NET SIFIR İÇİN NE YAPMALI?
Simon Glynn & Simon Cooper
Bir şirketin karbon salım hedefini 'net sıfır' seviyesine çekmek için yapılacak dönüşümün fikri bile göz korkutucu olabilir. Karbon salımını azaltmak için süreçleri yenilemek muhtemelen yıllar alabilecek bir süreç olarak görülür. Ayrıca şirket üretimini küresel olarak dağıttıysa alternatif enerji kaynaklarına geçmek de gayet karmaşık bir iş olabilir.
Bazı şirketler net sıfır hedefleri için enerji verimliliği yoluyla tasarruf sağlarken, uygulanması gereken diğer girişimler maliyetli ve de riskli olabilir. Üstelik bu 'dönüşüm' işi bir de yeni teknolojiler veya iş modelleri üzerine bahis oynamayı içeriyorsa. Böyle bir dönüşüm hamlesi için yasal bir düzenleme veya harici bir karbon fiyatından kaynaklanan anlamlı bir baskı olmaksızın -ve çoğu işletme bu- gün ikisini de yaşamıyor- alışılagelmiş bir mali gerekçelendirme sunmak zor olabilir. Dolayısıyla durum açıklık kazanana dek net sıfıra geçişi ertelemeye çalışmak yöneticilere cazip gelebilir. Daha doğrusu, senaryo analizini kullanarak büyük ihtimalle daha kötü sonuçlar verecek alternatifin -hareketsiz kalmanın- potansiyel maliyetlerini değerlendirene dek...
Yönetim ekipleri işletmelerini hükümetlerin, rakiplerin, müşteri- lerin ve yatırımcıların hepsinin geçiş planlarına sahip olduğu bir geleceğe karşı değerlendirirken, net sıfır salımlara geçişin gerçek maliyetinin -bir kaç yıl sonra artık var olmayacak- statükoyla değil, işletmenin hiç bir önlem almaması durumunda karşı karşıya kalacağı maliyet ve risk artışlarıyla kıyaslanması gerektiğinin farkına varıyor. Liderlerin dikkati, işletmeyi etkileyen iklim risklerinden daha büyük bir gündeme kayıyor ve bu gündem, değişim zorunluluğunun yanı sıra düşük karbonlu bir iş ortamında gelişme fırsatını içeriyor.
EN İYİ SONUÇ
Şirketler senaryo analizini genellikle risklerin önüne geçmek için kullanmaya başlar, ancak süreç aynı zamanda net sıfır bir geleceğin sunduğu sezgilere aykırı fırsatları da ortaya çıkarabilir. Örneğin petrol, doğal gaz ve termik kömürün de dahil olduğu yüksek karbonlu sektörlerde faaliyet gösteren bir madencilik şirketi, Paris Anlaşması'nın hedefleri doğrultusunda küresel sıcaklıklardaki artışı 1.5 santigrat dereceden fazla olmayacak şekilde sınırlandırma çabalarının önümüzdeki 30 yılda işletme açısından en iyi mali sonuçları üreteceğini keşfetti.
Bu senaryoya göre, piller ve kablolarda kullanılan nikel ve bakır gibi temiz enerjiye geçiş için gerekli malzemelerde yaşanacak talep artışı, yukarıda saydığımız mallara olan talepteki azalmaya çok daha ağır basacak.
GERÇEK MALİYET
En iddialı geçiş senaryolarında bile en büyük tehdit altındaki sektörlerde öngörülen düşüşlere geçişi besleyen emtialarda yaşanacak büyük artış ciddi şekilde ağır basıyor. Bankalar söz konusu olduğunda da senaryo modellemesi, 'temiz' bir bilançoya sahip olmak için yüksek karbonlu müşterilerle bağları koparmak ve böylece sorunu bir başkasının sırtına yüklemek yerine yüksek karbonlu müşterilerin geçişini finanse etmeye yardımcı olmanın yaratacağı daha büyük mali değer ve iklim etkisinin altını çizebilir.
Ancak yöneticiler bu kadar çok büyük bilinmeyen varken net sıfıra geçişi geciktirmenin gerçek maliyetini nasıl değerlendirebilir? Üç temel senaryoya (en kötü durum, en iyi durum ve ikisi arasında bir orta yol) odaklanmak, çok çeşitli mümkün sonuçlara ilişkin pratik bilgiler üretebilir.
NET SIFIR SENARYOLARI
En iyi durum senaryosu: Hükümetler ve şirketlerin, Paris Anlaşması doğrultusunda, 2030'a kadar yaşamın uzun vadede nispeten normal kalmasını sağlayacak şekilde salımları azaltmak için birlikte çalıştığında neler olabileceğine bakar.
Orta yol senaryosu: Bu senaryo modellerinde politik eylemin gecikmesi modellenir. Yani 2030'a kadar işler her zamanki gibi gider, bu noktadan sonra ülkeler ve şirketler, bir iklim felaketini önlemek için salımlarını önemli ölçüde azaltmak zorunda kalır.
En kötü durum senaryosu: Mevcut yolumuzda herhangi bir değişiklik olmadığını ve dünyanın küresel ısınmada 1,5 derecelik bir artışı önemli ölçüde aştığını ve bir iklim felaketinin tetiklendiğini varsayar.
Her senaryoda yöneticiler, yalnızca iklim risklerinin işletmeleri üzerindeki potansiyel etkisini değil, aynı zamanda daha düşük karbon salımlı bir işletme modeline geçişin içerdiği maliyetleri de hesaba katmalı. Dolayısıyla yöneticilerin -politika değişiklikleri, rakip stratejileri ve müşteri ilgisi gibi- iç içe geçmiş bir kaç cephede yaşanabilecek değişimlerin potansiyel etkisini değerlendirmesi gerekiyor.
LİDERLERİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÜÇ ÖNEMLİ BAŞLIK
1- POLİTİKA DEĞİŞİKLİKLERİ
Sadece Avrupa Birliği ve diğer bazı ekonomilerde karbon vergileri bulunması nedeniyle, çok az sayıda şirket karbon fiyatlandırmasını açıkça hesaba katacak şekilde işlerini yeniden tasarlıyor. Giderek artan sayıda şirket, salımların altta yatan ekonomi üzerindeki etkile- rini daha şeffaf kılmak için dahili gölge karbon fiyatları uygulamayı düşünüyor. Şu anda, bu vergiler enerji yoğun, yüksek salımlı sektörlerle sınırlı ve karbon fiyatlandır- ması, etkili bir caydırıcı olamayacak kadar düşük. Ancak, kurumsal karbon salımlarını dengelemenin maliyeti, önümüzdeki on yılda net sıfır hedefleri benimseyen işletmelerin sayısının artmasıyla, bazı tahminlere göre, on kat artabilir ve bir ton karbondioksitte 20 ile 50 dolara yükselebilir, hatta bunun da üzerine çıkabilir.
Karbon fiyatlarının yükseldiği veya karbon salımlarının toplumsal veya yasal olarak kabul edilemez hale geldiği alternatif bir gelecekte bir işletmenin nasıl ayakta kalacağına yönelik stres testi, eylemsizliğin potansiyel mali- yetlerini netleştirebilir. Bunu yapmanın bir yolu, yatırım kararları hakkındaki değerlendirmelere mali göstergelerin yanı sıra gölge karbon maliyetlerini de dahil etmek. Hedef şirketin potansiyel karbon fiyatlandırma değişikliklerine ilişkin risklerinin incelenmesi, potansiyel bir yatırımcının projelerin ve stratejilerin gelecekteki karlılığını daha iyi değerlendirmesini sağlar. Ayrıca yeterli bir düzenleyici çerçevenin yokluğunda bile, sürekli karbon ayak izi azaltma kültürünün desteklenmesine yardımcı olur.
Ayrıca iklim değişikliğinin ve karbonsuzlaştırma politikasındaki değişikliklerin rakiplerin stratejilerini nasıl etkileyeceği hakkında senaryo modellemeleri hazırlamak kritik önem taşıyor. Hükümet politikaları, net sıfır dünyaya hazırlanamayan birçok şirket açısından giderek daha fazla hayat memat sorunları üretiyor. ABD, 2030'a kadar ülkede satılan tüm araçların yarısının elektrikli olmasını hedefledi. Birleşik Krallık 2030'dan sonra yeni benzinli ve dizel motorlu araçların satışını yasakladı. Hükümetlerin net sıfır hedeflerine ulaşabilmek için diğer yüksek karbonlu sektörlerde de üretimi sınırlandıracak (kömür santrallerinin aşamalı olarak kaldırılması gibi) veya talebi kısıtlayacak (gaz kazanlarının aşamalı olarak durdurulması gibi) ek yasal düzenlemelere gitmesi hayli muhtemel görünüyor.
2- RAKİPLERİN STRATEJİLERİ
Bugün iklim için harekete geçen şirketleri, (henüz iş modellerini değiştirecek kadar güçlü olmayan) düzenleyici baskının kendisinden ziyade bu baskının öngörülmesi ve bu baskı gerçekleşmeden önce rekabetçi bir şekilde kendini konumlandırma ihtiyacı yönlendiriyor. Elektrikli araç geliştirmeye yatırım yapan otomobil şirketleri, elektrikli otomobil satışlarının artmaya başlamasıyla rakiplerine göre önemli bir avantaj elde ediyor. Rüzgar ve güneş enerjisini içeren daha çeşitlendirilmiş portföylere sahip kamu hizmetleri büyümeye uygun bir konum elde ederken, fosil yakıtlardan enerji üretmeyi sürdürenler uyumlanmak zorunda kalacak ya da yok olma riskini göze alacak.
Rakiplerin stratejileri bir tehdit oluşturabilir ve geride bırakılma korkusunu tetikleyebilir. Ayrıca bunlar, net-sıfır geçişinin içerdiği maliyetler ve riskin üstlenilmesinin gerekli kıldığı şirketler arası dayanışmanın, şirketler buna mecbur kalmadan önce yaratılması için bir fırsat olabilir. Sektördeki diğer kişiler de aynı yükü üstlendiğinde gelecek senaryoları daha çekici görünüyor. Görüştüğümüz bir şirketteki liderler, emsallerinden önce iklim taahhütlerinde bulunduklarında geçirdikleri 'karanlık altı ay'a ve sonrasında büyük rakiplerinin de aynısını yapmasıyla yaşadıkları rahatlamaya vurgu yaptı.
3-MÜŞTERİ İLGİSİ
Bugün, iklim değişikliğine yönelik yaygın ilgi ve endişeye rağmen, müşterilerden çok az ticari çekim var. Müşteri talebine dayalı bir iş vakası, günümüz piyasasına göre çerçevelendiğinde, gayet spekülatif görünüyor ve statüko kadar da cazip olmayabiliyor. Ancak kıyaslamayı bugün olan biten yerine alternatif geleceklerle yapmak ortaya farklı bir tablo çıkarıyor. Müşteri ilgisinin büyüyeceğine inanmayı gerektiren nedenler gayet ikna edici görünüyor.
Karbonsuzlaştırma için geliştirilen ticari çözümlere artan ilginin işaretleri, kurumsal müşterilerin kendi net sıfır ge- çişlerine başlamasıyla şimdiden belirgin hale geliyor. Değer zinciri boyunca müşteri ilgisi artıyor: Otomobil üreticileri, elektrikli otomobillere geçişte egzoz borusu salımları orta- dan kaldırıldığında dikkatler malzemelerin iklim özelliklerine kayacağından araçları için net sıfır çelik satın almak istiyor. Buna karşılık çelik üreticileri, yüksek fırında daha az salım üreten demir cevherleri ve daha fazla çelik hurdası arıyor. Müşteri ilgisi, bazı organizasyonların artık tedarik zincirleri genelinde şart koştuğu tedarik gereksinimleri aracılığıyla kurumsal kuruluşlardan küçük işletmelere yayılıyor. Ve şirketlerin insanların iklim değişikliğine halihazırda sahip olduğu ilgiyi ticari değere nasıl dönüştüreceğini öğrenmesiyle sonunda tüketicilere de ulaşacak. Bu kodu kırmanın mükafatı yüksek. Halihazırda, insanların bir markaya bağlılık hissetme derecesi, şirketin ik- lim değişikliği konusunda sarf ettiğini düşündüğü çabayla yüksek oranda ilişkili, şirketin hangi çabaları sarf ettiğini gerçekte bilmese bile. Yaptı- ğımız araştırmada yüz marka arasında sadece bir markanın müşterilerinin çoğunluğu markanın ne yaptığını bildiğini söyledi. Ancak şirketler, tüm gelecek senaryolarında tüketi- cilerin farkındalık eksikliğinin devam edeceği varsayımıyla hareket etmemeli.
NET SIFIR BİR GELECEK
Yöneticiler, belirsiz ve çalkantılı olaylar da dahil olmak üzere mevcut durumlarının ötesine bakmak için senaryo planlamasını kullandığında alternatif gelecekleri modelleyerek yeni seçenekleri başarıyla belirledi. Dünya kalan karbon bütçemizin giderek daha fazlasını kullandığından, potansiyel politika değişimlerini, rakiplerin stratejilerini ve müşteri tercihlerini içeren iklimle ilgili farklı senaryoları değerlendirmek, yöneticilerin net sıfıra geçişin risklerini, fırsatlarını ve olası sonuçlarını daha iyi değerlendirmesine, ayrıca kısa sürecek bir statükoyu tercih etme tuzağına düşmemesine yardımcı olabilir. Senaryo analizi, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak ve genel olarak net sıfır geleceğe ulaşmak için 2030'a kadar dünyanın karbon salımlarının yarıya indirilmesine yardımcı olabilir.
Simon Glynn, Oliver Wyman'ın iklim ve sürdürülebilirlik ortağı ve eş lideri.
Simon Cooper, Oliver Wyman Forum'un iklim ve sürdürülebilirlik ortağı ve lideri.