'Yeni Moda' / İrem Özbay yazdı

03:14 - 10.11.2020, Salı

Yeni Moda

Covid-19 salgını ile krize giren moda endüstrisinde sürdürülebilirlik ön plana çıkıyor.

İrem Özbay

Ocak ayında, dünyanın geri kalanı Covid-19'u ciddiye almaya başlamadan önce Alessandro Barberis Canonico, Çin, Güney Kore ve Japonya'dan birçok müşterisinin siparişlerini iptal ettiğini veya ertelediğini fark etti. İtalya'da Covid-19 vakaları arttıkça, şirketi, Biella bölgesinin kuzeyinde ikonik bir kumaş fabrikası olan Vitale Barberis Canonico, hükümetin önerileri doğrultusunda fabrikalarını kapattı. Bu, şirketin 350 yıllık varlığı boyunca, işçilerini eve gönderdiği ve tüm faaliyetlerini durdurulduğu nadir olaylardan biriydi.

Sağlık krizine ve ekonomik gerilemeye anında yanıt olarak birçok moda markası yeni koleksiyonlarını çıkarmayı erteledi ve tedarikçilerine verdikleri siparişleri iptal etti. Vitale Barberis Canonico için ise süreç tüm siparişlerinin yaklaşık yüzde 40-50'sinde bir kayıpla sonuçlandı. Bain&Company'nin araştırmasına göre lüks moda pazarının yılsonuna kadar yüzde 25-30 oranında daralması bekleniyor.

Şirket, İtalyan kırsalının dört bir yanına yayılmış moda üreticilerinden biri ve yüksek kaliteli ve lüks moda sembolü olarak "Made in Italy" nin dünya haritasına konmasında büyük emeği var. Bugün, moda endüstrisinin geleceği ve birçok işçisinin geçim kaynağı tehdit altında. Ne yazık ki Vitale Barberis Canonico ve diğer üreticilerin pandemi öncesi seviyelere ulaşması umulandan daha uzun sürebilir. Birçok şirket hala pandeminin ufukta beliren potansiyel ikinci dalgası yüzünden olumlu tahminlerde bulunmakta zorlanıyor.

Vitale Barberis Canonico'nun ise bu krizle mücadelede rakiplerinden bir adım öne çıkmasının bir sebebi var: 350 yıldır sürdürülebilir olması.

Hiçbir sektör Covid-19'un etkilerine karşı bağışıklık sahibi olmamasına rağmen, pandemi özellikle moda sektörü üzerinde yıkıcı bir etki yarattı. Sürdürülebilir Giyim Koalisyonu'nun son raporuna göre, perakende ve rekreasyondaki yaya trafiğinin ABD'de yüzde 44 ve dünyanın birçok ülkesinde yüzde 50'den fazla azalmasıyla, moda ve lüks segmentleri diğer birçok tüketim malı ve hizmete göre daha fazla etkilendi. Hazır giyim üretim şirketlerinin çoğu, sipariş iptalleri veya askıya alma işlemlerinden etkilenerek kitlesel işten çıkarmalar ve fabrika kapanışları yaşadı.

Moda endüstrisinde sürdürülebilirlik, son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri ve büyük markalar düzenli olarak küresel tedarik zincirlerinin çevre üzerindeki etkilerini azaltmak için hedefler koyuyorlar. Buna karbon emisyonlarını azaltma planları ve tüm ekosistemlerde doğal malzeme kullanımı da dahil. Örneğin, moda sektörünün göz bebeği Gucci, geri dönüştürülmüş, organik, biyo bazlı veya econyl (geri dönüştürülebilir iplik) gibi sürdürülebilir kaynaklı malzemeler kullanarak ilk sürdürülebilirlik koleksiyonu olan Off Grid'i piyasaya sürdü. Öte yandan Belarus Moda Konseyi kısa süre önce plastik kirliliği bilincini artırmak için Etik Moda Haftası düzenledi. Benzer şekilde, küçük hamile giyim markası Emilia George, en yeni Fabrics Matter koleksiyonu için bambu, cupro ve Tencel-Luxe gibi çevre dostu kumaşları seçti. Bu ve bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak Covid-19 salgını tüm perakendeye ve özellikle modaya eşi benzeri görülmemiş zorluklar getirirken, özellikle kısa süreli hayatta kalma odaklı birçok perakendeci için sürdürülebilirlik aniden gündeme geldi.

Sürdürülebilir moda, sosyal adalet ile birlikte ekolojik bütünlüğe doğru değişimi teşvik eden bir hareket ve süreç. Ayrıca moda ürünlerinin üretim yöntemlerine hitap etmekten daha fazlasını, bütün bir moda sistemindeki değişimi içeriyor. Yani üretilen eşyanın kaynağından, üretim, çalışma ve dağıtım şartlarına kadar, etik değerler üzerinden ilerlemek ve doğa dostu hareket etmek demek.

Moda sektörünün petrolden sonra dünyayı en çok kirleten endüstri olduğunu düşündüğümüzde sektör için sürdürülebilirlik oldukça önemli bir konu. Sürdürülebilirlik akımı aynı zamanda ikinci el giyimin yaygınlaşmasını, böylece üretilen ürün sayısının azalmasını destekliyor. Bu akımının en büyük destekçilerinden olan ikinci el sektörünün dünya devi The RealReal internet sitesinde 2012'den bu yana 1,3 milyar bardağı doldurmaya yetecek, 329 milyon litre su tasarrufu sağladığını duyuruyor.

Moda ve sürdürülebilirlik alanında pek çok yeni ve umut verici adım atılıyor, markalar daha fazla iş birliğine gidiyor. Ancak döngüsel ve sürdürülebilir bir moda endüstrisine ulaşmak için tüketicilerin davranışlarının değişmesinden yeni teknolojilerin geliştirilmesine kadar atılması gereken birçok adım daha var.

Türkiye için de durum pek farklı değil, sürdürülebilirlik konusunda kat edilmesi gereken uzun bir yol var. Türkiye tekstil üretiminde ve ihracatında pek çok Asya ülkesinin önünde, ilk beşte yer alıyor. Zara'dan H&M'e pek çok büyük marka Türkiye'de üretim yapıyor. Küresel markalara üretim yapan tedarikçiler daha iyi denetleniyor fakat Türk markaları henüz üretim koşullarından, çalışan haklarından yani diğer bir deyişle geniş anlamda sürdürülebilirlikten pek bahsetmiyor. İstisnalar hariç… Kullandıkları malzemelerle çevreyi koruyan ve yavaş üretim yapan Türk sürdürülebilir moda markaları da var. "one square meter" bunlardan biri. 2016 senesinde İstanbul'da kurulan marka, bir süre sonra Gömeç'e taşınıyor. Atölye sistemi sipariş üzerine kurulu. Önce binlerce üretip sonra pazarlamaya çalışmak yerine müşterilerinin ve çalıştığı mağazaların siparişi üzerine üretim yapıyor. Atölyelerinde "zero waste" yani atıksız üretim gerçekleştiriyor, üretim artığı kumaşları biriktirip ileri dönüşüme sokuyorlar. Bir diğer marka ise "A Hidden Bee". 2017 yılında İstanbul'da kurulan marka kullandığı materyallerin petrol bazlı olmamasına, bilinçli elyaf seçimine (tencel, modal, cupro gibi selülozik elyaflar veya geri dönüştürülmüş elyaflar gibi), lokal üretime ve hızlı trendleri takip etmemeye özen gösteriyor. Sürdürülebilir Türk moda markalarından bir diğeri olan "Restore" ise tüketim zincirinin dışında bırakılmış jeanleri, zamansız formlarda, tek parça olarak yeniden tasarlıyor ve geleneksel el işçiliği yöntemleri ile yeniden üretiyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR LÜKS

2019'da Fransa'da gerçekleşen G7 Zirvesi'nde moda devleri sürdürülebilirlik sözü verdi. Gucci, Burberry ve daha birçok lüks ve hızlı moda markası Birleşmiş Milletler'in 'Sürdürülebilir Kalkınma ve Bilime Dayalı Hedefler'i temel alındığı anlaşmayı imzaladı. Fransız lüks marka grubu Kering'in CEO'su Pinault'un liderliğinde gerçekleşen Fashion Pact adlı anlaşma altında birleşen moda devleri sürdürülebilir bir gelecek için öncü rol oynayacakları konusunda söz verdi.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DOSTU: İKİNCİ EL

Türkiye'deki ve dünyadaki ikinci el giyim platformlarının altını çizip dikkat çektiği en önemli konu sürdürülebilirlik. Çünkü bir kıyafetin ikinci el ve kiralama modelleri ile ömrü uzarken moda endüstrisinin atık üretme hızı da düşmüş oluyor.

Sürdürülebilirlik bilincine sahip olan tüketicilerin kıyafet alışverişlerinde, sadece kaynaklara ve doğaya zarar verilmeden üretilmiş kıyafetlerin tercihiyle değil, aynı zamanda yeni üretilmiş modeller yerine ikinci el kıyafetlere de yönelerek alışveriş yapmaları bekleniyor.

Global Data tahminine göre ikinci el moda pazarı 2028'de moda sektöründen %50 büyük hacim üretecek ve sadece ABD'de beş yıl içinde 51 milyar dolar büyüklüğe ulaşacak.

KUŞAK FARKI

İkinci el sektörünün Amerika pazarı devlerinden ThredUp'ın raporuna göre 18-37 arası yaş grubundaki kişiler diğer yaş gruplarındakilere oranla ikinci el alışverişe 2,5 kat daha hızlı alışıyor, 18-29 yaş arası kişilerin %74'ünün ise sürdürülebilirlik bilincinin farkında olan markalardan alışveriş yapmayı tercih ettiği gözlemleniyor. Bu tüketiciler daha önce kullanılmış tek bir ürünün dahi satın alınmasının karbon ayak izini %82 azalttığını ifade ediyorlar.

HIZLI MODANIN KAHRAMANI: H&M

Sürdürülebilirlik konusunda bir süredir H&M resmen sektör lideri konumunda. Geri dönüştürülmüş materyal kullanımı ile doğal kaynakların kullanımını azaltarak, çevresel etkisinin azaltılması temel ilke edinen markanın 2017 Sürdürülebilirlik Raporu'na göre; marka 100 milyon pet şişeye eşdeğer geri dönüştürülmüş polyester kullanmış. Toplam materyal kullanımın yüzde 35'i geri dönüştürülmüş ya da sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş. Marka aynı zamanda gezegeni korumak ve modada döngüyü tamamlamak amacıyla, 2015'ten bu yana Global Change Award'u düzenliyor.

Öte yandan, sürdürülebilirliği iş stratejisine entegre etmeye çalışıyor. Aşırı tüketimle "al-at" modeli destekleyen hızlı modanın sürdürülemez olduğu eleştirilerine "kapalı döngü" (closed loop) stratejisi ile cevap veriyor. Bunun için başlattığı kıyafet toplama kampanyası ile, tüketicilerin çöpe atacağı kıyafetleri toplayarak bu kıyafetlerin geri dönüştürülmesini veya tekrar kullanılmasını hedefliyor.

BİR EFSANE: PATAGONIA

Moda dünyası yavaş ama istikrarlı bir şekilde sürdürülebilirliğe doğru ilerlerken, markasını sürdürülebilirlik üzerine inşa eden doğa sporları kıyafeti üreticisi Patagonia kendi başına bir kilometre taşı oluşturuyor. Patagonia 1993 yılında, amiral gemisi ürününü piyasaya sürdü: geri dönüştürülmüş soda şişelerinden yapılmış bir polar ceket. O zamanlar devrim niteliğindeydi - Los Angeles Times , keçeden "mucize kumaş" olarak bahsetti.

Outdoor yaşam tarzının fenomen markası Patagonia, 2011 yılında ürünlerinin üzerine "Bu ceketi almayın" etiketlerini eklemişti. Yani eğer ceketiniz varsa ve bir tane daha cekete ihtiyacınız yoksa almayın diyordu. Aslında alt mesajı "Daha az alın ama daha iyi alın". Bu protest aktivite sonrası sürpriz bir şekilde o sezonun ürün satışlarını yüzde 30 artırdı. Sonra bu dikkat çekici sloganı birçok altı dolu proje ile desteklemeye başlayan marka dünyanın sürdürülebilirlik sahnesindeki en kıymetli markalarından biri haline geldi.

Patagonia en iyi üretim sürecinin bile etkileri olduğundan yola çıkarak sürdürülebilirlik anlayışını "etkileri en aza indirmek (the least impact)" yerine "gereksiz zarar vermemek (no unneccessary harm)" olarak kurguluyor. Bunun için uzun süre dayanan ürünler ve daha az tüketim için çalışıyor.

Sürdürülebilirlik, Hemen, Şimdi!

Bir tişörtü üretmek için toplamda 2.270 litre su tüketiliyor.

İngiltere'de bir ailenin yıllık kıyafet tüketimi ile ortaya çıkan karbon salımı 6 bin aracın km başına salımına eşdeğer.

Bir yılda yaklaşık 100 milyar adetin üzerinde kıyafet satılıyor.

Tüm tekstil ürünlerinin yüzde 85'i her yıl çöpe gidiyor.

2014'te insanlar 2000'e kıyasla ortalama yüzde 60 daha fazla kıyafet satın aldılar.

Tek bir denim ürün için 10.000 ile 20.000 litre arası suyun harcanıyor.

Her bir ürünü üreticiden satıcıya ulaştırmak için ortalama 7000 km yol kat edilmesi gerekiyor.

Hızlı Moda

Moda sektöründe üretim sürecinin ilk aşaması, hammadde üretimi. Kıyafetler genellikle iki ana hammaddeden üretiliyor: Pamuk ve polyester. Pamuk hem fazla sulama gerektiren hem de üretiminde fazla böcek ilacı ve kimyasal kullanılan bir bitki. Polyester ise dünyadaki en büyük kirletici endüstri olduğu bilinen petrolden elde edilen bir ürün. İkinci aşama ise, tekstil üretimi. İplik üretimi, dokuma, örme, kumaş üretimi, boyama gibi süreçlerde kullanılan yaklaşık 8000 çeşit kimyasal ve boya bulunuyor. Boyama ve kimyasal süreçlerde yüksek oranda su tüketiliyor. Kimyasalların çoğu, su kaynaklarına arıtılmadan bırakılıyor ve önemli oranda kirlilik yaratıyor. Üçüncü aşama ise daha çok kesim ve dikiş adımlarından oluşuyor ve modada sürdürülebilirliğin sosyal adalet ilkesiyle ilgili bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Çocuk işçilik, uzun çalışma saatleri, işçilerin aldığı ücretlerin düşüklüğü gibi sorunlar sektörün en büyük problemleri arasında. Ücret düşüklüğü nedeniyle işçiler uzun saatler çalışmak ve kötü koşullara katlanmak zorunda kalıyor. Bu durum aslında sürecin hem tekstil hem kıyafet üretimi aşamaları için geçerli. Üretimin üç aşamasında da doğaya karbon salımı yüksek oranda gerçekleşiyor.

Müşteriyi mağazaya her girdiğinde yeni, son moda ürünlerle, en uygun fiyata buluşturmayı ilke edinen hızlı moda akımının önde gelen markaları sürdürülebilirlik ilkelerini ihlal ettikleri gerekçesiyle sık sık eleştirilere maruz kalıyorlar. Hızlı moda markalarının senede 16-24 farklı koleksiyon çıkarması ve üretim şartları en çok eleştirilen konular arasında. Eskiden giyim markaları senede iki defa –bahar/yaz ve sonbahar/kış– olmak üzere koleksiyonlarını yeniler ve yıl boyunca iki koleksiyon sunardı. Hızlı moda, lüks marka trendlerini uygun fiyatlarla daha fazla tüketiciye ulaştırma hedefiyle yola çıktı. Daha uygun fiyatlar, ucuz işgücü olan ülkelerde düşük maliyetlerle üretimi beraberinde getirdi. Bu model ile birlikte ürünler daha uygun fiyatlarla sunulurken, satışların artması ihtiyacını da doğurdu. Tüketicileri tekrar tekrar mağazalara çekebilmek için sunulan yeni koleksiyonlar da arttı. Eskiden aylar süren tasarım ve üretim süreçleri, tedarik zincirinin küreselleşmesine ve yayılmasına rağmen artık sadece birkaç hafta sürüyor. Her hafta yeni ürünler sunuluyor, yılda yaklaşık 20 yeni koleksiyon tanıtılıyor ve hem üretim hem tüketim büyük bir hızla ilerliyor. Hızlı moda bugün ucuz, düşük kaliteli, birkaç kez kullanılıp atılabilir kıyafetlerle özdeşleştiriliyor.

BİZE ULAŞIN