TÜSİAD'dan, 'çevreci bir Türkiye hedefi' uyarısı

19.10.2021

Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Paris Anlaşması'nın kriterlerine bir an önce uyum sağlanması gerektiğini vurgulayarak,"Yoksa çölleşme ve diğer çevresel tehditler ile baş edemeyiz." dedi. Derneğin Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan ise, "İklim değişikliğinin korkutucu sonuçları ve deprem bölgesinde olmamız, eski politikalarla devam etmemizi olanaksız kılıyor. Çevreci bir Türkiye hedefi için önlemlerimizi hızla almalıyız" ifadelerini kullandı.

TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı, Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ve YİK Başkanı Tuncay Özilhan'ın katılımıyla yapıldı.

Toplantının açılışında ilk konuşmayı yapan TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, salgının hızlı ve sert değişimlere neden olduğunu vurguladı.

Tüm ülkelerin zaman zaman ekonomik, ekolojik, teknolojik, kurumsal sorunlar ve salgınlarla karşılaştığını ifade eden Özilhan, şunları kaydetti:

"Zaten siyasi yönetimlerin işi de bu gerilimleri çözmek ancak tüm bu gerilimlerin şiddetli biçimde üst üste yığıldığı tarihsel dönemler, olağan dönemlerden farklılaşıyor. Bu değişimlere hazırlıksız yakalanmak ve iyi yönetememek kırılmalara yol açabiliyor. Bugün Türkiye'nin geleceğine baktığımda, dünyadaki jeopolitik risklerin, sosyokültürel gerilimlerin, iklim değişiminin etkilerinin, bereketsiz ve dengesiz ekonomik büyümenin mahşerin dört atlısı olarak üzerimize geldiğini görüyorum. Bunların üzerine bir de geleceği şekillendiren teknolojik dönüşümün ekonomik, insani ve toplumsal boyutlarını eklemeliyiz."

Özilhan, jeopolitik açıdan kritik bir coğrafyada yer alan Türkiye'nin küresel mimarideki gerilimden etkilendiğini aktararak, "Bu gerilimin ve bu gerilim karşısındaki tutumumuzun başta ekonomimiz olmak üzere yarattığı olumsuzlukları bir süredir yaşıyoruz. Gelecek dönemin tehditleri ve fırsatları karşısında Türkiye için kural bazlı küresel sistemin saygın bir üyesi olmanın önemli olacağını düşünüyoruz." dedi.

Son dönemlerde yaşanan olağanüstü doğa olaylarına işaret eden Özilhan, son BM iklim raporunun, Akdeniz havzasının küresel ısınmadan en çok etkilenecek yerlerden biri olduğunu ortaya koyduğunu söyledi.

Özilhan, Türkiye'nin yüzde 60'ının çölleşme riski ile karşı karşıya olduğunu aktararak, "Sulu tarıma dayalı tarım politikası, su kaybını artıran sulama sistemleri, yeraltı ve yer üstü sularının aşırı ve yanlış kullanımı, su sıkıntısını ağırlaştırıyor. Su rezervleri tarihsel olarak en düşük seviyelerine iniyor. Türkiye'nin tarım ürünleri üreten, tahıl ambarı olarak bildiğimiz bölgelerini etkileyen şiddetli kuraklık, tarımı ve çiftçileri olumsuz etkiliyor." diye konuştu.

Türkiye'de yaşanan afetleri anımsatan Özilhan, "Doğaya orantısız müdahale, çarpık yapılaşma, yanlış kentleşme, gerekli hazırlıkların olmaması, sellerde ve orman yangınlarında can kayıplarını arttırdı. Bu sorunların çözümünde adım atmazsak gelecek senelerde artacak ekstrem hava olaylarında yine canımız yanmaya devam edecek." şeklinde konuştu.

Özilhan, deprem gerçeğinde de aynı sıkıntıları gördüklerini, Marmara Depremi'nin üzerinden geçen 22 yılda kentleşme anlayışındaki değişme ve depreme hazırlık konusunda katedilen mesafenin çok az olduğunu söyledi.

"ÇEVRECİ BİR TÜRKİYE HEDEFİ İÇİN ÖNLEMLER HIZLA ALINMALI"

Tuncay Özilhan, iklim değişikliğinin korkutucu sonuçları ve deprem bölgesinde olunmasının eski politikalarla devam etmeyi olanaksız kıldığını, çevreci bir Türkiye hedefi için önlemlerin hızla alınması gerektiğini söyledi.

Paris Anlaşması'nın Meclis'ten geçmesiyle Türkiye'nin anlaşmayı onaylamayan 6 ülkeden biri olmaktan çıktığını hatırlatan Özilhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama karşı karşıya olduğumuz sorunun önemi ve aciliyeti daha fazlasını gerektiriyor. Önlem almakta gecikmek, bugün doğal kaynakları özensiz tüketmenin maliyetini gelecek kuşaklara ödetmek anlamına geliyor. Bu yanlış olduğu gibi, artık devam ettirilebilir bir yaklaşım da değil. Şu andaki ekonomi modelini baştan ayağa değiştirmemiz, karbon nötr ekonomi yaklaşımını benimsememiz, üretim ve tüketim kalıplarımızı bu duruma uyarlamamız gerekiyor."

Özilhan, Türkiye'de kentleşmedeki hızlanmanın, üretim ve tüketim modellerinden çevreye, toplumsal hareketlerden siyasi tercih kaymalarına uzanan sonuçlarını gözlemlediklerini ifade ederek, "Son yıllarda bu etkilerin üzerine eklenmiş olan sığınmacı hareketliliği, kalkınmanın adalet boyutunun ihmale gelmediğini hatırlatıyor." dedi.

Doğanın fay hatlarına, dere yataklarına inşaat yapmamayı acı yoldan gösterdiğini belirten Özilhan, huzurlu, mutlu, barış içinde yaşayacağımız bir gelecek için toplumsal adaleti tüm boyutlarıyla tesis etmek, adil bir Türkiye hedefini başarmak gerektiğini söyledi.

"KÜRESEL ENERJİ PİYASALARI BÜYÜK BİR DEĞİŞİMİN ARİFESİNDE"

TÜSİAD YİK Başkanı Özilhan, bugün birçok ülkedeki birçok şirketin tedarik zincirlerini yeniden yapılandırmayı gündemine almış durumda olduğunu, aynı anda birçok şirkette üretim modeli değişikliğine gidilmesinin küresel ekonomide belirsizlik ve riski başka bir noktaya çektiğini kaydetti.

Kuraklık ve enerji problemi kaynaklı tedarik sıkıntılarının durumu daha da ağırlaştırdığını, son günlerde enerji piyasalarında yaşanmakta olan sorunların gelecekte iklim krizinin etkileri arttığında yaşanabilecek olanların ön habercisi konumunda bulunduğunu aktaran Özilhan, küresel enerji piyasalarının büyük bir değişimin arifesinde olduğunu, enerjinin nasıl üretilip nasıl tüketildiğinin yeniden düşünülmesi gerektiğini vurguladı.

Özilhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Büyümeli ve kişi başı gelirimizi artırmalıyız. Çünkü herkes refah artışı ister. Büyümek için öncelikle makroekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyüme sürecini başlatabilmek gerekiyor. Bu doğrultuda en önemli adımlar, piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını güçlendirmek ve başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığını tartışma dışı bırakacak biçimde tesis etmektir ancak büyüme kadar büyümenin nasıl sağlandığı da önemli. Karşı karşıya olunan tehditler dikkate alındığında, büyümenin sadece hızlı değil, aynı zamanda istihdam yaratan, yeşil ve adil bir büyüme olması gerektiği ortaya çıkıyor. Bu nedenle, bugün paylaştığımız çalışmada, gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye hedefinin altını çiziyoruz."

Özilhan, bütün sorunların birbirine bağlandığı, birindeki çözümün mutlaka diğerlerini de dikkate alması gerektiği bir noktada olunduğuna işaret ederek, "Cari açık ve bütçe açığına beceri açığı, bilgi açığı, liyakatli kadro açığı ve yönetişim açığı da ekleniyor. Düşen sadece TL'nin değeri değil, su rezervlerimiz, birbirimize güvenimiz, ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı, mutluluk ve huzurumuz da geriliyor. Sadece makroekonomik dengesizlikleri değil, bölgesel kalkınma farklılıklarını ve gelir dağılımı bozukluklarını da gidermek istiyoruz. Faiz ve enflasyonun yanı sıra emisyonları, hava, su ve toprak kirliliğini de azaltmak istiyoruz." şeklinde konuştu.

Üretimin, tüketimin, yatırımların artmasına ihtiyaç duyulduğu kadar, hak ve özgürlük alanlarının genişlemesine de ihtiyaç duyulduğunu belirten Özilhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlkelere ve kurallara dayalı küresel sistem içindeki konumumuzu güçlendirmek istediğimiz kadar gençlerin, kadınların, engellilerin ve tüm dezavantajlı kesimlerin ekonomik ve toplumsal hayata katılımını da artırmak istiyoruz. Küresel ticaret ve finans akımlarından aldığımız pay kadar akademik, bilimsel, kültürel ve sanatsal çalışmalardaki payımızı da önemsiyoruz. Kısacası, daha güzel bir gelecek istiyoruz. Bu noktada uygarlık yarışının bir sonraki aşamasına nasıl geçeceğimiz, daha güzel bir geleceği nasıl inşa edeceğimiz temel bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorunun cevabı 80 milyonun iradesiyle ortaya çıkacak."

"GELECEĞİ İNŞA ÇALIŞMASI"

Tuncay Özilhan, toplantıda, TÜSİAD'ın 50. Yılı projesi olarak, Türkiye'nin geleceğinin inşası için bir yol haritası önerisi içeren "Geleceği İnşa" başlıklı çalışmanın tanıtılacağını, çalışmada, toplum içindeki etkileşimi biçimlendirmek üzere insanların oluşturduğu kurallar ve normlar olarak tanımlanan siyasi, ekonomik ve toplumsal kurumların öneminin etraflıca ele alındığını bildirdi.

Sorunları geleceğe öteleyerek devam etme şansının kalmadığı bir noktada olunduğuna işaret eden Özilhan, "Çünkü o gelecek artık geldi. Bu nedenle öncelikle tarihsel olarak bir değişim ihtiyacında olduğumuzun farkına varmak gerekiyor. Ya tarihin akışının hızlandığı bu dönemeçte önümüze açılan fırsatlardan yararlanmak üzere ilerleyeceğiz ve geleceğimizi yeniden kurgulayacağız ya da kısır tartışmalarla, günü kurtarmaktan öteye gitmeyen adımlarla, öze değil, makyaja dönük önlemlerle bu fırsatların heba olmasına seyirci kalacağız." dedi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise, "Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa" çalışmasının, TÜSİAD'ın geçmişinden ve birikimlerinden aldığı güç ve enerjiden yararlanarak gelecek için hazırladıkları bir yol haritası olduğunu belirtti.

Bu çalışmanın gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye için toplumun istisnasız tüm kesimlerine yapılan, Türkiye'nin geleceğini beraber inşa etme çağrısı olduğunu ifade eden Kaslowski, şunları kaydetti:

"Bu çalışmaya, iki yıl önce, dünyada iktisadi büyüme yaklaşımlarının radikal olarak değişim gösterdiği bir dönemde başladık. Yeni, adil ve sürdürülebilir bir küresel denge arayışı sürüyordu. Böyle bir ortamda ülkemizin geleceğinin yeni bir anlayışla inşa edilmesi, yeni bir hikaye yazılması ihtiyacı olduğunu dile getirdik. Yaklaşık iki yıl yürütülen yoğun çalışma kapsamında, Türkiye'nin ve TÜSİAD'ın geçmiş birikimlerinden yararlanıldı. Kapsamlı analizler ve öneriler içeren bu rapor, güncel siyasi tartışmalar veya konjonktürel unsurlara değil, ilkelere dayanan, uzun vadeli bir perspektif ile hazırlandı. Bugün özeti sizlerle paylaşılan çalışmanı, tamamına geleceği 'inşa.org' adresinden ulaşabilirsiniz."

Kaslowski, 10 gün sonra Cumhuriyetin kuruluşunun 98. yıl dönümünün kutlanacağını aktararak, "100'üncü yıla da sadece iki sene kaldı. Bu toplantıda, geleceğe ışık tutmaya çalışacak olsak da geçen 98 yılın anlamı üzerine de bazı görüşlerimi de sizinle paylaşmak istiyorum. Zira geçmişlerinden ders alamayan, hatalarını, eksiklerini görmezden gelen ya da ellerindeki değerli unsurların kıymetini bilmeyen toplumlar ileriye dönük sıçramalarını asla gerçekleştiremezler." diye konuştu.

Laikliğin din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olduğunu vurgulayan Kaslowski, laiklik ilkesini özümsememiş bir toplumda eşit vatandaşlık kavramının ve bilincinin yerleşmesinin çok zor olduğunu, vatandaşlık bilincinin olmadığı yerde ise modern ve demokratik bir toplumu kurmanın ve korumanın güçleştiğini söyledi.

"PARİS İKLİM ANLAŞMASI'NIN KRİTERLERİNE BİR AN ÖNCE UYUM SAĞLANMALI"

Simone Kaslowski, modern ve demokratik bir toplumun yapı taşlarından birisinin de kadınların her alanda var olması olduğuna işaret ederek, "Kadınların toplumsal hayata katılmaları, tüm beceri ve enerjileriyle toplumun ilerlemesine ve değerlerini oluşturmaya katkıda bulunmaları ise ancak laik bir ortamda gerçekleşebilir. Geçmişin başarılarıyla gurur duymalıyız. Ancak bunların ışık hızıyla değişen bir dünyada yeterli olmayacağını da görmeliyiz." şeklinde konuştu.

Mecliste onaylanmasından büyük memnuniyet duydukları Paris Anlaşması'nın kriterlerine bir an önce uyum sağlanması gerektiğini belirten Kaslowski, "Yoksa çölleşme ve diğer çevresel tehditler ile baş edemeyiz." dedi.

Kaslowski, çoraklaşmanın her anlamda vahim sonuçlarının yaşandığını ifade ederek, "En becerikli, eğitimli, yetenekli, hayalleri olan gençlerimiz, gözbebeklerimiz istikbali başka ülkelerde arıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Raporun ısrarla vurguladığı insani gelişme ve yetkinleşme, bilim, teknoloji ve inovasyon, siyasal, ekonomik, toplumsal kurumlar ve kuralları ön plana çıkaracak bir seferberlik içine girilmesi gerektiğini kaydeden Kaslowski, "Bu çalışmada yer verdiğimiz 105 ülkeyi kapsayan ekonometrik analiz şunu gösteriyor; insani gelişim, bilim-teknoloji ve kurumlarda kendimizi OECD ortalamasına çıkarmak için gereken adımları atabilirsek, 20 yıl içinde kişi başı milli gelirimizi mevcut seviyesinin 3 katından fazla olan 30 bin dolar seviyesine yükseltebileceğiz." diye konuştu.

Kaslowski, hedeflerinin sadece zenginlik olmadığını, söz konusu üç alanda büyük ilerlemeler kaydederek, gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye'yi birlikte inşa etmek olacağını dile getirdi.

Simone Kaslowski, eşitsizliklerin giderilmesi ve insanın çağın gerektirdiği yetkinlikleri kazanması için eğitim kalitesine yatırım yapmanın bir öncelik haline getirilmediği taktirde, dünyada ön sıralarda yer alınamayacağını belirtti.

Yeni güç dağılımında iş bölümünde çağa ayak uyduran ülkelerin öne çıkacağını vurgulayan Kaslowski, "Bizim gelecek nesillere sorumluluğumuz, ülkemizi bu kritik kavşakta dünya ile aynı dalga boyunda tutmak ve o şekilde ilerletmektir. Dünyadan kopuşun maliyeti hayli yüksek ve hasarı geri döndürülemez olacaktır." dedi.

TÜSİAD Başkanı Kaslowski, devletin ve kurumların tüm işlemlerinde hukukla bağlı olması, yargı bağımsızlığının sağlanması, tüm hak ve özgürlüklerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında güçlendirilmesi, her bireyin her düzeyde etkin hak arama imkanına sahip olabilmesinin elzem olduğunu dile getirdi.

Avrupa Konseyi'nde hukuk ve demokrasi standardı sorgulanan bir ülke olmaktan çıkılması gerektiğini ifade eden Kaslowski, şunları kaydetti:

"Adil yargılanma hakkının gereklerini, sanık kim ve suç ne olursa olsun harfiyen uygulamalıyız. Aksi taktirde adalete güven duygusu onarılmaz yaralar almaktadır. Çoğulcu demokrasi ve kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir bir kamu yönetimi, denetleyici ve düzenleyici kurumların özerkliği, bizi kurumsuzlaşma girdabından koruyacaktır. Kurumsuzlaşma Türkiye'nin cezbedebileceği ve ihtiyaç duyduğu yatırım sermayesinin gelmemesinin sebeplerinden biridir. Kurumsuzlaşma ülkemizin en hayati dış ilişkilerinde erime, hatta kopmalar ile sonuçlanmaktadır.

Yıllardır zirve sonuçlarında, Türkiye'den aday ülke diye bahsetmeyen AB'de komisyonun son idari şema değişikliklerinde Türkiye'yi güney komşu kategorisinden Orta Doğu-Kuzey Afrika masasına almış olduğunu derin bir üzüntü ve tepkiyle karşılıyoruz. Sığınmacılara karşı tampon bölge anlayışını temel alan alışveriş ilişkisindeki ilkesizlik ve güvensizlik hiçbir tarafın çıkarına değildir. Türkiye'nin geleceğinde, bu ilişkilerin üzerinde yükseleceği zeminin de entegrasyon hedefiyle yeniden müzakere edilmesi gerekecektir. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerle ilişkilerde de gündelik iniş çıkışlardan uzak, uzun vadeli bir stratejik perspektif için ülkemizin kurumsal ve tarihsel birikimine fazlasıyla ihtiyaç vardır."

"GENÇLİK ÇALIŞTAYLARIYLA, TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİN İNŞASINDA GENÇLERİN FİKİRLERİNİ ALACAĞIZ"

Simone Kaslowski, geleceğin ekonomisinde çevreci hassasiyetlerin ve ilkelerin üretim biçimlerini, tüketici tercihlerini, ticaretin yönünü belirleyeceğini belirterek, "Bu durumda her alanda hem gelir ve fırsat eşitliğini, hem de çevresel sürdürülebilirliği sağlayıcı kurumsal mekanizmaların en etkin şekilde hayata geçirilmesine ihtiyaç duyuyoruz." dedi.

Bilim, teknoloji ve inovasyonda ciddi ilerlemeler sağlayacak programları hazırlamak, düşünce kalıplarını buna göre yeniden şekillendirmenin önemli bir hedefleri olduğunu aktaran Kaslowski, şunları kaydetti:

"Bu, aynı zamanda genç nesillere umut aşılamak, onların geleceğe güvenle bakmalarını, geleceklerini kendi ülkelerinde kurabileceklerine dair inançlarını perçinlemek açısından da önem taşıyor. Bu konuda topyekün bir seferberliğe ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. İş dünyamız da raporda tanımlanan yeni dünya içinde kayda değer bir yer bulmak istiyorsa kendi çabalarını artırmalı, toplumsal enerjiyi harekete geçirecek bir vizyonu da toplumla paylaşabilmelidir. Bu gündemi, hedeflere ulaşamamanın maliyetini toplumun tüm kesimlerine anlatmak da, iş dünyamızın sorumluluğu olmalıdır."

Kaslowski, "TÜSİAD olarak kuruluşumuzun 50. yılında, içinde bulunduğumuz koşulların nedenleri ne olursa olsun, ülke olarak birikimlerimizin bizi ekonomik ve toplumsal olarak çok daha iyi seviyelere getirebileceğine inanıyoruz. Ortak geleceğimizi, kimseyi geride bırakmadan inşa etmek için toplumsal dayanışmaya ve iş birliğine ihtiyacımız var." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren her konuda en başta gençlerin söz sahibi olması gerektiğini, raporu gençlerle buluşturacaklarını anlatan Kaslowski, ülkenin her bölgesinden katılımla gerçekleştirecekleri gençlik çalıştaylarıyla Türkiye'nin geleceğinin inşasında gençlerin fikirlerini alacaklarını dile getirdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.