Cepten ilk 'alo'nun 27. yılı
Cep telefonuyla ilk 'alo'nun üzerinden tam 27 yıl geçti.
Türkiye'de 27 yıl önce kullanılmaya başlanan cep telefonları, çeyrek asırlık sürede geçirdiği teknolojik dönüşümle ticaretten eğitime, eğlenceden sağlığa kadar pek çok alanda kullanıcıların olmazsa olmazlarından biri oldu.
"Digital Around the World" raporuna göre, dünya nüfusunun yüzde 66'sı olan 5,22 milyar kişi cep telefonu kullanırken, kullanıcılarının yüzde 75'inden fazlasının telefonu ise "akıllı telefon" olarak tabir edilen yeni model telefonlardan oluşuyor.
Cep telefonlarının Türkiye'de ilk olarak kullanılmaya başlanılması ise 27 yıl öncesine dayanıyor.
Türkiye, 1991 yılında araç telefonları sayesinde 1G teknolojisiyle tanıştı. Bu tarihten 3 yıl sonra 23 Şubat 1994'te ise dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i aramasıyla gerçekleşen ilk görüşme ile cep telefonunun Türkiye'deki macerası başlamış oldu.
Görüşme, veri aktarımı ve SMS gönderimine olanak sağlayan 2G teknolojisi sayesinde cep telefonlarının kullanımı hayatın bütün alanlarına hızla yayıldı. Sektör, 27 yılda sabitten mobile, sesten veriye, çevirmeli bağlantıdan geniş banta evrilirken, cep telefonları yeni teknolojilerle birlikte kullanıcıların olmazsa olmazlarından biri oldu.
İLK KAMERALI TELEFONLAR 1999 YILINDA PİYASAYA ÇIKTI
Bugünkü cep telefonlarının olmazsa olmalarından olan fotoğraf ve video özelliklerine imkan veren ilk kameralı telefonlar 1999 yılında ticari olarak piyasaya çıktı. Cep telefonlarının fotoğraf çekmeye başlaması telefonlara olan bakış açısının da değişmesine neden oldu. İlk kameralı telefonlar, kullanıcılarını fotoğraf kalitesi anlamında memnun etmezken daha sonra bu konuda yapılan büyük yatırımlarla neredeyse profesyonel fotoğraf makinelerine yakın görüntü kalitesi sunabilen cep telefonları ortaya çıkmaya başladı. Telefonların fotoğraf ve video özellikleri daha sonra ortaya çıkacak olan sosyal medya mecralarının şekillenmesinde önemli pay sahibi oldu.
'ÇALTIR KAPAT'TAN, SÜREKLİ ONLINE DÖNEME
Cep telefonu tarihindeki en büyük kırılmalardan bir tanesi de Apple tarafından 2007'de çıkarılan ilk iPhone modeli oldu. Bugün kullandığımız akıllı telefonlar için de bir milat olarak kabul edilen bu telefon, dokunmatik ekranı, işletim sistemi ve internet kullanımı kolaylığı ile cep telefonlarında standartları yeniden belirledi.
İlk yıllarında "tuşlu" yapısı ve büyük antenleri ile ön plana çıkan cep telefonları, pahalılığı sebebiyle sadece gerekli durumlarda sesli görüşme ve mesajlaşma aracı olarak görülüyordu. İlk yıllarında "çaldır kapat" şeklindeki haberleşmede de kullanılan telefonlar, zaman içinde kamera, dokunmatik, internet ve sosyal medya uygulamaları gibi yeni özelliklerin gelmesi ile ilk yıllarındaki görüntüsünden çok farklı bir çizgiye kaydı.
Alışverişten banka işlemlerine, eğitimden resmi işlerine (e-devlet) birçok işlemi kolay bir şekilde halletmesine olanak vermesi ile cep telefonu kullanıcı sayısı da günden güne arttı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun (BTK) "Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü 3 Aylık Pazar Verileri Raporu" da telefon kullanımının yaygınlığını gözler önüne serdi. Verilere göre, Türkiye'de 2020 yılı üçüncü çeyreğinde mobil abone sayısı, ülke nüfusuna yaklaşarak 82,8 milyon oldu. Mobil abone yaygınlığı ise yüzde 99,6 olarak gerçekleşti.
İNTERNET HIZLANIYOR, TELEFONLARIN MERKEZİ KONUMU GÜÇLENİYOR
Yeni dönem cep telefonları ile konuşmanın dışında veri aktarımı ve geniş bantlı internet kullanımının da önemli hale gelmesiyle, Türkiye 2009 yılı itibarıyla 3G'ye geçiş yaptı. Genişbant internet hızı ihtiyacının her geçen gün artmasıyla da 1 Nisan 2016'da mobil cihazlarda internet hızını 10 kat artıran 4,5G teknolojisine adım atıldı.
Akıllı telefonlar, internet bant genişliklerinde ve nesnelerin interneti teknolojisinde yaşanan gelişmelerle adeta diğer akıllı eşyaların da beyni konumuna gelmeye başladı. Akıllı ev sistemleri ve giyilebilir teknolojilerin birçoğu telefonlarda bulunan uygulamalar aracılığıyla kontrol edilebiliyor. Akıllı saat, robot süpürge ve akıllı televizyon gibi bir çok cihazda telefonlardan aldıkları konumla yönetilebiliyor.
ÖNAL: TÜRKİYE, 5G(DE ÖNCÜ OLACAK
Konuyla ilgili konuşan Türk Telekom CEO'su Ümit Önal, mobil iletişim geçmişinin 19'uncu yüzyılın ilk çeyreğine dayandığını ancak bunun dünya geneline yayılmış bir teknolojiye dönüşmesinin 1990'ları bulduğunu hatırlattı.
Haberleşmede sınırları ortadan kaldıran GSM teknolojisiyle dünyanın ilk kez 1991 yılında tanıştığını ifade eden Önal, şunları kaydetti:
"Türkiye'de ise ilk mobil altyapı 1994 yılında Türk Telekom tarafından kuruldu. Mobil şebekelerin hizmet vermeye başladığı günden itibaren akıllı telefonlar ile ilgili çalışmalar da başlamıştı. İlk akıllı telefon, IBM tarafından 1993 yılında piyasaya sürülen, telefon, mini bilgisayar, çağrı cihazı ve faks makinesi özelliklerini kısmen bünyesinde barındıran Simon'dı. Ardından pek çok farklı marka ve model piyasada yer aldı. Bunlar daha çok iş dünyasına yönelik ve günlük kullanım için fazla lüks sayılacak modellerdi. 2000'lerin başında cep telefonlarının internet erişimine kavuşmasıyla birlikte bugünkü manada akıllı telefonların dönemi de başladı.
Daha hızlı veri ihtiyacı sonucunda ses, data, görüntü aktarmakla kalmayıp görüntülü konuşmayı da sağlayan 3G teknolojisi hayata geçti. 2007'de Apple, iPhone ile yazılım ve donanım olarak akıllı telefon standartlarını kökünden değiştirecek birçok yeniliğe imza attı. Ardından mobil cihazların internet hızını 3G'ye göre ciddi manada artıran 4G ve sonrasında 4.5G-LTE teknolojisi görücüye çıktı. Bugün akıllı cihazların birbiriyle iletişim kuracakları 5G teknolojisinin arifesindeyiz."
"AKILLI MOBİL CİHAZ TEKNOLOJİSİ, SAYISIZ GİRİŞİMİN ORTAYA ÇIKMASINA DA VESİLE OLDU"
Ümit Önal, en büyük kırılma noktasının, mobil cihazların internet erişimine kavuşması ile yaşandığını, bu teknoloji öncesinde cep telefonlarının boyut olarak küçüğü makbul olan, sadece konuşmaya, kısa mesaj gönderme ve almaya yarayan mobil cihazlar olduğunu söyledi.
Bu kavramın, cep telefonlarında web benzeri bir dil olan WAP erişiminin aktif olmasıyla birlikte yavaş yavaş değişmeye başladığını ifade eden Önal, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu gelişme, interneti cep telefonlarımıza sokarken, kısa sürede iş hayatından ticaretin akışına ve günlük yaşantımıza kadar neredeyse tüm alışkanlıklarımızı kökünden değiştirdi. Hızlı veri transferine olanak sağlayan 3G'nin de gelişimiyle bu teknoloji, yeni üretici ve markaların sektöre girmesini sağladı. Geniş ekranlı, yüksek hafızalı, kameralı ve nihayet dokunmatik ekranlı cep telefonu modelleri ortaya çıktı. 2007'de piyasaya sunulan iPhone, sektörde taşları yerinden oynatırken, dünya mobil telefon pazarına 'inovasyon' kavramını da getirdi.
Akıllı cep telefonlarının fiyat açısından erişilebilir olması ve yaygınlaşmasıyla cep telefonları kişisel birçok ihtiyacı karşılamak için kullanılır hale geldi. Akıllı mobil cihaz teknolojisi, aynı zamanda bu alanda sayısız girişimin ortaya çıkmasına da vesile oldu. Yenilikçi çözümleriyle hayatımızı kolaylaştıran dijital servisler ve mobil uygulamalar, ilk çıktıkları günden bu yana gelişerek ve çoğalarak bizlere yepyeni deneyimler yaşatmaya devam ediyor."
Önal, dijital servislerin de etkisiyle bugün dünyada ve Türkiye'de kişi başı mobil veri kullanımının hızlı yükselişini sürdürdüğünü kaydetti."
"TÜRK TELEKOM OLARAK, 5G'YE ŞİMDİDEN HAZIRIZ"
Türk Telekom CEO'su Önal, 180 yıllık geçmişleri boyunca birçok ilke imza atarak Türkiye'yi çağın en yeni iletişim teknolojileriyle buluşturduklarını, teknoloji gibi dünyayı geleceğe taşıyan bir alanın liderliğini yaptıklarını, bu topraklarda yaşayan herkesi "değerli hissettirmek" gibi bir misyonları bulunduğunu, bunun bilinciyle her koşulda kesintisiz iletişimi sağlamak için "merkeze değil herkese" hizmet anlayışıyla çalıştıklarını anlattı.
Türk Telekom'un mobil yolculuğuna da değinen Önal, tüm süreç boyunca mobil yatırımları kararlı ve kademeli olarak artırarak bugünlere geldiklerini söyledi. Önal, devamla şu değerlendirmelerde bulundu:
"Köklü geçmişimizden elde ettiğimiz deneyim ve yüksek teknoloji alanındaki yatırımlarımızla bugün Türkiye'nin dijital dönüşümüne liderlik ediyoruz. Bunu yaparken de odağımıza insanı alıyoruz. Çünkü teknolojinin insana fayda sağlaması gerektiğine inanıyoruz. Yakın döneme ilişkin öncelikli konularımız ise 5G ve sonrasındaki yeni nesil teknolojilerin ihtiyaç duyduğu altyapının inşası. Son 10 yılda 10 katına çıkardığımız fiber altyapımızla Türkiye'yi fiberleştirip 5G'ye hazır hale getiriyoruz. 5G yatırımlarımızı ve 5G şebeke testlerimizi sürdürüyoruz. Mevcut LTE baz istasyonlarımızın yaklaşık yüzde 50'sini şimdiden fibere bağladık. 5G'ye geçişin aşama aşama olacağı ve hizmet verilecek öncelikli sahaların halihazırda fiber şebeke ile kapsandığı düşünüldüğünde, Türk Telekom olarak 5G'ye şimdiden hazırız, bu yolculukta da Türkiye'yi öncü yapmaya kararlıyız."
"5G, BUGÜNE GÖRE MİLYONLARCA KAT DAHA BÜYÜK VERİNİN ÜRETİLİP İŞLENMESİNİ VADEDİYOR"
Ümit Önal, değişen ve gelişen teknolojilere ilişkin bilgi verirken, dünyada 1980'li yıllarda boy göstermeye başlayan ilk mobil telefonların, adına "cep telefonu" denemeyecek kadar büyük, hantal ve analog cihazlar olduğunu, 1990'larda GSM protokolünün önce Avrupa, sonra da tüm dünyada kabulü ile mobil şebekede ilk dünya standardının sağlandığını hatırlatarak, önceleri hem cihaz hem de hizmet olarak pahalı olan bu teknolojinin; baz istasyonlarının yaygınlaşması, çekim alanlarının geliştirilmesi, ürün ve hat maliyetlerinin düşmesiyle birlikte lüks olmaktan çıkarak herkesin cebine girmeye başladığını aktardı.
Mobil şebeke teknolojilerinin ilki olan 1G'de sadece sesin taşınmasının mümkün olduğunu anımsatan Önal, bugünkü GSM sisteminin temeli sayılabilecek 2G'nin ise SMS denilen yazılı mesajların da iletilmesini sağlayan, sayısal haberleşmeye dayalı bir sistem olduğunu söyledi.
Önal, "3G'nin sağladığı hız ile görüntülü görüşme deneyimi yaşadık. 4G/4.5G ile HD kalitede görüşme ve sese olanak tanıyan yüksek hızda mobil veri transferi sağlandı. Yakın dönemde hayatımıza girecek 5G ve beraberindeki yeni teknolojiler ise iletişimde gecikmeyi azaltmayı, daha fazla cihazın birbirine bağlanmasını, daha yüksek hız sayesinde bugüne göre milyonlarca kat daha büyük verinin üretilmesini ve işlenmesini vadediyor." diye konuştu.
"eSIM TEKNOLOJİSİ, MOBİL TEKNOLOJİLERE HAREKET KATACAK GİBİ GÖRÜNÜYOR"
Türk Telekom CEO'su Önal, 3G, akıllı telefonların çıkışı, ardından mobil veri hızını önemli ölçüde artıran 4.5G'ye geçişin, sektörün önemli dönüm noktaları olduğunu vurgulayarak, "Ancak sanayi, üretim, sağlık başta olmak üzere sektörlere sağlayacağı fayda ve fırsatları düşündüğümüzde, en büyük sıçrama 5G ile yaşanacak." dedi.
5G'den beklentilerin yüksek olduğunu belirten Önal, 5G'nin, her şeyden önce "hız" anlamına geldiğini söyledi. İletişimde yaşanacak bu hızlanma ile yaşamı kolaylaştıracak pek çok fırsata da kapı açılacağını aktaran Önal, şöyle devam etti:
"5G, akıllı bağlantı çağının, ekonomik büyümeyi destekleme, işletmeleri dönüştürme ve yenilikçi hizmetler sunma döneminin temel direği olacak. Nihayetinde üretkenliği, sürdürülebilirliği, verimliliği ve genel refah düzeyini artırarak sosyoekonomik dönüşümleri güçlendirmede öncü bir rol oynayacak. Burada öne çıkan önemli bir husus ise karadaki fiber bağlantı ile desteklenmeden gerçek 5G seviyesi hızlara ulaşmanın mümkün olamayacağı...
Türk Telekom olarak, 1994'ten bu yana ülkenin dört bir yanında fiber altyapıya yaptığımız yatırımlar ve fiber ile bağladığımız baz istasyonlarımızla Türkiye'yi dijitalleştirirken bir yandan da mobil altyapısını önemli ölçüde iyileştirmiş bulunuyoruz. Özellikle son dönemde mobil teknolojilerin bizlere kazandırdığı önemli faydalardan biri alışverişten ödeme hizmetlerine, eğlenceden sağlığa kadar pek çok alanda hayatımızı kolaylaştıran dijital servisler oldu. Ayrıca, fiziki SIM kart kullanımına son veren eSIM teknolojisi de mobil teknolojilere hareket katacak gibi görünüyor."
"TÜRK MÜHENDİSLERİN GELİŞTİRDİĞİ MİLLİ TEKNOLOJİLER, STRATEJİK AÇIDAN ÖNEMLİ SEKTÖRLERDE KULLANILIYOR"
Ümit Önal, Türkiye'nin, teknoloji geliştirme ve içinde bulunduğu çağın gereklerini yerine getirme konusunda dünyanın gelişmiş ülkeleriyle başa baş bir ilerleme sergilediğini ifade ederek, Türk mühendislerin yerli kaynaklar kullanarak geliştirdiği milli teknolojilerin savunmadan sağlığa, eğitimden haberleşmeye kadar stratejik açıdan önemli tüm sektörlerde kullanıldığını anlattı.
Bu yaklaşımın iletişim teknolojileri ve 5G alanı için de geçerli olduğunu belirten Önal, şunları kaydetti:
"Ülkemizin teknolojik anlamda dışa bağımlılığı günden güne azalıyor ve Türkiye, bir yandan vatandaşının yaşam kalitesini artıran her türlü hizmeti sağlarken dünyada güçlü bir oyuncu olarak yerini sağlamlaştırıyor.
Ülkemizin sahip olduğu dijital varlıkların kurucusu ve geliştiricisi olarak, önceliğimiz teknoloji şirketi olmanın ötesinde, bulunduğumuz her alanda, dokunduğumuz herkesi değerli hissettirmek. Yüksek teknoloji alanındaki bilgi birikimimiz ve toplumsal sorumluluk bilincimizle milli teknoloji dönüşümünün her adımında var olmayı sürdürecek ve Türkiye ekonomisi için itici güç olmaya devam edeceğiz."
ERKAN: YERLİ VE MİLLİ TEKNOLOJİLERLE TÜRKİYE'NİN BU ALANDA SÖZ SAHİBİ OLMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ"
Turkcell Genel Müdürü Erkan da, Türkiye'yi cepten "alo" ile tanıştıran ilk şirket olarak 27 yıldır geliştirdikleri yerli ve milli teknolojilerle Türkiye'nin bu alanda söz sahibi olması için çalıştıklarını söyledi.
Türkiye'nin "teknolojide tüketen değil, üreten ülke olma" vizyonu doğrultusunda, yerli ve milli ekosistemin geliştirilmesini öncelikle milli bir görev olarak gördüklerini ve bu alanda azami çaba göstererek katkı sunmaktan gurur duyduklarını ifade eden Erkan, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin Turkcell'i olarak 1994 yılında yola çıkarken ülkemizin en iyi iletişim altyapısını kurmayı hedefliyorduk. Bu hedefimize kısa zaman içerisinde ulaşarak sektörümüzde lider duruma geldik. Ancak ulaştığımız noktayı hiçbir zaman yeterli görmedik ve müşterilerimize en yenilikçi teknolojileri sunmak amacıyla bir GSM operatörünün ötesine geçmek için çalışmalarımızı sürdürdük. Bu amaçla mobilde 1.4 Gbps, sabit şebekede ise 10 Gbps hızları destekleyen dünyanın en iyi altyapılarından birini ülkemize kazandırdık. Bugün müşterilerimize iletişim altyapısı sağlayan bir operatörden çok daha fazlasını sunan bir şirket haline gelmenin mutluluğunu yaşıyoruz."
"SAHİP OLDUĞUMUZ GÜÇLÜ ALTYAPININ, 5G'ye GEÇİŞİMİZİ KOLAYLAŞTIRACAĞINA İNANIYORUM"
Erkan, sektör için en büyük kırılma noktalarından birinin sesin yerini dataya bırakması olduğunu, bu sürecin gerçek anlamda ivmelenmesinin ise 2009 yılında 3G'ye geçişle birlikte yaşandığını, ardından 2016'da 4.5G'nin hayatlara girmesi ile bu alanda çok büyük değişimler gözlendiğini anlattı.
Artık cep telefonlarının hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini vurgulayan Erkan, devamla şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sektörümüzde bir diğer önemli kırılma noktasının da 5G'ye geçişle birlikte olmasını bekliyoruz. 5G sadece bir mobil teknoloji değil, aslında tüm sektörlerin uçtan uca dijitalleşmesi demek. 5G'nin gerçek anlamda dönüşüm etkisini endüstri çözümlerinde göreceğiz. 5G'ye geçiş konusunda Türkiye'nin en hazır şirketiyiz. Bu teknolojiye hazır olduğumuzu geliştirdiğimiz ürün ve servislerle her fırsatta gösteriyoruz. Sahip olduğumuz güçlü altyapının 5G'ye geçişimizi kolaylaştıracağına inanıyorum.
Cumhurbaşkanımızın 'Yerli 5G teknolojisi altyapısını kurmadan 5G'ye geçemeyiz' şeklindeki açıklamasında da işaret etiği gibi, 5G ile ilgili yerli teknolojileri geliştirmemiz gerekiyor. Bunu bir misyon olarak kabul edip TÜBİTAK başta olmak üzere yerli ve milli 5G teknolojileri konusunda çalışan gerek üniversitelerimiz gerekse şirketlerimizle birlikte hareket ederek Türkiye'de yerli ve milli bir 5G çözüm ekosisteminin oluşturulmasına destek veriyoruz. Bugüne kadar yerli ve milli teknolojilere verdiğimiz desteğin bir sonucu olarak Türkiye'nin en yüksek yerlilik oranına sahip şirketlerinden biriyiz."
"ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE CESUR ADIMLAR ATMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Turkcell Genel Müdürü Erkan, Türkiye'yi cep telefonundan ilk "alo"yla buluşturan bir telekom operatörü olarak başladıkları yolculukta, bugün artık 1.300'den fazla mühendisleri tarafından geliştirilen dijital servisleri dünyanın 39 ülkesine ihraç eden bir şirkete dönüştüklerini söyledi.
Erkan, şöyle devam etti:
"Turkcell olarak, kuruluşumuzdan bu yana lisans bedelleri, kule ve baz istasyonları, fiber ekipmanları ve kazıları, veri merkezleri ve yerli ve milli dijital ürünler de dahil olmak üzere ülkemize 50 milyar TL'lik yatırım yaptık ve bu yatırım her geçen gün artıyor. Kurduğumuz bu üstün altyapı sayesinde bugün eğitim, sağlık, finans gibi pek çok alanda müşterilerimize yerli ürün ve hizmetler sunuyoruz. 'Türkiye'nin verisi Türkiye'de kalsın' prensibiyle sürdürdüğümüz çalışmalar çerçevesinde ülkemizin dört bir yanında uluslararası standartlarda veri merkezleri açarak Türkiye'nin en büyük veri merkezi işletmecisi konumuna geldik.
Dijital dönüşümü pek çok sektöre örnek olacak şekilde ilk başlatan şirketlerden biri olmanın haklı gururu içerisindeyiz. Türkiye'nin önde gelen markalarının da aralarında olduğu binlerce kurumsal müşterimizin dijital dönüşüm yolculuklarına rehberlik ediyor olmanın da mutluluğunu yaşıyoruz. Bu başarımızda en büyük paylardan biri şüphesiz her zaman bizimle birlikte olan ve bizi destekleyen müşterilerimiz. Telekom sektörü başta olmak üzere küresel şirketlerle kıyasıya rekabet eden, finansal olarak başarılı ve geliştirdiği teknolojilerle örnek gösterilen bir şirket olarak önümüzdeki dönemde cesur adımlar atmaya devam edeceğiz."
"5G TEKNOLOJİSİNİ ÜLKEMİZE KAZANDIRMAK İÇİN TÜM HAZIRLIKLARIMIZI YAPIYORUZ"
Murat Erkan, 1994 yılı ile bugün karşılaştırıldığında, yaşanan teknolojik gelişimin baş döndürücü bir hıza ulaştığını söyledi.
Sadece sesli iletişim ve SMS servisiyle başlayan yolculuğun MMS, WAP, GPRS, EDGE, 3G ve 4,5G teknolojileri ile adım adım ilerlediğini aktaran Erkan, şunları kaydetti:
"Bu ilerlemeye cep telefonlarımızın donanımsal kabiliyetlerinin sürekli artması ve ekran teknolojilerindeki gelişmeler de eşlik etti. Turkcell olarak küresel çapta yaşanan bu çarpıcı gelişmeleri her zaman yakından takip ederek müşterilerimizin dünya ile aynı anda, hatta bazen dünyadan daha önce bu yeni teknolojilerden faydalanmasını sağladık. 2009 yılında 3G altyapısına geçtiğimizde pek çok kişi bunun için erken olduğunu söylüyordu. Her şeye rağmen Türkiye'nin iletişim teknolojilerinde önde gelen ülkeler arasında yer alması gerektiğini söyledik ve bu vizyonla 2016 yılında 4.5G teknolojisini de müşterilerimize sunduk. Değişen dünya ile birlikte sesli iletişim, uzun zaman önce birincil işimiz olmaktan çıktı.
Sunduğumuz güçlü iletişim altyapısı ile birlikte yeni nesil dijital servislerimizle de müşterilerimizin hayatını kolaylaştırıyoruz. Önümüzdeki yıllarda hem günlük hayatı kolaylaştıracak hem de endüstriler için kaldıraç etkisi yaratacak 5G teknolojisini ülkemize kazandırmak için tüm hazırlıklarımızı yapıyoruz. 5G ile birlikte mevcut IoT ve yapay zeka destekli uygulama ve servislerimizi daha da geliştirerek Türkiye'nin teknoloji yolculuğundaki öncü rolümüzü sürdüreceğiz."
"YENİ NESİL TEKNOLOJİLERİ MÜŞTERİLERİMİZLE BULUŞTURMAK İÇİN ARALIKSIZ ÇALIŞIYORUZ"
Turkcell Genel Müdürü Erkan, 1994 yılından bu yana en ilgi çekici gelişmenin, ses odaklı bir operatör olarak yola çıkıp bugün farklı bir noktaya gelmeleri olduğunu belirterek, artık hızlı bir internet sağlayıcısı olmalarının yanında, müşterilerin ihtiyaç duydukları tüm dijital uygulama ve servisleri en iyi şekilde sunan bir teknoloji şirketine dönüştüklerini söyledi.
Türkiye'nin; genç, dinamik, teknolojik yeniliklere çabuk adapte olup günlük hayatının bir parçası haline getirebilen bir topluma sahip olduğunu vurgulayan Erkan, devamla şunları kaydetti:
"Bu özelliklerimiz dünyanın pek çok ülkesine göre bize büyük avantajlar sağlıyor. Turkcell olarak biz de bu noktada iletişim teknolojileri ve dijital dönüşüm konularındaki öncülüğümüzle yeni nesil teknolojileri müşterilerimizle buluşturmak için aralıksız çalışıyoruz. Aynı zamanda dijital operatör kimliğimiz ile hayata geçirdiğimiz yerli servislerimizle çok önemli bir görevi de yerine getiriyoruz. Yaşadığımız pandemi süreci gibi küresel çapta büyük etkiler yaratan olaylar ve siber saldırılar gibi tehditler, bir ülkenin iletişim altyapısının önemini ve kendi dijital servislerine sahip olmasının kritik rolünü bir kez daha açıkça ortaya çıkardı."
"27 YILDA MÜŞTERİLERİMİZİN DE TEVECCÜHÜ İLE TÜRKİYE'NİN EN DEĞERLİ MARKALARINDAN BİRİ OLDUK"
Murat Erkan, çeyrek asrı aşkın süredir teknolojileriyle Türkiye'ye ve Türk insanına değer katmak için aralıksız çalıştıklarını söyledi.
Kuruldukları günden bu yana sektörde hep ilklerin ve yeniliklerin öncüsü olduklarını belirten Erkan, "Türkiye'nin dijitalleşme yolundaki hedeflerine ulaşması için en fazla destek sağlayan şirket olarak teknolojide birçok ilki ülkemizin hizmetine sunduk. Aradan geçen 27 yılda müşterilerimizin de teveccühü ile Türkiye'nin en değerli markalarından biri haline geldik. Bugün ülkemizi 20 yılı aşkın süredir New York Borsası'nda temsil eden ilk ve tek Türk şirketi olmanın gururunu yaşıyoruz. Türkiye'den kazandığını Türkiye'ye yatıran bir şirket olarak bundan sonra da ülkemizin büyümesine katkı sunmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
AKSOY: HEM SABİT HEM MOBİL PAZARDA YATIRIMLARI HIZLANDIRACAĞIZ
Vodafone Türkiye CEO'SU Engin Aksoy ise fiber altyapının yaygınlaşması ve sabit pazarda rekabetin gelişmesinin Türkiye'nin dijitalleşmesinde hayati rol oynadığını belirterek, "Vodafone olarak, hem sabit hem mobil pazarda altyapı paylaşımına, yatırımları hızlandıracak ve bu sayede daha yaygın ve daha iyi bir hizmet sağlayacak her çözüme sıcak bakıyoruz." dedi.
Aksoy, sürece ilişkin yaptığı açıklamada, sektörün, 27 yılda tüm dünyada sabitten mobile, sesten veriye, çevirmeli bağlantıdan genişbanta evrildiğini, elektronik cihazların da masaüstü bilgisayarlardan akıllı telefonlara ve tabletlere büyük bir hızda dönüşüme uğradığını söyledi.
Aksoy, bu değişimin günden güne devam ettiğini belirterek, "Sabit ve mobil iletişim teknolojilerinin iç içe geçerek yarattığı fırsat alanları ve tüm bu olanaklara tek bir akıllı cihaz üzerinden erişme imkanı, elektronik haberleşmeyi ve özellikle genişbantı günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline getirdi. Genişbant teknolojileri, günümüzde elektrik ve su gibi olmazsa olmaz bir ihtiyaç olarak kendini gösteriyor. Bugün genişbant iletişim teknolojileri, sadece konuşmak ve mesajlaşmak için kullanılmıyor, birey ve kurumların hayatlarını daha etkin, rekabetçi, maliyet verimli hale getirirken ekonomide de bir çarpan etkisi oluşturuyor." diye konuştu.
Telekomünikasyon sektörünün, tüm dünyada baş döndürücü bir hızla gelişerek hayallerin bile ötesine geçen bir gelişim kaydettiğini ifade eden Aksoy, "Sektörümüzün diğer sektörlere kıyasla konjonktürden bağımsız olarak gelişen ve 1994'te 2G ile başlayıp bugün 5G'ye evrilen yolculuğu, tüm dünyada ekonomik ve sosyal hayattaki dönüşümsel etkisini göstermesi bakımından önem taşıyor." dedi.
Uluslararası teknolojik gelişmeler paralelinde gelişen sektörün, Türkiye'de de bu eksende büyümeye devam ettiğine işaret eden Aksoy, Türkiye telekomünikasyon sektöründeki ilk kırılma noktasının, 1998'de verilen 2G lisansları olduğunu aktardı.
1994-1998 yılları arasında Gelir Ortaklığı Sözleşmesi çerçevesinde sektörde liberalleşme süreci yaşandığını ve iki operatöre daha lisans verilmesiyle yeni bir döneme girildiğini hatırlatan Aksoy, böylece sektörde yatırımların ve rekabetin arttığını söyledi.
Aksoy, "Diğer kırılım noktaları, mobil genişbantın ve hemen ardından akıllı telefonların hayatımıza girmesi oldu. 2009'da yapılan 3G ve 2016'da yapılan 4.5G ihaleleri de sektörümüzün gelişiminde hayati rol oynadı." dedi.
"BÜYÜYEN TÜRKİYE'NİN, BÜYÜYEN SEKTÖRÜNÜN, BÜYÜYEN OPERATÖRÜ OLMAYA ODAKLANDIK
Engin Aksoy, bu süreçte Vodafone'da yapılan çalışmalar hakkında bilgi verirken, pazara rekabet ve dinamizm getiren güçlü bir marka olarak, büyüyen Türkiye'nin büyüyen sektörünün büyüyen operatörü olmaya odaklandıklarını söyledi.
Aksoy, "Ana stratejimiz, her zaman dijital bağlantılı yaşamı bireyler ve kurumlar için kolay ve erişilebilir kılmak oldu. Bireylerin ve kurumların ihtiyaçlarına göre önceliklerimizi belirledik. Bu ihtiyaçlara özel ürün ve servisler geliştirmeye odaklandık. Altyapımızı bu ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde yeni nesil teknolojilerle geliştirmeye öncelik verdik. Müşterilerimize en kaliteli hizmeti en uygun maliyetle sunmayı hedefledik. Bu odağımızı bugün de sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.
"SALGIN SONRASI DİJİTAL YAŞAM PRATİKLERİ, DAHA DA ÇEŞİTLENİP YAYGINLAŞACAK"
Vodafone Türkiye CEO'su Aksoy, cepten ilk "alo"nun ardından değişen ve gelişen teknolojilerin içeriğine değinirken, sektörün hikayesinin, sadece ses ve SMS özellikleri sunan tuşlu telefonlarla başladığını anımsattı.
Aksoy, devamla şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ardından iletişim teknolojilerinde nesillerin evrimleşmesine tanık olduk. 3G'de akıllı telefon ve mobil genişbant, 4G'de ise daha akıllı telefon ve daha hızlı mobil genişbant hayatımıza girdi. Diğer yandan, mobil ve sabit genişbant teknolojilerinin iç içe geçmesiyle yakınsama dediğimiz gelişmeyi yaşadık. Bugün sadece mobil genişbant değil, evlere kadar giden sabit genişbant da günlük hayatımızın önemli bir parçası haline geldi. Dijitalleşmenin önemini pandemiyle bir kez daha anlamak, tüm dünya için önemli bir kilometre taşı oldu. Bu dönemde milyonlarca insanın yaşama ve çalışma biçimlerini değiştirmesiyle birlikte aslında birbirimizle bağlantıda olmanın ve dolayısıyla altyapının ne kadar önemli olduğunu gördük. İnternet, herkesin evlerine çekildiği bir dönemde hayata bağlanmanın tek yolu oldu. Dijitalleşmenin, ekonomik faaliyetlerin devam etmesinin yanı sıra temel hizmetlere erişim için de kritik unsur olduğu görüldü."
Bu dönemde mobil trafikte yüzde 10, sabitte yüzde 60'a varan artışlar gözlemlediklerini aktaran Aksoy, işletmelerin, yeni normale hızla uyum sağlayabilmek için dijital yatırımlarını 6 yıl öne çektiğini, salgın sonrası dijital yaşam pratiklerinin daha da çeşitlenip yaygınlaşacağını söyledi.
"TÜM VERİLER, TÜRKİYE HAKKINDA POZİTİF BİR GÖRÜNÜM OLUŞTURUYOR"
Engin Aksoy, geçen 27 yıllık süreçte Türkiye'de ve dünyada yaşanan gelişime değinirken, Türkiye'deki insanların yeniliğe açık olduğunu söyledi.
Aksoy, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ülkemizde yeni şeyler deneme, yeni teknolojileri kullanma ve yaşam koşullarını iyileştirme yönünde ciddi bir talep ve istek var. İnsanlar teknolojiye çok hızlı uyum sağlıyor. Nüfusumuz genç ve teknolojiye meraklı. İnternet kullanımı yüksek. Bugün Türkiye, dünyada en yüksek mobil genişbant büyümesine sahip ülkelerden biri.
BTK verilerine göre, 15,9 milyonu sabit abone, yaklaşık 65 milyonu mobil abone olmak üzere toplam yaklaşık 80,9 milyon genişbant internet abonesine sahip. 0-9 yaş nüfus ve M2M kullanıcıları hariç olmak üzere mobil yaygınlık oranı yüzde 109. Diğer yandan, aylık ortalama 575 dakika ile Avrupa'da en çok mobil görüşme yapan ülke durumundayız. Bütün bu veriler, Türkiye hakkında pozitif bir görünüm oluşturuyor ve ülkemizi yatırım yapılması gereken cazip bir coğrafya haline getiriyor."
"GSYH'Yİ YÜKSELTEN ÖNEMLİ BİR SEKTÖRÜZ"
Vodafone Türkiye CEO'su Aksoy, elektronik haberleşmenin, tüm sektörleri yatay kesen bir alan olduğunu belirterek, genişbant iletişim teknolojilerinin sadece bireysel haberleşme ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp sağlıktan tarıma, finanstan eğitime, yenilikçi hizmetler sunarak yatay kestiği sektörlerde sağladığı verimlilik artışıyla ekonomik büyümenin de lokomotifi olduğunu söyledi.
İletişim hizmeti sağlayıcıları olarak, diğer sektörlerin gelişmesine de katkı sağladıklarına işaret eden Aksoy, şunları kaydetti:
"Genişbant altyapı yatırımları, 7'si doğrudan, toplam 19 sektör üzerinde olumlu etkiye sahip. Yazılım, donanım, inşaat, perakende ve imalata kadar birçok sektörde istihdamı artırıyor. Fiber altyapı yaygınlığındaki yüzde 10'luk artış, GSYH'de yüzde 1'lik bir artışı tetikliyor. Dolayısıyla GSYH'yi yükselten önemli bir sektörüz. Vodafone olarak, gelecek dönemin ihtiyaçlarını karşılamak üzere 5G hazırlık ve fiber yatırımlarımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Dijitalleşmeyi bir memleket meselesi olarak görüyoruz.
Türkiye'nin dijitalleşmesi için bir reçeteye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu reçetenin olmazsa olmaz unsurlarından biri de fiberin yaygınlaştırılması. Hem sabit hem de mobilde geleceğin teknolojileri için geleceğe hazır bir altyapıya ihtiyaç var. Fiber, 5G'ye geçiş için de olmazsa olmaz bir ön koşul. Türkiye'de mevcut fiber altyapıya erişimin düzenlenmesi ve yeni yatırımların ortak altyapı üzerinden gerçekleştirilmesi önem taşıyor. Operatörler olarak amacımız, altyapıda değil, üstyapıda, yani vereceğimiz ürün ve hizmetlerle rekabet edebilmek olmalı."
Böylece tüketicinin de makul fiyatlarla fibere erişiminin sağlanabileceğini aktaran Aksoy, sektörün bir an evvel fiber yayılımı sağlaması gerektiğini söyledi. Aksoy, "Bunun için iki şeye ihtiyaç var; herkesin mevcut yatırımlarını maliyet bazlı bir fiyatlandırma modeliyle paylaşabilmesi ve 2023 fiber hedeflerine ulaşmak için nasıl bir yatırım modeli oluşturulması gerektiğine karar verilmesi." dedi.
Fiber yatırımların önceliklendirilmesi ve kamu politikası haline getirilmesi gerektiğini belirten Aksoy, "Fiber altyapının yaygınlaşması ve sabit pazarda rekabetin gelişmesi, Türkiye'nin dijitalleşmesinde hayati rol oynuyor. Vodafone olarak, hem sabit hem mobil pazarda altyapı paylaşımına, yatırımları hızlandıracak ve bu sayede daha yaygın ve daha iyi bir hizmet sağlayacak her çözüme sıcak bakıyoruz." ifadelerini kullandı.