Dayanıklı ortak farkı…
Türkiye, doğrudan uluslararası yatırımın (UDY) yaklaşık yüzde 1’ini çekiyor. Son yıllarda yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik atılan adımlarla birlikte yatırımcıların ilgisin çeken fırsatların devreye alınmasıyla hedef şimdi daha da yüksek. Dünyadan yüzde 1.5’luk pay almaya odaklandıklarını söyleyen Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, “Orta vadede bu seviyeye ulaştıktan sonra 18 milyar dolara ulaşmak erişilebilir hedef olacak” diyor.
Çiğdem Yücesoy Subaşı / INBUSINESS
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi'nin Ortaköy'deki eşsiz Boğaz manzaralı binasına girdiğimizde bizi hareketli bir ortam karşıladı. Az sonra Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu ile buluştuğumuzda bu hareketliliğin sebebini anladık. Sık sık yurtdışından medya mensuplarına Türkiye'nin yatırım ortamını yerinde inceleme fırsatı sunan Yatırım Ofisi, bu kez bir grup Alman gazeteciyi ağırlıyordu.
Büyüklüğü ve şiddetiyle dünya kamuoyunda da geniş yankı uyandıran 6 Şubat depremlerinin ardından Türkiye'ye gelen Alman gazetecilerin soru yağmuruna tuttuğu Yatırım Ofisi'nin deneyimli ekibi, merak edilenleri ustalıkla yanıtlarken, bir yandan da Türk misafirperverliğini sergilemeyi ihmal etmiyordu.
Uluslararası ziyaretçileri teslim alan manzara ve maviliklerin de Türkiye'ye yatırım kararında etkili olduğunu düşündüren tarihi binanın kapısını çalanlardan biri de INBUSINESS oldu. Tıpkı Alman gazeteciler gibi doğrudan uluslararası yatırımların depremin ardından nasıl şekilleneceğini merak ederek Başkan Burak Dağlıoğlu ile bir araya geldik. Başkan Dağlıoğlu ilk olarak dünyadan Türkiye'ye yönelik müthiş bir dayanışmaya şahit olduklarını dile getirdi. Söze "Yurt dışından yoğun bir dayanışma seli oldu. Yardım ve destekleri bölgeye ulaştırmak için 2-3 hafta süresince deprem bölgesine odaklandık" diyerek başladı ve ardından, "Şimdiye kadar deprem nedeniyle yatırımını erteleyen ya da vazgeçen yok" diyerek uluslararası yatırımların aynı şekilde devam ettiğinin altını çizdi.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi mezunu Dağlıoğlu, yatırım için doğru adres arayanları Türkiye'ye çekmek üzere son derece yoğun bir ajandayla çalışıyor. Hedefleri büyük; Türkiye'nin global uluslararası yatırım pastasında yıllık yüzde 1 olan payını yüzde 1.5'e çıkarmak. Bu iddialı hedefin yol haritasını anlatan Dağlıoğlu, "Stratejik bir coğrafyada Avrupa'nın kesişme noktasındayız. Bu nedenle ülkemiz özellikle de pandeminin ardından kritik bir yönetim merkezi oldu" diyor ve Türkiye'nin önündeki fırsatlara şu sözlerle dikkat çekiyor: "Üretimin yanı sıra; Ar-Ge, tasarım, satın alma, lojistik, eğitim ve yönetim hizmetleri alanında Türkiye'nin bölgesel bir merkez olduğunu görüyoruz. Bugüne kadarki yatırımlarla Türkiye'nin başarısı ortada. Şimdi bunu daha da öteye taşımak istiyoruz. Uluslararası şirketlerin bu alanlardaki tüm yatırımlarını kazanmak için tüm enerjimizle çalışıyoruz. Yalnızca üretimde değil, değer zincirindeki tüm halkalarda ülkemizi bölgesel merkez yapacağımıza inanıyoruz."
Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olma hedefini hatırlatan Dağlıoğlu, bu hedefte uluslararası yatırımların rolüne de vurgu yapıyor: "Son 20 yılda ulaştığımız 254 milyar dolar ihracatta, yakaladığımız yüzde 5.4 büyümede uluslararası yatırımcılarımızın katkılarının farkındayız. Eminim ki bundan sonra da Türkiye'nin bu hedefine ulaşması daha fazla doğrudan uluslararası yatırım alması ve bu yatırımların ülkemizde katma değer üretmesiyle gerçekleşecek."
Başkan Dağlıoğlu ile dünyada giderek artan uluslararası yatırım çekme rekabetini, bu ortamda Türkiye'nin 'dayanıklı ortak' mesajıyla izlediği stratejileri, odaklanılan alanları, Türk girişimlerin unicorn yolculuğunu ve elbette beklenen yeni yatırımları konuştuk…
-Dilerseniz Türkiye'nin uluslararası doğrudan yatırım (UDY) konusunda 2022 performansı ile başlayalım. Nasıl bir yılı geride bıraktık?
2022 yılında Türkiye olarak 13 milyar dolarlık yatırım çektik. 2021 yılı bittiğinde bu miktar 14 milyar dolardı. 2021'de yüzde 79 artışla bu seviyeye ulaşmıştık. Böylece Türkiye, 2019'da yüzde 0,6 olan küresel uluslararası doğrudan yatırımdan aldığı payı 2020'de önce yüzde 0,8'e yükseltmiş, 2021'de de bu oranı yüzde 0,9'a çıkararak son iki yılda artış trendi yakalamıştı. Bu yıl ise geçen yıla kıyasla yüzde 3 düşüş var.
-Bu düşüş neden kaynaklanıyor?
Bunu global anlamda uluslararası doğrudan yatırım performansına göre değerlendirmek lazım. Global anlamda genel bir düşüş söz konusu oldu ve Türkiye'de bundan aynı şekilde etkilendi. Dünyada merkez bankalarının yürüttüğü politikalar tüm yatırımları etkiledi. Benzer şekilde bu yıl da global anlamda uluslararası doğrudan yatırım hareketlerinde bir daralma bekleniyor. Ancak biz bu daralmadan daha az etkilenerek çıkmış oluruz.
-Peki, yatırım akışında hangi ülkeler ve hangi sektörler öne çıkıyor?
Sektörlere göre baktığımızda en üst sırada finansal hizmetleri görüyoruz. İkinci a toptan ve perakende ticareti, sonrasında ise imalat sanayii öne çıkıyor. Coğrafya bazlı baktığımızda ise ilk sırada Avrupa ülkelerini görüyoruz. Zaten son 20 yıla bakılırsa yatırımların büyük kısmının Avrupa'dan geldiğini söyleyebiliriz.
-Bu yıl özellikle otomotivde göze çarpan bir canlılık var değil mi?
Ülkem20izde kurulması planlanan ve küresel ölçekte otomotiv endüstrisine katkı sağlayacak olan batarya hücresi üretimi tesisi konusunda Koç Holding, Ford Motor Company ve LG Energy Solution ortaklığında bir mutabakat anlaşması imzalandı. Ankara'da kurulacak tesis, Avrupa'nın en büyük batarya hücresi üretim üslerinden biri olacak.
Türkiye'ye Gelen UDY Miktarı (Milyar $)
-Tam da asrın felaketinin yaşandığı günlerde bu anlaşmanın haberi geldi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Depremin olmasıyla uluslararası yatırımların akıbetinin ne olacağı, bundan sonra ülkemizin yatırımları çekip çekemeyeceği gibi sorular ve endişeler oluşmuştu. Ancak şubat ayı içinde gelen bu anlaşma bütün bu sorulara güzel bir yanıt oldu. Türkiye bütün krizlerden dünyadaki diğer ülkelere göre en hızlı şekilde sıyrılabiliyor. Bunda güçlü liderliğin katkısı ve toplumun kodları ile kültürünün etkisi var. Danışma ruhumuz ve ayağa kalkma gücümüz çok yüksek. Pandemi sonrasında 'Türkiye Your Resillient Partner' diyerek bir tanıtım kampanyası başlattık. Ülkemizin tüm zorlu dönemlerde dayanıklı, dirayetli bir duruş sergilediği, attığı adımlarla en hızlı şekilde toparlandığı tüm uluslararası yatırımcılarımız tarafından dile getiriliyor.
-Yeni yatırımlar konusunda bize neler söyleyebilirsiniz, sona yaklaşılan projeler hangileri?
Takibini yaptığımız portföyümüzde yaklaşık 300 proje var. Geçen yıl 50'nin üzerinde projeyi faaliyete geçirdik. Aralarında endüstriyel, Ar-Ge, satın alma ofislerinin olduğu bu projeleri ülkemize getirmek için izlediğimiz yatırım süreçleri devam ediyor. Türkiye'ye yatırım planlayanların atacakları ilk adımlar deprem nedeniyle gecikti. Çünkü ilk haftalar biz de tüm odağımızı deprem bölgesine yapılacak destek ve yardımlara çevirdik. Bu nedenle 2-3 hafta ertelemeler oldu. Ancak hemen akabinde sahada etkin bir rol alarak, OSB'leri gezmeye, gelen yabancı heyetlerin ziyaretlerini ve bilgilendirmelerini organize etmeye başladık. Şu anda bölgeye yatırımcılar gidiyor, temaslarda bulunuyor, projeler için görüşmelerde bulunuyor. Yeni yatırımlar konusunda şimdilik bu kadar detay verebilirim.
-Doğrudan yatırımda giderek artan grafiğimizde ülke olarak hedefimiz nedir?
Özellikle pandemi sonrasında Türkiye'nin tedarik merkezi rolünü güçlendirecek türden yatırımlarda artış oldu. Kapasite artışları, üretim tesislerinin modernizasyonu, lojistik ve Ar-Ge merkezi gibi projeler yoğunlaştı. Bu tarafta ciddi bir güçlenme var ve bu sürecek. Hedefimiz dünyadaki uluslararası yatırımdan yüzde 1,5 pay almak.
-Peki bu payı almak için rakiplerimize göre ne gibi avantajlara sahibiz, yatırım tercihinde Türkiye nasıl öne çıkacak?
Öncelikle tedarik merkezi rolümüz çok güçlü. Pandemi sonrası maliyetlerin artmasından kaynaklı olarak tedarik zincirlerini kısaltması ile Türkiye büyük şirketler için merkezi üretim ve dağıtım üssüne dönüştü. Diğer taraftan Türkiye'nin bulunduğu bölgelerdeki ülkelerle ilgili politikaların da istikrar sağlayıcı güç olarak kendini konumlandırması yatırımlarda çok etkili. Rusya-Ukrayna'da bir denge )oluşturulması, Körfez ülkeleriyle ilişkilerin yakınlaşması, Ermenistan'a özel bir temsilci atanması gibi politikalar bize güç katıyor. Yatırımcılar da bunun farkında. Türkiye'nin istikrar sağlayıcı bir güç olarak konumlandığını görüyorlar. Türkiye'nin jeopolitiği, iş dünyasına yönelik istihdam, yatırım ve ihracatı artırıcı politikaları etkin rol oynuyor.
-Teknoloji yatırımlarının Türkiye'ye gelmesi konusunda büyük bir çalışma söz konusu. Bu konuda alınan yol ve çalışmalar hakkında bilgi alabilir miyiz?
Öncelikle şunu kabul etmeliyiz; Türkiye'nin kendine has bir hikayesi var. 2021'de 1.6 milyar dolarlık bir teknoloji yatırımı söz konusu oldu. 2022'de ise sadece erken aşamaya 1,6 milyar dolar yatırım geldi. İngiltere, Fransa, Almanya'nın başı çektiği bu ülkelerde ilk çeyrek yüksek ancak ikinci ve üçüncü çeyrekte düşüş yaşandı. Türkiye'de ise yıl boyunca dengeli bir seyir yaşandı. Türkiye stabil bir ölçeğe sahip olduğu için daha makul, dengeli bir yatırımcı ilgisine sahip. Gelişmiş ülkelerde start-up değerlemelerinde ciddi bir enflasyon olması da Türkiye'ye ilgiyi artırıyor. Türkiye'nin genç nüfusu ve yenilikçi fikirleri çok fazla. İhtiyaç duyulan şey biraz sermaye ve biraz da mentorluk.
-Yeni unicornlara ne zaman kavuşuruz?
Türkiye Varlık Fonu ile birlikte bir teknoloji platformu kurduk. Mart ayında da Türkiye Teknoloji Platformu'nu devreye aldık. Bu fon ile stratejik ve teknolojik yatırımları artıracağız. Son düzlüğe geldik. Kamunun da desteğini almış olmamız önemli. Turcornlar yolda diyebilirim. Unicorn olması için globalde doğru zamanı beklemek gerekiyor. Biz şu anda mutfakta iyi hazırlanıyoruz. Katıldığımız uluslararası etkinliklerde de görüyoruz, Türkiye'deki teknoloji girişimlerine ilgi büyük. Çok aktif bir yapı söz konusu. Önümüzdeki aylarda birkaç yatırım turunun olacağını söyleyebilirim. Unicorn olmak globaldeki piyasaların düzelmesi ve risk algısı düştüğü zaman daha hızlanacak. Teknolojide çok ayrı bir hikaye yazmaya devam edeceğiz.
Cari açığın finansmanında önemli
Geçmiş 20 yılda cari açığımızın yüzde 41'ini UDY ile finanse etmişiz. Bizim gibi bir ülke için bu yatırımlar oldukça kritik. 1970'lerde global yatırımlardan aldığımız pay binde 2'lerden yüzde 1'lere yaklaştı. Bu seviyeye gelmek büyük başarı. Bu ilerlemede Cumhurbaşkanlığımızın liderliğinde gerçekleştirdiğimiz siyasi istikrar ve reform paketleri etkili oldu. Şimdi hedefimiz yüzde 1.5 paya ulaşmak. Orta vadede bu seviyeye ulaştıktan sonra 18 milyar dolara ulaşmak erişilebilir hedef olacak.