Ayna yöneticiler…
Çalışanların yüzde 69’u müdürleri ile eşlerinin kendileri üzerinde aynı etkiye sahip olduğunu belirtiyor. Orta kademe yöneticilerdeki esenlik tutumu ise tahmin edildiğinden çok daha kıymetli. Zira 60 milyar dolara ulaşan çalışan esenliği pazarının ipleri artık onlara geçmişe benziyor…
İpek Alpkökin Olgunsoy / INBUSINESS
Birim yöneticiniz ruh halinizin aynası mı? Bu cevap kişiden kişiye göre değişebilir ama araştırmalar "Evet, tam da öyle" diyor. Zira yapılan çalışmalar gösteriyor ki ekipler ancak müdürleri kadar mutlu...
Şirketler, çalışanlarla en çok dirsek teması olan orta düzey yöneticilerinin esenliğini yeteri kadar dikkate almadıkları takdirde bu durum yalnızca o yöneticiyi değil, ona bağlı çalışanların modunu da olumsuz etkiliyor. UKG'deki İş Gücü Enstitüsü'nün 10 ülkede gerçekleştirdiği araştırmaya göre çalışanların yüzde 69'u, yöneticileri ile eşlerinin kendileri üzerinde aynı etkiye sahip olduğunu belirtiyor. Her iki kişiden biri de müdürlerinin doktorlarıyla aynı etkiye sahip olduğunu söylüyor.
Peki, bu tespit globalde 60 milyar dolar sınırına dayanan ve İK departmanlarının en önemli gündem ve kaynak çıktısı olan çalışan memnuniyeti konusunu nereye taşır? 100'den fazla ülkede, 250 bini aşkın çalışana ulaşan çalışan esenliği platformu Wellbees'in CEO'su Melis Abacıoğlu, INBUSINESS için söz konusu araştırmanın sağlamasını yapan bir çalışmaya imza attı.
"Ortaya çıkan bu sonuçların ardından biz de Wellbees olarak kendi verilerimizi analiz ettik ve benzer bir sonuçlara ulaştık" diyen Abacıoğlu, aslında pek çok kişinin ve kurumun yaşadığı ama çok da fark edemediği bu duygu durum dengesini şöyle açıklıyor: "Bir örnekle anlatırsak; tüm çalışanlarının mod ortalaması beş üzerinden dört olan şirkette bir departman yöneticisinin modu üç ise o departmandaki çalışanların mod ortalaması, müdürün modu gibi üç civarında çıkıyor. Yani şirketin genel ortalamasının altındalar ve daha mutsuzlar. Buradan yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Eğer bir şirket, çalışanlarını mutlu etmek istiyorsa müdürlerin mutluluğuna önem vermeli. Çünkü müdür mutluysa çalışan da mutlu."
Arada kalmak yoruyor
Müdürlerin mutsuz olmalarındaki en büyük neden ise üst yönetim ve çalışanlar arasında kalmak. Yani sistem ve insani değerlerin tüm yükünü orta düzey yöneticiler sırtlanıyor. Abacıoğlu, "Özellikle pandemiden sonra iş hayatında yaşanan köklü değişiklikler müdürlerin üzerindeki baskıyı daha fazla artırdı. Çünkü üst kademe, müdürlerin kendi ekiplerini bu değişim sürecine adapte etmelerini istiyor. Sektöre ve yapılan işe göre değişmekle birlikte dünya genelindeki ekonomik konjonktür de müdür ve diğer orta düzey yöneticilerin üzerindeki ciro baskısını artırıyor. Daha düşük bütçelerle daha iyi sonuçlar talep ediliyor. Çalışanlar ise müdürlerinden kendilerini daha iyi anlamasını, daha fazla esenlik sağlamasını istiyor" diyor.
Dolayısıyla hem üst hem de alt kademenin arasında sıkışan müdürler kendilerini mutsuz ve çaresiz hissediyor. Wellbees'in yaptığı araştırmada özellikle yılın son çeyreği ve ilk çeyreğinde bu mutsuzluğun daha da arttığını görülüyor. Yıl sonu hedefleri, performans değerlendirmeleri ve yeni yıldaki ücret artışları gibi konular orta düzey üzerindeki stresi artırıyor. Bir diğer kıstas ise hayatında ilk kez yönetici olanlar. Özellikle ilk kez müdür olan yöneticiler büyük bir boşluğun içine düşüyor. "Şirket içi dengeler nasıl sağlanmalı?" sorusunda kaybolan bu kesimin destekçisi ise yine İK departmanları olmalı. Abacıoğlu: "Müdürlerin yalnızca yöneticilik becerileri değil, duygusal zeka becerileri de desteklenmeli" diyor.
Kurumsal psikolog ihtiyacı
Kurumsal psikolog ve eğitimci Ahu Köseoğlu da "Doğrudan bağlı çalıştığımız yöneticimiz, ruh sağlığımız ve esenliğimizin üzerinde eşimizden, partnerimizden, hatta terapistimizden bile daha fazla etkiye sahip" diyerek söz konusu tezleri destekliyor. Ancak sonuçların her zaman negatif olarak düşünülmemesi gerektiğine de değiniyor ve ekliyor: "Burada altını çizmek isteyeceğim en önemli nokta, bu etkinin mutlaka olumsuz olması gerekmediği. Yöneticiler, ekiplerinin ihtiyaçlarını doğru okuyabildiği, ihtiyaç duydukları kaynakları ve desteği sağlayabildiği zaman, şirket genelinde esenliğe önemli bir yatırım yapılmış oluyor." Yöneticilerin insan kaynakları departmanının bilmediği ve bilemeyeceği kişisel bir sorun, kartopu etkisiyle departmana yayılabiliyor. Günümüzde kurumsal psikologlarla çalışan firmaların sayısındaki hızlı artışın temel nedeni de bu. Gerektiğinde çalışanlara psikolojik ilk yardım sağlamak, gerektiğinde seminer ve çeşitli müdahalelerle iletişim, empati gibi becerileri geliştirmek artık teknik bilgi gelişimi kadar ön planda.
Ahu Köseoğlu, "Bazen iş yerinde hiç kimsenin haberi olmadığı halde, ayrılık, boşanma, sağlık teşhisi, hatta ilaç kullanımı gibi tamamen kişisel sebepler nedeniyle yöneticinin yaklaşımında bir farklılık ortaya çıkmış ve bölüm çalışanlarını etkilemiş oluyor. Bu noktada sıkıntı iki şekilde ortaya çıkıyor: Bazen çalışanlar yöneticilerine gitmeyip, sorunları kendi içlerinde halletmeye çalışıyorlar. Bazen de yöneticiler astlarını rahatlatmak için problemleri üstlenmek, yalnız çözmeye çalışmak, daha uzun saatler çalışmak gibi yaklaşımlarla tükenmişlik sendromu yaşayabiliyor."
Yöneticiler ne diyor?
Nitekim, yöneticiler de duygu durumlarının ekipleriyle eşleştiğini dile getiriyor. DANET Kurumsal Gelişim, İletişim ve Stratejik Planlama Direktörü Gülnur Uluğ, "Bu noktada liderlik becerilerimize özellikle empati yeteneğimizi geliştirmeye sürekli yatırım yapıyor olmamız gerek. Böylece duygu durumlarımızı daha iyi yönetebiliriz. Ekiplerimizin performansını, enerjisini, iş birliğini sürekli yüksek tutarak, kapasitelerini maksimumda kullanmalarını sağlayarak hem onların kişisel gelişimlerini desteklemeyi hem de kurum için sinerji yaratmayı başarabiliriz" diyor.
Özel hayatta olduğu gibi iş hayatında da duygu yönetiminin önem kazanan liderlik yetkinliklerinden biri olduğuna dikkat çeken REED Türkiye Genel Müdürü Asiye Özçelik Yıldırım ise "Kendi liderlik ve yöneticilik yolculuğumda, eskiye göre daha fazla duygu paylaşımcı bir ekip üyesi olduğumu gözlemliyorum. Benim duygu durumumun, benimle yakın çalışan ekiplerimi doğrudan etkilediğini görüyorum. Psikoloji eğitiminin bu noktada bana çok fazla fayda sağladığını gördüm. Duygularımın nedenlerini anlamak ve o anlık konuyla bağlantısını çözmek benim açımdan otomatik yapılan bir durum yönetme biçimi oluyor. Olumlu yarattığımız iklimin ve çözüm odaklı olmanın faydasını, çalışanlarımızın bağlılığıyla, katılımlarıyla, destekleriyle, sürekliliğiyle gözlemliyorum" diyor.
Yöneticiler bu konuda çaba sarf etse de durumu kontrol altında tutmak o kadar da kolay olmuyor. Veni Vita Health Genel Müdürü Beril Koparal Ergün ise "Her ne kadar duygu durumumun ekiplerimi etkilememesi için çaba sarf etsem de özellikle yakın çalıştıklarım farkına varıyorlar. Bu noktada açık iletişimin önemli olduğuna inanıyorum. Sorun, işle ilgili bir durum nedeniyle ise birlikte konuşup çözüm arıyoruz. Özel konuları da olabildiğince onları etkilemeyecek şekilde çözümlüyorum."