Kur riskimiz yok!..

11:34 - 29.11.2021, Pazartesi

Denizbank Finansal Hizmetler Grubu CEO'su Hakan Ateş, döviz kurlarındaki artışın yabancı para cinsinden kredi kullananlar açısından herhangi bir sıkıntı yaratmayacağı görüşünde. Şu anda sadece döviz kazancı olanların döviz kredisi kullanabildiğini belirten Ateş, "Ne özel sektörün ne de bankacılık sektörünün açık pozisyon riski söz konusu. Bütün pozisyonlar hedge, hatta sektör olarak artı pozisyondayız" dedi.

Ayfer Arslan / INBUSINESS

Denizbank Finansal Hizmetler Grubu CEO'su Hakan Ateş, döviz kurlarındaki dalgalanmalar nedeniyle özel sektör ve bankacılık sektörünün herhangi bir kur riski taşımadığını belirtti. Daha önce bireysel kredilerde dövizle borçlanma yasağının getirildiğini ve şu anda sadece döviz kazancı olan kurumların yabancı para cinsinden kredi kullanabildiğini vurgulayan Ateş, "Bu nedenle herhangi bir açık pozisyon riski söz konusu değil. Hatta bankacılık sektörü artı pozisyonda. Dolayısıyla 2001 krizine yol açan bir durum bahis konusu değil" dedi.

Denizbank sponsorluğunda 25 Kasım'da Antalya'da gerçekleştirilen 11. Uluslararası Resort Turizm Kongresi öncesinde ekonomi basını ile sohbet toplantısında bir araya gelen Hakan Ateş, döviz kurlarındaki yükselişin Türk ekonomisine ve bankacılık sektörüne olan etkilerini değerlendirdi.

Geçmişte yaşanan ekonomik krizlerden alınan dersler sonucu 2009 yılında önce bireylere dövizle borçlanma yasağı getirildiğini, ardından döviz geliri olmayan şirketlerin döviz kredisi almasının yasaklandığını hatırlatan Ateş, özel sektörün pozisyon açığının geçmiş yıllara kıyasla yarı yarıya azaldığını ifade etti. 220 milyar dolara kadar yükselen özel sektör döviz açığının şu anda 124 milyar dolar civarında olduğunu söyleyen Ateş, "Zaten şu anda dövizle borçlananların büyük bölümü devlet garantisi olan projelerdir. Ya yolcu ya megavat başına devlet desteği vardır. Döviz geliri olmayan şirketlere zaten yasalar gereği kredi kullandırmamız yasak. Dolayısıyla müşterinin kur riski yok, bizim ise zaten hiç olmadı. Bankacılık sektörü olarak alacağımız döviz pozisyonu artı, eksi sermayemizin yüzde 15'i ile sınırlıdır. Biz hiçbir zaman bu orana dokunmayız. Bütün pozisyonlar hedge, hatta sektör olarak artı pozisyondayız. Dolayısıyla 2001 krizine yol açan bir durum bahis konusu değil. Çünkü artık kanunlar ve düzenlemeler ona göre değiştirildi" görüşünü aktardı.

KUR PAZARLIKLARI ARTACAK

Kur artışının turizm sektörüne olası etkilerine de değinen Ateş, katma değer olarak sektörler arasında dövizi lehine çevirebilen en kazançlı sektörün turizm olduğuna işaret etti. Ateş, "Turizm giderlerine baktığımızda tabii ki maliyetlerin de arttığına şahit olabiliriz. Bu noktada da kur pazarlıkları görülebilir. Yabancı tur operatörleri dünyada çok etkili. 'Sen bana bunu 200 euro'ya satıyordun, gel 150 dolara el sıkışalım' diyebilir. Bu her yerde olur… Turizmde de olur, tekstil sektöründe de olur. Çünkü bu bir alışveriş" dedi.

Türkiye'nin rakip pazarlara kıyasla coğrafi konumu itibariyle turizmde avantajlı olduğunu savunan Ateş, "Hiçbir hal ve şartta rakip tanımaz bir noktadayız. Dolayısıyla bu tip pazarlıklarda şartlar ülkemizin lehine. Kapasite ve verdiğimiz değer olarak Türkiye'nin turizm açısından dünyadaki en iyi destinasyonlardan biri olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Coğrafya kaderdir ancak burada bize varlık olarak çalışıyor" diye konuştu.

TESİSLERİMİZ YABANCILARIN ELİNE GEÇMESİN

Turizmi Türkiye'nin 'petrolü' olarak nitelendiren Ateş, "Bacasız sanayimiz desek yeri var, getirileri dövizle ve bir istihdam deposu" sözleriyle bu sektörün ülke ekonomisi açısından önemini aktarırken, desteklenmesinin de bir zorunluluk olduğunu vurguladı. 2010 ile 2015 yılları arasında 10-12 milyar dolar civarında olan turizm yatırımlarının son 3 yıl içerisinde 2 milyar dolarlara gerilediğine değinen Ateş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yatırımlarda ciddi bir azalma söz konusu. Bir diğer nokta; döviz yaratım konusu. Antalya, Muğla ve İstanbul yatak sayısı bakımından Türkiye'nin yüzde 60'ını oluşturuyor. Bu oranı ülke geneline yayarak turizmin sürekliliğinin sağlanması ve gelirin daha da artırılması mümkün. Baktığınızda biz DenizBank olarak döviz olarak finanse ediyoruz. Turizm sektörüne kullandırdığımız 2,9 milyar dolarlık kredinin 1,4 milyar dolarını yeniden yapılandırdık. Bu, asla bir geri dönmeyecek anlamına gelmiyor. Çünkü yatırımcı güvenmiş ve harika bir eser çıkarmış ortaya. Otel orada duruyor. Bir iki yıl kötü olabilir. Ama maalesef eğer siz turizmcileri desteklemezsiniz, bu oteller çok düşük paralara kendi yatırımcısının dışındakilerin ellerine geçebiliyor. Tabii ki küresel dünya, geçebilir. Ama neden bizim milli turizm, sanayicimizde kalmasın. Benim tercihim o yönde olur."

DEVLET TEŞVİKLERİ CAN SUYU

Ekim 2021 itibariyle, Kredi Garanti Fonu'nun (KGF) 6,47 milyar TL tutarındaki turizm sektörüne sağladığı kefaletin yüzde 18'ini Denizbank'ın sağladığını belirten Ateş, sektörün güçlendirilmesinde devlet desteğinin de önemli olduğunu vurguladı. "Salgın nedeniyle, turizm sektöründeki faaliyetlerin sürekliliği konusunda yaşanan sıkıntıları hep birlikte tecrübe ediyoruz" diyen Ateş, turizm paydaşları ile yaptıkları görüşmeler sonucunda sektörün beklentilerini ise şöyle aktardı:

"Turizm emekçilerimizin, tüm yıl boyunca çalışabilecekleri diğer sektörlere kaydığını, dolayısıyla yetişmiş personelin istihdamı konusunda sıkıntılar yaşandığını söyleyebiliriz. Bu sıkıntıyı azaltmak adına, kış döneminde istihdamın devamlılığı amacıyla birtakım SGK destekleri sunulması yararlı olacaktır. 2020'deki 'tahsis, üst hakkı' gibi kamu ödemeleri bu yıla, 2021 kamu ödemeleri de 2022'ye ötelendi. Bu uygulama neticesinde 2022'de oluşacak 2 yıllık kamu ödemeleri yükü, şimdiden turizmcilerimizi bu konuda düşündürüyor. 2022 yılı ödemelerinin vadeye yayılabilmesi durumunda, turizmcilerimizin faaliyet döngüsü zora girmeden kamu borçlarının ödeme imkanı yaratılmış olur. Bir de uçak/koltuk başına destek konusu var. Bizde daha önce uçak başına tur operatörlerine 6 bin dolar teşvik veriliyordu, kaldırıldı. Bu teşvikin yeniden uygulanmasını talep ediyoruz. Mesela rakiplerimizden Mısır bu konuda çok önemli teşvikler veriyor. Onlar bir uçağa 3 bin dolara kadar bir teşvik veriyor. Buradaki mantık şu: Tur operatörü gidip 3 bin koltuk satın alıyor. Onları doldurmasa da uçak şirketlerine ödüyor. Dolduramadığında ise operatör de zor duruma düşüyor. Bu noktada devlet teşvikleri adeta bir can suyu oluyor."

BİZE ULAŞIN