Nusret Gökçe: Restoranlarım benim her şeyim
Hülya Güler / INBUSINESS
Instagram'da 50 milyon (tam olarak 49.9 milyon) takipçisine sabah kahvesini yudumladıktan sonra hiç beklenmedik bir şekilde kapicciiiinoo diye seslenen Nusret Gökçe'nin, İstanbul'un en gözde mekanlarından birinin gelişini haber verdiğini kim bilebilirdi? Ya da videolarında sık karşılaştığımız wooow nidasıyla kendine ait yeni markasını duyurduğu nasıl tahmin edilebilirdi? Evet, Türkiye'nin 'en global bireysel markası' Nusret Gökçe'nin Maçka Palas'ta açtığı yeni mekanı Kapicciiiinoo Cafe'den ve WowGYM spor salonundan söz ediyoruz.
Bugünlerde adeta tüm dünyanın konuştuğu Gökçe'nin Dünya Kupası'ndaki performansına geleceğiz. Ama önce halen 7 ülkede günde 10 binin üzerinde müşterisine 'ultra premium dining' deneyimi yaşatan Nusret Gökçe'nin nam-ı diğer Salt Bae'nin hikayesine hızlıca bir göz atalım.
Henüz daha yolun çok başında, çıraklık yaparken bile farkını ortaya koyan bir isim. Dolayısıyla işin gençlere ilham olacak tarafı Gökçe'nin çalışma hayatında asla vazgeçmediği özelliklerinde gizli. Örneğin cesareti. Cebinde 500 dolar borç para ve "sıfır İngilizce, sıfır İspanyolca" ile Arjantin'e gitti. Örneğin kendine olan inancı. Daha 18 yaşında iken ABD'de restoran açıp ülke başkanını ağırlamayı hayal etti ve bunu 20 yıl sonra yaptı. Ve tabii çalışkanlığı. Sosyal medya paylaşımlarına bakılırsa Gökçe 24 saatin neredeyse 20 saatini işte ve sporda geçiriyor.
"BEN DEĞİL, BİZ"
Kendisiyle konuşmayı istememizin sebebi tam da buydu işte. Ona hayran gençlerin deyimiyle 'nasıl yırttı'ğını anla(t) mak istiyorduk. Ve detaylara vakıf oldukça bunun tam bir 'self made man' (kendi kendini yetiştirmiş insan) hikayesi olduğu daha da kesinleşti. Ancak her şeye rağmen 'Ben değil biz' diyerek her fırsatta ortaklarını ve ekibini gündeme getiren Gökçe'nin anlattıklarında yolun başındaki gençlerden, yılların markalarına kadar herkese, her kuruma çıkacak önemli dersler var.
Gökçe'nin Erzurum'da başlayıp Hollywood starlarına uzanan yolculuğuna ilişkin birçok haber ve röportaj bulmak mümkün. Bu konuda hatırı sayılır bir İngilizce ve hatta İspanyolca kaynak olduğunu da not edelim. (Zira global bir marka olmak bunu gerektiriyor olsa gerek.) Aslında sadece Gökçe'nin Instagram hesabında 15-20 dakika zaman geçirmek bile bu gösterişli milyonerin yaşam öyküsüne ilişkin bir fikir oluşturmaya yeter de artar...
Ancak asıl öykü, yoksul bir aileden gelen ilkokul mezunu bir gencin bütün bunları nasıl başardığı ve bundan sonrası için neler planladığı. 7 ülkede 32 restorana ulaşan Nusr-et'in 2022 cirosuna ve 2023 hedeflerine ilişkin sorumuzu, "Ciro bilgisi paylaşmıyoruz, yolumuzda yürümeye, işleri büyütmeye devam ediyoruz" şeklinde yanıtlayan Gökçe, İstanbul Galataport'taki yeni mekanları ve Maçka Palas'ta açtığı Cipriani'nin ardından rotasını Arjantin, Meksika, Brezilya, Avrupa ve Uzak Doğu'ya çevirdiğini söylüyor.
MARKANIN GÜCÜ
Yeni yatırımlarında en çok markasının gücüne (ve tabii kendine) güvenen Gökçe, bundan sonraki son derece iddialı hedefini şu sözlerle anlatıyor: "Dünya haritasını önünüzü koyun, aklınızdan neresi geçiyorsa orada bir Nusr-Et açıldığında, sanki yıllardır orada çalışan bir restoran gibi ilk günden itibaren iş yapacaktır. Bu markamızın gücü. Türkiye'de yatırımlarımızı daha yeni hayata geçirdik. Önümüzdeki dönem dünyada biraz daha büyümeye odaklanacağız."
DÜNYA KONUŞUYOR
Dünya çapında göz önünde bir restoran işletmecisi olunca Gökçe'ye Michelin Yıldızı meselesini sormadan olmazdı. Bakın ünlü şefin buna cevabı nasıl: "Şu an bizim restoranlarımıza giren her bir müşterimiz bizim Michelin yıldızımız. Bence en değerlisi, en önemlisi bu."
20 Kasım'da Katar'da başlayan Dünya Kupası maçlarının yapıldığı statlardan sonraki en popüler mekan Nusr-Et Steak House Doha olunca biz de Gökçe'ye ulaşmaya karar verdik. İtiraf edelim bu pek kolay olmadı. Gökçe, ancak araya hatırlı dostların girmesiyle bir röportaj vermeyi kabul etti ve sorularımızı kendi tarzında, içtenlikle yanıtladı. Sonrasında Dünya Kupası kutlamalarına ilişkin yaşanan tartışmaların tam ortasında yer alan Gökçe'ye ilettiğimiz ek sorularımızın cevabı ise başka bir röportaja kaldı.
-İş dünyasından, magazine çok çeşitli çevrelerde bir Nusr-Et ve Nusret Gökçe algısı var. Siz nasıl tanımlıyorsunuz kendinizi?
Nusr-Et demek, marka demek. Nusr-Et demek, başarı demek, iş demek. Nusr-Et demek, Türkiye'yi kalbinde hissetmek demek. Nusr-Et demek, simge demek, yani hiç kolay değil.
-Bir yanda Instagram'da 50 milyona yaklaşan takipçi sayısı ile Türkiye'den en çok takip edilen kişisiniz. Bir yanda iş yoğunluğu, bir yanda spor ve sosyal medya... Tüm bunları aynı anda nasıl yapabiliyorsunuz?
Kendi alanında sürekli inovasyon yapan, gece gündüz çalışan bir iş insanıyım. Bir yandan da düzenli spor yapan ve eğlenen biriyim. Nusret hangisi diye soranlar oluyor. Aslında bunların hepsi... Çünkü yaptığı işle mutlu olan, keyif alan ve günün tamamını iş ve sporla birleştirerek; tüm hayatını bunun üzerine inşa eden kişi Nusret Gökçe. Restoranlarım ve spor benim her şeyim. Nasıl yapabiliyorum derseniz, mutlaka bundan daha fazlasını yapan ve başarılı olan çok insan var. Ben sadece yaptığı işle mutlu olan, keyif alan ve günün tamamını iş ve sporla birleştirerek; tüm hayatını bunun üzerine inşa eden biriyim.
-Bugünkü temponuzda sizinle sürekli çalışan kaç kişilik bir ekip var, örneğin kaç kişi sürekli sizinle seyahat ediyor?
Biz Nusr-Et olarak çok büyük bir aileyiz. Beraber çalıştığım 4 bin kişi var. Hepsine de yakınım ama benimle birlikte sürekli seyahat eden beş kişilik bir ekip var. Masörüm, yardımcım ve sosyal medya ekibimden oluşan bu grupla her yere birlikte gidiyorum.
-Hayat hikayenize baktığımızda bugünün şekillenmesinde üç dönemin etkili olduğunu görüyoruz. En etkili dönemden başlamak istiyorum, kuruluşundan… Kuruluş sürecindeki o dönemden bugünleri görebiliyor muydunuz? Hayallerinizin arasında bu denli bir büyüme var mıydı?
Benim 20 sene önceki hedefim ve hayalim kendime ait bir mekanımın olmasıydı. Öyle bir yer olacaktı ki; o restoran İstanbul'un en iyisi olacaktı. Sonraki hayalim ise Amerika'da zincir restoranlarımın olmasıydı. Ama öyle bir yer ki buraya Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın yemeğe geldiğini hayal ediyor, hedefliyordum. Şu an Amerika'da 8 restoranım var ve bunlar, Amerika Birleşik Devletleri Başkanları dahil binlerce ünlü tarafından ziyaret ediliyor.
-Birçok gencin benzer hayalleri var. Onlara da ilham olması açısından sormak istiyorum, hayallerinizin gerçekleşmesinde kırılma noktası neydi sizce?
Bu hedeflere ulaşmak kolay olmadı. 2007'de maaşım bin 800 lirayken, bir aylık maaşım, 500 dolar borç para ve bir sırt çantası ile Arjantin'e gittim. Düşünün sıfır İngilizce, sıfır İspanyolca ile bu cesareti gösterdim. Tek hedefim de 'yeni ne öğrenebilirim' sorusuna en doğru cevapları bulmaktı. 'Yarını nasıl değiştirebilirim' bunun peşindeydim. O günden bu güne hiçbir şey değişmedi. Hala her işimi, 'en iyisi olmam ve en iyisini yapmam lazım' diyerek yapıyorum. Benim işim farklı olmak. İşte sır burada.
-Şimdi Nusret Gökçe için nasıl bir dönem? Zirveye getirilmiş bir işi daha yukarıya taşımak daha mı zor? Daha ilerisi için hedefleriniz?
Başarılı olmak, global ölçekte markalaşmak dünyanın en zor işi. Herkes çok çalışır, gecesini gündüzüne katar, başarılı olabilir ama marka olmak başka. Nusr-Et bir dünya markası. Ben daha ne yapayım?
-Yani 'tamam ben oldum' mu diyorsunuz?
Hayır, asla... Ben oldum diyen o gün biter. Benim anlatmak istediğim şu; bir dünya markası olmak kolay değil. Bu markayı güçlendirmek, kalıcı kılmak asıl zor olan bu. Benim işim markayı ayakta tutmak değil daha da yukarı çıkarmak ve güçlü tutmak, kısacası zor olanı başarmak. Nusret Gökçe artık sadece bir restoran işletmecisi değil, girişimci ruhunu koruyan bir iş insanı. Bugün ulaştığı başarıyı korumak, daha da yukarı taşımak için çalışıyor, araştırıyor, sürekli yeni projeler peşinde koşuyor. Öğrenme tutkusu, merak ve işini en iyi şekilde yapma isteği en büyük motivasyonu. Hala sayısız hayalim var. Çünkü dediğim gibi "Hayatta hiçbir şey imkansız değil."
-Bize Nusr-Et'i biraz anlatır mısınız? Nasıl bir şirket ve ortaklık yapısı var? Kaç restoran, kaç marka altında faaliyet yürütüyor? Çalışan sayınız nedir?
Ben, Mithat Erdem ve Ferit Şahenk ana ortaklarımız. Şu anda Türkiye dahil yedi ülkede 32 restoranımız var. 2023'te 4 bin 500 kişilik bir aile olacağız. Bir markalar grubu olarak Nusr-Et, girişimci bir ruha ve stratejik bir vizyona sahip bir kuruluş. Bütünsel bir yaklaşım ve titizlikle yeni iş alanlarına doğru genişliyoruz. Grup, güçlü markaları portföyüne ekleyerek hem yeni kitlelere ulaşmayı, hem de daha iyi bir organizasyonel sinerjiyi hedefliyor. Nusr-Et Restoranları ve burger alt markası Saltbae'nin yanı sıra, her biri büyük büyüme potansiyeline sahip Türkiye'nin iki köklü markası Kebapçı Etiler ve Cafè di Dolce de grubun bünyesinde yer alıyor. Nusr-Et, Türkiye'nin en büyük holdinglerinden Doğuş Grubu'na ait d.ream (Doğuş Restaurant Eğlence ve Yönetim) şirketinin bir iştirakidir.
-Restoran açmayı planladığınız yeni lokasyonları öğrenebilir miyiz? Biraz gelecek planlarınızdan söz eder misiniz?
Bugün Nusr-Et markası herkes tarafından bilinen ve özlenen, arzulanan bir marka. Dünya haritasını önünüze koyun... Aklınızdan neresi geçiyorsa orada Nusr-Et açıldığında, yıllardır sanki misafirlerini ağırlıyormuş gibi ilk günden itibaren iş yapacaktır. Bu bir iddia değil, her gittiğimiz ülkede ve şehirde böyle oldu. Sebebi oluşturduğumuz marka gücüdür. Türkiye'de yatırımlarımızı daha yeni hayata geçirdik. Bundan sonra dünyada büyümeye odaklanacağız. Arjantin, Meksika, Brezilya, Avrupa ve Uzak Doğu'da yeni hedeflerimiz var.
-Peki rakiplerinizi soralım, dünyada aynı kategoride hangi markalar var? Rekabet anlayışınız nedir?
Nusr-Et'in tek rakibi kendisidir. Tabii bunu söylerken sürekli hiç durmadan koşan kendimle yarıştan hiç kopmadığımı vurgulamış oluyorum. Sporda da öyle değil midir, kendiyle yarışan, hep kazanır.
Türkiye'ye yönelik planlarınız neler? Anadolu'da şube açmayı düşündüğünüz yerler var mı? Örneğin memleketiniz Erzurum'da bir mekan açmayı düşünür müydünüz?
Öncelikli hedefim dünyada büyümeye odaklanmak. Erzurum'a gelince benim için özel bir yeri var. Bu nedenle Erzurum'a yatırım yaptım ve çok güzel bir külliye yaptırdım... İçinde cami, misafirhane, yemekhane, kütüphane ve bilgisayar eğitim salonları var. Herkese muhakkak ziyaret etmesini öneriyorum.
-Daha önce giderek daha fazla dikkat çekmeniz üzerine eski işverenlerinizin sizi işten çıkarmaya varan tavırlar geliştirdiğini söylemişsiniz. Şimdi sizin çalışanlarınızla ilişkileriniz nasıl? Bir ara basına bazı anlaşmazlıklar yansımıştı. Durum nedir?
Bizim çalışanlarımızla hiçbir zaman sorunumuz olmaz, onların geleceklerine yatırım yapıyoruz. Miami, New York, Las Vegas ve Dubai lokasyonlarımızda ilk günden bu yana bizimle çalışan ekip arkadaşlarımız var.
-Hala kardeşlerinizle birlikte mi çalışıyorsunuz? Aranızda nasıl bir iş bölümü var?
Evet birlikteyiz. Eskiden 16 saat işçi olarak çalışıyorduk, şimdi 18 saat markamız için çalışıyoruz. İş bölümümüz var tabii ama vurgulanacak konu, hepimiz ne gerekiyorsa onu yapıyoruz.
-Sizi ne motive ediyor, para mı, başarı mı?
Beni başarı motive eder, başarı da eşittir para.
HER MÜŞTERİM BİR MICHELIN YILDIZI
-Bu kadar soru sorup Michelin Yıldızı meselesini sormamak olmaz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Michelin'in sizin restoranlarla teması olmuş mu, biliyor musunuz?
Şu an bizim restoranlarımıza giren her bir müşterimiz bizim Michelin yıldızımız. Bence en değerli ve en önemlisi bu.
HER NE YAPARSAM KALBİMLE YAPIYORUM
-Çırak olarak başladığınız kasaplık mesleğini öğrenme süreciniz aynı zamanda eğitiminizin de çok önemli bir parçası. Üzerine yurt dışı deneyimi eklemek vizyoner kişiliğinizi pekiştiren bir süreç olmuş. Böyle bakıldığında, çeşitli nedenlerle eğitimde fırsat yakalayamayan gençlere ne tavsiye edersiniz?
Her ne yaparsam tüm kalbimle yapıyorum. Markama, konuklarıma ve ekip arkadaşlarıma duyduğum sevgiyle var oluyorum. Her zaman her durumda daime mükemmelliği hedefliyorum. En yüksek beklentiyi karşılamak için taviz vermeden, beklenenin de fazlasını sunmak için çalışıyorum. Ben nasıl ki vazgeçmediysem, işimi en iyi yapmaya çalışmışsam benden gördüklerini yapmaları yeterli, daha fazlasına gerek yok.
MÜŞTERİDEN EVLENME TEKLİFİ
Yaptığımız işi, 'eti bir sanat eserine dönüştüren yenilikçi lezzetler yaratmak ve bu lezzetleri dünyanın her yerinden insanları büyüleyen inanılmaz şovlarla sunmak' şeklinde özetlemek mümkün. Bu konsept, Nusr-Et'i kısa sürede sadece et sevenler için değil, aynı zamanda dünyaca ünlü konuklar için de tercih edilen bir mekan haline getirdi. Nusr-Et markası, yeme içmeye dair en parlak fikirleri içeren bir yaratıcılıkla ilişkilendirildi. Akıllara durgunluk veren sunumlar, tadılmamış lezzetler, büyüleyici bir atmosfer. Bu kapsamda kendimizi yenilemeye ve ilklere imza atmaya devam ediyoruz. Hiç beklenmedik müşteri talebi aldığımız da oluyor. Örneğin bir gün New York şubesinde bir hanımefendiden evlenme teklifi almıştım. İlk aklıma gelen bu.