ENERJİ KRİZİ VE KÜRESEL İKTİDAR SAVAŞI
Covid-19 salgını, tedarik zincirinin kırılması ve pandemi nedeniyle ertelenen talebin hızla ve artarak geri dönmesi, enerji krizine zemin hazırladı. Rusya-Ukrayna savaşının fitili ateşlemesiyle gün yüzüne çıkan enerji krizi nedeniyle Avrupa ağır sanayisi durma noktasına geldi.
Ahmet Akyıldız
Ekonomik Araştırmalar Uzmanı / Yatırım Finansmanı
Küresel büyümenin en etkin anahtarı olan enerji, 2022'nin en tehlikeli konu başlığı olarak gün yüzüne çıktı. Yakın tarihimizde bu ölçekte ilk krizi 1970'lerde ortaya çıkmış, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) boykotuna bağlı olarak ABD ve Avrupa ülkeleri derin bir karamsarlığa bürünmüştü.
Bu krizden alınan dersle özellikle motor teknolojisinde devrim niteliğinde değişimler yaşanmıştı. Detroit otomotiv sanayisinin de sonunu hazırlayan bu devinim sayesinde, Avrupa ve Asyalı araç üreticilerinin global liderliğinin de önü açıldı. Sonraki süreçlerde yaşanan 1979 İran Devrimi, keza Irak-İran Savaşı gibi enerji tedarikini tehlikeye sokacak hamleler fiyat dalgalanmaların yaşanmasına sebep olmuş, enerji temelli enflasyonist baskıyı da bu dönemde görmeye başlamıştık. 70'lerde ve 80'ların ortalarında yaşanan bu hareketler bölgesel gerginliklerin bir sonucuydu. Belli başlı ülkelerin direk olarak etkilendiği, gelişmekte olan ekonomilerin ise sadece kendilerine düşen pay kadar daraldığı bir süreç vardı.
KÜRESEL İKTİDAR SAVAŞI
Önümüzde bu kez, sert ve istikrarsız fiyat artışlarının, tedarik sorunlarının arkasında ekolojik, ekonomik ve jeopolitik boyutlarıyla çok daha karmaşık bir dinamik var. Bu kez birbirinden nefret boyutunda uzaklaşmış İran, Rusya ve Çin'in Batı ile küresel iktidar savaşı söz konusu. Belki 10 sene içinde etkilerini kademeli olarak göreceğimiz bir sürece pandemi nedeniyle çok hızlı ulaştık.
1955'te Polonya asıllı İngiliz ekonomist Tadeusz Rybczynski tarafından geliştirilen Rybczynski teoremi'nin gerçekliğine büründük. Rybczynski bügünleri görürcesine kıtlığın ve gereksiz talebin ürün tüketimlerini, hacmini değiştireceğini en ihtiyaç olana ulaşmanın imkansız hale geleceğini söylemişti. Bugün eğer dünyanın en müreffeh ülkesi İsviçre'de bakanlar "Aldığınız sıcak duş suyunu dökmeyin, bulaşıkları durulamakta kullanın" cümlesini söylüyorsa, Alman bakanlar kış dönemi için bugünden halka ciddi uyarılar verip devlet dairelerinde 19 derece üstünde ısıtıcı açmak yasak diyorsa, 70'lerin petrol krizinden daha zorlu bir dönemin bizleri beklediği açık.
ÜÇ ANA ETKİ
Bu noktaya nasıl geldiğimize baktığımızda karşımıza üç ana başlık çıkıyor. İlki Covid-19 salgını pandemiye dönüşünce, kapatma, karantina gibi önlemler hem tüketici talebini hem de turizm ve perakende sektörünü olumsuz bir yönde etkileyerek, enerji tüketimini ciddi düzeyde düşürdü. İkinci süreçte, Çin merkezli başlayan tedarik zinciri sorunları üretim ve taşımacılık sektörünü sekteye uğratırken, artan astronomik navlun fiyatları talep olmayan ortamda stagflasyonist ortamın oluşmasına zemin hazırladı.
Kapanan fabrika hızı, düşük kapasite kullanımı gibi etkilerle resesyona girmekten korkan ülkeler genişleyici politika silahına sarılarak piyasaya hızlı bir şekilde likidite pompalamaya başladı. Koruyucu önlemlerin azaltılması, tüketici talebinin bir anda üç kat yükselmesi gibi nedenlerle arzın yetersiz kalması başta enerji maliyetleri olmak üzere tüm emtialar da fiyatların yükselmesine neden oldu.
Sonuç olarak, tedarik zincirlerinin sakin ortama oturmadığı bu denklemde hem tüketiciler hem de ülkeler fiyatlar daha da yükselecek diyerek stokçulukla kendi ölüm fermanlarını imzaladı.
RİSK SKALASI YÜKSELİYOR
Sektörel raporlar üzerinden gittiğimizde risk skalasının yükselmeye devam ettiğini, enerji sektörüne bağımlı üretim tesislerinde yavaşlama olduğunu görüyoruz. Bilimsel raporların tamamında Kuzey Avrupa ve Orta Amerika'da görülen mevsim normallerinin üzerinde hareket eden sıcak hava hareketlerinin klima tüketimini yükselttiği, Asya ve Güney Avrupa karasal bölgelerinde gözüken mevsim normallerin üzerinde görülen yağış rejimi rüzgâr tribünlerinin verimliliklerinin azalmasına sebebiyet vermiş durumda. Doğu Avrupa başta olmak üzere milyar euro seviyesine ulaşan enerji nakil hattı restorasyon maliyetleri kışın enerjiye ulaşımda ciddi sorunlara sebebiyet verecek bir başka risk başlığı.
Yüksek yağış rejimi yüzünden Rusya'nın Altay Dağları bölgesi keza Pakistan'ın tamamını esir alan sel felaketleri kömür ve linyit madenlerinin su altında kalmasına sebep oldu. Arzın aşırı yetersiz duruma gelmesi neticesinde de enerji emtia forwardlarında yükseliş bugünden fiyatlanmış durumda.
ERKEN HAMLE YAPILDI
Her ne kadar yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirliği destekleyen birisi olsam da fosil yakıtlardan çok sert şekilde çıkılma stratejisinin ters teptiğini söyleyebilirim. Pandemi sürecinin sebep olduğu arz yetersizliğini hiçe sayarak güllük gülistanlık bir dünya resmi çizmemiz için çok erkendi. Yatırım ve kalkınma bankaları başta olmak üzere, fosil yakıttan uzaklaşma sürecinin çok erkene çekilmesi önce kapasite kullanım oranlarını düşürmüş, arkasından bu ve buna benzer hareket eden şirketlere krediler bacağında isteksizliğe dönüştü.
Ne var ki Almanya'nın ve Polonya'nın imzalamış oldukları Paris İklim Sözleşmesi'ni yok sayarcasına son dönemde kömür madenlerini yeniden faaliyete alması trajikomik bir olaydı. Plansız, programsız yapılan her iş gibi PR ve biz de çevreciyiz gözükmek adına yapılan bu işin de daha büyük zararlara sebebiyet vereceğini kabullenmekte zorlanıyoruz. Rusya'nın doğalgaz vanalarını tamamen kapatmasıyla başka ne tür değişimlere maruz kalacağız kimse bilmiyor.
NÜKLEERE DÖNÜŞ
DW ve Alman Haber Ajansı DPA'dan derlemeye çalıştığım raporlarda, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun İş ve Sosyal Haklar bölümü, Avrupa'da enerji yoksulluğunun artabileceğini söylerken, AB ülkelerinde milyonlarca enerji yoksulu olduğunu belirterek fiyatlardaki artış nedeniyle bu sayının daha da yükselebileceği uyarısında bulunuluyor. Yine benzer haberlerde Fransa, Macaristan, Polonya, Finlandiya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Romanya, Slovakya ve Slovenya olmak üzere 10 ülkenin AB Komisyonu'na "Nükleer enerjinin yeşil yatırım olarak sınıflandırılması" talebiyle yazdığı mektupta görüldü. Daha önce bu köşede de dile getirdiğim yeşil enerji de erken hareket edildiği gerçekliği artık ülke raporlarına da yansıyor.
AVRUPA SANAYİSİ ZOR DURUMDA
İhracat kanallarımıza baktığımızda durum gerçekten iç açıcı gözükmüyor. Hollanda'da bazı fabrikalar artan enerji maliyetleri nedeniyle üretimi durdurma kararı aldı. Damco Alüminyum fabrikası üretimini geçici olarak durdurdu. Çinko üreticisi Nrystar, 1 Eylül itibarıyla üretimi durdurduğunu açıkladı. İsveç'teki kağıt fabrikası Lessebo da artan elektrik fiyatları sebebiyle üretimde frene bastı. Lessebo yetkilileri kapanmaya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, yıllık ödedikleri 30 milyon kron elektrik faturasının 190 milyon krona çıktığını belirtti. Romanya'da ise alüminyum üreticisi Alro Slatina yükselen enerji fiyatları nedeniyle Mayıs 2023'e kadar üretime ara verdiğini duyurdu.
Görüldüğü üzere ağır sanayinin durma noktasına geldiği bir sürece girdik. Suçlu Rusya mı, Brexit mi, Tayvan'ı işgal eden Çin mi bilmiyoruz. Bilinen tek gerçek, az ile yetinmeyi bilmeyen bizlere uzaktan gülümseyen Afrika'nın yavaş yavaş kendi ayakları üzerinde durmaya başladığı gerçeği.