Biyoekonomi stratejiniz hazır m?
Donna Marshall, Aideen O'Dochartaigh, Andrea Prothero, Orlagh Reynolds & Enrico Secchi
Şrketler, müşterilerin, aktivist yatırımcıların, hükümetlerin ve kendi değerlerinin yönlendirmesi neticesinde, bir sürdürülebilirlik odağı benimseyerek çevre üzerinde daha olumlu etkiler yaratmanın yollarını arıyor. Gelişmekte olan biyoekonomi, bu faaliyetler için önemli bir alan.
Biyolojik (fosil olmayan) kaynakların, atık akışlarının ve imalat yan ürünlerinin kullanımına odaklanan biyoekonomi, çoğunlukla döngüsel, tüm-yaşam-döngüsü ürün perspektifiyle birleşiyor. Bu hareketi mümkün kılan şey fosil temelli bileşenlerin yerini tarım, ormancılık ve denizcilik sektörlerinden biyo-temelli alternatiflerin almasını sağlayan yeni malzeme teknolojileri ve süreçleri oldu. Döngüsellik, ürünlerin kullanım ömrünü olabildiğince uzatmayı ve sonrasında malzeme ve bileşenlerini bir şekilde yeniden kullanmayı amaçlayan stratejilerle birlikte geliyor.
Çok sayıda malzeme ve teknoloji fosil temelli bileşenlerin ve bileşenlerin yerini alabilir, bambu ve mantardan yapılan ambalajlar, deniz yosunu ve alglerden yapılan kozmetik ürünler ve ilaçlar, mikroplar ve karahindibadan yapılan plastikler gibi. Yalnızca plastiğe yönelik küresel talep yılda 300 milyon ton; bu rakamın 2050'ye kadar dört katına çıkacağı tahmin ediliyor. Bitki temelli hammaddelerden yapılan biyoplastikler, fosil temelli standartlarda gedik açmanın bir yolu.
10 YILDIR DEVAM EDEN DENEYLER
Biyoekonomideki ürünler ve süreçler geniş bir alanı kapsıyor. Süt ürünlerinin raf ömrünü uzatmak için bakterileri kullanmayı, hayvanlar ve insanların antibiyotiklere bağımlılığını azaltan bağırsak sağlığı gıdaları tüketmeyi ve lağım çamurundan enerji üretmeyi ve ardından bu süreçten çıkan atıkları tarımsal gübre yapmak için kullanmayı düşünün.
On yılı aşkın süredir deneyler yapıyoruz. Örneğin Coca-Cola, PlantBottle'ın ilk versiyonunu 2009'da piyasaya sürdü ve yüzde 30 biyo-temelli bu plastiği geleneksel plastiğe göre daha sürdürülebilir bir alternatif olarak konumlandırdı. Ancak söz konusu şişeler gübreleşebilir olmadığı için bunu "biyo-yıkama" suçlamaları takip etti. Şirket buna yanıt olarak, şeker kamışından ve şeker kamışı işleme kalıntılarından elde edilen yüzde 100 biyo-temelli plastik hakkındaki araştırmalarını hızlandırdı ve Ekim 2021'de ilk prototipler piyasaya sürüldü. Coca-Cola, geliştirdiği bu teknolojiyi önce rekabet etmediği markalarla, Heinz ketçap ve (iç döşeme olarak) Ford Fusion hibrit otomobillerle paylaştı; ardından talebi artırmak ve fiyatları aşağı çekmek amacıyla 2018'de rakipleriyle de paylaşmaya başladı.
Diğer projeler de muhtelif pazara hazır ürünler ortaya çıkarıyor, değişen derecelerde pazar benimsemesiyle. En büyük döngüsel biyoekonomi başarı öykülerinden biri, biyoteknoloji şirketi Novamont ile kimya şirketi Eni'nin eski bir petrokimya tesisini büyük ölçekli bir yüksek teknoloji biyorafinerisine dönüştürdüğü İtalya'nın Sardunya kentinden geliyor. Matrica adlı ortak girişim, yerel olarak yetiştirilen devedikeni otlarını işleyerek bitkisel yağlara, ardından da çamaşır yıkama ürünlerinde kullanılabilecek biyoplastiklere ve biyosit koruyuculara dönüştürüyor. Petrokimya tesisi kapandığında işini kaybeden binlerce bölge sakini şimdi biyorafineride çalışıyor. Devedikeni, buğdayın yöre çiftçilerine artık kar getirmediği yakınlardaki düşük kaliteli arazilerde yetiştirilebiliyor.
Bu projelerin pek çoğu ülke sınırlarını aşıyor. Fosil temelli bir işletme olan İsviçreli kimya şirketi Clariant, 2009'da atıklardan üretilen biyo-temelli ürünlere yönelmeye başladı. Şirket, tahıl üretiminden çıkan atık samanı biyoyakıtlara dönüştürmek için 'güneş sıvısı' adını verdiği bir süreç geliştirdi. Clariant, bu değişikliği yapmak için iş gücünün becerilerini artırdı ve Ekim 2021'de Romanya'nın Podari kentindeki ilk ticari güneş sıvısı selülozik etanol tesisinin inşaatını tamamladı. Şirket teknolojiyi Çin'deki iki projenin yanı sıra Slovakya, Polonya ve Bulgaristan'daki projelere lisansladı.
Diğer projeler, bölgeye özgü atıklar ve kaynaklardan yararlanmak için yerelleştiriliyor. Alisam Products, Kenya'nın Victoria Gölü'nde balık derisinden deri, balık bağırsağından da ayakkabı bağcığı yapmak için yerel balık işleme sektörünün yarattığı atığın yüzde 70'ini kullanıyor ve ürünlerini dünyanın dört bir yanına ihraç ediyor. Şirket, Kisumu şehrinde her yıl üretilen 150 bin ton balık atığının yarattığı sorunların kısmen çözülmesine yardımcı oluyor. Söz konusu atık, bölgeyi kirlettiği gibi gölde otların büyümesine neden oluyor, bu da su ulaşımını ve balıkçılığı etkiliyordu.
Benzer bir şekilde, İrlanda'da Biorefinery Glas, taze hasat edilmiş otları yem katkı maddelerine ve gübrelere dönüştürüyor. Pahalı otlak yönetimine dayanan ve çiftlik gelirlerini düşüren çim, İrlanda'da tarihsel olarak hayvan yetiştiriciliğinin ana hammaddesi olmuştur. Yem katkı maddeleri ise biyoteknolojideki yeniliklerden yararlanarak daha yüksek besin değeri sağlıyor ve çimin ekonomik değerini artırıyor. Biorefinery Glas, tarım kooperatiflerini, çiftçileri ve araştırma kurumlarını içeren sektörler arası bir proje.
BIYOEKONOMİYİ GÜÇLENDİRMEK: İLERLEMENİN YOLLARI
Şirketler bugün biyo-türevli ürünlerin tedarikçisi veya tüketicisi olma fırsatına sahip. Hükümetler ve sivil toplum kuruluşları (STK'lar) dahil olmak üzere diğer paydaşlar da biyoekonominin daha da gelişmesini sağlayacak ekonomik teşvikleri ve yapısal çerçeveleri sağlayabilir. Süreç yenileme teknolojileri yüksek dönüştürme maliyetlerine sahip olabilir. Bu nedenle özellikle hükümetlerden mali des- tek zorunlu.
Çin, Kanada ve Güney Afrika da dahil olmak üzere 60'tan fazla ülke eşgüdümlü biyoekonomi stratejileri geliştirmeye başladı. Buna finansman sağlamak da dahil. Örneğin Avrupa Birliği'nde kamu-özel sektör ortaklığı Bio-Based Industries Joint Undertaking biyo temelli projelere 3.7 milyar euronun (3.7 milyar dolar) üzerinde yatırım yaptı. Güney Afrika'da bir kamu-özel ortaklığı olan OneBio fonu, yeni kurulmuş biyoteknoloji girişimlerine 83.5 milyon rand (4.8 milyon dolar) finansman sağlayacak.
İmalat sektörü liderliğindeki ortaklıkların da daha geliştirilmesi gerekiyor. Giyim üreticisi ve perakendecisi Patagonia, sürdürülebilirliğe yenilikçi yaklaşımıyla tanınıyor ve şirketin sürdürülebilir biyo-döngüsel ekonomiyi benimsemesi, yalnızca kaynak kullanımına değil, nihai duruma odaklanması bu yüzden hiç şaşırtıcı değil. Müşteriler, Worn Wear (Giyilmiş Yıpranmış) programı aracılığıyla Patagonia ürünlerini tamir ettirebiliyor (veya bunları kendileri nasıl tamir edeceklerini öğrenebiliyor) ya da şirketin daha sonra temizleyip yeniden satılacağı kullanılmış Patagonia ürünlerini takas ederek mağaza kredisi alabiliyor. Patagonya, 2009'da Walmart ile beklenmedik bir iş birliğinin ardından Sürdürülebilir Giyim Koalisyonu'nun (SGK) kurulmasında merkezi bir rol oynadı. SGK, o zamandan beri markalar, perakendeciler, üreticiler, STK'lar ve hükümetleri içeren 250'den fazla farklı paydaşı giyim, ayakkabı ve tekstil sektörlerinin dönüşümü için çaba sarf etmek üzere bir ara- ya getirdi.
İşletmeler ayrıca, yasal düzenlemeler yeniliğin gerisinde kaldığında bile mevcut kamu-özel ortaklığı fırsatlarından yararlanabilir. Örneğin, su ürünleri atığı -balık çamuru- değerli bir biyo-temelli gübrenin yapımında kullanılabiliyor, ancak şu anda güvenlik ve hijyen kısıtlamaları nedeniyle AB'de kullanılması yasak. İspanya'da BETA Teknoloji Merkezi bu boşluğu gidermek için AB ile birlikte çalışıyor. BETA, balık çamurundan gübre elde etmeye yönelik hem güvenli hem de teknik olarak uygulanabilir bir sistem geliştirmek için Avrupa Komisyonu'ndan mali destek alıyor.
RİSKİNİZİ İYİ HESAPLAYIN
Doğal ürünler için yeni kullanımlara odaklanmanın temel riskleri bulunuyor ve bunların net bir bakışla ele alınması gerekiyor.
ERKEN DÖNEM RİSKLERİ
Biyokütlenin enerji ve yakıt için kullanılması gibi erken dönem biyo-temelli yenilikler, arazi bozulması ve biyolojik çeşitlilik kaybı dahil olmak üzere büyük ölçekli sürdürülebilirlik sorunlarına yol açtı. Örneğin, biyoyakıt ve biyokütle için hammadde olarak mısır ve şeker kamışı gibi temel gıda maddelerinin kullanılması, devam eden 'yakıt için gıda' tartışmasına yol açtı. ABD'de de biyoyakıt için mısıra geçişin 2000'lerde mısır fiyatını yüzde 70 artırdığı söylendi. Ayrıca toprak haklarını kaybeden yerli halklar açısından sorunlara neden oldu; biyoyakıt sektöründe çalışanlar için de korkunç çalışma koşullarına yol açtı.
SORUMLULUK ARTIYOR
Biyokütle şirketleri, sert ağaç ormanlarından birinci nesil ahşabı kullandıkları için Biofuelwatch gibi STK'lar tarafından eleştiriliyor. ABD'li Enviva şirketi, buna yanıt olarak, halkın Enviva tarafından kullanılan her ormanı diğer birçok ayrıntıyla birlikte tanımlamasına izin veren Track & Trace Wood Supply Map'i geliştirdi. Enviva hala kaynak kullanımını büyük ölçüde sert ağaç ormanlarından karşılıyor ama harita STK'ların ve toplulukların şirketi kaynak bulma uygulamalarından sorumlu tutmasına olanak tanıyor.
BEKLENMEYEN SONUÇLAR
İyi niyetlerle geliştirilen ürünler ileride çetrefil sonuçlara yol açabiliyor. Gübreleşebilir saman gibi bazı biyoplastikler, bunların gübreleşmesinin zor olması, plastik atık sorununa katkıda bulunması ve tüketicileri tek seferlik kullanıma teşvik etmesi nedeniyle eleştiriliyor. Ancak söz konusu zorluklar, yeni nesil iyileştirmelere yol açma potansiyeline sahip. Örneğin Çin'deki Huazhong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, güneş ışığı ve oksijene maruz kaldığında bir hafta içinde tamamen ayrışan biyotemelli bir saman geliştirdi.
STRATEJİ HATALARI
Biyoekonomi pazarına girmenin bir başka riski de iş modelinin altında yatan varsayımların değişebilmesi. Kuzey Amerikalı bir sentetik biyoloji şirketi olan Amyris, bunun nasıl sonuçlanabileceğinin iyi bir örneği: Şirket, artan petrol fiyatlarından yararlanmak için 2000'lerin başında büyük ölçüde biyoyakıtlara yatırım yaptı. Ancak petrol fiyatları düştükçe ve biyoyakıtlar daha az rekabetçi hale geldikçe şirket iş modelini hızla güncellemek zorunda kaldı. Hızlı hareket eden Amyris, biyo-temelli kimyasal alternatifler üretmeye başlamak için teknolojik bilgisinden yararlandı ve şirket, artık, çok sayıda biyo-temelli cilt bakımı, makyaj ve saç bakımı markasıyla, kişisel ba- kım sektörüne odaklanmış durumda.
Umudumuz o ki organizasyonların ve aslında biyo-döngüsel ekonominin tamamının gelişmesiyle tüm sektörlerin girdilerini, süreçlerini ve çıktılarını daha geniş sosyal ve ekolojik sürdürülebilirlik bağlamında yeniden düşündüğünü göreceğiz. Bu süreçte yeni ve yeniden tanımlanmış sektörlerin ortaya çıkışını ve bazı durumlarda farklı sektörlerin ilk kez bir araya gelişini görecek olmaktan dolayı umutlu ve heyecanlıyız.
Gerçekten sürdürülebilir bir biyo-döngüsel ekonomi, bir şirketin karar verme sürecini, üretimini, tüketimini ve başarıyı nasıl değerlendirdiğini önemli ölçüde değiştirecektir. Sürdürülebilir biyo-döngüsel düşünce, binlerce yıl yerine haftalar veya aylar içinde bozulan atıklardan, deniz yosunlarından veya bitkilerden yapılan ürünler ve ambalajlar tasarlamamıza yardım edebilir. Ve en önemlisi, sürdürülebilir biyo-döngüsel düşünce, iş, toplum ve çevre üzerindeki net etkilerinin olumlu olması için malzeme, ürün ve süreç yeniliklerini bütünsel olarak ele alan bir karar verme sürecine yol açacaktır.
DÖRT AŞAMADA BİYOEKONOMİ İŞ STRATEJİSİNİ GELİŞTİRİN
Biyoekonomide iş fırsatları arayan yöneticilerin piyasaya çıkan yeni malzemeleri ve biyo-esaslı ürünleri izlemesi, yeni tedarik kaynaklarını göz önünde bulundurması ve yeni malzemeler veya daha sürdürülebilir ürünler için yeni pazarlar araması veya yaratması gerekecek. Ayrıca organizasyona hem beceriler hem teknolojiler açısından yeni kabiliyetler kazandırılması şart. Bu, çoğu işletme için aşağıdaki dört aşamadan oluşan evrimsel bir süreç:
1- MALZEME YENİLİĞİ: Mantıklı bir başlangıç noktası, yenilenemeyen malzemeleri biyolojik analoglarla ikame etme potansiyelini keşfetmek. Yeni biyo-temelli malzemelerin üretiminde kendine potansiyel gören şirketler, biyoteknoloji ve kimya mühendisliğinde becerilere sahip çalışanlara ihtiyaç duyacaktır.
2- SÜREÇLERİ YENİDEN DÜŞÜNME: Bu ikinci aşamada organizasyonlar, ham ve artık malzemelerin kullanımını en üst düzeye çıkaran üretim süreçlerini göz önüne alır. Bunun bir örneği, kumaşların daha uzun süre dayanması ve aynı zamanda üretim sürecinde su ve enerji ihtiyacının azaltılması için elyafları güçlendiren enzimlerin tekstil üretimine dahil edilmesi.
3- ÜRÜNÜN YENİDEN KEŞFİ: Burada organizasyonlar, yeni amaçlar için kullanılabilecek üretim çıktılarını dikkate alır. Örneğin peynir üretiminden elde edilen peynir altı suyu, atık su olarak bertaraf edildiğinde önemli bir çevresel kirletici olmuştur, ancak bunun yerine biyoplastik oluşturmak için kullanılabilir.
4- İŞLETMENİN YENİDEN TASARLANMASI: Tamamen döngüsel, biyo-temelli bir iş modeli, organizasyonun yapısını ve operasyonlarını, tüm değer zincirini yeniden düşünmeyi gerektirir. Bu, diğer sektörlerdeki yeni ortaklarla ilişkiler geliştirmeyi ve ağlar kurmayı da içerir.
Donna Marshall, University College Dublin'de (UCD) tedarik zinciri yönetimi profesörü. Aideen O'Dochartaigh, Dublin Şehir Üniversitesi'nde (DCU) muhasebe yardımcı doçenti. Andrea Prothero, UCD'de işletme ve toplum profesörü. Orlagh Reynolds, DCU'da girişimcilik yardımcı doçenti. Enrico Secchi, UCD'de tedarik zinciri yönetimi yardımcı doçenti.