Dünyaya dost finansman ihtiyacı artıyor
Sema Kaya / INBUSINESS
Yeşil Mutabakat; sürdürülebilir iş modelleri, yeni standart ihtiyaçları, sertifikasyon zorunlulukları ve denetim gerekliliklerini de beraberinde getiriyor. Yeni düzenlemeler haliyle en önemli dış ticaret ortağı AB bölgesi olan ülkemizi yükselen maliyetlerle karşı karşıya bırakarak rekabet gücünü etkileyecek.
İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından yapılan bir araştırmada, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın Türkiye sanayisine maliyetinin 2027 yılında 138 milyon euro, 2032 yılına gelindiğinde ise yıllık 2,5 milyar euro'ya çıkacağı tahmin ediliyor. Yeşil Mutabakat kapsamında, ülkemizde de hem merkezi yönetim hem özel sektör hem de finans sektörü özelinde hazırlıklar hızla devam ederken, çeşitli çalışma ve eylem planları da hayata geçti.
2021 yılında Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı ise bu çalışmaların en önemlilerinden biri. Eylem planının dokuz ana hedefinden biri ise 'Yeşil Finansman.' Yeşil finansman aslında Türk bankacılık sektörü açısından çok yeni bir konu değil. Sektör, sürdürülebilirlik kriterlerine uygun sendikasyon kredileri, yeşil tahvil ve yeşil bono gibi finansman ürünleri ile uzun süredir yeşil dönüşümü destekleme gayretinde.
Yeşil finansman faaliyetlerine yönelik çabalar sadece Türkiye'de değil tüm dünyada artıyor. Hem yatırımcıların hem uluslararası finans kuruluşlarının odak noktası standart finansmandan sürdürülebilir finansmana doğru gelişiyor. Bu değişim ülkemizde de reel sektöre kredi kullandıran bankaların, finansman kaynaklarını etkiliyor.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB)'nin Sürdürülebilirlik Raporu'nda da 'İklim Finansmanı' olarak da adlandırılan sürdürülebilir finansman alanında Türk bankalarının oldukça aktif olduğu belirtiliyor. Raporda yer alan ankete katılan bankalar, çoğunlukla temiz enerji geçişi, enerji verimliliği, düşük karbon ekonomisine geçiş, mavi finansman, döngüsel ekonomi ve atıklar, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği, yeşil teknolojiler ile ilgili alanlarda finansman uygulamalarına sahip olduğunu belirtiyor. Ayrıca biyoçeşitlilik, yeşil konutlar, kapsayıcı ve sürdürülebilir şehirler, atık su ve su yönetimi alanlarında da sektörde uygulamalar mevcut.
İşlem hacminde ivme artıyor
Rapora göre, ilk olarak 2008 yılında Dünya Bankası'nın yeşil tahvil' etiketli tahvilleri kurumsal yatırımcılara ihraç etmesinin ardından tematik tahvil ve krediler başta olmak üzere sürdürülebilir borçlanma araçlarının kullanımı her geçen gün daha da artıyor.
Dünya Bankası ve Oxford Enerji Araştırmaları Enstitüsü (2022) verilerine göre, 2020 yılında 700 milyar dolar olan küresel yeşil tahvil piyasası hacmi, 2022 yılı sonunda 3,7 trilyon dolara ulaştı. Bu piyasadan elde edilen gelir ağırlıklı olarak enerji sektörü, düşük karbonlu binalar ve ulaştırma alanlarında kullanılırken, sürdürülebilir finans işlem hacminin artan ivmeyle birlikte 2032 yılında toplam 30 trilyon dolar seviyelerine ulaşacağı öngörülüyor.
Sürdürülebilir finansın ulaştığı boyuta ilişkin bir başka çarpıcı veri ise McKinsey'in 2022 Küresel Bankacılık Sektörü İnceleme Raporu'nda yer alıyor. Buna göre; sürdürülebilir tahvil ihraçlarının toplam tahvil piyasasındaki payı yaklaşık yüzde 11 iken, sürdürülebilirlikle bağlantılı sendikasyon kredileri, toplam küresel sendikasyon kredileri piyasa hacminin yüzde 13'ünü oluşturuyor.
Varlıklar belirlenecek
Peki, ülkemizde sürdürülebilirlik kriterlerine uygun kredilerin toplam büyüklüğü ne kadar? Toplam kredilerdeki payı nedir? Ne yazık ki, henüz sektör genelinde, bu kriterler çerçevesinde spesifik bir ayrım yapılmadığı için şimdilik sağlıklı bir veriye ulaşmak mümkün değil. Ancak eylül ayında BDDK tarafından sektörün görüşüne sunulan 'Yeşil Varlık Oranı Tebliğ' taslağı bu anlamda önemli bir boşluğu dolduracağa benziyor. Söz konusu tebliğ ile bankalar portföylerindeki finansal varlıkların teknik kriterler ışığında 'yeşil' olarak sınıflandırılmasını gerçekleştirecek.
Mavi finansmanda çeşitlenme
İklim krizi riskleri nedeniyle tüm dünyada yeşil dönüşüm yatırımlarına ve bu alandaki finansman kaynaklarına duyulan ihtiyaç büyürken, adını ülkemizde yeni duyurmaya başlayan mavi finansmanın da 'sürdürülebilir finansman' başlığı altında dikkate alınması gereken kavramlardan biri olarak öne çıktığını görülüyor.
Temiz suya erişim, su kaynaklarının korunması, deniz ve marin ekosistemlerinin güvence altına alınması ve deniz kirliliğinin engellenmesi gibi tüm başlıklar mavi finansmanın ilgi alanında. Tüm dünyada iklim farkındalığının artmasıyla, son birkaç yıldır yatırımcı ve finansör kurumların gündemine giren 'mavi kredi', 'mavi tahvil' gibi yeni finansal enstrümanların uluslararası sermaye piyasalarında çeşitleneceğini öngörülüyor.
Üç stratejik başlık
2030 yılına kadar Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na ulaşma hedefinde hükümetlere başta olmak üzere, finans sektörü, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcilerine önemli roller düşüyor.
Bu kapsamda Türkiye'deki bazı bankalar; UN Global Compact Sürdürülebilir Finansman Belgesi'nin imzalanması, UNEP FI (BM Çevre Programı Finans Girişimi) Sorumlu Bankacılık Prensiplerinin uygulamaya alınması, Türkiye Bankalar Birliği (TBB)'nin oluşturduğu "Bankacılık Sektörü İçin Sürdürülebilirlik Kılavuzu"nun bankalar tarafından uygulamaya konması, bankaların Borsa İstanbul (BIST) tarafından oluşturulan "BIST Sürdürülebilirlik Endeksi"ne girmesi, BDDK tarafından yayımlanan "Sürdürülebilir Bankacılık Stratejik Planı"nın takip edilmesi, BDDK tarafından oluşturulan "İklimle Bağlantılı Finansal Risklerin Bankalarca Etkin Yönetimine İlişkin Rehber Taslağı"nın değerlendirilmesi gibi oluşumlara dahil olarak sürdürülebilirlik yol haritasına önemli adımlarla devam ediyor.
EY Türkiye İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Ece Sevin Sürdürülebilir Bankacılık Stratejik Planı'nda sürdürülebilirlik alanında ilerleme kaydedebilmek için üç stratejik başlığa dikkat çekildiğini söylüyor. Bunlardan ilki küresel yatırım stratejilerinde bulunan çevresel, sosyal ve yönetişimsel ölçütlerin bankacılık sektörü tarafından benimsenmesiyle birlikte yurt dışı finansman kaynaklarından daha fazla faydalanmasının sağlanması.
Bunu sürdürülebilir bir ekonomiye geçiş için ihtiyaç duyulan finansmanın geliştirilmesi olarak özetleyebileceğini söyleyen Sevin konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Ayrıca bankaların bünyesinde iklimle ilgili risklerin etkin şekilde yönetilmesi ve denetlenmesi gerekli. Bu amaçla veri altyapısının oluşturulması ve banka iklim risklerinin yönetiminin sağlanması için kapasitenin arttırılması uygulanacak önemli adımlar. Bankaların ilgili taraflarla iş birliği geliştirmesi sürdürülebilir finansın geleceğinde kritik bir rol oynuyor."