Zeka ‘yapay’ tavsiyeler gerçek
Modern şirketlerin karşı karşıya kaldığı büyük veri ve analiz zorlukları artık yapay zeka sayesinde çözülebiliyor. Şirketler için henüz emekleme aşamasındaki bu teknolojiyi doğru stratejilerle uygulamak hayati önem taşıyor. Finans alanında varlık yönetim şirketleri, yapay zeka uygulamalarını en yoğun kullanmaya başlayanLAR. Wealthfront, Vanguard ve Morgan Stanley 'robo-danışmanlar'ı farklı uygulamalarla kullanıyor.
Thomas H. Davenport & Randy Bean
Bir zamanlar sadece bilim kurgu filmlerine konu olan yapay zeka (YZ) artık gündelik hayatımızın içinde. Matematiksel algoritmalar kimi zaman mobil uygulamalarla kimi zaman da karar vermemiz gereken bir durumda yardımcı olarak bizi yönlendiriyor. Şirketler penceresinden baktığımızdaysa YZ'nin nasıl uygulandığını anlayabilmek için sadece matematik formülleri yeterli değil. Aynı zamanda şirketin stratejisi, müşteri segmentleri, şirket kültürü gibi pek çok kavramın da anlaşılması gerekiyor. YZ'nin son dönemde en çok kullanıldığı alanlardan biri de varlık yönetimi olarak çıkıyor karşımıza. Halihazırda bir dizi banka ve yatırım şirketi YZ'yi yönetimi iyileştirmek için kullanmayı deniyor. Bazıları insan faktörünü tamamen aradan çıkartma çalışmalarını yürütse de yatırım bankaları genelde YZ'yi takviye amacıyla kullanmayı deniyor. Araştırmamız, birçok şirketin YZ'nin üretimdeki kullanımında zorluklar yaşadığını ancak varlık yönetiminin bunun net bir istisnası olduğuna işaret ediyor.
Çok sayıda farklı şirkette YZ'den faydalanan varlık yönetimi stratejilerini inceledik ve bunları destekleyen analiz ve YZ yöneticileriyle mülakatlar yaptık. Hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde, her şirket teknolojiyi müşterilerine yatırımları için verdiği tavsiyeleri desteklemek amacıyla nasıl kullanacağına dair strateji nişleri bulmuştu. YZ kullanımları, hizmet verdikleri müşteri türlerine, destekledikleri yatırım türlerine, genel yatırım felsefelerine ve sahip oldukları YZ yeteneklerine uygundu. Ancak bazı stratejiler (bizim görüşümüze göre) diğerlerinden daha iyiydi. "Robo-danışmanlar" -yorumcular bu ada bayılıyor ama varlık yönetim şirketleri genellikle hiç hoşlanmıyor- etrafında dönen her meseleyi ele almamız mümkün değil, dolayısıyla burada birbirinden radikal olarak farklı üç alternatife odaklanıyoruz.
SALT DİJİTAL TAVSİYE
YZ ile yaratılan robo-danışmanlık hizmetleri sunan yatırım şirketlerinin neredeyse tamamı bunu bazen ek bir ücret karşılığında- insan danışmanlık hizmetleriyle birleştiriyor.
Wealthfront hariç: Şirket kurulduğu 2011 sonundan bu yana kararlılıkla salt dijital etkileşimler sunuyor. Şirketin Web sitesi destek sayfasında bunu açıkça ifade ederek netleştiriyor: "Wealthfront, mali planlama, yatırım yönetimi ve kişisel bankacılık da dahil olmak üzere tüm hizmetlerini münhasıran yazılım vasıtasıyla sağlamaktadır." Bu bir kusur mu, yoksa ayırt edici özellik mi? Düşük maliyetlere imkan tanıdığı ortada: Wealthfront'un komisyonu yüzde 0,5. Diğer salt dijital danışmanlarla aynı ama sadece insan danışmanların yüzde 1'in biraz üzerinde seyreden ortalamasının kesinlikle altında. Ayrıca 5 bin doların altındaki yatırım hesaplarından da ücret alınmıyor. Şirketin salt dijitale odaklanması, gayet yoğun YZ kullanımıyla tutarlı. Bir analize göre, Wealthfront YZ'yi diğer roboların kullanmadığı şekillerde kullanıyor. Müşterilerin bir risk değerlendirme anketine verdiği yanıtlar, YZ vasıtasıyla, nakit ve borsa yatırım fonlarından (BYF) oluşan özelleştirilmiş bir yatırım portföyüne dönüştürülüyor. Şirketin algoritmaları, müşterilerin harcama ve tasarruf davranışlarını izliyor ve mali hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak amacıyla onlara kişiselleştirilmiş tavsiyeler sunuyor.
Wealthfront'un hedef müşteri kitlesi, Silikon Vadisi'nin büyük ölçüde kendi kendini yöneten teknolojiye aşina Y kuşağı üyelerinden (örneğin şirket hisse senedi opsiyonları hakkında kapsamlı tavsiyeler sunuyor) oluşuyor gibi görünse de bu stratejinin yine de genel anlamda kusurlu olduğunu düşünüyoruz.
Wealthfront'un yönetimi altındaki varlıklarda (asset under management-AUM) kaydedilen büyüme nispeten düşük -şu an itibarıyla 16 milyar dolar civarında. Bunun bir nedeninin insan danışmanların eksikliği olduğu kanaatindeyiz. Şirket birçok yatırım tavsiyesi sağlıyor ama bunlar çoğunlukla blog gönderileri şeklinde.
VANGUARD'DAN KİŞİSEL DANIŞMAN
Vanguard düşük maliyetler ve endeks fonlarına dayalı 'yavaş yavaş zengin ol' yatırım yaklaşımının öncülüğünü yaptı ve şirketin Kişisel Danışman Hizmetleri (Personal Advisor
Services/PAS) adındaki robo-tavsiye platformu bu yaklaşımla gayet tutarlı. Şirket nispeten düşük bir komisyon alıyor (yüzde 0,30 ve varlık miktarı arttıkça daha az), müşterilerinin paralarını yatırım fonlarına ve BYF'lere yatırıyor, genel anlamda muhafazakar bir yatırım felsefesine sahip.
PAS, şirketin gösterişsiz yaklaşımıyla tutarlı bir şekilde, YZ'yi çok fazla kullanmıyor. Portföyler risk değerlendirmelerine göre oluşturuluyor ama anketlerin yatırım oranlarına (hisse senedi/sabit gelir/yerli vs.) dönüştürülmesinde basit matematik kullanılıyor. Şirketin öncelikli yatırım hedefi emekliliğin finansmanı ve her müşterinin hesabının gelirlerinden daha uzun yaşama ihtimallerine göre puanlandırılması için Monte Carlo simülasyonları (zaman içinde ortaya çıkması muhtemel binlerce farklı potansiyel mali sonuç arasında otomatik testler) kullanılıyor. Portföy yeniden dengelemesi ve vergi zararı gibi kararlar için tavsiyeler sağlanıyor ama danışman ve müşteri incelemesi olmadan hiçbir uygulamaya gidilmiyor. Kısacası PAS, yatırım tavsiyesi işinin YZ'den minimum girdi ya da etki ile üstesinden geliyor.
İnsan tavsiyesi programın ayrılmaz bir bileşeni; bizim deneyimimizde (Tom şirketin müşterisi) bu tavsiyeler genellikle müşteriye (faydalanıcıları belirlemek gibi) gerekli işlemleri yaptırmaya ve onları (piyasa düştükten hemen sonra hisse senedi satmak gibi) aptalca şeyler yapmamaya ikna etmeye dönüktü. Bu özelliklerin bir araya gelmesi -ve hiç kuşkusuz, Vanguard'ın çok büyük müşteri tabanı- PAS'ı 221 milyar dolarlık AUM'uyla robo-danışmanlar arasında bir dev haline getirdi. Ayrıca şirketin sunduğu nispeten yeni bir seçenek de hiç insan tavsiyesi içermeyen Dijital Danışman; bu hizmette komisyon oranı sadece yüzde 0,15. Düşük maliyetle yüksek değer talip eden yatırımcı için Vanguard'ın ürünlerinden daha iyisini bulmak zor.
BİR SONRAKİ EN İYİ ADIM
Belki de strateji ile YZ entegrasyonunun en yüksek seviyesini Morgan Stanley'nin Varlık Yönetimi biriminde bulmak mümkün. Ve buna, aynı zamanda, en yüksek düzeyde insan danışman odaklanması eşlik ediyor. Morgan Stanley'nin muazzam büyüklükte bir varlık uygulaması var- şirket, UBS ve Credit Suisse'in ardından AUM'da dünya üçüncüsü ancak bizim izlenimlerimize göre, gerek YZ gerek dijital strateji alanında şirket geleneksel rakiplerini çok geride bırakmış durumda.
Morgan Stanley on yılı aşkın bir süredir, mali danışmanlarına müşterilerine sunabilecekleri görüşler tedarik etmek amacıyla Bir Sonraki En İyi Adım (Next Best Action) sistemi üzerinde çalışıyor. İlgili yatırımları ve bunun belirli bir müşteriyle ilişkisini saptamak için otomatik öğrenmeden faydalanan bu sistemi 2017'de anlattık. O dönemde daha yeni uygulamaya konmuş olan sistemin odaklandığı alan kişiselleştirilmiş yatırım tavsiyeleri geliştirmekti. O günden bu yana Morgan
Stanley sistemin müşteri katılımı yönüne de odaklandı. Varlık Yönetimi biriminin idari ekibi, bir mali danışmanın başarıya ulaşması için birincil yolun müşteriyle sık sık etkileşime girmesi olduğu sonucuna vardı. O yüzden Bir Sonraki En İyi Adım sistemi bu süreci kolaylaştırıyor. Şirketin baş analiz yöneticisi Jeff McMillan'ın bir mülakatta belirttiği gibi, "Müşterilerin ilgi konularını belirlemek için çok karmaşık bir otomatik öğrenme algoritmamız var. Ama sonuçta mali danışmanlık insana dayalı bir oyun. Sistemin yaptığı bütün iş onlara danışmanın orada olduğunu ve çıkarlarını kolladığını hatırlatmaktan ibaret olsa bile bu çoğunlukla yeterli oluyor."
Sistemin kullanılması isteğe bağlı ve tüm mali danışmanlar sistemi kullanmıyor, dolayısıyla AUM'u ya da diğer mali ölçütleri sisteme mal etmek mümkün değil. Ancak
McMillan, sistemi kullanan mali danışmanların daha verimli -çünkü ilgili yatırım fikirleri sistemle daha hızlı geliştirilebiliyor- ve bu danışmanların müşterilerinin de daha katılımcı olduğunu söylüyor. Kabiliyetlerin bu şekilde bir araya getirilmesinin, Morgan Stanley ve diğer üst segment varlık yöneticileri için kazançlı bir strateji ortaya çıkardığını düşünüyoruz.
TEK BAŞINA YZ YETERLİ Mİ?
Diğer üst segment varlık yönetimi şirketleri zaman zaman YZ'nin sanat, emtia, özel sermaye gibi alternatif yatırımları içeren müşteri portföylerini yönetemeyeceğini söylüyor. Ancak Morgan Stanley'den McMillan bunun iyi bir bahane olmadığı kanısında: "Bu araçların sadece kitlesel pazarın üst segmentine uygun olduğuna, ultra yüksek gelirli kesim için uygun olmadığına dair bir algı var. Argüman, güvenilir tavsiye için nüfuslarının çok düşük olduğu yönünde. Oysa biz kişiselleştirilmiş müşteri davranışı ve karakteristikleri temelinde spesifik fırsatlar sağlayabiliyoruz." McMillan, otomatik öğrenme için yeterli veri bulunmasa bile "Neyin karşılık ürettiğini görmek için iş kurallarını ya da 'test et ve denetle' yaklaşımını kullanabiliriz" diyor.
McMillan bunun bir sistem değil, bir iş yapma biçimi olduğunun da altını çiziyor. Sürecin yönetiminde fonksiyonlar arası bir yaklaşım kullanılıyor. Morgan Stanley'in yöneticilerinin de uzak görüşlü olması ve uzun süre bu fikrin arkasında durmasıyla sistem hayata geçebilmiş. McMillan, özellikle, varlık yönetiminin başında bulunan ve şu anda Morgan Stanley'nin eşbaşkanlığını da yapan Andy Saperstein'ın yanı sıra uzun süre şirketin baş operasyon yöneticiliğini yürüten ve artık emekli olan Jim Rosenthal'ın adını veriyor.
Aslına bakarsanız, tüm bu şirketlerde gördüğümüz şey sadece iş başında bir YZ sistemi değil, yeni bir iş yapma biçimi. Her strateji bir diğerinden epey farklı. Dolayısıyla YZ'nin de farklı olması gerekiyor. Bu da bir YZ uygulamasını organizasyonun strateji, süreç ve kültüründen ayrı olarak değerlendiremeyeceğiniz anlamına geliyor. Varlık yönetimi şirketleri, YZ'yi üzerine eklemek yerine organizasyonel DNA'nın içine yerleştirmek gerektiğinin faydalı bir örneği olarak çıkıyor karşımıza.
Thomas H. Davenport, Babson Yüksek Okulu'nda Bilişim ve İşletme Başkanlık Seçkin Profesörü, Oxford'daki Saïd İşletme Okulu'nda misafir profesör, MIT Dijital Ekonomi Girişimi'nde araştırmacı. Randy Bean, sektörel düşünce lideri, yazar ve 2001'de kurduğu stratejik danışmanlık ve işletme da-nışmanlığı firması NewVantage Partners'ın CEO'su. Aynı zamanda, "Fail Fast, Learn Faster: Lessons in Data-Driven Leadership in an Age of Disruption, Big Data, and AI" (Hızla Başarısız Ol, Daha Hızlı Öğren: Alt Üst Oluş, Büyük Veri ve YZ Çağında Veri Güdümlü Liderlik Dersleri) kitabının yazarı.