Sürdürülebilir gayrimenkule talep artıyor
Yatırımcıların artık sadece yüksek kazanca bakmadığı, günden güne sürdürülebilir malzemelerin kullanıldığı gayrimenkul yatırımlarına yöneldiği bildirildi.
Denge Değerleme Avrupa Bölge Müdürü Cem Kurt, gayrimenkul sektöründen beklentinin artık yatırımcısına sadece yüksek kazançlar üretmek olmadığını, bireye, topluma ve çevreye de duyarlı ve faydalı olması yönüne evrildiğini söyledi.
Denge Değerleme, sürdürülebilirliğin stratejik önemine de dikkat çekmek her gün gelişen, değişen ve evrilen, 'sürdürülebilirlik' kavramanı en etkin anlamda özümsemek adına konunun uzmanları ile 'Kalıcı Refahın Anahtarı Sürdürülebilirlik' webinarı düzenledi.
Webinarda konuşan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, TEMA Vakfı'nın varoluş nedeninin yaşama yani toprağa sahip çıkmak ve onu korumak olduğunu vurguladı.
Toprak varlığının sağlıklı şekilde korunmasının sürdürülebilirlik kavramıyla doğrudan bağlantılı olduğunu hatırlatan Ataç şunları söyledi:
"Toprak hepimizin yuvası, gıdamızın yüzde 95'inin doğrudan ya da dolaylı kaynağı, habitatlarımızın dayanıklılık kaynağıdır. Toprağımız varsa ormanımız, tarımımız, meralarımız ve hayvancılığımız var. Toprağın 1 santimetresinin oluşması için 500 yıl gerekirken her yıl 642 milyon ton toprağımız erozyona uğruyor. Modernleşme ile birlikte insanoğlu şimdiye kadar ABD kadar bir toprağı yok etti ve maalesef bu devam ediyor. Unutulan ana konu toprağın sadece çiftçiyi değil toplumu, toplumları dahası insanoğlunun geleceğini etkilemesi. Yaşama ve dolayısıyla toprağa sahip çıkmak sürdürülebilir bir dünya geleceği için ana odak noktası olmalı. Dünya nüfusu giderek artıyor ama buna rağmen hem topraklarımız azalıyor hem de toprakların verimsizliği artıyor. Dünya böyle giderse 2050 yılında tarımsal üretiminin yüzde 50'sini kaybetme riski ile karşı karşıya. Bu da açlık, kıtlık, yoksulluk ve daha kötü bir dünya demek. Özetle toprağı korumazsak dünyada sürdürülebilirlikten bahsetmek imkansız olacak. Oysa toprak kendisine yatırım yapıldığı zaman hızlı geri dönüşleri olan bir değerdir. Erozyonun panzehri yeşil örtüdür, ağaçlandırmaktır."
Brika Sürdürülebilirlik Yönetici Ortağı Gülin Yücel ise "Bugün itibarıyla en temel insanlık ihtiyacı olan açlığı bile ortadan kaldıramamış durumdayız" diye konuştu.
Ekonomik aktivite yaratmak pahasına doğa üzerinde ciddi zararlar vermeye devam edildiğini hatırlatan Yücel, *Gayri Safi Yurtiçi Hasılalar artarken devletlerin vergi toplama becerileri artmamış durumda – yani toplumsal refaha ve çevreye yönelik kullanılacak gelir artmıyor. Yaratılan gelir ise ne derece doğru kullanılıyor, tartışılır. Örneğin ABD'nin 3 günlük harcama ile ($6 milyar/yıl) sıtmadan ölümler sıfırlanabilir; 5 günlük harcama ile ($10 milyar/yıl) sıtma, AIDS ve tüberküloz ölümleri sıfırlanabilir. Yani milyonlarca insanı etkileyen salgın hastalıklar ortadan kaldırabiliriz. Aynı şey Covid için de geçerli. Maalesef yaratılan gelir kalkınma odaklı ve adil dağılmıyor. Bir tarafta pandemi döneminde ortalama her 33 saatte bir milyarder çıkarken yine aynı sürede bir milyon insan fakirleşebiliyor. Özetle bu yanlışın sistematik bir problem olduğunu kabul edip, sürdürülebilir bir dünya için önce bu yanlışların üzerine gidilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Divan Çevre ve Sürdürülebilirlik Yöneticisi Nur Çelik ise, tüketim odaklı düşünce yerine ekonomik bütünlüğe ve paydaş kapitalizmine evrilmek gerektiğini savunarak şöyle konuştu:
"Dünya, sürdürülebilir ve kolektif bir çabaya ihtiyaç duyuyor. Bu çaba da büyüme ve kârlılık odaklı bir yaklaşımdan paydaş odaklı, değer üretimine doğru bir anlayışa kayıyor. Bunun için de dönüşüme ihtiyacımız var. Sürdürülebilirliğe tehdit olarak değil fırsat olarak bakmak gerek. Özellikle son on yılda yeni bir ivme yakalandı. Bugün sürdürülebilirlik denildiğinde, kritik paydaş- tüm paydaşlar çok önemli bir hale geldi. Çok paydaşlı entegre bir yaklaşımla, finansal ve finansal olmayan risklerin ve fırsatların birlikte yönetimi çevrenin geleceği ve sürdürülebilirlik kavramı bir değer olarak öne çıkabilir. Uzun vadeli şirket başarısı ve şirket geleceğini belirleyecek olan hissedarlar değil, paydaşlar çok önemlidir."
"SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YENİ BİR KALDIRAÇ OLACAK"
Sürdürülebilirlik kavramını daimi olma yeteneği ve en önemli değer olarak anlamamız gerektiğini savunan Doğan Holding Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Başkan Yardımcısı Neslihan Sadıkoğlu da konuşmasında şu görüşleri dile getirdi:
"Günümüzde en fazla içselleştirmemiz gereken konu sürdürülebilirlik olmalı. Dünya kritik bir eşiğin içinde bizleri bekleyen çok fazla sorun var. Fakat yapılan birçok araştırmada toplum iş dünyasının çok önemli adımlar atmasını bekliyor. İş dünyası için sürdürülebilirlik kavramı olmazsa olmaz konumunda. Günümüzde şirketler sürdürülebilir değerler yaratmakla yükümlü. Ama bu sadece bir yükümlülük değil aynı zamanda bunu fırsat ve hatta bunu yerine getirmeyenler içinse bir tehdit. Dolayısıyla; şirketlerin geleceği ve yatırımcılar için cazip bir varlık olmanız ve büyümeye hedeflerinizin devam ediyor olması için uçtan uca sürdürülebilir bir organizasyon yönetimine sahip olmanız gerekiyor. Özetle sürdürülebilirliğin yeni ve gelişen dünya ekonomisinde çok önemli bir kaldıraç olacağına inanıyorum. Sürdürülebilirlikte başarı ise ancak bu kavramı, süreci içselleştirir ve bunu Yönetim Kurulu Başkanımızın hep söylediği gibi bir değer olarak yaşatabilirsek gelecek."
"DENİZİN SONUNA GELDİK"
Reckitt Amerika Pazarlama Direktörü Tarık Bayar ise, küresel kapitalizmin artık bu şekilde devam edemeyeceğini söyledi. "Denizin sonuna geldik" diyen Bayar, "vahşi kapitalizm böyle devam edemez özellikle pandemi bize gösterdi ki bir dizayn değişikliğine gitmemiz lazım" diye konuştu.
Günümüz insanının mega şirket ve markalardan beklentisinin de bu yönde olduğuna dikkat çeken Bayar şöyle devam etti:
"Günümüzde insanların mega şirketlerden ya da markalardan beklentisi de artık bu değişiklik noktasında eylem bekliyor oluşları. Topluma ve çevreye geri kazanım vermeyen şirketlerin önümüzdeki 10 sene içinde geleceğinin olduğunu söylemek artık çok zor. Burada sürdürülebilirlik kavramının geleceği için en önemli konu tüketici davranışlarının değiştirilmesi olarak öne çıkıyor. Bu yüzden bizim gibi büyük markalara çok büyük görevler düşüyor. Bu da etkili iletişimden geçiyor. Markalar gümümüzde siyasi partiler kadar etkili bir güce sahip. İşte bu yüzden günümüzde şirketler sürdürülebilirliğe önem veriyor ve bu konuda çalışmalar yapıyorlar, özel departman ve yönetimsel süreçlerini buna göre dizayn ediyorlar. "
*SÜRDÜRÜLEBİLİR GAYRİMENKULE TALEP ARTIYOR*
Dünyadaki toplam karbon salınımı içerisinde gayrimenkullerin yaklaşık yüzde 25-30 arası bir paya sahip olduğu bilgisini veren Denge Değerleme Avrupa Bölge Müdürü Cem Kurt da, sektörden beklentinin artık yatırımcısına sadece yüksek kazançlar üretmek olmadığını, bireye, topluma ve çevreye de duyarlı ve faydalı olması yönüne evrildiğini söyledi.
Yatırımcıların artık günden güne sürdürülebilir malzemelerin kullanıldığı gayrimenkul yatırımlarına yöneldiği bilgisini veren Kurt şu açıklamayı yaptı:
"Günümüzde yatırımcılar artık günden güne, daha ekolojik ve geri dönüştürülebilir inşaat malzemelerinin kullanıldığı, akıllı ısıtma ve soğutma sistemlerine sahip, en az tükettiği kadar üretme becerisine sahip "sıfır karbon" temalı gayrimenkul yatırımlarına yönelmeye başladı.
RICS Sustainable Building Index verilerine göre, 2021 yılında yatırımcıların sürdürülebilir gayrimenkul talebinin dünya genelinde ciddi bir artış göstererek yüzde 55 seviyesine ulaşmış durumda."
"SÜRDÜRÜLEBİLİR OFİSLERDE VERİM ARTIYOR"
Gayrimenkul sektöründe sürdürülebilirliğe yönelik yatırımların bireye ve topluma sağladığı faydalara da bakılması gerektiğine de vurgu yapan Cem Kurt, "Örneğin bir ofis binasının sürdürülebilirlik derecesinin, ofiste çalışanların üretkenliğine, verimliliğine, beden ve ruh sağlığına olan etkisi ciddi şekilde değişkenlik gösterebiliyor. Yapılan araştırmalar, sürdürülebilir ofislerde çalışan insanların işe daha erken geldiğini, ofiste daha uzun kaldığını, zamanını daha verimli kullandığını, daha az hastalandığını, daha az mazeret izni kullandığını ortaya koyuyor."