İklim politikası için neden lobi yapılması gerekiyor?

02:06 - 08.07.2024, Pazartesi

Sürdürülebilirlikte gerçek bir ilerleme kaydetmek isteyen organizasyonların iklim lobiciliği için bir iş senaryosu oluşturması gerekiyor.

Richard Roberts

Son yıllarda dünya çapında binlerce şirket iklim değişikliğinin yarattığı acil sorunla başa çıkmak için net sıfır taahhütlerinde bulundu. Birçoğu, salımları azaltmak için ürün ve iş modeli yeniliklerine veya tedarikçi katılım programlarına yatırım yapıyor. Ancak, çoğu zaman, sürdürülebilirlik meselesine ciddiyetle yaklaşan kurumsal liderler bile bir şirketin elindeki en güçlü araçlardan birini göz ardı edebiliyor: Lobiciliği.

Karşılaştığımız büyük sosyal ve çevresel zorlukların etkili bir kamu politikası olmadan çözülmesi mümkün değil ve bunun gerçekleşmesi için iş dünyasının oynaması gereken vazgeçilmez bir rol var. The Good Lobby'nin kurucusu Alberto Alemanno'nun öne sürdüğü gibi, "Şirketlerin söyledikleri ile uğruna lobi yaptıkları şeyler arasındaki uyumsuzluk" muhtemelen büyük toplumsal konularda ilerlemeyi engelleyen en önemli faktör. Daha güçlü iklim politikaları için lobi yapmak üzere kendi sera gazı salımlarını azaltmayı taahhüt eden binlerce şirketin siyasi gücünden yararlanmak, büyük bir dönüştürücülük potansiyeline sahip.

Bir CEO veya CFO, şirketinin iklim eylemi için lobi çalışması yapması gerektiğini ilkesel olarak kabul edebilir, ancak bu çabaya ciddi kaynaklar tahsis etmek gerektiğinde işler zorlaşıyor. Yalnızca 2022 yılında, petrol ve gaz sanayii, ABD federal hükümeti nezdinde lobi faaliyeti yürütmek için tahminen 124 milyon dolar harcadı. Bu örneğin; 2022 Enflasyonu Azaltma Yasası'nda sektöre taviz verilmesiyle sonuçlandı. Kesin rakamlar mevcut olmasa da net sıfıra başarılı bir geçişten kazanacak çok şeyi olan diğer sektörlerdeki şirketlerin iklim yanlısı eylem lobiciliğine yaptığı yatırım bu paranın yanına bile yaklaşamıyor.

Peki, neden böyle? World Resources Institute (WRI), iklim politikasında iş dünyası liderliğinin önündeki yedi engeli belirledi. Bunlardan bazıları içsel, diğerleri ise dışsal. Sürdürülebilirlikle ilgili meselelerde savunuculuğa halihazırda yatırım yapan şirketlerin liderleriyle yakın zamanda gerçekleştirilen bir atölye çalışması sırasında, benim de parçası olduğum Volans ekibi katılımcılardan engelleri deneyimlerine göre sıralamasını istedi. Çoğu şirketin ilk sıraya yerleştirdiği mesele, "Birbiriyle yarışan öncelikler" oldu. WRI bu soruna ilişkin yaptığı açıklamada şu noktalara dikkat çekti:
İklim değişikliği çoğu şirket için en önemli savunuculuk önceliği değil. Pek çok şirket, eğer büyük salımcı, enerji yoğun kullanıcı veya temiz enerji üreticisi değilse, iklim politikasını 'bizim kulvarımızda olmayan bir şey' olarak görüyor. Bunun yerine, daha öncelikli olduğu düşünülen diğer konularda, örneğin vergi veya ticaret politikasında yürütülecek savunuculuk çabalarına öncelik veriyor. Sınırlı bir siyasi sermayeye sahip olma duygusu bu dinamiği daha da kötüleştiriyor.

İŞ SENARYOSUNUN OLUŞTURULMASI

Mevcut senaryo, iklim ve diğer sürdürülebilirlik konularında savunuculuk ve lobi faaliyetlerine yatırım yapmak için daha güçlü bir iş senaryosu ihtiyacına işaret ediyor. Bu senaryo sadece erdeme değil değer ve riske de odaklanıyor. İş senaryosu her şirket için farklı görünecek. Ancak Volans ekibi, bu yeni ortaya çıkan alanın ön saflarında yer alan şirketlerle yapılan düzinelerce görüşmeye dayanarak, farklı sektörlerdeki farklı organizasyonlarda tekrar tekrar ortaya çıkan üç ana değer teklifini belirledi: Ürün ve hizmet pazarını büyütmek, şirketin sürdürülebilirlik performansını daha güçlü bir rekabet avantajı kaynağına dönüştürmek ve sistemik riskleri azaltmak.

Bu değer tekliflerinden hangisinin bir şirket için en uygulanabilir senaryo olduğu, şirketin sattığı ürün ve hizmetlerin niteliğine, emsallariyle karşılaştırıldığında çevresel ve sosyal performansının kalitesine ve çeşitlendirilemeyen risklere maruz kalma düzeyine bağlı. Sürdürülebilirlik savunuculuğuna ciddi şekilde yatırım yapmaya başlayan şirketler, genellikle şu üç kategoriden en az birine dahil edilebiliyor: çözüm sağlayıcılar, sektör liderleri ve artık risk taşıyıcıları.

Çözüm sağlayıcılar: Bu şirkelerin sürdürülebilir bir ekonomiye geçişi hızlandırmada doğrudan ve bariz maddi çıkarları var, yenilenebilir enerji geliştiricilerinde ve temiz teknoloji şirketlerinde olduğu gibi. Çözüm sağlayıcılar, ürün ve hizmetlerine yönelik pazarı büyütmek için savunuculuğu kullanabilir. Örneğin dünyanın en büyük rüzgar tür- bini üreticisi Vestas ve en büyük offshore rüzgar santralı geliştiricisi Ørsted, kilit pazarlarda enerji geçişini hızlandıracak politikalar için lobi yapıyor. Her iki şirket de Avrupa Birliği'nin Fit for 55 gündemine desteklerini yüksek sesle dile getirdi ve AB'nin Yenilenebilir Enerji Direktifi gibi temel politikalarının ayrıntılarının belirlenmesine müdahil oldu. Ayrıca her iki şirket yeni rüzgar santrallarının onay sürecini hızlandırmak için hükümetler nezdinde lobi faaliyetleri yürütüyor. Bu, hem kendi çıkarlarına hem de daha geniş kamu çıkarına hizmet eden reformları destekleyen çözüm sağlayıcıların başlıca örneği.

Sektör liderleri: Bu şirketler, çevre üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmada ve/veya olumlu etkilerini artırmada hem mevzuat gerekliliklerinin hem de rakiplerinin çoğunun önünde yer alıyor. Bu şirketler sürdürülebilirlik performanslarını daha güçlü bir rekabet avantajı kaynağı haline getirmek için savunuculuktan yararlanabilir. Örneğin Unilever, Nestlé ve Ferrero gibi tüketim ürünleri şirketleri, Haziran 2023'te yürürlüğe giren AB'nin ormansızlaşmadan arındırılmış tedarik zincirlerine ilişkin düzenlemesini destekledi. Bu şirketler, tedarik zincirlerlerinde ormansızlaşmayla bağlantılı ürünlere maruz kalma riskini azaltmak için uzun yıllar boyunca yatırım yaptı. Sonuç olarak, oyun alanını eşitlemek için tasarlanan kuralların hem kendilerine hem de gezegene fayda sağlayacağının ayırdındalar. Ormansızlaşmayla mücadele etmek ve tedarik zincirinin izlenebilirliğini geliştirmek için anlamlı adımlar atamayan rakiplere göre daha düşük uyum maliyetleriyle karşı karşıya kalacaklar.

Otomotiv sektöründe de benzer dinamikler yaşanıyor. Örneğin Volvo Cars, elektrikli araçların (EA'lar) üretimine diğer bir çok otomobil üreticisinden daha erken ve daha agresif bir şekilde yöneldi. Şirket, bu stratejik kararını hükümetin yeni içten yanmalı motorlu araçların satışı için dayattığı bitiş tarihlerine destek vererek ve e-yakıtla çalışabilen bu tür araçlara getirilmesi önerilen muafiyetlere karşı çıkarak destekledi. Volvo Cars, bu konulardaki siyasi savunuculuğu ne kadar başarılı olursa önde gelen bir elektrikli araç üreticisi olmak için yaptığı yatırımdan o kadar büyük kazanç elde edecek.

Artık risk taşıyıcıları: Sosyal ve çevresel sistemlerin bozulmasının getirdiği maliyetlere yüksek oranda maruz kalan bu şirketler veya finans kuruluşları, savunuculuğu çeşitlendirme veya yatırımların geri çekilmesi yoluyla yeterli bir şekilde ele alınması mümkün olmayan—küresel gıda arzına yönelik iklim tehditleri ve dünya çapında kıyı kentlerinin artan kırılganlığı gibi—sistemik riskleri azaltmak için bir araç olarak kullanabilir. Yönettiği varlıkların toplamı 250 milyar doları aşan Birleşik Krallık merkezli yatırım yönetimi şirketi Aviva Investors'ın durumunu düşünün.

Aviva Investors, «Sürdürülebilirlik sorunlarına çözüm sağlayan veya sürdürülebilir bir geleceğe geçişi destekleyen işletmeler lehine 'oyunun kurallarını değiştirmek' için düzenleyiciler, hükümetler ve diğer kuruluşlarla iletişim kurmak" olarak tanımladığı makro koruyuculuk kavramına öncülük etti. Aviva Investors, kontrolden çıkan iklim değişikliğinin yatırım portföyleri üzerindeki olası etkisinin çeşitlendirilemeyeceğinin ve bu nedenle varlıklarına yönelik sistemik riski başka yollarla azaltma görevi olduğunun bilincinde. Nestlé ve Danone gibi küresel gıda ve içecek şirketleri de tedarik zincirlerinin fiziksel iklim risklerine yüksek düzeyde maruz kalması nedeniyle artık risk taşıyıcısı pozisyonunda. Tedarikçi çeşitlendirmesi bu riski ancak bir noktaya kadar azaltabiliyor. Söz konusu şirketlerin daha sürdürülebilir ve dayanıklı tarım uygulamalarına geçişi destekleyen politikaları savunmasının nedeni de bu.

Tekil şirketler bu kategorilerden birden fazlasına dahil edilebilir. Volvo Cars'ın EA yanlısı savunuculuğu, hem rekabet avantajını güçlendirmek hem de ürünlerine yönelik pazarı büyütmekle ilgili. Buradaki amaç, şirketleri bu kategorilerden birine veya diğerine sokmak değil; savunuculuğa yapılan herhangi bir yatırımın sadece bir erdem işareti olmanın ötesine geçebilmesi için tanımlanan üç değer teklifinden en az biriyle uyumlu olması gerektiğinin altını çizmek.

Yukarıdaki örneklere rağmen, sürdürülebi- lirlik savunuculuğuna yatırım yapan şirketler normdan ziyade bir istisna ve bu alandaki liderler bile henüz savunuculuğa yapılan yatırımların getirisini değerlendirmek için gerekli karmaşık yöntemleri geliştirebilmiş değil. Şirketler, sürdürülebilirlik savunuculuğu çabalarını hızlandırmak için bunun gerçekleşmesini sağlayacak sağlam bir iş senaryosu geliştirmeli; bu hayati öneme sahip. We Mean Business Coalition'ın Sorumlu Politika Katılım Çerçevesi, işe başlamak için iyi bir nokta olabilir.

STRATEJİ GELİŞTİRMEK

Sürdürülebilirlik savunuculuğuna yatırım yapmak için net bir iş mantığına sahip olmak, kazandıran bir savunuculuk stratejisi geliştirmenin yalnızca ilk adımı. Gerekçe netleştikten sonra şirketler somut hedefler ve zaman ufukları belirleyebilir. Bunlar, daha sonra, konuların, taktiklerin ve ortakların seçiminin yanı sıra başarının nasıl ölçülüp değerlendirileceğine biçim ve yön vermeli.

Bu süreçte faydalı olabilecek çerçevelerden biri, ilk olarak iklim politikası düşünce kuruluşu E3G tarafından geliştirilen ve daha sonra bir dizi şirket ve sivil toplum kuruluşu (STK) tarafından benimsenen politika hunisi:

1. Önce kamuoyunda bir konu su yüzüne çıkmaya başlar.

2. Daha sonra ne yapılması gerektiğine dair kamusal tartışmalar ortaya çıkar.

3. Ardından somut politika önerileri gelir.

4. Son olarak belirli bir metin müzakere edilir ve üzerinde anlaşmaya varılır.

Bir sorun huninin başlangıcına yakınsa ilgili taktikler arasında medya ve sosyal medya aracılığıyla hedef kitleyle etkileşim kurmak, araştırmalara sponsor olmak ve reklam kampanyaları düzenlemek yer alabilir. Politika süreci ve politika kararları aşamalarında diğer müdahale biçimleri uygun hale gelebilir, politika yapıcılarla doğrudan iletişim kurmak, uyumlu mesajlaşmayla önemli ticari birliklerin aynısını yapmasını sağlamak, istişare görüşmelerine ve politika danışma komitelerine katılmak gibi.

UYGULAMA VE İŞ BİRLİKLERİ

Kazandıran bir savunuculuk stratejisinin uygulanmasında iki faktör büyük öneme sahip: doğru iç yeteneklerin oluşturulması ve doğru dış ortaklarla ilişkilerin geliştirilmesi.

Şirket içinde sürdürülebilirlik savunuculuğu nadiren tek bir departman tarafından yürütülebilir. Sürdürülebilirlik, hükümetle ilişkiler, halkla ilişkiler, strateji ve finanstan sorumlu ekipler arasında yakın bir işbirliği gerektirir. Strateji belirleme sorumluluğu nispeten birbirine sıkı sıkıya bağlı bir grubun sorumluluğunda olsa da, şirketler aynı zamanda işletmenin her kademesindeki çalışanların savunuculuk mesajlarının güçlendirilmesine katılması için gerekli koşulları yaratmaya çalışabilir. Örneğin kozmetik grubu Natura &Co, çalışanlarına Amazon'u korumanın önemi ve bu meseleyi arkadaşları ve meslektaşlarıyla nasıl tartışmaları gerektiği hakkında eğitim veriyor; ayrıca onları dilekçelere imza atarak ve hareketlere katılarak seslerini duyurma fırsatlarına yönlendiriyor. Çok uluslu şirketler için, farklı bölgelerde küresel savunuculuk hedeflerini yerel kampanyalara ve katılımlara dönüştürebilecek savunuculara sahip olmak büyük önem taşıyor.

Dış boyuta gelince; savunuculuk kazanımları neredeyse hiçbir zaman tek başına hareket etme sonucunda elde edilmez. Gerçek bir politika değişikliği sağlamak için genellikle hem iş dünyasını hem de sivil toplumu kapsayan bir koalisyon gerekir. Sürdürülebilirlik alanındaki arketip örneklerin başında 2015 yılında Paris Anlaşması'nın hayata geçirilmesine yardımcı olmada kritik bir rol oynayan We Mean Business Coalition geliyor. Plastik değer zinciri içinde yer alan dünyanın dört bir yanından STK'ları ve işletmeleri bir araya getiren Business Coalition for a Global Plastics Treaty de plastik kirliliğini sona erdirmeye yönelik Birleşmiş Milletler anlaşmasının ayrıntıları üzerinde devam eden müzakerelerde benzer bir etki yaratmayı amaçlıyor.

Büyük şirketlerde savunuculuktan sorumlu kişiler bize hiç beklenmedik taraflarla ortaklıklar kurmanın önemini anlattı. Eğer bir koalisyonun çok dar bir çıkar yelpazesini—bir grup 'olağan şüpheli'yi—temsil ettiği düşünülürse mesajının reddedilme olasılığı da artıyor. Konforsuz iş birlikleri genellikle en fazla etkiyi üretiyor. Güven inşa etmek için çalışmayı gerektiren ilişkiler, kolektif savunuculuk söz konusu olduğunda genellikle en yüksek verimi sağlıyor.

Brezilya'daki Amazon soya moratoryumu buna bir örnek. Nisan 2006'da Greenpeace eylemcileri, soya fasulyesi üretiminin Amazon yağmur ormanlarında nasıl ormansızlaşmaya yol açtığı konusunda farkındalık yaratmak için McDonald's'ı hedef aldı. Şirket savunmaya geçmek yerine Brezilya hükümetiyle birlikte çalışarak sektör çapında bir çözüm bulmak için Greenpeace ile iş birliği yapmayı kabul etti. Ortaya çıkan moratoryum dört ay içinde kabul edildi ve o zamandan beri de yürürlükte.

Özetle, destekleyici politikalar için lobi yapmak, çevre üzerinde olumlu etki yaratma konusunda ciddi olan şirketlerin verimli bir döngü oluşturmasına yardımcı oluyor. Hükümetin iklim politikalarının kararlılığı ve etkinliği arttığında, olumsuz etkilerin azaltılmasına ve düşük karbonlu bir geleceğe uygun ürün ve hizmetler yaratmak için yenilik yapmaya dönük mevcut ve planlanan yatırımların değeri artabiliyor. Politika bağlamı ne kadar olumlu olursa şirketler iklim hedeflerine ulaşmada ve sonrasında daha iddialı hedefler belirlemede o kadar ilerleme kaydediyor.

Çevre Savunma Fonu, siyasi etkiyi 'şirketlerin iklim değişikliğiyle mücadelede sahip olduğu en güçlü araç' olarak tanımlıyor. Şirketlerin bunu kullanmamasını—ya da en iyi şekilde kullanmamasını—göze alamayız.

Richard Roberts: Sürdürülebilirlik ve yeniliğe odaklanan bir düşünce kuruluşu ve danışmanlık firması olan Volans'ta araştırma lideri. Stratejik danışman olarak çalışıyor ve Volans'ın sürdürülebilir şirketlerin siyasi nüfuzlarını sorumlu ve etkili bir şekilde kullanmasına yardımcı olmaya odaklanan kurumsal siyasi faaliyetlere ilişkin çalışmalarına liderlik yapıyor.

BİZE ULAŞIN