GELECEĞİ OKUMAK...

12:28 - 14.12.2022, Çarşamba

Üretim ekonomisinin temel paradigma haline geldiği, sanayi politikalarının önem kazandığı ve planlamanın yeniden hatırlandığı bir dünyadayız. Bu nedenle Orta Vadeli Program’daki ‘Planlı Sanayi Alanlarının Artırılması’ vurgusu, sektörlerimizin ölçek büyütmesi ve bilhassa KOBİ’lerimizin ekonomiye katkısının artabilmesi için çok kritik.

Erdal Bahçıvan
İSO Yönetim Kurulu Başkanı

Üretim ekonomisin temel paradigma haline geldiği, sanayi politikalarının önem kazandığı ve planlamanın yeniden hatırlandı- ğı bir dünyadayız. Bu nedenle Orta Vadeli Program'daki 'planlı sanayi alanlarının artırılması' vurgusu, sektörlerimizin ölçek büyütmesi ve bilhassa KOBİ'le- rimizin ekonomiye katkısının artabilmesi için çok kritik.

RESESYON UYARISI

Dünya ekonomisi, kritik siyasi ve ekonomik gelişmelerle uzun vadeli yapısal değişikliklerin iç içe geçtiği ve birbirini karşılıklı etkilediği, karmaşık bir süreçten geçiyor. Önümüzdeki yıl için küresel resesyon uyarıları daha yüksek perdeden dile getirilirken, riskler ve belirsizlikler hiç olmadığı kadar yük- sek. Kısa vadede kuzeyimizde devam eden savaş, enflasyon, küresel para politikalarında sıkılaşma ve Çin'de yaşanan gelişmeler hala en önemli parametreler. Enflasyon karşısında küresel merkez bankaları sıkılaşma adımlarını hızlandırıyor. Bu durum, 10 yıllardır görülmedik derecede genele yayılı bir sıkılaşma sürecinin içinden geçtiğimize işaret ediyor. Dolar sadece gelişmekte olan ülke para birimleri değil, yen, sterlin ve euro karşısında da aşırı güçleniyor.

Türkiye ekonomisine ve buna paralel sanayi sektörümüze bakacak olursak, öncelikle yılın ilk yarısını çok güçlü bir büyüme performansı ile kapatan ülke ekonomimizde üçüncü çeyreğin sonu itibarıyla dirençli görünüm sürüyor. Merkez Bankamızın da vurguladığı gibi, yılın ikinci yarısında büyümenin belirli bir miktar yavaşlaması kaçınılmaz görünse dahi 2022'yi de azımsanmayacak bir büyüme oranıyla kapatacağız. Yine de, biraz önce çerçevesini çizmeye çalıştığım küresel görünümün bizi büyüme, dış denge, enflasyon ve finansal piyasalar kanalıyla zorlayabileceğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Eylül ayı itibarıyla elde olan veriler de bunu doğrulamakta.

ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞE DESTEK

Ağustos'ta Küresel Bileşik PMI'ın Haziran 2020'den bu yana ilk kez daralma bölgesine düştüğünü görüyoruz. PMI'lar özellikle ana ihracat pazarımız olan Avrupa'da daha şiddetli bir yavaşlamaya işaret ediyor ve uyarıyor. Bunun ülkemizin ihracat performansına olumsuz etkilerini ne yazık ki hissedeceğimiz anlaşılıyor. Nitekim her ay kamuoyuyla paylaştığımız İSO İhracat İklim Endeksi Ağustos'ta 48.8 ile -pandeminin ilk şok dalgasını hariç tutarsak- küresel kriz sonrası en düşük düzeylere gerilemiş durumda. Buna son dönemde euro/dolar kurunda yaşanan gerilemenin ihracat gelirlerimize olumsuz etkisini de eklemek gerekiyor. İçinde yaşadığımız bu zorlu dönemde ekonomik aktörlerin karar alması açısından en kısıtlayıcı faktörlerden biri, öngörülebilirlik. Dolayısıyla hedefleri iyi temellendirilmiş, somut politikalar sunan gerçekçi ve tutarlı ekonomik programlar, karar alıcıların ihtiyaç duyduğu öngörülebilirliği desteklemek bakımından çok önemli.

YOL HARİTASI

Bu çerçevede Orta Vadeli Programlara bakarsak, dünyada her şeyin baş döndürücü bir hızla değiştiği çağımızda OVP'ler hiç de kısa sayılamayacak üç yıllık bir dönem için ülkemizin ekonomik ve mali yol haritasını çizmek gibi kilit bir işleve sahipler. Bu yılın Orta Vadeli Programına baktığımızda, Türkiye Ekonomi Modeline paralel olarak, "yatırım, istihdam, üretim ve ihracat" önceliğiyle verimli ve rekabetçi üretim yapısının güçlendirilmesi, ithalat bağımlılığının azaltılması, kalıcı fiyat istikrarı, beşeri sermaye ve iş gücü kalitesinin artırılması, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme gibi temel hedefleri görüyoruz. Bu hedeflere kararlı bir şekilde odaklanılması, hiç şüphesiz hepimizin arzusu. Programda sanayi sektörümüz adına öne çıkan temayı bir cümlede özetleyecek olursak; teknoloji-yoğun ve yüksek katma değerli bir sanayiye geçiş hedefi doğrultusunda kaynak ve politika araçlarının seferber edilmesidir.

PLANLAMA DÖNEMİ

Üretim ekonomisinin temel paradigma haline geldiği, sanayi politikalarının önem kazandığı ve planlamanın yeniden hatırlandığı bir dünyadayız. Bu nedenle Orta Vadeli Program'daki "planlı sanayi alanlarının artırılması" vurgusu, sektörlerimizin ölçek büyütmesi ve bilhassa KOBİ'lerimizin ekonomiye katkısının artabilmesi için çok kritik. Ayrıca, son aylarda Ukrayna savaşının yol açtığı belirsizliğe rağmen gündemdeki yerini koruyan –hatta belki daha da kritik hale gelen– "yeşil dönüşüm" olgusunun da geçen yıllara göre çok daha detaylı ele alınması sevindirici. İSO olarak bizler de kuruluşumuzun 70'inci yılının ana konsepti olarak benimsediğimiz "sürdürülebilir üretim" vizyonu doğrultusunda bu konuda elimizden gelen her türlü katkıyı yapmaya hiç kuşkusuz devam edeceğiz.

FİNANSMAN SORUNU

Gerek İSO gerekse diğer iş dünyası temsilcisi kişi ve kurumların son aylarda dile getirdiği finansman sorununun çözümüne yönelik son günlerde bazı adımlar atılıyor. Nitekim son makro ihtiyati önlemlerin ardından ticari kredi maliyetlerinde gözle görülür bir gerileme söz konusu. Bununla birlikte, yeni düzenlemelerle kredi akışının daha selektif hale gelmesinden doğan yavaşlamanın da dikkate değer olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki günlerde kredi garanti mekanizmasıyla desteklenecek yeni finansman hamleleri, özellikle KOBİ niteliğindeki sanayicilerimiz tarafından bekleniyor. Atılan bu adımların yanı sıra, Orta Vadeli Program'da reel sektöre yönelik uygun maliyetli kredilerin yaygınlaştırılacağı yönündeki mesajı da değerli buluyoruz.

Zira finansman sorununun sürdürülebilir araçlarla ve kalıcı bir şekilde çözülmesi, mevcut belirsizlik ortamında önümüzü daha iyi görebilmemiz ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli üretken yatırımları gerçekleştirebilmemiz, dünya ile rekabet edebilmemiz açısından önem arz ediyor. Türkiye, dışa açık ve küresel ekonomiye entegre bir ekonomi olarak zaman zaman önemli dış şoklara maruz kalsa da kriz konjonktürüne uyum yeteneğini defaten kanıtlamış bir ülke.

Temennimiz, yaklaşan genel seçimlerden sonra da ülkemizin ekonomideki hedeflerine doğru kararlılıkla yürümesi, gelecek yıllarda -gerçekçilikten ödün vermeksizin– çok daha iddialı ekonomi programları hazırlayabilmesidir. Bizce bunun gerçekleşebilmesi için önemli bir koşul da ekonominin can damarı olan sanayimizin asli bir paydaş olarak politika ve yol haritası geliştirme süreçlerinde daha fazla yer alması. Zira az önce de belirttiğim gibi, günümüzün rekabet koşulların- da teknoloji odaklı sanayileşme artık kamu kurumlarıyla özel sektör arasında dinamik bir etkileşimi gerektiriyor.

KAMU KATKISI

Bu etkileşimin başarı getirme- sinin mutlak bir garantisi olmayabilir. Ancak bugün uluslararası lider konumuna gelmiş teknoloji devlerini ortaya çıkaran ülkelerin deneyimlerine baktığımızda, bu şirketlerin ne kadar yüksek sermayeye sahip olursa olsun, gelişim sürecinin bir noktasında mutlaka kamu desteği aldıklarını görebiliyoruz. Kamunun katkısı sadece finansman sağlamakla sınırlı değil. Ar-Ge'den beşeri sermayeye, teknolojik destekten dış pazar danışmanlıklarına kadar pek çok kanalda bu desteği arkalarında hissediyorlar. Bu desteklerin uygulamada da hayat bulması ve realize olmasıyla, başta OVP hedefleri olmak üzere ülkemizin ihtiyaç duyduğu kaliteli büyüme ve ihracatta ihtiyaç duyduğu atılımı süratle yapabilecek gücü toplayacağını düşünüyorum. Bu ivmenin yakalanmasıyla ülkemiz hızla yeni dünya ve yeni yüzyılda arzu ettiğimiz bir refah toplumu olmaya yaklaşacaktır.

NİTELİKLİ İŞ GÜCÜNDE CİDDİ AÇIK VAR

Tüm bu hususlar açısından son derece hassas bir konuya daha değinecek olursam; ülkemizde gerek dijital gerekse yeşil dönüşüm alanlarında kısa sürede yol alınabilmesi için vazgeçilmez olan nitelikli işgücü alanında ne yazık ki ciddi bir açık söz konusu. Bizler bu sorunu en derinden hisseden kesimlerden biri olan İstanbul sanayicileri olarak son yıllarda özellikle mesleki eğitim alanında ciddi bir atılım içindeyiz. Bu bakımdan, programda yer alan, nitelikli iş gücü geliştirilmesi amacıyla sektör bazlı iş birliklerinin güçlendirilmesi, dijital dönüşümün gerektirdiği yeni mevzuat düzenlemelerinin hızlandırılması gibi politika başlıkları, bizim için son derece önemli ve anlamlı olduğu gibi eksiksiz ve ivedilikle uygulanması hayati bir zorunluluk.

BİZE ULAŞIN