İş dünyasından, 'dijital' çıkarması
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, "Ülkemizin yeni normalde rekabetçi bir ekonomik düzeni sağlayacağına, geleceğimizin güçlü hikayesini hep birlikte yazacağımıza gönülden inanıyoruz." dedi.
Kaslowski, TÜSİAD tarafından çevrim içi olarak gerçekleştirilen Dijital Türkiye Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, TÜSİAD'ın kuruluşunun 50. yılında dijital dönüşümün farklı boyutlarıyla kapsamlı ve derinlikli bir şekilde ele alınacağı konferansta bir araya gelmekten mutluluk duyduğunu ifade etti.
Bu çağın dinamiklerinin bir gerekliliği olarak toplumsal ve ekonomik tüm süreçlerde dijital dönüşüm yolculuğu içinde olunduğunu belirten Kaslowski, bu nedenle çalışmalarda insanların ve ekonomi aktörlerinin, bu dönüşüme ne kadar hazır olduğu, nasıl daha güçlü adım atılabileceği konularına özellikle odaklandıklarını söyledi.
Bu sürecin başarısı için yetkin insana, sağlıklı işleyen altyapıya, stratejik yatırımlara, etkili iş birliklerine, yüksek Ar-Ge ve inovasyon kapasitesine ve sürdürülebilir bir teknoloji ekosistemine olan ihtiyacı ısrarla vurguladıklarını aktaran Kaslowski, tüm paydaşların sinerji içinde hareket etmesinin kritik önemde olduğuna inandıklarını dile getirdi.
"ARTIK OYUNUN KURALLARI DEĞİL, KENDİSİ DEĞİŞİYOR"
Simone Kaslowski, Türkiye'nin rekabet gücünü ve yaratılan katma değeri artırma hedefiyle yürüttükleri çalışmalarda paydaşlarla yakın diyalog içinde hareket ettiklerini, kamu kurum ve kuruluşlarıyla temaslarda benzer öncelik ve vizyona sahip olduklarını görmenin kendilerini cesaretlendirdiğini söyledi.
Kovid-19 salgınının ekonomik ve toplumsal olarak ciddi yaralar açtığını ifade eden Kaslowski, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Maalesef olumsuz etkileri bir süre daha devam edecek. Bu zorlu dönem tüm ekonomilerde olduğu gibi ülkemizde de önemli dönüşüm gerekliliklerini ortaya çıkardı. Gerek salgın sürecinde dayanıklılığın gerek toparlanma sürecine hızla geçişin unsurlarına baktığımızda, bu süreçlerin belkemiğini dijitalleşmenin oluşturduğunu görüyoruz. Artık oyunun kuralları değil, oyunun kendisi değişiyor. Kovid-19 salgını zaten içinden geçilen dijital dönüşüm sürecini daha da hızlandırdı. Bu yolculuğa başlamış ekonomiler ve şirketler, daha hızlı uyum sağladı ve giderek yatırımlarını bu alana yoğunlaştırdılar. Henüz başlamamış olanlar ise ciddi adımlar atıyor. En geleneksel sektörler bile dijitalleşmeye karşı duvarlarını kaldırıyor. İş dünyası olarak bu süreçte yeni iş modellerini, tüketici ve çalışan açısından ise yeni tercihleri tecrübe ediyoruz."
"GELECEĞİMİZİN GÜÇLÜ HİKAYESİNİ HEP BİRLİKTE YAZACAĞIMIZA GÖNÜLDEN İNANIYORUZ"
TÜSİAD Başkanı Kaslowski, dijitalleşmenin iş yapış yöntemleri, çalışma hayatı, tedarik zincirleri gibi birçok alanda daha fazla yer almasının bu süreçte yeni teknolojilere yatırımı ve talebi de artırdığını belirterek, "Dijital dönüşümün itici güçlerinden olan yazılım sektörünün ve etkileşim içinde olduğu dijital sektörlerin toplam büyüklüğünün önümüzdeki 5 yıl içinde yaklaşık 2 kat artarak 4 trilyon dolara çıkması bekleniyor." dedi.
TÜSİAD Türkiye'de Yazılım Ekosistemi'nin Geleceği Raporu'nda, pandemi ile artan görüntülü görüşme ve uzaktan çalışma uygulamalarının yarattığı talebin bulut bilişim altyapı yatırımlarını yüzde 35 artırdığının görüldüğünü aktaran Kaslowski, şunları kaydetti:
"Bu dönemde şirketlerimizin dijital dönüşüm yatırımlarını, çevik ve stratejik bir planlama çerçevesinde gerçekleştirmeleri, etkinliği ve başarıyı belirleyen unsurlar olacak. Dönüşüm sürecinin insan kaynağından veri güvenliğine, iletişim altyapısından organizasyon yapılarına ve paydaşlarla iş birliklerine kadar her alanda bütünsel olarak ele alınması gerekiyor. Bu ay küresel bilgi havuzuna yapılmakta olan çok kıymetli katkıları takip ediyoruz. Dünya Ekonomik Forumu'nun Davos buluşması, güveni yeniden inşa etme ve kritik tercihler yapma zamanının geldiği vurgusuyla bu hafta sanal olarak gerçekleşiyor. Geçen hafta açıklanan Küresel Riskler Raporu, çevresel ve teknolojik risklerin giderek kritik boyutlara ulaşan ağırlığına dikkati çekiyor. Bir yanda iklim değişikliği ve bundan kaynaklanan riskler, diğer yanda veri ve bilgi altyapısının güvenliği üzerindeki siber tehditler..."
"ULUSLARARASI TEDARİK SİSTEMİNİN GÜÇLÜ BİR AKTÖRÜ OLMALIYIZ"
Simone Kaslowski, jeopolitik konumun ve alışageldik rekabet kurallarının yerini uluslararası iş birliğine daha fazla devrettiği bir çağda olunduğuna işaret ederek, "Ne kadar birbirimize bağımlı, değer zincirinin ise ne kadar hassas dengeleri olduğunu bu pandemi sürecinde çok derinden yaşıyoruz. Tedarik zincirlerindeki kopuklukların toplumsal ve ekonomik açıdan ne kadar kritik sonuçları olabileceğini artık daha iyi biliyoruz. Riskleri ve fırsatları titizlikle yoğurduğumuz bir yaklaşımla uluslararası tedarik sisteminin güçlü bir aktörü olmalıyız." diye konuştu.
Pandemi şartlarının, dayanışma ve iş birliğinin kritik konularda çözümü nasıl ivmelendirdiğini de gösterdiğini ifade eden Kaslowski, "Ülkemizin bu yeni normalde rekabetçi bir ekonomik düzeni sağlayacağına, geleceğimizin güçlü hikayesini hep birlikte yazacağımıza gönülden inanıyoruz." dedi.
ÖZYEĞİN: ARTIK BÜTÜN INOVASYONLAR STARTUPLARLA OLUYOR
TÜSİAD Başkan Yardımcısı, FİBA Holding Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Başkanı Murat Özyeğin, "Artık startup iş birliği yapmak bir seçimden ziyade, nasıl ya da hangi yöntemlerle yapılacağının konuşulduğu bir aşamaya geldi. Bu bağlamda artık bütün inovasyon startuplarla oluyor." dedi.
Zirvenin isminde de yer aldığı gibi artık oyunun kurallarının değil kendisinin değiştiğini belirten Özyeğin, bir kaç sene önce konuşulan şeylerin ötesinde gündemlerin oluştuğunu söyledi.
Artık geçmişe göre bambaşka şeylerin ele alındığına işaret eden Özyeğin, şunları kaydetti:
"Artık startup iş birliği yapmak bir seçimden ziyade, nasıl hangi yöntemlerle yapılacağının konuşulduğu bir aşamaya geldi. Hepimiz için gündem olan bu. Bu bağlamda artık bütün inovasyon startuplarla oluyor. Gelişen teknoloji ve yeni iş modeli oluşturma noktasında tüm inovasyon, yenilik kaynağı buradan geliyor.
Kendi içinizde bir ürün geliştiriyor olsanız da yine startuplarla iş birliği yaparak bunu yapabiliyorsunuz. Bizim de hem dijitalleşme tarafında tüm iş modelimizi oluşturma, hem perakende-bankacılık gibi farklı sektörlerde ürün geliştirmeden dağıtım kanallarına kadar, tüm sistemimiz inovasyon üzerine kurulmuş durumda."
Murat Özyeğin, Özyeğin Üniversitesi'nde kuruluşundan beri varolan Girişimcilik Merkezi'nin geçirdiği dönüşüme işaret ederek, zaman içinde burada bir takım girişimlere geçmişteki gibi katkı sağlanması, yatırım bulunması gibi konuların değil de ticaretleşme noktasında kurumlarla iş birlikleri konusunun daha fazla gündemlerinde olduğunu anlattı.
"ZİYARETÇİLERİMİZİN SATIŞA DÖNÜŞ ORANLARI YÜZDE 30'LAR ORANINDA ARTTI"
Şirkette yaşanan hızlı değişim hakkında da bilgi veren Özyeğin, perakende tarafının muhtemelen 3 yıl içinde gelmesini hedefledikleri online satış boyutunu 1 yılda yakaladıklarını dile getirdi.
Özyeğin, perakende tarafında toplam satışların yüzde 30'unun online'a geçtiğini aktararak, şunları söyledi:
"1-1,5 yıla yaymayı planladığımız bir takım projelerimiz vardı, mağazalarımızın stoklarının online'a başlanması gibi. IT'ci arkadaşlarımız bu projeye 1-1,5 yıllık süre biçiyorlardı ama bir girişimciyle iş birliği yaparak bu işi 3 ayda bitirmiş durumdalar. Bütün bu farklı pazarlama teknikleri, farklı girişimcilerden aldığımız desteklerle pazarlama faaliyetlerimizin çok daha etkin olmasını sağlayabildik. Ziyaretçimizin satışa dönüş oranları yüzde 30'lar oranında arttı. Pazarlamaya harcadığımız bir rakamın geri dönüşü 1 yıl önceye göre çok daha verimli."
Bütün bu gelişmelerin iş birlikleri sayesinde oluştuğuna işaret eden Özyeğin, bu iş birliklerin durmaksızın devam ettiğini anlattı.
Özyeğin, Türk girişimcilerin başarı ve potansiyelinin altını çizerek, "Türkiye'nin 2020 yılı çok hızlı geçti. Girişimcilik ekosisteminde Getir'de bu yılın ilk büyük haberi oldu. Bizim Getir'deki yatırımımız mütevazı bir yatırım ama Getir hikayesi mütevazi bir hikaye değil. Dünyaya açılan bir hikayeye dönüşüyor. Bu girişimcinin, Türk girişimcisinin dünyada ne yapabileceğini göstermek adına müthiş bir yolculuğa çıktığına inanıyorum. Bu hikayenin küçük de olsa bir parçası olduğumuz için mutlu ve gururluyuz." diye konuştu.
SEVİM: DÜNYA İLE ARAMIZDAKİ MESAFEYİ DİJİTAL İLE KAPAMAK EN İYİ SEÇENEĞİMİZ
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Serkan Sevim ise, "Durmadan koşacak ve dünya ile rekabet edeceksek aramızdaki mesafeyi dijital ile kapatmak en iyi seçeneğimiz. Anadolu'da ve çeşitli ülkelerde yaşayan bilim insanlarımızı, akademisyenlerimizi, girişimcilerimizi ve çalışanlarımızı Türkiye'nin gelişim sürecine dahil etmeliyiz." dedi.
Dijitalleşmenin aslında internetin bulunması ile başlamış bir dönüşüm olduğunu anımsatan Sevim, "1990'ların başında internetin dünyada ilk defa ticarette kullanılması fikriyle beraber eBay ve Amazon gibi firmaların ticaret amaçlı web siteleriyle ortaya çıkması ile gelişen bir süreç... Bugün geldiğimiz noktada dijitalleşmenin dokunduğu her sektörün inanılmaz bir dönüşüme uğradığını görüyoruz. Sanayiden tarıma, sağlıktan eğitime sektör fark etmeksizin dönüşüm büyük bir ivme kazandı." diye konuştu.
İnternet ile yeni sektörlerin doğmasının, şirketlerin iş modellerinin ve üretim süreçlerinin dijitalleşmesinin uzun zamandır devam ettiğini aktaran Sevim, salgın dönemiyle aslında hayatın çok hızlı bir şekilde ileri sarıldığını dile getirdi. Sevim, bugün artık tüm dünyanın farkında olduğu gibi başka bir oyunda olunduğunu, oyunun kurallarının değil, kendisinin değiştiğini söyledi.
Kovid-19'un yaşattığı zorlukların yanı sıra pek çok şeyin ne kadar kolay yapılabileceğini de gösterdiğini vurgulayan Sevim, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kovid öncesi dönemde de dijitali konuştuğumuz pek çok konferanslar, toplantılar yaptık. Bu toplantıları yaparken dahi çoğumuz trafikte saatler harcayarak orada fiziken bulunmamız gerektiğine kendimizi şartlamıştık. Anadolu'nun diğer şehirlerinden katılım yok denecek kadar azdı. Dijitalleşmeyi konuştuğumuz toplantılarda bile dijital teknolojilerin imkanlarından faydalanmayı pek de düşünmedik. Bu bile aslında dijitale bakışımızın noksanlığını gösteren önemli bir örnek.
Durmadan koşacak ve dünya ile rekabet edeceksek aramızdaki mesafeyi dijital ile kapatmak en iyi seçeneğimiz. Anadolu'da ve çeşitli ülkelerde yaşayan bilim insanlarımızı, akademisyenlerimizi, girişimcilerimizi ve çalışanlarımızı Türkiye'nin gelişim sürecine dahil etmeliyiz. Yine bu dönemde Güney Kore ve Çin, teknoloji geliştirilmesinde önemli bir atılım içerisinde. Bu gelişme devam ederse gelişmiş ülkelerin teknolojiyi, gelişmekte olan ülkelerin de ürünleri ürettiği uluslararası iş bölümünde köklü dönüşümler yaşanacak. Bu sebepledir ki gelişmiş ülkeler yazılım, sosyal medya ve bulut teknoloji şirketlerini global anlamda konumlamaya çalışırken, gelişmekte olan ülkeler ise girişimcilerini ve teknoloji sektörlerini geliştirip bilişim ithalatlarını sınırlamaya çalışıyor."
Sevim, teknolojilerin Türkiye'de üretilmesinin gerek sanayinin gelişmesi gerek ekonominin küresel rekabetçiliği ve gerek gençlerin istihdamı açısından kritik olduğunu belirterek, gençlerin ve girişimcilerin meraklı, sorgulayan ve daha iyi eğitilmiş şekilde iş dünyasına katılmasını arzuladığını ifade etti.
"BÖLGESEL BİR EKOSİSTEM OLARAK HEP BERABER FAYTA ÜRETMEK ZORUNDAYIZ"
Serkan Sevim, dijitalleşmenin sadece ekonomik değil, sosyal boyutuyla da önemli noktalara dokunduğunu aktararak, "e-ticaretin yarattığı paradigma değişimi platform ekonomisi ile bireysel üreticiden KOBİ'ye ve büyük perakendecilere kadar pek çok firmaya ve girişimciye pazarlarını geliştirme imkanı sunuyor. Anadolu'daki kadın girişimciler ve mikro ihracat peşinde olanlar için önemli fırsatlar sağlıyor. Önümüzdeki dönemde insanların ihtiyaçlarını uçtan uca ve en basit haliyle karşılayacak olan mobil teknolojiler, bulut altyapılar, yapay zeka çözümleri ve nesnelerin interneti yatırımları önemli hale gelecek." diye konuştu.
Yazılım sektöründeki şirketlerin ihracat odaklı olarak yerli ve global vizyonu ile çalışmasını ve bu vizyonu gençlere kazandırmayı çok önemli gördüklerini ifade eden Sevim, global vizyonu olan, iyi İngilizce konuşan ve çevik yöntemler ile çalışan daha çok girişimciye, yazılımcıya, veri bilimciye, sistemciye ve ürün yöneticisine ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Sevim, gelecek 10 yıl içinde Türkiye ve bulunduğu bölge için çok önemli fırsatlar olduğunu vurgulayarak, "Avrupa, bu dönemde iki ana konu olarak Yeşil Mutabakat ve dijital konusuna yatırım yapacak. Biz de birlik içinde bölgesel bir ekosistem olarak hep beraber fayda üretmek zorundayız. Umut ediyoruz ki bugün konuşacaklarımız yol haritamıza katkı sağlayacak." dedi.
VARANK: 4. SANAYİ DEVRİMİ'NİN ÖNCÜLERİNDEN OLMAYI HEDEFLİYORUZ
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da, yeni nesil teknolojilerin pazarı değil, geliştiricisi bir Türkiye olarak 4. Sanayi Devrimi'nin öncü ülkelerinden biri konumuna gelmeyi hedeflediklerini vurguladı.
Kovid-19 salgınıyla birlikte dijitalleşmenin daha önce olmadığı kadar gündeme girdiğine işaret eden Varank, salgın süresince kamu hizmetlerinin ve iktisadi faaliyetlerin dijitalleşmesinde tüm dünyaya örnek olan bir performans sergilediklerini söyledi.
Varank, salgın döneminde birçok kamu hizmetinin dijital ortamda yürütüldüğünü ve özel sektörün de dijitalleşmeye ivme kazandırdığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Bunun bir yansıması olarak e-ticaret sektörü 2020'de yaklaşık yüzde 65 büyüdü. Bu yaygın dijitalleşmenin kayıt dışılığın azaltılması ve işletme maliyetlerinin düşürülmesi gibi çok önemli pozitif etkileri var. Bu kayıt altına almanın bizim büyüme rakamlarımıza da yansıdığını düşünüyoruz. IMF, 2020-2021 Türkiye büyüme öngörülerini revize etti. Daha önce Türkiye'nin 2020'de yüzde 5 küçüleceğini tahmin eden IMF, şu anda bu rakamı yüzde 1,2 büyüme olarak revize etti. 2021'de Türkiye'nin yüzde 6 büyüyeceğini öngörüyor. Bazı muhalefet partileri sürekli Türkiye'nin verileriyle ilgili kafa karışıklığı oluşturmaya, kurumlarımızın güvenilirliğini zedelemeye çalışıyor. Özellikle otel köşelerinde gizli saklı görüştükleri IMF'nin bu rakamları revize etmeleriyle ilgili ne düşünüyorlar, merak ediyorum. Kayıt altına almak ve bu kapsamda ticaretin gelişmesi, birçok vatandaşımızın pandemi sürecinde e-ticaret platformlarına yönelmesini bir kazanım olarak karşımıza çıkıyor."
"TRENDLERİ YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ"
Başta sanayi olmak üzere üretim süreçlerinde dijitalleşmeyle ilgili hedeflere değinen Varank, bu kapsamda dünyadaki dijital dönüşüm trendlerini yakından takip ettiklerini, sanayici ve işletmelerin bu dönüşüme en iyi şekilde ayak uydurması için yol haritalarını belirlediklerini bildirdi.
Varank, firmaların dijital dönüşüm süreçlerinde bütçe ve insan kaynağı yetersizliği gibi sorunlar yaşayabildiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Biz işletmelerin bu sorunları aşmaları için Bakanlık olarak, destek ve teşvik mekanizmalarımızı çözüm odaklı olarak kurguluyoruz. Dijital dönüşümü, 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejimizin ana odağına aldık. Bu kapsamda, 5G ve ileri bağlantı teknolojileri, mobilite araçları ve teknolojileri stratejisi, akıllı yaşam, sağlık, finans ve ticarette dijital dönüşüm, sanayinin dijital dönüşümü ve Ulusal Yapay Zeka Stratejisinin hazırlanması konularında paydaş kurumlarımız ve özel sektörle birlikte hareket ederek önemli adımlar attık."
Türkiye'nin güçlü sanayi altyapısını dijital dönüşümle daha rekabetçi bir hale getirmeyi temel öncelik olarak gördüklerine dikkati çeken Varank, bu kapsamdaki "model fabrikalar" projesiyle Ankara ve Bursa'da model fabrikaların faaliyete başladığını, Konya, Kayseri, Gaziantep, İzmir ve Mersin'de de yakında faaliyete geçeceğini söyledi.
"FİRMALARIMIZIN FİNANSMAN İHTİYAÇLARINA CEVAP VERİYORUZ"
Varank, dijital dönüşüm odaklı birçok hibe ve destek programıyla da firmaların finansman ihtiyaçlarına cevap verdiklerini vurgulayarak, "İmalat sanayinde dijital dönüşümü teşvik etmek üzere KOSGEB vasıtasıyla yürüttüğümüz KOBİGEL programıyla hem teknolojiyi geliştiren hem de bu teknolojileri kullanan KOBİ'lerin sayısını artırmak için çalışıyoruz. Bu kapsamda 2020 yılında ilan ettiğimiz çağrıyla, dijital dönüşüm odaklı 396 projeye 158 milyon lira katkıda bulunduk. KOBİGEL'in dijitalleşme odaklı yeni çağrısını da yakında ilan edeceğiz." diye konuştu.
KOSGEB'in "Stratejik Ürün Destek Programı" kapsamında da KOBİ'lerin teknolojik üretim yeteneklerini geliştirmeleri için işletme başına 6 milyon liraya kadar destek sağladıklarını anımsatan Varank, TÜBİTAK'ın bugüne kadar dijitalleşme alanında 5 binden fazla projeye 3,39 milyar lira destek verdiğini anlattı.
Varank, Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde işletmelerin dijital dönüşümünün gerçekleştirilmesinde önemli merkez konumunda olduklarını belirterek, buralarda firmaların yaklaşık yarısının yazılım alanında faaliyet gösterdiğini dile getirdi.
Türkiye'de üretilen yazılımların niteliğini artırmak için yerli ve yabancı teknoloji şirketleriyle birlikte "Açık Kaynak Platformu" inisiyatifini başlattıklarını ifade eden Varank, firmaların dijital dönüşümüne yönelik mali destekleri güçlendirmek amacıyla Türkiye'nin Dijital Avrupa Programı'na katılım sağlaması yönünde çalışmaların devam ettiğini bildirdi.
"İNSAN KAYNAĞINA YÖNELİK PROJELER YÜRÜTÜYORUZ"
Varank, Avrupa Birliği ile yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı'nda dijitalleşmeyi odağına alan üç proje olduğundan bahsederek, "Yaklaşık 5 milyon avroluk Akıllı Teknolojiler Tasarım, Geliştirme ve Prototipleme Merkezi projesi, 9,9 milyon avroluk Endüstriyel Yetkinlik Merkezi projesi ve 10,5 milyon avroluk Hazır Giyim ve Tekstil Sektörünün Dijital Dönüşümü projesiyle toplamda 26 milyon avroluk bir bütçeyi dijitalleşme süreçleri için kullandıracağız." ifadelerini kullandı.
Bakan Varank, mevcut iş gücünü geleceğin mesleklerine yönlendirecek projeler yapmanın yanı sıra insan kaynağının teknolojik bilgi ve donanımına yönelik projeler yürüttüklerine dikkati çekerek, "Sanayi Doktora Programı kapsamında dijital teknolojiler alanında 19 farklı üniversitenin 27 farklı sanayi firması ile yaptığı 31 projeyi destekliyoruz. Bu projeler kapsamında 123 doktora öğrencisini yetiştirecek ve doktora öğrenimleri sonrasında onlara istihdam desteği sağlayacağız." dedi.
Dijitalleşme konusunda Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ile yakın iş birliği içinde çalıştıklarını dile getiren Varank, Ulusal Yapay Zeka Stratejisi'ni yakında kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.
"DİJİTALLEŞME SÜRECİNİ FIRSATA ÇEVİRMEK NİYETİNDEYİZ"
Varank, geçen yılın başında Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Davos toplantısında, "Dördüncü Sanayi Devrimi Merkezleri Ağı"na katıldıklarını ilan ettiklerini, yıl sonunda da WEF ve Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) iş birliğinde Dördüncü Sanayi Devrimi Merkezi'ni İstanbul'da açtıklarını anımsattı.
Merkezin Türkiye özelinde projeler tasarlayacağını ve yapacağı pilot uygulamalarla, kamuya mevzuat önerilerinde bulunacağını ifade eden Varank, "Merkezimizde, nesnelerin interneti, robotlar, yapay zeka, otonom araçlar, insansız hava araçları ve blok zincir alanında çalışmalar yapılacak. Kamu, özel sektör, üniversite ve STK iş birliğiyle sanayimizin dijital dönüşümünü hızlandıracak projeler yine burada geliştirilecek." dedi.
Varank, dünyanın en büyük inovasyon ve girişimcilik platformunun (Plug and Play) merkezde bu ay çalışmalarına başladığını belirterek, "9 milyar dolarlık portföye sahip 40 binden fazla girişimi bünyesinde barındıran bu platform, girişimci, sanayici ve yatırımcıyı bir araya getirecek. Firmanın Türk girişimlerinden en az 1 'unicorn' çıkarma hedefinin de takipçisi olacağız." diye konuştu.
Salgınla birlikte daha da hızlanan dijitalleşme sürecini çok iyi yönetmek ve Türkiye için fırsata çevirmek istediklerini vurgulayan Varank, şöyle devam etti:
"Dijitalleşmede bahaneye yer yok, imkan ve fırsat çok. Bu süreçte iş dünyamızla, sivil toplum ve meslek kuruluşlarımızla ve üniversitelerimizle birlikte hareket etmeye devam edeceğiz. Sivil toplum kuruluşlarımızın ve iş insanlarımızın reform taleplerinde daha cesur olmasını bekliyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak, bizler bu yolda her türlü desteği vermeye hazırız."
OKTAY: TÜRKİYE, DİJİTAL ALANDA POZİTİF AYRIŞMIŞTIR
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ise, "Pek çok ülkenin ağır sınavlar vererek değişen şartlara uyum sağlamada geride kaldığı bu dönemde Türkiye, sağlık alanında olduğu gibi hayatı dijitale taşımada da sahip olduğu altyapıyla pozitif yönde ayrışmıştır." dedi.
Dijital dönüşümü, milli teknoloji hamlesinin önemli bir parçası gören, değişim ve dönüşümün öncüsü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın selamlarını ve başarı dileklerini ileten Oktay, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının dijitalleşme üzerindeki etkilerini "Oyunun kuralları değil, kendisi değişti" temasıyla masaya yatıran bu konferansın son derece önemli olduğunu ifade etti.
Dijital dönüşümün iş hayatı ve gündelik yaşama yansımaları ile Türkiye'nin dijitalleşme yolculuğunun ve geleceğin bilişim teknolojilerinin kapsamlı şekilde ele alınmasının, hem kamu hem özel sektör hem de sivil toplum boyutunda ilham verici çıktılara vesile olacağına işaret eden Oktay, geçen yıl TÜSİAD ile gerçekleştirdikleri video konferanslarda küresel rekabetin değişen yönlerine dikkat çekilerek dijitalleşme ve inovasyonu iki önemli gündem unsuru olarak öne çıkardıklarını hatırlattı.
Oktay, bu konferanslarda, iş dünyasından salgın döneminde krizi fırsata çevirecek dijital dinamizm ve Ar-Ge yatırımlarında sıçrama beklediklerini vurguladıklarını anımsatarak, "TÜSİAD Sanayide Dijital Dönüşüm Programı", "Rekabet Kongreleri", "Dijital Altyapı Yatırımları ve Uzaktan Çalışma Tecrübe Paylaşımı" gibi iş dünyasının Kovid-19 sonrası döneme daha hazırlıklı ve güçlü girmesi için TÜSİAD tarafından yıl boyunca yapılan çalışmaların takdire şayan olduğunu dile getirdi.
Oktay, 2020 yılının salgının oluşturduğu etkilerle toplumsal ihtiyaçların değiştiği, insan yaşamı ve iş süreçlerinde köklü dönüşümlerin yaşandığı bir yıl olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Günlerimizi bilgisayar, akıllı telefon ya da tablet ekranlarının karşısında geçirerek toplantılarımızı uzaktan dijital ortamda yaptık ve eğitim faaliyetlerine yine uzaktan ekran karşısında devam etmek durumunda kaldık. Alışveriş rutinimiz sanal marketlere taşındı ve çoğunlukla yakınlarımızla bile çevrim içi görüntülü görüşme uygulamaları yoluyla hasret giderdik. İş insanlarımız fiziki sınırların kalktığı e-Fuarlarda buluşurken bizler de ülkeler arası ilişkilerimizi, diplomatik temaslarımızı dijital ortama taşıdık ve teknolojinin sağladığı imkanlar sayesinde çalışmalarımızı sekteye uğratmadan devam ettirdik. Pek çok ülkenin ağır sınavlar vererek değişen şartlara uyum sağlamada geride kaldığı bu dönemde Türkiye, sağlık alanında olduğu gibi hayatı dijitale taşımada da sahip olduğu altyapıyla pozitif yönde ayrışmıştır."
"PEK ÇOK POLİTİKAYI HAYATA GEÇİRDİK"
Salgının oluşturduğu şartların öncesinde de her alanda dijital dönüşümün önemine vurgu yaptıklarını, politikaları Türkiye'nin dönüşümde öncü olması yönünde şekillendirdiklerini hatırlatan Oktay, "Geçtiğimiz yıl bir taraftan Cumhurbaşkanımız liderliğinde bugüne kadar atılan adımların meyvelerini alırken bir taraftan da gelecek perspektifimizi güncelleyerek Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın da az önce bir kısmını ifade ettiği pek çok politikayı hayata geçirdik." diye konuştu.
Salgın, oyunu ve oyunun kurallarını değiştirip dönüştürse de Türkiye'yi oyunda tutacak hız ve esnekliğe sahip olduklarının altını çizen Oktay, şu görüşleri paylaştı:
"Konvansiyonel hangi kural değişirse değişsin, dijital dönüşümde biz büyük düşünüyor, büyük oynuyoruz. Ülkemizin dijital teknolojiler alanında insan sermayesiyle, yazılımıyla, donanımıyla ve altyapısıyla daha da güçlenmesi için bütüncül bir bakış açısıyla çalışıyoruz. Verinin giderek en değerli maden niteliği kazandığı günümüzde iş dünyamızla, üniversitelerimizle ve kuluçka merkezlerimizle el ele vererek değişen trendlerin öncüsü olacağımıza yürekten inanıyorum. Bulut teknolojileri, büyük veri, veri madenciliği, nesnelerin interneti ve blokzincir gibi yeni nesil ve çığır açan teknolojiler, tasarım ve üretim yöntemleri dahil yeni iş modelleri üzerinde dönüştürücü etkisini göstermeye başlamıştır. Makine öğrenmesi, yapay zeka, nanoteknoloji ve 3 boyutlu (3D) yazıcıların kullanım yoğunluğunun artmasıyla yepyeni meslekler ortaya çıkmaktadır. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından geçtiğimiz yıl yayınlanan rapora göre dijitalleşme son 10 yılda çalışma hayatına 2 milyona yakın yeni iş kolu eklenmesini sağlamıştır."
"BÜYÜME ÜZERİNDE ETKİLERİ VAR"
Oktay, 2030 itibarıyla dünyada 1 milyonun üzerinde yeni iş kolu daha oluşacağının öngörüldüğünü ifade ederek, dijitalleşmenin, meslekler üzerindeki dönüştürücü etkisinin yanı sıra ekonomide verimlilik, rekabet edebilirlik ve büyüme üzerinde de ciddi etkileri olduğunu belirtti.
CISCO tarafından yayımlanan rapora göre, 2030 yılı itibarıyla "nesnelerin interneti"nin, küresel ekonomiye yaklaşık 14,2 trilyon dolar katkı sağlayacağını aktaran Oktay, şöyle devam etti:
"PwC tarafından geçtiğimiz aylarda yayımlanan bir raporda ise gümrük süreçlerinden lojistiğe kadar birçok alanda dönüşümü tetikleyen blokzincir teknolojilerinin önümüzdeki 10 yıl içerisinde 1 trilyon dolarlık ek ticaret oluşturacağı öngörülmektedir. Bugün dünyanın en büyük 10 şirketine baktığımızda 8'inin teknoloji ve iletişim devlerinden oluştuğunu görüyoruz. MIT Technology Review tarafından Avrupa Birliği ülkelerinde geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırmaya göre şirketlerin yüzde 60'ı salgının etkisiyle 'agile software' yani çevik yazılım geliştirmek için bütçe ayırmış durumda. Dünyanın dört bir yanında yaşanan bu dönüşüm, vatandaşların, iş insanlarının ve karar alıcıların proaktif bir şekilde uyum sağlamaları gereken dinamik bir süreçtir. Devletlerin dijitalleşmeyi kamu hizmetlerine entegre etmenin yanı sıra bütüncül bir bakış açısıyla yasal düzenlemeler yaparak veri güvenliğini sağlaması ve işletmeleri dijitalleşmeye teşvik etmesi de dijital dönüşümün avantajlarını hayata geçirmek açısından önemlidir."
"BÜROKRASİYİ AZALTTIK"
Türkiye'nin bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde dijital dönüşümü DNA kodlarına işlediğini, olası güncellemeler için bildirimleri açtığını ve yüzünü inovasyona döndüğünü vurgulayan Oktay, 11. Kalkınma Planı'nda "yapay zeka, nesnelerin interneti, artırılmış gerçeklik, büyük veri, robotik, siber güvenlik ve sensör teknolojileri" gibi alanları "geliştirilmesi öncelikli kritik teknoloji alanları" olarak belirlediklerini hatırlattı.
Oktay, kamuda dijital dönüşüme azami önem vererek 735 kurumun 5 bin 517 farklı kamu hizmetini, 52 milyonu aşkın kullanıcı sayısına ulaşan e-devlete entegre ettiklerini belirterek, "Sıfır belge politikamız kapsamında vatandaş ve iş dünyasından istenilen hizmet başına ortalama belge sayısını 3,47 seviyesinden 0,17'e düşürerek bürokrasiyi azalttık." diye konuştu.
Dış ticareti kolaylaştırmak için gümrüklerde dijitalleşmeye yönelik projelere hız verdiklerinin altını çizen Oktay, şu değerlendirmede bulundu:
"İhracat işlemlerinde kağıdı ortadan kaldırarak gümrük beyannamesi ve eklerinin elektronik ortamda verilebilmesini temin ettik. Dış ticarette tek pencere sistemiyle dış ticarete konu ürünler için gerekli tüm bilgi ve belgeleri tek bir başvuru noktasından sunarak süreci hızlandırdık. Hedefimiz dış ticarette çıkış ve varış noktaları arasındaki lojistik operasyonların optimizasyonunu sağlayacak fiziki, dijital ve yasal altyapıyı oluşturmaktır. Fiber altyapıya olan yatırımları destekleyerek, yüzde 11 ilerleme kaydederek, 413 bin 309 kilometreye ulaştırdığımız fiber uzunluğumuzu geliştirmeye var gücümüzle devam ediyoruz. Dönüşümde önemli göstergelerden olan makineler arası iletişim abone sayısı 2015 yılındaki 3,2 milyon seviyesinden bugün 6,4 milyona yaklaşmış ve 5 yılda yüzde 100'ün üzerinde artış gerçekleşmiştir. Bu çalışmalar sonucunda Birleşmiş Milletler e-Devlet Gelişmişlik Endeksine göre ülkemiz Çevrim İçi Hizmet Endeksinde 27. sıradan 22. sıraya, Telekomünikasyon Altyapı Endeksinde 89. sıradan 79. sıraya ve e-Katılım Endeksinde 37. sıradan 23. sıraya yükselmiştir."
"DİJİTALLEŞME EKİP İŞİDİR"
Oktay, 5G'ye mümkün olan en kısa sürede yerli ve milli imkanlarla geçmek için çalışmaları sürdürdüklerini anlatarak, 5GTR Forum ile yeni nesil teknolojilerin önünü açacak iş birliklerini tesis ettiklerini, kritik şebeke donanım ve yazılımları geliştirmek için projeler yürüttüklerini anımsattı.
Milyarlarca "bağlantılı cihazın" şebekelerde birlikte çalışabilmesine imkan sağlayan 5G'de gelinen noktayı yeterli göremeyeceklerini dile getiren Oktay, şu bilgileri verdi:
"Başta özel sektör ve üniversiteler olmak üzere tüm paydaşların bu alandaki çalışmalarında daha fazla gayret göstermesi, somut ilerlemeler ortaya koyması gerekmektedir. 6G gelişmelerini göz önünde bulundurarak sağlamamız gereken ilerleme elzemdir. Diğer taraftan BTK Akademi öncülüğünde başlattığımız '1 milyon yazılımcı seferberliği' ve YÖK tarafından yürütülen 'Geleceğin Meslekleri' projesi bilişim alanında insan kaynağımızı zenginleştirmek için atılan adımların sadece birkaç örneğidir. Bakanımız bilişim ve inovasyon alanında sağladığımız özel sektör teşviklerinden, teknopark desteklerinden ve TÜBİTAK'ın çabalarından bahsettiler. Ben de özellikle altını çizmek isterim ki dijital dönüşüm alanında verilen emeklerin hepsi bir bütündür ve dijitalleşme ekip işidir. Ne kamu ne özel sektör tarafı olarak dönüşümün detaylarını gözden kaçırıp, geride kalıp, rekabetçi rüzgarlara yenik düşemeyiz."
"KUANTUM TEKNOLOJİLERİNİ KONUŞMALIYIZ"
Oktay, 18 yıldır iş dünyasıyla omuz omuza vererek büyüttükleri ekonominin, sanayi ekosisteminin ve güçlü bir altyapının olduğunu belirterek, "Kovid-19 sonrası dönem bizler için kalkınmada yazdığımız başarı hikayelerini marka değeri yüksek, katma değer üreten ve uluslararası standartlara sahip teknoloji ürünleriyle taçlandırma dönemidir." dedi.
Verimlilik, büyüme, yatırım ve istihdamı dijital dönüşümle uyumlu olarak daha yüksek seviyelere taşımak için birlikte çalışacaklarına değinen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kalkınma planları ve 2023 hedefleri çerçevesinde dijital dönüşüm alanında koyduğumuz hedeflere ulaşacak potansiyelin iş dünyamızda ve sizler gibi dirayetli iş insanlarımızda olduğunun bilincindeyiz. Bu sebeple sizlerden beklentimiz geçmişte ortaya koyduğunuz başarılar nispetinde büyüktür. Artık dijitalleşmeyi değil dijital olgunluğu yükseltmeyi, kuantum teknolojilerini konuşuyor olmalıyız. Bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi kavramlarını erdemli toplum ve veri güvenliğiyle birlikte ifade etmeliyiz. Dijitalleşmenin, sadece yeni teknolojilerin adaptasyonu, yeni bir platform geliştirilmesi ya da sosyal medya etkileşimi anlamına gelmediğini hepimiz biliyoruz. Teknolojiyle azalan maliyetler, hızlanan network imkanları, yeni müşteri ve pazarlara daha kolay erişim gibi avantajlar sizlere kazanç olarak dönecek faktörlerdir. Öyleyse gelin 2021'i dijitalleşmede Türk iş dünyasının şaha kalktığı bir yıl olarak tarihe yazalım."
Oktay, bu mücadeleyi hükümet olarak hem ekonomik ve mali alanda atacakları adımlar hem de hukuki reformlarla destekleyeceklerini vurgulayarak, yatırımcılar için öngörülebilirliği artıracaklarının altını çizdi.
"KARARLILIKLA DEVAM EDECEĞİZ"
Ar-Ge teşvik programları, e-Ticaret ve e-Oyun tasarımı destekleri, sanal fuar destekleri, bilişim yatırımları ve akıllı üretim sistemlerinin desteklendiği hamle programı ve teknopark teşvikleriyle dijital ekosistemi güçlendirmeye devam edeceklerini kaydeden Oktay, "Ekonomimizin güçlü yönlerini daha da sağlamlaştıracak tedbir gerektiren hususların üzerine kararlılıkla gitmeye devam edeceğiz." ifadesini kullandı.
Oktay, başlayan aşılama süreciyle dünya genelinde Kovid-19'un etkisi zayıfladıkça taşların yerine oturacağını, bugünlerin başarıyla atlatılacağını sözlerine ekledi.
GELİS: EKOSİSTEM VE PLATFORMLAR ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM GİTTİKÇE ARTACAK
Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Hüseyin Gelis ise, "Salgın döneminde Sanayi 4.0, konuştuğumuz seviyeden zorunluluk ve gerçeklik seviyesine yükseldi. Ekosistemler ve platformlar, önümüzdeki dönemde gittikçe artacak." dedi.
Kültürler değişirken, değerlerin kalmasının çok önemli olduğuna işaret eden Gelis, şunları kaydetti:
"'Post-Kovid Dünyada Sanayi, Teknoloji ve İş Yapma Kültürü' dediğiniz zaman sorumluluk, zorunluluk, teknolojinin faydaları, birlik, beraberlik aklıma geliyor. Birlik, beraberlik çok önemli. Ancak birlik beraberlik olduğu zaman daha ahenkli bir ekosisteme ulaşabiliriz. Burada yeni yeni platformlar kurmamız gerekiyor. Ekosistemde sağlıklı yaşamak için, yaşamak ve yaşatmak gerekir. Bunun için de sağlam platformlar kurulmalı. Kovid-19 döneminde bir konuyu hiç konuşmuyoruz. Kovid-19 döneminde sırf bir yıla baktığımız zaman, İstanbul gibi büyükşehirlerdeki hava kirliliği yüzde 45 düştü. Bu çok önemli bir mesaj. Kovid-19'un çevre konusunda faydasını gördük. Bundan sonra buna nasıl devam edeceğimiz önemli."
"Zorunluluk buluşun anasıdır" sözünü anımsatan Gelis, salgın döneminde bunun açılımlarının görüldüğünü söyledi. Gelis, "Salgın döneminde Sanayi 4.0, konuştuğumuz seviyeden zorunluluk ve gerçeklik seviyesine yükseldi. 2020 yılında sanayide uzaktan bakım, devre alma teknolojilerini kullanarak verilen hizmet yüzde 45 arttı. Çevreye, sağlığa pozitif etkileri oldu. Buna devam etmemiz lazım. Ekosistemler ve platformlar, önümüzdeki dönemde gittikçe artacak." ifadelerini kullandı.
YOUNG: HİYERARŞİ YARATICILIĞI KÖRELTİR"
Bosch Türkiye ve Orta Doğu Başkanı Steven Young da 2020'nin, çok ilginç bir yıl olduğunu ifade ederek, iş dünyası için dönüm noktası olacak kadar yeniliklerin öğrenildiğine işaret etti.
Young, mevcudun ve önümüzdeki 5 yılın nasıl yönetileceği konusunda iş dünyasının daha da bilinçlendiğini, bu dönemde değişimin çok hızlı olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Geri dönüp baktığımız zaman genel olarak ekonominin küçülmesinden bahsediyoruz ama ekonomi gerçek anlamda bir bütün olarak o kadar küçülmedi, sektörden sektöre kaymalar oldu. Evden çalıştığımız için ve birçok kapanma olduğu için özellikle hizmet ve ikram sektöründeki daralmalar daha çok tüketim sektörüne kaydı.
İnsanlar hayat kalitesini artırmak için diğer sektörlere yatırım yaptı. Sermaye, bir sektörden diğer sektöre kaydı. O öngörülemeyen, ekstra talep olan sektörler bu talebi karşılayamasaydı sıkıntı orada olurdu. Fakat Türkiye bunu çok iyi yaptı. e-ticaret çok başarılıydı, eve hizmet konusunda iyi bir altyapımız vardı. Bunların hepsini hem öğrendik hem de üstünden gelmeyi başardık."
Uzaktan çalışma modelinin oturmaya başladığını ve bunun çok sayıda avantajı bulunduğunu aktaran Young, işin içine esnekliğin girdiğini söyledi.
Young, şirketlerde hiyerarşinin azaldığını, bu konunun çok güzel ilerlediğini belirterek, "Uzaktan çalışma, iş dünyamızdaki dijitalleşme artık çok ciddi şekilde hayatımızda. Bu gelecekte artan şekilde devam edecek. Birçok şirket, bunu standart iş kültürü haline getirmek için çalışmalarını yapıyor. Şirketler, artık sadece kağıt üzerinde çevik ve esnek değil. Önümüzdeki 5 sene içinde olması gerekenlere bakarsak hiyerarşiyi yok etmemiz gerek, hiyerarşi yaratıcılığı köreltir. Endüstri 4.0 uyumlu işletmeye sahip olmalıyız, bunun dönüşümünü yapmalıyız." şeklinde konuştu.
"2 YILA BEDEL BİR DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ 2 AYA SIĞDIRMAMIZ İNANILMAZ"
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin ise dijitalleşmenin, bir yandan Türkiye'de ekonomik ve sosyal kalkınmanın anahtarı bir yandan da şirketlerin pazardaki varlığı ve konumu açısından sürdürülebilirliğin garantisi olacağını söyledi.
Bu dönemde dijital dönüşüme yatırım yapan, en yeni teknolojilerle çalışanlarını, müşterilerini, süreçlerini ve ürünlerini dönüştüren şirketlerin, 10 sene sonrasının ekonomisini inşa edeceklerini belirten Özbilgin, şunları kaydetti:
"İşte tam bu noktada Microsoft olarak misyonumuz, gezegendeki tüm insanlara ve organizasyonlara daha fazlasını başarabilmeleri için güç katmak. Bunun için bence yaratılması gereken iklim; Microsoft'un temel değerlerinden olan inovasyonun yeşereceği, artacağı, yaygınlaşacağı bir ortam... İnovasyonun belirli bir kesimin değil, tüm bireylerin ve tüm toplumların hayatını kolaylaştıracak çözümler sunabilen, kapsayıcı bir kavram olarak algılanması gerektiğine inanıyoruz.
Dijitalleşmeyi sadece uzaktan çalışmak olarak değil, çok daha büyük bir ekosistem olarak değerlendirmek önemli. Son dönemde yaşadığımız gelişmeler bu açıdan da umut verici. Pandemi döneminde daha önce eşine rastlanmamış bir dijitalleşmeye tanık olduk. 2 yıla bedel bir dijital dönüşümü 2 aya sığdırmamız inanılmaz."
Özbilgin, Türk şirketlerinin, dijitalleşme yolculuğunda değişime adaptasyon hızları ve çeviklikleriyle bu zor dönemde ülkeyi birçok alanda ileriye taşıma kapasitesine fazlasıyla sahip olduklarını gösterdiklerini söyledi.
5G teknolojisi ve hiper ölçek bulut teknolojilerinin inovasyonda kritik olacağı öngörüsünü paylaşan Özbilgin, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye, müthiş bir potansiyele sahip. İçerisinde bulunduğumuz dönemin hızlı seyri yeni zorlukları beraberinde getirirken, güvenlik ve gizlilikten taviz vermeden yüksek performanslı ürün ve hizmetler geliştirmek de aynı paralelde önem kazanıyor. Bu kapsamda en basit anlamda güncel yazılımları kullanmak kadar, kompleks siber saldırılara karşı en yeni ve kapsamlı teknolojilere yatırım yapmanın, güven, gizlilik, şeffaflık, çeşitlilik ve kapsayıcılık değerlerinden ödün vermeyen teknoloji şirketleriyle çalışmanın da önemli olduğuna inanıyorum."
BOYNER: PANDEMİYLE, DİJİTALE HIZLICA YATIRIM YAPANLARIN İŞLERİNE DEVAM EDEBİLDİĞİ BİR DÜNYAYA GEÇTİK
Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, 6-7 yıl öncesine kadar dijital dönüşümün bir vizyonu temsil ettiğini belirterek, "Pandemi ile beraber son 12 ayda, 5 yıl içinde sürdürülebilir olmayı bugüne taşıyabilen, dijital dönüşüme yatırım yapmış olanların ya da hızlıca yatırım yapanların ancak işlerini devam ettirebildiği bir dünyaya geçtik." dedi.
Bundan 6-7 yıl öncesine kadar dijital dönüşümün bir vizyonu temsil ettiğini belirten Boyner, salgının hemen öncesinde de dijital dönüşümün sürdürülebilirlik başlığı haline geldiğini hatırlattı.
Boyner, salgın ile başlayan değişime işaret ederek şunları kaydetti:
"Pandemi ile beraber son 12 ayda, 5 yıl içinde sürdürülebilir olmayı bugüne taşıyabilen, dijital dönüşüme yatırım yapmış olanların ya da hızlıca yatırım yapanların ancak işlerini devam ettirebildiği bir dünyaya geçtik. Konunun sürdürülebilirlik ile ilgili kısmı çok önemli. Boyner Grup'ta dijitalleşme ve teknolojik dönüşüm alanında yaptıklarımızda da bu bakış açısı ön plana çıkıyor.
Artık dijital dönüşümden ziyade, dijital düşünmeye geçtik. Kamu-özel sektör hatta sivil toplum olarak geleneksel işlerimizi dijitale taşımak dönemi geride kaldı. Artık düşünce, karar, planlama, uygulama, raporlama tüm iş yapış süreçlerinin dijitalde başlayıp, dijitalde bittiği yeni bir dönemi yaşıyoruz."
Boyner Grup bünyesinde bu alanda yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Ümit Boyner, dijital dönüşüm ya da dijitalleşme diye özel bir gündemlerinin hiç bir zaman olmadığını anlattı.
"İNOVASYONU HEDEF OLARAK BERLEYİP, TEKNOLOJİYİ ARAÇ OLARAK KULLANIYORUZ"
Boyner, Grup değerleri arasında yer alan "yenilikçilik, ezberleri bozma, işini tutkuyla yapma, müşteriye en iyi ve en etkin şekilde ulaşma" ile "en yeni teknolojileri işe adapte etme, teknolojiyle işte yenilikler yaratma" konularındaki değerlerin kendilerine rekabet avantajı yarattığını dile getirdi.
Geçmişten bugüne pek çok yeniliği de bu anlayışla hayata geçirdiklerini aktaran Boyner, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Aslında dijitalleşme ve yeni teknolojiler bize hız katan katalizörler oldular. İnovasyonu hedef olarak belirleyip, teknolojiyi araç olarak kullanıyoruz. Şirketlerimiz içinde inovasyon ve Ar-Ge merkezlerimiz var. Perakende konusunda pek çok yeniliğin öncüsü olan teknoloji ekiplerimiz var. Geleneksel bir işte bile biz teknolojiyi çok erken kullanmaya başladık. Dijitalleşme, yenilikçilik, en son teknolojiler gibi kavramlar arasında en önemli belirleyici kavram da insan odaklı olmak. Teknoloji yatırımları çok önemli ama bizim için en önemli değerlerden biri de insanı odağa koymak. En büyük yatırımımızı da insana yapıyoruz."
Boyner, tedarik zincirleriyle birlikte yeni iş modellerinin sunulmasıyla, teknolojik gelişim ve dijitalleşmenin olumlu etkilerinin tabana yayılmasının, ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirliğin ana kaynağı olmaya devam edeceğini söyledi.
ZAİMLER: BENİMSEDİĞİMİZ YAKLAŞIMDA, YENİ NESİL TEKNOLOJİK ÇÖZÜMLER ÖNEMLİ ROL OYNUYOR
Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı ve SabancıDx Yönetim Kurulu Üyesi Kıvanç Zaimler, "Yeni Neslin Sabancısı" olarak adlandırdıkları bir stratejik yol haritaları olduğunu belirterek, "Bu harita, hem dünyadaki hızlı değişim koşullarını vurgulayan hem de her geçen gün değişen 'yeni' kavramına topluluğumuzu en hızlı ve en iyi şekilde adapte olma hedefimizi içeriyor." ifadelerini kullandı.
Küresel trendleri kılavuz aldıklarını aktaran Zaimler, "Bu kılavuz aldığımız trendler ne ile ilgili diye bakarsak; küresel kutuplaşma, büyüme alanlarının coğrafya değişmesi, sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, kentselleşme, teknolojik gelişmeler, dijitalleşme ve insanın ömrünün uzaması. Enerji ve sanayi alanlarına odaklanırken dijital alanlardaki fırsatları değerlendirme üzerine bir strateji geliştirdik. Bu alanların yanına da bir blok olarak dijital diye bir alan ekledik." dedi.
Zaimler, SabancıDx markasındaki "d"nin dijitali, "x"in de keşfedilmemiş olanı ve geleceği temsil ettiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Benimsediğimiz yaklaşımda, yeni nesil teknolojik çözümler önemli bir rol oynuyor. Burada biz; büyük veri, veri analitiği, siber güvenlik, endüstriyel nesnelerin interneti, robotik süreçler, blok zincir, yapay zeka gibi yatırımları hedefliyoruz. İleriye dönük bir vizyona sahibiz. Topluluk şirketlerine dijital dönüşüm konusunda öncülük eden bir katalizör rolümüz var. Özellikle ileri veri analitiği programlarının hayta geçirilmesi için Sabancı Üniversitesi ile birlikte İleri Veri Akademisi kurduk. Akademide veri mühendisliği, dijital kaşifler yetişmesini amaçlıyoruz. Bu akademinin farklı şirketlerden 200'ün üzerinde mezunu var. SabancıDx dijital kampüsümüz var. Bu kampüs yeni nesil teknolojilerinin geliştirilmesine odaklanarak sanayi, üniversite ve startup iş birliğiyle ülkemizin ihtiyaç duyduğu yazılım ihracatı için yeni ürünler geliştirmeyi hedefliyor. Bazı ürünlerimiz yeşermeye başladı. Önümüzdeki yıllarda bunun meyvelerini alacağız."
"BUGÜN YENİ PETROL OLARAK VERİ VAR"
Yeni nesil teknolojilerde çıtayı her zaman ileri taşımayı, kurumsal dönüşümü olgunlaştırmayı ve insana, doğaya ve topluma fayda sağlayabilecek projeler geliştirmek için uzun süredir yatırım yaptıklarına dikkati çeken Zaimler, "Dijital alanda yaratılan değer ve başarı sadece firmaların karları değil, faydanın topluma ne kadar temas ettiğiyle de ölçülüyor. Örnek vermek gerekirse, Çimsa'da 2019 yılında SabancıDx ile birlikte bir bulut altyapısı oluşturduk. Elektrik tüketimi azaltılırken aynı zamanda karbon ayak izimizi azaltmaya katkı sağladı." ifadelerini kullandı.
Sigorta sektörünün ilk yapay zeka uygulamasını Ak Sigorta'da gerçekleştirdiklerini anlatan Zaimler, sözlerini şöyle tamamladı:
"2 senede 3 milyon başarılı işlem gerçekleştirdik. Müşterilere, insan hayatına dokunduk. 130'un üzerinde örnek projemiz var. Öte yandan, birçok topluluk şirketimiz kendi inisiyatifleriyle startuplarla buluşuyor, yeni ürün ve hizmetler ortaya koymaya çalışıyorlar. Biz de yeni teknolojiye erken ve ekonomik yarışı sağlamak için bir kurumsal sermaye girişimi oluşturduk. Bu kapsamda yenilikleri takip ederek, çevik ve teknoloji odaklı büyük yatırım platformları oluşturmayı hedefliyoruz.
Dijital dönüşümün sürdürülebilirlikten sonra tasarruf, verimlilik ve güvenlik çevresinde ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bugün 'yeni petrol' olarak veri var. Niteliklendirilen verinin anlamlandırılması konusunda başarılı olan firmalar dijital dönüşüm yolculuğunda başarılara imza atıyorlar. Ülkemizde sanayiye baktığımızda, muazzam bir veri üretiyoruz. Bunu yaparken diğer önemli bir konu da siber güvenlik. Bu yatırımlara başlamak en üstten olmalı ve geniş bir bakış açısı içerisinde kafada başlamalı. Hissedarlar ve üst yönetimler tarafından sahiplenilmeli ve desteklenmeli. Kurumların kültürleri de buraya doğru evrilmeli."
İNCİ: 3 SENEDE DİJİTAL DÖNÜŞÜMDE 40 ÇAĞRI AÇILDI
TÜSİAD SD2 Görev Gücü Başkanı ve İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci ise, TÜSİAD Sanayide Dijital Dönüşüm Programı'nın (TÜSİAD SD2) üçüncü döneminin tamamlandığını belirterek, "3 senede dijital dönüşüm alanında 40 çağrı açıldı. 40 ihtiyaç, fırsat alanı için çalışma yapmak üzere eşleşmeler gerçekleştirildi. Bu 40 çağrıya 681 çözüm önerisi alındı." diye konuştu.
Etkinlikte, TÜSİAD Başkan Yardımcısı ve Sanayi Politikaları Yuvarlak Masası Başkanı ve Balorman Yönetim Kurulu Başkanı Bahadır Balkır da TÜSİAD SD2'ye ilişkin çeşitli bilgiler verdi.
TEKBULUT: TÜRKİYE, DÖNGÜYÜ HIZLANDIRMAK ZORUNDA
Logo Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Tekbulut, Türk yazılım sektörünün ürün ve platform oluşturmaya ağırlık vererek rakiplerinin önüne geçebileceğini belirterek, "Türkiye, döngüyü hızlandırmak zorunda. Ürün üretecek bir yönteme doğru geçmemiz lazım. Ürünleri üretirken de yazılım sektörünün eski modellerine değil, bugünkü modellerine bakarak, yani bulut tabanlı ve hizmet odaklı modellerle iş yapmak gerekiyor. Bulutta çalışıyorsanız zaten bir anda küresel bir firma olabiliyorsunuz." dedi.
Tekbulut, Türkiye'de yazılım sektörünün 1980'lerde başladığını ifade ederek, PC'nin çıkması ve bilişimin demokratikleşmesi sonucu yazılımın bir ürün haline geldiğini söyledi.
Yazılımın, geçen 40 yılda ekonominin dönüşmesine yön veren sektör olduğunu belirten Tekbulut, dünyanın en zengin kişileri listesinde genellikle yazılım şirketi sahibi iş insanlarının bulunduğunu anlattı.
Tekbulut, Türkiye'de yazılım sektörünün durumunun hala iyi olmadığını belirterek, "Çevremizdeki bütün ülkeler, bizden sonra başlayan bütün ülkeler bile bizi geçti." dedi.
Türkiye'deki 800 milyon dolarlık yazılım sektörü ihracatını küçümsememek gerektiğini aktaran Tekbulut, "Üretilen katma değer, aslında tekstilde üretilenin 10 katıdır. Yani 8 milyar dolarlık bir tekstil ihracatıyla karşılaştırmak gerekir. Çünkü katma değeri çok yüksektir." ifadelerini kullandı.
"LOGO YAZILIM'IN HİSSELERİNİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNU YABANCILAR ALIYOR"
Tuğrul Tekbulut, Türkiye'de dolar kurunun artması nedeniyle yazılımcılara rakip ülkelerde olduğu gibi yüksek maaşlar verilemediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Türk yazılım firmalarının ürünleşmekten başka çaresi yok. Ürünleşmek lazım ki kar marjınızı kontrol edebilesiniz. Logo'nun başarısındaki en önemli şeylerden bir tanesi, ürünleşmeyi çok erken zamanlarda fark etmesi oldu. Peki ürünleşmek herkesin harcı mıydı? Çok zordu. Niye Logo ürünleşebildi de diğerleri ürünleşemedi? Ben sadece sabır ve inat diye düşünüyorum.
Türkiye'de sermaye azlığı nedeniyle yazılım firmaları ürünleşmeyi başaramadı. Bugün Logo Yazılım halka açık ve halka açık hisselerinin büyük bir çoğunluğunu yabancılar alıyor. Yabancılar aldığı için de değerleniyor. Çünkü Türkiye'de borsa analistlerinin bile yeni baktığını görüyoruz. Yani yazılımı değerlendiremiyorlar bile... Bu şirkete bir çimento şirketi gibi 'niye temettü dağıtmıyor' diye bakıyorlar."
"İNSAN KAYNAĞIMIZ YETENEKLİ"
Logo Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Tekbulut, yazılım sektörü oyuncularının sermaye yokluğu nedeniyle proje yaparak geçinmeye çalıştığını, yabancılara terzi usulü, parça başına iş yapıldığını söyledi.
Sürdürülebilir gelişim için sektörün; telif hakları koruması ve doğru kamu destekleriyle güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Tekbulut, Türk yazılım sektörünün ürün ve platform oluşturmaya ağırlık vererek rakiplerinin önüne geçebileceğini söyledi.
Tekbulut, "Türkiye, döngüyü hızlandırmak zorunda. Bunun için de bence insan kaynağımız var. İnsan kaynağımız yetenekli. Ölçekleyebilme sorunumuz var. Bu konuda az adam yetiştiriyoruz. Bunlarla birlikte ürün üretecek bir yönteme doğru geçmemiz lazım. Ürünleri üretirken de yazılım sektörünün eski modellerine değil, bugünkü modellerine bakarak, yani bulut tabanlı ve hizmet odaklı modellerle iş yapmak gerekiyor. Bulutta çalışıyorsanız zaten bir anda küresel bir firma olabiliyorsunuz." diye konuştu.
PAZAR: YAZILIM SEKTÖRÜNDE 800 MİLYON DOLAR SEVİYESİNDE BİR İHRACATIMIZ VAR
TÜSİAD Yazılım Çalışma Grubu Başkanı ve Arçelik Genel Müdür Yardımcısı Utku Barış Pazar da Polonya'da 380 bin, Türkiye'de ise 120-150 bin arasında yazılımcı bulunduğunu bildirdi.
Pazar, "Polonya'nın yazılım sektöründe ulaştığı ihracat rakamı 15 milyar dolar seviyesine gelmiş durumda. Türkiye için bu rakama baktığımızda en son verilere göre, yazılım sektöründe 800 milyon dolar seviyesinde bir ihracatımız var. O yüzden de Türkiye'nin yazılımcı ekosistemi haline gelmesi, çok uluslu şirketlerin Türkiye'de istihdam yapması ve ekosistemin her alanda gelişmesi çok kritik konular olarak öne çıkıyor." şeklinde konuştu.
BAĞÖREN: SEKTÖR ÜRÜNLEŞME KONUSUNDA KÜRESEL RAKİPLERİNİN 20 YIL GERİSİNDE KALDI
Telenity Üst Yöneticisi (CEO) İlhan Bağören ise Türkiye'de yazılım sektörünün uluslararası yetkinliğe ulaştığını ancak sektörün sahip olduğu teknolojiyi ticarileştirme konusunda yeterli başarıyı yakalayamadığını söyledi.
Sektörün ürünleşme konusunda küresel rakiplerinin 20 yıl gerisinde kaldığını savunan Bağören, "Firmalarımızda çalışan başına gelirimiz senelik 20-25 bin dolarda kalmış durumda. Uluslararası rakipler 150 bin dolarlar seviyesinde giderken..." ifadelerini kullandı.
Ürün yönetimi konusunda gelişmiş yazılım ekosistemlerinde 7 yazılım mühendisine bir ürün yöneticisi düştüğünü aktaran Bağören, şöyle devam etti:
"Türkiye'de 120-140 bin arası yazılımcı, bilişimci olduğunu düşünürseniz 20 bin ürün yöneticisine ihtiyacımız var. Halbuki bizde 20'den fazlaysa şaşırırım. Firma olarak ürün yöneticilerimizi hep yurt dışından ithal ettik. Amerika'da ürün yönetimi ve ürün yöneticiliği, yazılım şirketlerinin en doğal parçası. Yani bir basketbol takımında oyun kurucu gibi... Mahalle basketbolu oynuyoruz aslında. Daha organize olmamız lazım."
Devletin yazılım sektörüne destek konusuna geç eğildiğini ifade eden Bağören, yazılımın, son 3-4 yılda destek almaya başladığını söyledi. Bağören, "Yazılım aslında bambaşka bir dünya... O nedenle desteklerin de ona göre kurgulanması lazım." dedi.
ŞİRİNOĞLU: TÜRKİYE, YAZILIM MÜHENDİSİ ARTIŞINDA AVRUPA'DA EN YÜKSEK ORANLARDA
500 İstanbul Yönetici Ortağı Rina Onur Şirinoğlu, Türkiye'de yazılım mühendisi artışının yüzde 16 ile Avrupa'daki en yüksek oranlardan biri olduğunu söyledi.
Şirinoğlu, Türk yazılım mühendislerinin ve sektörün ürünleşme ve platformlaşmaya odaklanması gerektiğini de sözlerine ekledi.
SOYSAL: TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNİ BÜYÜK PAZARLARA GÖTÜRÜYORUZ
Koç Holding'in yenilikçi teknoloji şirketlerini büyütmek için kurduğu Inventram AŞ'nin Genel Müdürü Cem Soysal da, "Teknoloji şirketlerini alıp gerekli donanımları çevresinde oluşturup mutlaka büyük pazarlara götürüyoruz. Yerel olarak kesinlikle bırakmıyoruz. Bugün 9 tane yatırımı var Invertram'ın, 5 tanesi ABD'de konuşlanmış vaziyette." dedi.
Koç Topluluğu'nun dijital dönüşüm ve inovasyon kültürünün benimsenmesi konusunda uzun süredir çalışmalar yaptığını ifade eden Soysal, pek çok şirketin verimliliğini artıracak programların uzun zaman önce hayata geçirildiğini söyledi.
Invertram AŞ'nin 11 yıl önce bir tohum sermayesi yatırım şirketi olarak ortaya çıktığını anlatan Soysal, "Erken aşama startup teknoloji şirketlerine yatırım yapmanın yanı sıra bir iş modeli daha geliştirdi şirketimiz. O da; bu startup teknoloji şirketleriyle büyük kurumlar arasında bir köprü görevi görmek. Yani ekosistemi daha verimli kılabilmek ve ekosistemi büyütebilmek için bu şirketlere satış kanalı oldu." bilgilerini verdi.
Şirket olarak sadece Koç Topluluğu şirketlerine değil Türkiye'nin bütün gruplarına bu teknoloji startuplarını tanıtmaya başladıklarını anlatan Soysal, startupların büyük firmalarla birlikte üretim, lojistik ve dağıtım, kurumsal yönetim süreçleri ve satış kanalları konusunda ihtiyaçlarını projelendirdiğini ve hizmetlerini hayata geçirdiklerini söyledi.
"TÜM ŞİRKETLERİMİZİN GİRİŞİMCİSİ, BULUŞÇUSU TÜRK"
Soysal, Invertram'ın son 4 yıl içinde büyüdüğünü belirterek, yeni nesil bir yatırım şirketine dönüştüklerini kaydetti.
Şirketini "globalleştirme katalizörü" diye nitelendiren Soysal, "Teknoloji şirketlerini alıp gerekli donanımları çevresinde oluşturup mutlaka büyük pazarlara götürüyoruz. Yerel olarak kesinlikle bırakmıyoruz. Bugün 9 tane yatırımı var Invertram'ın, 5 tanesi ABD'de konuşlanmış vaziyette. Bu 9 şirkette 200'e yakın çok yüksek kalifikasyonlu arkadaşımız çalışıyor. Bunun yüzde 60'ı da Amerikalı. Ancak hepsinin ortak bir noktası var hepsinin girişimcisi, buluşçusu Türk. Yani bunların hepsi milli teknoloji aslında." ifadelerini kullandı.
Şirket olarak; internet nesneleri, yapay zeka, savunma sanayisi, nano-teknoloji, medikal teknolojiler, tüketici elektroniği ve robotik gibi alanlarda faaliyet gösteren şirketleri bulunduğunu aktaran Soysal, "Biz konvansiyonel iş modellerini bozan her türlü disruptive teknolojiye yatırım yapan ve bunu büyüten bir şirketiz. Biz Venture Capital (Girişim sermayesi) değiliz, bir yatırım AŞ'yiz. Yatırım büyüklüklerimiz 2-10 milyon dolar arasında. Şirketlerimizi çok data odaklı yöneten bir şirketiz." bilgilerini verdi.
Soysal, Türkiye'nin inovasyon liginde öne çıkması için teknoloji KOBİ'lerinde kendisine bir omurga oluşturması gerektiği değerlendirmesini yaptı.
ORHUN: UZMANLIĞIMIZLA STARTUPLARIN AKIL GÜCÜNÜ BİRLEŞTİRİYORUZ
Sabancı Holding Strateji ve İş Geliştirme Bölüm Başkanı Burak Turgut Orhun, ileri veri analitiği, siber güvenlik ve yapay zeka gibi yeni nesil teknolojilere yatırımlar yapan SabancıDx ve Sabancı Holding Kurumsal Girişim Sermayesi Fonu (Sabancı Ventures) ile girişimcilik ekosisteminde yer aldıklarını belirtti.
Sabancı Hoding'in startupları grubun dijital dönüşüm sürecinde nasıl konumlandıracağıyla ilgili hummalı bir çalışma içinde olduklarını anlatan Orhun, şunları kaydetti:
"Biz kas gücümüzün yanına bu yenilikçi startupları yani akıl gücünü de koyarak hem halihazırdaki iştiraklerimizde hem daha fazla değer yaratma hem de bu yakınsak alanlarda startupların getirdiği yeni teknolojileri kullanarak yeni büyüme platformları, endüstrideki uzmanlığımızla bu startupların akıl gücünü birleştirip bir win/win oluşturabilir miyiz şeklinde bir iş birliğini yapıyoruz.
Burada da değer yaratma diye bahsederken sadece kısa vadeli kar odaklı diye düşünmemek lazım. Örneğin Kordsa'da yapay zeka ve görüntü işleme üzerine kurulu bir startupla yaptığımız iş birliğinden TÜSİAD Sanayide Dijital Dönüşüm (SD2) Programı'nda 'Uluslararası Rekabetçilik' alanında ödül aldık. Bu direkt çalışan güvenliği ve sağlığını yükseltmede yaptığımız bir iş birliğiydi. Bunun kısa vadede kar etkisi yok ama uzun vadede sürdürülebilirliğe ve değer yaratımına katkısı var."
"GELENEKSEL ŞİRKET KÜLTÜRÜ, STARTUP KÜLTÜRÜNÜ EZEBİLİR"
Orhun, dijital dönüşümün "dijitalleşme" kavramının üstünde yer aldığını ifade ederek, dijital dönüşümün bir kültürel dönüşüm olduğunu kaydetti.
Aynı zamanda startupları büyük şirketlerin dönüşümüne adapte ettiklerini anlatan Orhun, "Eğer doğru kurgulamayı yapamazsanız dominant, geleneksel şirket kültürü o startup kültürünü ezebilir, içine alabilir ve yok edebilir." değerlendirmesini yaptı.
Girişimcilerin ticari serüvenlerinde doğru yatırımcıları seçmesinin önem taşıdığını aktaran Orhun, iş birliklerinin artması için de yasa koyucunun çağa ve ihtiyaçlara daha uygun mevzuat ve destekleri ortaya koyması gerektiğini söyledi.
Sanayi-üniversite iş birliğini geliştirmek için çaba gösterdiklerini anlatan Orhun, Sabancı şirketlerinin bu iş birliklerine son derece açık olduğunu kaydetti.
ASLANOBA: PANDEMİDE KISA SÜRELİ PANİK YAŞANDI
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Girişimcilik ve Gençlik Yuvarlak Masası Başkanı/ Odak Group Yönetim Kurulu Üyesi İrem Oral Kayacık moderatörlüğünde gerçekleşen panelde konuşan Aslanoba Capital Kurucusu Hasan Aslanoba da, Kovid-19 salgınının ilk başlarda yatırım iştahını düşürdüğünü, sonrasında tablonun değiştiğini söyledi.
Aslanoba küresel ölçekte startuplara yatırım atmosferiyle ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:
"Pandemi döneminde kısa süreli bir panik yaşandı ve startuplara yatırımlar dramatik şekilde azaldı. Bu mart-nisan aylarında bu şekilde gerçekleşti. Fakat sonradan tekrar aslında bazı şirketlerin olumlu bile etkilendiği anlaşıldıktan sonra hızlı bir şekilde yatırımlar arttı.
Şimdi globaldeki yatırımlara biraz daha geriden baktığımız zaman 2011 ve 2013'ün globalde düz ilerlediğini görüyoruz. Yani 70 milyar dolarlar seviyesinde bir yatırım vardı. 2014'te paradigma bir anda değişti. Muhtemelen mobil teknolojilerin devreye girmesiyle bir anda büyük bir sıçrama gerçekleşti ve 100 milyar dolarları geçti yatırımlar. Ondan sonra bu yatırımların sürekli olarak arttığını görüyoruz. 2018'de 330 milyar dolarlara kadar çıktı. Sonra 2019'da biraz gevşedi, 290 milyar dolarlar... Geçen sene pandemiye rağmen yüzde 4 artış gösterdi. Globalde yatırımlar sürekli artıyor, muazzam bir yatırım ekosistemi var."
Aslanoba, ABD, Çin, Avrupa ve Hindistan'ın startuplara yatırım konusunda atağa kalktığını belirterek, Türkiye'nin bu konuda çok geriden geldiğini söyledi.
Aslanoba, B2B yazılım işleri, finansal teknoloji (FinTech) şirketleri ve yapay zeka konusunda faaliyet gösteren startuplara yatırım yapılmasını önerdi.
CEM BOYNER: E-TİCARET CİROLARIMIZ YÜZDE 40'LARA ÇIKTI
Boyner Grup Üst Yöneticisi (CEO) ve Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner ise, salgına kadar yüzde 20 olan e-ticaret cirolarının şu an yüzde 40'lara geldiğini belirterek, "Bir taraftan e-ticaret tarafımız çok hızlı büyüyor, bir taraftan da bu süreçte mağazacılığın kendi içinde çok hızlı geliştiğini görüyoruz. Son 5 senede yapmadığımız mağaza içi servis ve ürün inovasyonlar son 4-5 aya sığdı." dedi.
İşi inovasyon olan şirket, birey ya da kurumların yeni fırsatlara başarısız olması kaygısıyla daha mesafeli yaklaştığını anlatan Boyner, e-ticaretin pandemi sürecindeki yerinin önemine işaret etti.
Boyner, şirket bünyesinde yaşanan değişimlere ilişkin şunları anlattı:
"Pandemiye kadar yüzde 20 olan e-ticaret ciromuz şu an yüzde 40'lara geldi. Bir taraftan e-ticaret tarafımız çok hızlı büyüyor, bir taraftan da bu süreçte mağazacılığın kendi içinde çok hızlı geliştiğini görüyoruz. Kendimizi tamamen kanal bağımsız, her kanaldan müşteriye dokunabileceğimiz bir iş haline getirdik. Gelecekte ne olacağına dair, çok sayıda müşteriye dokunan merkezimiz var. Müşteriyi dinleyerek planlarımızı uygulayabilirsek, rekabette hep bir adım önde olacağımızı görüyoruz."
"SON 5 SENEDE YAPAMADIĞIMIZ MAĞAZA İÇİ SERVİS VE ÜRÜN INOVASYONLAR SON 4-5 AYA SIĞDI
Online'ın avantajları hakkında değerlendirmelerde bulunan Boyner, salgın sürecinin getirilerinden bahsederken, mağazalarda bile bu süreç içinde çok sayıda ürün ve servis çeşidinin geliştiğini dile getirdi.
Boyner, son 5 senede yapmadıkları mağaza içi servis ve ürün inovasyonlarının, son 4-5 aya sığdığına işaret ederek, şunları söyledi:
"Dolayısıyla bu değişiklikler sadece dijital alanda olmuyor, hayatın bütün alanlarında oluyor. Mobil ödemeye başlayalı 3-4 sene oldu, şu an 2 milyonun üzerinde işlemimiz var. Biz bunu Hopi'de bir servis olarak sunmuştuk, altın madeni gibi bir şey oldu. Boyner'de mobil ödeme kullanan müşterilerle, kullanmayan müşteriler arasında, kullananlar lehine 4 misli fazla satış yaptığımızı, ziyaret frekansının daha fazla olduğunu gördük. Şu an bütün endüstriye bu hizmeti vermek için kolları sıvadık, önemli bir damar yakaladık.
'Kulakları duymayanlar, dans edenleri deli zannedermiş.' diye bir söz var, bizim de aslında neden dans ettiğini anlamak için bir çok deliye kulak vermemiz lazım çünkü gerçekten çok parlak fikirler var. Bu parlak fikirleri işlerimize eklemlendirmemiz lazım çünkü gerçek bir tek yerde değil."
Şu an Türkiye'de her 9 kişiden birinin Hopi'li olduğunu bilgisini veren Boyner, 2021 sonunda her 6 kişiden birini Hopi'li yapma hedefinde olduklarını söyledi.
Boyner, "Teknoloji de dijital teknoloji de bu işin çok önemli bir temeli olmakla birlikte, kafanın, ticari zihniyetin, işin içindeki kişilerin tüccar gibi düşünmelerinin, işin teknoloji yatırımı kadar ve hatta daha da önemli olduğunu düşünmeye başladım. Elde çok fırsat var aslında. Dijital taraf ile gerçek hayatta insanlara dokunduğunuz alanı birleştirerek çok büyük işler yapma imkanı var. Bu işin temelinde de 'connectivity-bağlanılırlık' var. Bunu da sadece teknoloji olarak düşünmemek gerek. Kafaların, fikirlerin birbirine bağlanmasını, iş birliği ve ilişkilerin çok önemli olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
AYDIN: ONLINE MARKET ALIŞVERİŞİNE TALEP CİDDİ ARTIŞ GÖSTERDİ
Yemeksepeti CEO'su Nevzat Aydın da Yemeksepeti ile Türkiye'deki kullanıcıların ve yemek sektörünün ihtiyaçlarına uygun özgün bir model kurguladıklarını belirterek, "20 yıl önce kaç tane restoranla çalışabileceğimizi hesaplarken, bugün Türkiye'nin en önemli online yemek siparişi platformu olarak 70 ilde 35 binin üzerinde üye restoran ile 19 milyondan fazla kullanıcımıza hizmet veriyoruz." dedi.
Dijitalleşmenin son birkaç yıldır tüm dünyada her sektörde iş yapış şekillerinin merkezinde bulunduğuna işaret eden Aydın, şunları kaydetti:
"Pandemi süreciyle bu daha da hızlandı ve dünyanın dijitalleşmeye daha da fazla uyum sağlaması kaçınılmaz bir hal aldı. Öngörülerin çok ilerisinde bir dijitalleşme sürecine girildi. Geçen yıl e-ticaretin perakende içerisindeki payı yüzde 5 civarında seyrediyorken, pandeminin etkisiyle bu çok hızlı bir büyüme oranına ulaştı. Ticaret Bakanlığı 2020 verilerine göre, e-ticaret hacmi yılın ilk 6 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 64 arttı.
Raporlara göre, şu an dünya nüfusunun yüzde 60'a yakını internet kullanıyor. Bu yeni dijital dünya, sürekli gelişim gösterdiği için şirketler olarak daha dinamik olmamız gerektiği ortada. Çünkü teknoloji değişirken, tüketici trendleri de aynı hızla değişmeye devam ediyor. Başarılı olmak için de bu değişimleri aynı hızla takip etmemiz ve yaptığımız işe adapte etmemiz gerekiyor. Pandemi döneminin önemli değerlerinden biri de sistematik bir dönüşüm oldu. Bu dönemde iş yapış şeklimizden günlük alışkanlıklarımıza kadar birçok konuda değişiklik yaşadık."
Aydın, teknolojik inovasyonların takipçisi değil, öncüsü bir şirket oldukları için, değişen süreçlere de hızlıca adapte olabildiklerini belirterek, "Bu doğrultuda pandemiye nispeten hazırlıklı girdik diyebilirim. Teknik altyapımız sayesinde evden çalışma modeline geçişte herhangi bir sorun yaşamadık. İnsanlar evde vakit geçirdikleri için daha çok evde yemek yapmaya başladı. Bu da temel gıda ürünlerinin tedarikini evden çıkmadan internet üzerinden gidermeye yönelik ihtiyacı beraberinde getirdi. Sonuç olarak, online market alışverişine talep ciddi bir artış gösterdi." ifadelerini kullandı.
KANTARCI: E-TİCARET HACMİNİN 4 YILDA İKİYE KATLANMASI BEKLENİYOR
TÜSİAD eTicaret Çalışma Grubu Başkanı ve GittiGidiyor Genel Müdürü Öget Kantarcı ise TÜSİAD eTicaret Çalışma Grubu'nu e-ticaret sektörünün gelişimini hızlandırmak ve Türkiye'nin bu alandaki küresel rekabet gücünü artırmak hedefiyle 2018'de hayata geçirdiklerini söyledi.
Bu süre içinde sektör için raporlar yayınlayıp, etkinlikler düzenlediklerini aktaran Kantarcı, "Ekonomik politikalarımızda sektörel varlığımızı güçlendirecek çalışmalara imza attık. Sektör temsilcileri olarak, e-ticaretin gelişiminin ülke ekonomisine sağladığı katkıyı yakından takip ediyor ve bu katkıyı artırmak için var gücümüzle çalışıyoruz." diye konuştu.
Kantarcı, 2019 sonunda küresel e-ticaret hacminin 3,5 trilyon dolar olarak ölçüldüğüne dikkati çekerek, "2020'de ise 4 trilyon doları aşan bir hacimden bahsediyoruz. Tahminler 2023'te bu rakamın en 6,5 trilyon dolara ulaşacağı yönünde. Pandeminin etkisi ve dijitalleşmenin de iyiden iyiye hızlanmasıyla birlikte rakamların daha hızlı büyümesi sürpriz olmayacak. 4 yılda ikiye katlanması beklenen bir sektörün yaratacağı ekonomiyi öngörüp, yeni yatırımları da buna göre planlamak gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Equinix Türkiye Ülke Müdürü Aslıhan Güreşcier de Kovid-19 salgınının pek çok alanda hızlı bir dönüşüm sürecini başlattığını belirterek, "Salgının sosyal hayattan eğitim ve iş yaşamına kadar pek çok alanda ciddi etkileri oldu ve görmeye devam ediyoruz. Zaten gündemde olan dijital dönüşüm iyiden iyiye etkisini hissettirmeye başladı." değerlendirmesinde bulundu.
BULGURLU: YAŞAM ARTIK BAMBAŞKA BİR YOLA GİRECEK
Arçelik Genel Müdürü Hakan Bulgurlu, Arçelik'in Avrupa Birliği (AB) içerisinde de üretim yaptığını belirterek, "AB pazarındaki dijitalleşmeye baktığımızda tabii ki hayatımızın her alanında Kovid-19'la birlikte bunun hızlandığını görüyoruz. Yaşam artık ileride bambaşka bir yola gidecek ve dijitalleşme özellikle imalat sistemleri, kullanılan ürünler vesaire çok daha hızlı bir şekilde değişecek." dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve AB Yuvarlak Masası Başkanı /MAP Yatırım Direktörü Can Yüceoğlu moderatörlüğünde "AB'de Dijitalleşme" başlıklı panelde konuşan Bulgurlu, piyasaların zaman içerisinde kendilerini dengelediğini belirterek, Türkiye'de ihtiyaç duyulan şeylerden bir tanesinin sürdürülebilirlik olduğunu dile getirdi.
AB'nin Yeşil Anlaşma ile liderlik gösterdiğini kaydeden Bulgurlu, "Bizim gibi işletmeler ise kendilerini hızlı bir şekilde adapte etmeyi başardılar ve bu sayede rekabet edebilme güçlerini devam ettirdiler ve pazardaki yerlerini aldılar." ifadesini kullandı.
Bulgurlu, Arçelik'in AB içerisinde de üretim yaptığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"AB pazarındaki dijitalleşmeye baktığımızda tabii ki hayatımızın her alanında Kovd-19'la birlikte bunun hızlandığını görüyoruz. Yaşam artık ileride bambaşka bir yola gidecek ve dijitalleşme özellikle imalat sistemleri, kullanılan ürünler vesaire çok daha hızlı bir şekilde değişecek. Bu da tabii ki şöyle bir soruna yol açtı, bu alandaki düzenlemeler değişimin hızının gerisinde kaldı. Şimdi yeni yeni yakalamaya çalışıyoruz."
AB'de çok kapsamlı bir dijital dönüşümün gündeminin olduğunu vurgulayan Bulgurlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Kapsamlı bir dijital dönüşüm gündemi bulunmakta ve özellikle sürdürülebilirliğe, becerilere, KOBİ'lere odaklanıyor. Bu düzenleyici çalışmalar, iş ve istihdam yaratmak, becerilerin iyileştirilmesi, yeni işletmeler için ekosistemin oluşturulması için de kullanılabilir. Türkiye merkezli bir şirket olarak bizler en başından itibaren bu sürece dahil olduk. DigitalEurope'un bir üyesi olduk mesela ve aktif bir şekilde lobicilik faaliyetlerimizi Avrupa Komisyonu nezdinde sürdürdük. Sanayimizle ilgili olarak ama şunu söylemek istiyorum. Yeşil Anlaşma'da da belirtildiği gibi AB küresel emisyonların sadece yüzde 8'inden sorumlu ama sürdürülebilirlik açısından tüm dünyaya harika bir örnek oldu."
"AB'NİN TEKNOLOJİ SEKTÖRÜNÜN DÜZENLEMESİ ALANINDA NE YAPTIĞINI YAKINDAN İZLEMEK DURUMUNDASINIZ"
BusinessEurope Dijital Ekonomi Görev Gücü Başkan Yardımcısı, The Information Technology Industry Council (ITI) Başkanı ve IBM Avrupa Kamu İlişkilerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Liam Benham da AB'nin dijital politika yapımıyla ilgili olarak kendisini küresel bir düzenleyici makam olarak gördüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"AB aslında kendisini böyle görmekte haklı. Kaliforniya'da, Hindistan'da, İstanbul'da, nerede olursanız olun, AB'nin teknoloji sektörünün düzenlenmesi alanında ne yaptığını son derece yakından izlemek durumundasınız. Bunun en önemli örneklerinden bir tanesi kişisel verilerin korunmasıyla ilgili bizim mevzuat çalışmamız. Zannediyorum AB'nin her işletmesinde ve dünyanın pek çok yerinde yönetim kurullarında, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili genel kanun dediğimiz zaman herkes neden bahsettiğimizi biliyor."
Yeni düzenleyici çerçeve içerisinde yapay zekanın da ele alındığını belirten Benham, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Bunun çok ciddi düzenleyici uygulamalara tabii olacağını göreceğiz. AB çok radikal önlemler üzerinde de çalışıyor şu anda, dijital platformların sahip olduğu aşırı güçle ilgili olarak. Aynı zamanda daha fazla sorumluluk ortaya koymak istiyor, bazı platformlar için Dijital Hizmetler Yasası adı altında. Çok uzun bir listemiz var aslında AB'nin üzerinde çalıştığı konularla ilgili olarak, hizmet sunucularla ilgili olarak, siber güvenlik kurallarıyla ilgili olarak işletmelere mesela yeni yükümlülükler getirildi, getiriliyor. Ağ Bilgisi Güvenlik Yasası, Siber Güvenlik Yasası, başka düzenlemeler ve mevzuatlar, direktifler var. Yapılan çalışmalarla ilgili olarak uzun bir listemiz var."
Benham, AB'nin söz konusu alanda gerçekleştirdiği çalışmaların diğer ülkeler için örnek teşkil edeceğine dikkati çekerek, "Bu çalışmalar aslında dünyanın geri kalanı için de bir altyapı oluşturacak. Büyük teknoloji şirketleri IBM ve diğerleri mesela bu düzenlemeleri küresel uygulamalara da taşıyacak. Kişisel verilen korunmasıyla ilgili kanunla ilgili bu böyle olacak." dedi.
"AB, DİJİTALDE İLERLEME KAYDETMEK İSTİYOR"
DigitalEurope'un Altyapı, Gizlilik ve Güvenlikten Sorumlu Direktörü Alberto Di Felice ise programda yaptığı konuşmada, Avrupa'da dijitalleşmeyi daha fazla görmek istediklerini belirterek, şöyle konuştu:
"2 yıl önce yeni komisyon bizim Avrupa için performans göstergelerimizi ortaya koymuştu, ne görmek istiyoruz çıktı olarak bunu ortaya koymuştu. Daha dijital bir Avrupa görmek istediğimiz belirlenmişti. Ekonomik sonuçlara dijital dönüşüm aracılığıyla daha çabuk ulaşabileceğimiz bir Avrupa görmek istiyoruz, gerek sağlık gerek diğer hizmet alanları olsun dijitalleşmeyi daha fazla görmek istiyoruz."
Salgınla bir takım şeylerin değiştiğine dikkati çeken ancak AB'deki dijitalleşme ivmesinin değişmediğini ifade eden Felice, şunları kaydetti:
"Tam tersine yasama girişimlerinin de ötesinde artık açıkça bizler yatırımlar açısından bu işareti görüyoruz. AB dijitalde ilerleme kaydetmek istiyor. Salgın 750 milyar avroluk bir toparlanma paketinin ortaya konulmasını gündeme getirdi. Tarihimizde ilk kez çok açık ve net hedefimiz var önümüzde. Yüzde 20'lik bir kısmı bu ayrılan kurtarma paketinin dijitale gidecek, bu çok önemli. Bu fonlar aslında bu stratejiye bağlı olarak Avrupa için dijital bir dönüşümü öngören bir stratejiye bağlı olarak ortaya konuldu."