Yatırımın gözdesi...
Mustafa Orhun Çetin / INBUSINESS
Şehirler arası yolculukta giderek daha sık karşılaştığımız rüzgar türbinleri aslında dünyanın en eski enerji teknolojilerinden (yel değirmenleri) birini simgeliyor. Bugünün en hızlı büyüyen enerji kaynağı rüzgar enerjisinin ilk kullanımı 7 bin yıl öncesine kadar gidiyor. Tarih kitaplarında milattan önce beş binli yıllarda Nil nehrinde salları ilerletmek için rüzgardan yararlanıldığından bahsediliyor. Çin'de ise milattan önce 200'lü yıllarda rüzgarla çalışan basit pompalara ve İran'da da aynı tarihlerde tahıl üretiminde kullanılan yel değirmenlerine rastlamak mümkün. Yüzyıllardır yelkenine doldurduğu rüzgarla dünyayı dolaşan, okyanusları aşıp yeni kıtalar keşfeden insanoğlu için rüzgar hala önemli bir kaynak. Hatta çevresel faktörleri eklediğinizde giderek önemi artıyor. Özellikle Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarına ve doğal olarak rüzgar enerjisine olan ilgi artarak devam ediyor. Öyle ki, sadece Türkiye'de 1998'de rüzgar enerjisinde 8,7 MW olan kurulu güç, 2020'de (yüzde 106 büyüme ile) 9 bin 305 MW'a (megawatt) ulaştı. Bu yönüyle rüzgar enerjisi Türkiye'nin en hızlı büyüyen yenilenebilir enerji kaynağı olarak yatırımcıların iştahını kabartıyor. Özel sektörün yatırımlarının artmasındaki başlıca sebepler ise kamu teşvikleri, finansmana erişim kolaylığı ve yenilenebilir enerjiye talebin artması olarak sıralanıyor.
Enerji Bakanı Fatih Dönmez Sabancı Üniversitesi'nin düzenlediği "Dünyada ve Türkiye'de Yenilenebilir Enerjinin Bugünü ve Yarını" webinar'ında Türkiye'de yenilenebilir enerjinin yüzde 18 büyüdüğünü belirterek, önümüzdeki 10 yılda kömürden sağlanan elektriği geçeceğini söylüyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol da 2020'de bütün enerji türlerinde düşüş yaşandığını, yalnızca yenilenebilir enerjinin arttığını işaret etti. Birol ayrıca yenilenebilir enerjinin dünyadaki payının 2021'de yüzde 30'a çıkacağını düşündüklerini ifade ederken, "Sanayi devriminden beri en yüksek rakamı yakalayacağız" diyor.
YATIRIMIN GÖZDESİ
2020'de pandemiye rağmen Türkiye, yenilenebilir enerjiye 7 milyar dolar, rüzgar enerjisine ise 1,9 milyar dolar yatırım yaptı. 2021'nin ilk üç ayında devreye alınan yatırımların da yüzde 98'i yenilenebilir enerjiye yapıldı ve yıl sonunda rüzgara yapılacak toplam yatırımın yine 1,9 milyar dolar seviyesinde olacağı ön görülüyor.
Türkiye'de elektriğe talep her yüzde 5 arttığında 7 bin 500 MW güneş ya da 4 bin 500 MW rüzgar enerjisi santraline ihtiyaç doğuyor. Bu ihtiyacı karşılamak için YEKDEM kapsamında verilen (döviz kuruna bağlı olarak üç ayda bir yenilenen fiyatlarla alım garantisi) teşvikler bugüne kadar yatırımcılar için yeterli bir nedendi.
Sektörün yeni hikayesi ise pandemi dönemiyle birlikte iyice ön plana çıkan Sıfır Karbon hedefleri olacak. Yeşil Mutabakat ve Paris Anlaşması gibi ülkeleri ve şirketleri daha sürdürülebilir üretime zorlayan düzenlemeler de yatırım 'hız'ının ivmelenmesinde önemli rol oynuyor. Finansman kuruluşlarının fosil kaynaklı yatırımlara mesafeli duruşu, sınırda karbon vergisi gibi uygulamalarla beraber şirketler, karbon ayak izini azaltmak adına elektrik ihtiyacında yeşil enerjiye yöneliyor.
Yeşil enerjiye artan talebin yanı sıra 2000'li yıllara oranla yaklaşık yüzde 50 düşen kurulum maliyetleri de yatırımların hızlanmasında önemli bir etken. PwC Türkiye Enerji, Altyapı ve Doğal Kaynaklar Sektörü Lideri Murat Çolakoğlu yenilenebilir enerjiye yatırım yapanların Yeşil Mutabakat ve Paris Anlaşması sonucunda ortaya çıkabilecek vergi ve operasyonel yaptırımlardan kaçınabileceğine dikkat çekiyor. Yeşil enerjideki yükselen trendin yatırımcılardan daha çok finanse edenlerin etkisi sonucu ortaya çıktığını savunan Çolakoğlu "Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın (EBRD) Türkiye'de artık fosil kaynaklara ilişkin yatırımları desteklemeyeceğini açıklaması bunun en büyük örneği" diyor. Firmaların üretimlerinde kullandıkları elektriği yeşil enerjiden sağlamaları durumunda, karbon ayak izlerini azaltarak sınırda karbon uygulaması gibi ihracatı etkileyebilecek faktörleri en aza indirebilme ve yeşil finansmanlardan daha çok yararlanma avantajları da ortaya çıkıyor. Böylelikle düşen maliyet ve uygun finansman kaynakları ile yatırımcının ilgisi yenilenebilir enerjiye yöneliyor.
Rüzgar enerjisi teknolojisinin, hidroelektrik dışındaki yenilenebilir enerji teknolojilerinin içinde en gelişmişi olduğunu belirten SHURA Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman, gelişmeye de devam edeceğini söylüyor. Finansman desteklerinin artmasıyla beraber, teknolojinin kullanımıyla yükselen verim ve düşen bakım maliyetleri de yatırımcıları yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya çeken etkenler olarak göze çarpıyor.
KAMU DESTEKLİYOR
Devletin en önemli teşvik programı olan Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması'nın (YEKDEM) da etkisiyle özel sektör yatırımları artıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, son 20 yılda kurulu gücün üç kat artmasında özel sektörün rolüne dikkat çekiyor. Dönmez, özel sektör tarafından 2011'den sonra yapılan yatırımların, kamunun yıllık kurulu güç yatırımını geride bırakarak, özel sektörün elektrik üretiminde yıllık yüzde 80 paya sahip olduğunu hatırlatıyor. Yılın başında açıklanan yatırımcıların beklediği ikinci YEKDEM'le beraber 2021 ortasından 2025 sonuna dek faaliyete girecek RES'lerin, rüzgar enerjisinden elektrik üretimi devlet tarafından desteklenmeye devam edecek. Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği (YENADER) Genel Sekreteri Füsun Tut Haklıdır, "Bunun anlamı lisanslı RES'lerin ürettiği elektriğin 10 yıl süreyle devlet tarafından satın alınma garantisi" diyor ve beş yıl yerli katkı fiyatı uygulaması yapılacağını söylüyor.
Alım garantisi ve yerli ekipman kullanımına teşvikler sunan ve 2010'dan beri uygulanan ilk YEKDEM bu yıl sona eriyor. Selahattin Hakman, 2021 başında açıklanan YEKDEM'in, her üç ayda bir enflasyon ve döviz kurundaki artışlara göre güncellenecek garanti alım fiyatı verdiğini söylüyor ve ekliyor: "Yatırımcının ilgisini tutmak için 'öngörülebilirlik' çok önemli." YEKDEM'le düşen teşviklere rağmen, satın alma garantisinin devamı, doğal kaynaklardan elde edilen enerjiye ileriki dönemde gelebilecek vergi indirimleri gibi imkanlar, yatırımların artarak devamını sağlayabilir. Hakman'a göre, 'yenilenebilir enerji tüketiminin gönüllü ve zorunlu mekanizmalarla teşvik edilmesi' de kamunun odağında yer alıyor. Halihazırda Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), isteyen kullanıcılara yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin dağıtımını sağlayan Yeşil Tarife (YETA) uygulamasını Ağustos 2020'de başlattı. Sanko Enerji de ürettiği yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik alan müşterilerine, tüketilen elektriğin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiğini gösteren sertifika vermeye başladı.
YOLUN BAŞINDAYIZ
Türkiye'nin rüzgar enerjisindeki potansiyelinin 48 GW olarak açıklandığını söyleyen Borusan EnBW Enerji Genel Müdürü Enis Amasyalı, verimi artırmaya yönelik çalışmalarla bu rakamın 130 GW'a yükselebileceğini belirtiyor. İnşası devam eden projelerle yaklaşık 11 GW kurulu rüzgar gücü olan Türkiye'nin bu alanda henüz yolun başında olduğu ise bir gerçek. Enerji Bakanlığı'nın rüzgar enerjisine yönelik açacağı 10, 15 ve 20 MW büyüklüğünde 74 yarışmayla küçük ve orta ölçekli yatırımcılara da devlet desteğinin devam edeceğini gösteriyor. Ayrıca halihazırda YEKDEM teşviki alan santrallere yapılan yatırımlarla şirketler portföylerinde bulunan yenilenebilir enerji güçlerini artırabiliyorlar.
AVRUPA'DA 7'NCİYİZ
Fosil yakıt ihtiyacının büyük bir bölümünü ithalat ile karşılayan Türkiye, tamamen yerli kaynaklardan elde edilen yeşil enerji sayesinde 2020'de 5 milyar doları aşan enerji ithalatının önüne geçti. Türkiye'nin 97 GW olan toplam kurulu gücünde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 52'yi geçmiş durumda. Rüzgar ise 9,3 GW kurulu güçle toplam yıllık üretimde yüzde 10,8 paya sahip. Dünya Rüzgar Enerjisi Derneği'nin 2020 verilerine bakıldığında Çin, 290 GW kurulu güçle ilk sırada yer alırken Türkiye, kurulu güç bakımından dünyada 11'inci, EuroWind'in raporuna göre ise Avrupa'da yedinci.
DENİZLERDE 59 GW'LIK POTANSİYEL
Türkiye, rüzgardan elektrik elde etmenin iki yönteminden biri olan kara santrallerinde-onshore (diğeri deniz üstü rüzgar santrallari-offshore) daha çok öne çıkıyor. Hatta rüzgardan ürettiği tüm elektriği kara rüzgar santrallerinden elde ediyor. Oysa Dünya Bankası'nın 2019 raporuna göre Türkiye'nin, 59 GW'lık deniz üstü rüzgar santrali kurma potansiyeli var. İngiltere'nin 10,43 GW ile dünyanın en büyük deniz üstü kurulu gücüne sahip olduğu düşünüldüğünde, Türkiye'yi rüzgarda bekleyen fırsatların boyutlarını görmek mümkün. Türkiye henüz somut bir projeye başlamasa da 2019'da, dünyada ilk deniz üstü santral yatırımını gerçekleştiren Danimarka ile daha önce yaptığı işbirliği anlaşmasını 3 yıllığına tekrar uzattı. Bu anlaşmayla taraflar, ihale prosedürleri, finansal çerçeve, liman altyapısı ve deniz üstü rüzgar enerjisi üretiminin gelişimi için ortak çalışmalarına devam ediyor.
HİBRİT ÜRETİM MODELİ
Mart 2020'de resmi gazetede yayımlanan "Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" aynı üretim lisansı altında mevcut santrallere farklı teknolojilerle ek kapasite eklenmesine izin veriyor. Firmalar rüzgar enerjisi santrallerinde uygun alanları güneş panelleri kurarak kurulu güçleri artırabiliyorlar. Füsun Tut Haklıdır da yatırımcının ilgisini artırmaya yönelik hibrit enerji ve enerji depolamanın önemini vurguluyor ve "Bu konuda teşvikler ileriki dönemde de gündeme gelebilir" diyor. Rüzgar enerjisinin artan kapasitesiyle paralel depolama teknolojilerini de artırmak gerekiyor. Böylece gerçekleşecek kesintilerin etkisi azaltılabilir ve karbonsuzlaştırma yolunda önemli adımlar atılabilir. Bunun için gerekenin, "kestirimci bakım uygulamaları ve yapay zeka teknolojilerinin enerji üretimine adaptasyonu" olduğunu ifade eden Haklıdır, bu sayede hava koşullarının tahmini, potansiyel enerji üretimi ve gerçekleşebilecek arızaların tahmini ile gerçekleşmeden önüne geçilebileceğini söylüyor.
7 BÖLGEDE YÜKSEK POTANSİYEL
Türkiye'nin yedi bölgesinin de rüzgar yatırımına uygun olduğuna değinen Hakman, Ege, Marmara ve Doğu Akdeniz'in oldukça kuvvetli rüzgar koşulları taşıdığını söylüyor ve ekliyor "Bu bölgeler en çok rüzgar enerjisi projesinin gerçekleştirildiği ya da planlandığı bölgelerdir". TÜREB verileri incelendiğinde, en yüksek kurulu güç de 3 bin 511 MW'la Ege Bölgesi'nde yer alıyor. Marmara Bölgesi 3 bin 291 MW ile ikinci ve Akdeniz Bölgesi bin 120 MW ile üçüncü sırada bulunuyor. İller özelinde rüzgar enerjisi yatırımları incelendiğinde sırasıyla İzmir, Balıkesir, Çanakkale ve Manisa en yüksek kurulu güce sahipler. Deniz üstü santrallerin karasal santrallere göre farklı operasyonel zorluklar taşıdığını ifade eden Haklıdır, "Yapılması durumunda projelerinin şartları iyi ortaya konulmalı ve zorluklar öngörülmelidir" diyor.