İklim değişikliğiyle mücadeleye 25 milyar dolar
Tano Kouame, "Yarını Anlamak" ana temasıyla çevrim içi düzenlenen Forum İstanbul kapsamında "Yaşamsal Önceliğimiz: İklim Krizi ve Döngüsel Ekonomi" başlıklı panelde yaptığı konuşmada, iklim değişikliğinin dünya için çok büyük bir sorun olduğunu vurgulayarak, bu problemin gezegen ve insanlık için yol açacağı sorunları anlattı.
Yapılan analizlere göre sadece iklim değişikliği nedeniyle yüz milyonlarca insanın yoksulluğa sürüklenebileceğini belirten Kouame, bu problemin; doğal afetlere, hava kirliliğine, gıda sıkıntısına, verimliliğin düşmesine, çatışmalara ve göçlere neden olacağını söyledi.
İklim değişikliği nedeniyle sadece yoksulluğun yaşanmayacağını, sürdürülebilir ekonomilerde sıkıntıların baş göstereceğini, gezegenin yaşanamaz hale geleceğini aktaran Kouame, bu problemin gelecek nesiller için de büyük bir tehdit olduğunu vurguladı.
Sera gazı salınımının azaltılmasının önemine işaret eden Kouame, tüm ülkelerin bu konuda harekete geçmesi gerektiğini, sera gazı emisyonlarının azaltılması noktasında karbon fiyatlandırmasının büyük önem arz ettiğini söyledi.
Kouame, karbon fiyatlandırmasının, karbon emisyonu gerçekleştiren kurumların düşük karbon ekonomisine geçişini özendirmek için önemli bir işlevi bulunduğunu kaydetti.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELE ÇAĞRISI
Auguste Tano Kouame, iklim değişikliğiyle mücadelede ilk zamanlarda yatırım ve fedakarlık gerektiğini ancak bu mücadelenin uzun dönemli büyük faydaları olacağını aktardı.
Daha yaşanabilir bir dünyayı gelecek nesillere bırakmak için yapılması gerekenler olduğunu belirten Kouame, "Yoksul, az gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler var. Onlar, iklim değişikliğiyle mücadele noktasında bazı yatırımları yapamayabiliyor. Düşük ve orta gelirli ülkelere bu konuda yardım edilmesi lazım" diye konuştu.
Kouame, ülkelerin, 2025'e kadar yıllık minimum 100 milyar dolarlık bir meblağın iklim değişikliğiyle mücadele için ayırması konusunda çalışacağını bildirdi. Dünya Bankası'nın bu konudaki çalışmalarına değinen Kouame, "Dünya Bankası olarak 25 milyar dolarlık bir meblağın gelecek 5 yılda iklim değişikliğiyle mücadeleye ayrılması için çalışacağız. Sonrasında bu finansmanın artırılması için çalışmalar yapılacak. Burada sadece kamunun finansmanı yeterli değil, özel sektör de iklim değişikliğiyle mücadele ve emisyon azaltıcı önlemler için çalışmalı" şeklinde konuştu.
Karadeniz'in önemine işaret eden Kouame, Dünya Bankası'nın Türkiye önderliğinde Karadeniz'in yeşil olması için kıyıdaş ülkelerle çalışmalar yürüttüğünü söyledi.
"EBRD İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELEYE DESTEK İÇİN ÇALIŞIYOR"
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Çevresel Fonlar Direktörü Dr. Adonai Herrera Martinez de EBRD olarak 2050 yılında karbon azaltımının sağlanması, daha temiz ve güçlü bir çevresel ekosistemin oluşması için çalıştıklarını ifade ederek, bu noktada verdikleri destekleri anlattı.
Ekonomileri, belediyeleri, ilgili kurum ve kuruluşları iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi ve sera gazı salınımının azaltılması noktasında desteklemeye çalıştıklarını aktaran Martinez, bu noktada uzun vadeli strateji oluşturmanın önemine işaret etti.
Yenilenebilir enerji kullanımının ve fosil yakıtların tüketiminin azaltılmasının önemine değinen Martinez, elektrikli araç kullanımının artırılması gerektiğini söyledi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Kıdemli Yatırım Danışmanı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Karapınar ise son 20 yılın 19'unun çok sıcak geçtiğini, 1860'lardan bu yana ortalama sıcaklıkların 1,2 derece arttığını, bunun devam etmesi halinde geri dönülemez sıkıntılar yaşanabileceğini anlattı.
KURAKLIK ARTIYOR
Sera gazı emisyonlarının iklim değişikliğine neden ana etkenlerden olduğunu belirten Karapınar, Kovid-19 nedeniyle geçen yıl emisyonlarda yüzde 8 azalış yaşansa da bunun karbondioksit salınımını etkilemediğini söyledi.
Emisyonların yüzde 80'inin G20 ülkelerinden kaynaklandığını ifade eden Karapınar, en çok emisyonu Çin, ABD, AB, Hindistan ve Rusya'nın oluşturduğunu bildirdi.
Kuraklığın arttığını ve bu konuda acil harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayan Karapınar, "Son 40 yılda, 1980'den bu yana hava ve iklim felaketlerinin yol açtığı kayıplar 4 trilyon 200 milyar dolara karşılık geliyor. Bir başka önemli etki de insanların yerinden olması. Hava ve iklim değişikliği insanları yerinde ediyor. Geçen yıl 30 milyon insan, hava ve iklim kaynaklı afet ve felaketler nedeniyle kaçmak, göç etmek zorunda kaldı" şeklinde konuştu.
Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar ise etkinlikteki konuşmasında önümüzdeki sürecin yeşil teknoloji ile ilgili konuların daha da konuşulduğu bir dönem olacağına işaret etti.
Bu çerçevede iklim değişikliğinin öneminden bahseden Birpınar, şunları kaydetti:
"Türkiye'deki sanayicilerimizin de bundan sonra olaylara böyle bakması gerekiyor. Fosil yakıtları terk edip onun yerine her şeyin yenilenebilir enerjiden olduğunu göreceğiz. Eskiden beri bir lineer ekonomi dünyası vardı, onun yerine döngüsel ekonomi meselesi dünyada önümüzde gelmeye başladı.
Yarınlarda, ekonomide, lineer ekonomiden döngüsel ekonomiye geçiş var, kalkınma modelinde de vahşi kalkınma modelinden sürdürülebilir kalkınma modeline geçişi başarmamız gerekiyor. Dünyanın gittiği noktada döngüsel ekonomi, sürdürülebilir kalkınma modelleri var. Tüm dünyanın bu trendlerde hareket etmesi gerek."
Dünyanın gittiği yarınlar hakkında değerlendirmelerde bulunan Birpınar, geçmişten günümüze gelinen noktada yaşanan gelişme ve teknolojik değişimlere dikkati çekerek, sürecin bundan sonra da aynı şekilde ve hızlanarak devam edeceğini anlattı.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ MESELESİ KALKINMA MESELESİDİR"
Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, iklim değişikliği meselesinin sadece bir çevre meselesi değil, kalkınma meselesi olduğunu belirterek, bunun sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığını ilgilendiren bir konu olmadığının, Türkiye'deki birçok tarafı ilgilendiren bir kalkınma meselesi olduğunu dile getirdi.
Konuya böyle bakılması gerektiğini bildiren Birpınar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bundan 2 sene evvel 'Karadeniz'de tutulan hamsi balığının kilosu 50 TL'ye çıkacak.' dedim, bu sene maalesef 35-50 TL arasında yedik. Şimdi söylüyorum, önümüzdeki senelerde hamsi balığının kilosu 100 TL'yi geçebilir, 200 TL'yi de geçebilir. Peki neden? Çünkü Karadeniz'in suyu ısınıyor, su ısınınca, hamsi balığı sürü yapamıyor kıyılarımızda. Sürü yapamayınca bizim kıyılarımızdan, Rusya ya da Ukrayna kıyılarına kaçıp oralarda tutuluyor. Oradan da buraya gelince, fiyatı artmaya başlıyor.
Akdeniz, bir tropikal iklim açık deniz hikayelerine dönmeye başladı. Akdeniz'de inanılmaz, beklenmeyen hortum fırtına olayları olmaya başladı. Seralar bir anda yok oluyor. Antalya'ya günde 2 bin tane tır gidip, oradan büyükşehirlere meyve sebze getirirken, iklim değişikliği ve ani hava olaylarından dolayı olduğunda oraya günde 100 tır gidiyor ve sebze ve meyvenin fiyatları inanılmaz artmaya başlıyor. Yani iklim değişikliği, tedarik zincirlerini bozmaya başladı."
"KRİZE DE FIRSATA DA DÖNÜŞEBİLİR"
İklim değişikliğinin birçok alana etkide bulunduğunun altını çizen Birpınar, "Aşırı kuraklıklar, aşırı yağışlar, 2 saatte yağması gereken yağışın 10 dakikada yağması sonucu inanılmaz ekonomik kayıpların olduğunu görüyoruz. Bundan 2 sene evvel İstanbul'da misket büyüklüğünde dolu yağdığında İstanbul'da bilinen masrafların 2-3 milyar TL olduğunu biliyoruz." dedi.
Birpınar, iklim değişikliği gerçeğinin krize de fırsata da dönüşebileceğine dikkati çekerek, bazı ülkeler için bu iklim değişikliği konusunun kriz olmayabileceğini vurguladı.
Kriz kelimesini bu alanda dikkatli kullanmak gerektiğini belirten Birpınar, şu ifadeleri kullandı:
"İklim değişikliği bazen olumlu bazen olumsuz olabilir. Bazı ülkeler için, bazı yöreler, bazı türler için olumlu da olabilir, bunu bilemiyoruz. Her şey kriz olamayabiliyor, bazen krizi fırsata da çevirebiliyorsunuz. Ekonomileri iklim değişikliğine uyumlu hale getirmek gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye'deki sanayicinin, ticaret erbabının ve bürokrasinin, beraberce çalışarak iklim değişikliği meselesine nasıl çözüm bulunacağını, buna nasıl uyum sağlanıp adapte olunacağını düşünüp, buna yönelik adımlar atması gerekiyor. 'Dünya nereye gidiyor'u iyi gözlemlememiz, yatırımlarımızı ona göre yapmamız gerek. Gelecek yenilenebilir enerjide, yarınlar sıfır atıkta. Yarınlar bize, bundan sonra üreteceğiniz bütün ürünlerin içine belli oranda geri dönüştürülmüş ürünlerin katılacağını söylüyor çünkü dünyanın kaynakları her geçen gün tükeniyor."
Birpınar, gelecek nesiller için bunun yapılması gerektiğine işaret ederek, dünyada her 2 kişiden birinin çevreci yapılması halinde bu problemin çözülebileceğini, yeni neslin çok daha duyarlı ve çevreci olduğunu söyledi.