dünya Bankası daha hızlı büyüme, daha fazla refah ve istikrara katkıda bulunan özel sermayeye ve uzun vadeli finansmana erişimin geliştirilmesine öncelik vermektedir."

Panelde soruları yanıtlayan Prof. Dr. Fatih Özatay da Türkiye'nin hem iklim değişikliği hem de yapay zekâ konusunda yapması gereken düzenlemeler olduğunu belirtti. Özatay, "Bu çerçevede sanayi politikası denen politikalara ihtiyaç var. Öte yandan Türkiye'de ihracatçıların da verimliliği artırıcı bir sanayi politikası talep edebiliyor olması gerek. Yeşil dönüşümü sağlayacak politikaları aynı zamanda büyüme dostu yapabilme konusunda neler yapabiliriz? Yapay zekanın yarattığı teknolojik gelişmeyi istihdam dostu olacak şekilde nasıl uygulayabiliriz? Bu konularda da çalışmalar var" diye konuştu.

BİZE ULAŞIN