24 ŞUBAT KIRILMASI!
Dünya ekonomisi Covid-19 sonrasında ilk önemli sınavını veriyor. Rusya’ya Ukrayna harekatı sonrasında uygulanan ambargo enerji, üretim, ham madde ve tedarik zincirinde önemli aksamalara neden olacak. Bu durumdan en çok etkilenecek bölge Avrupa Birliği olacak. Türkiye hem tarafsızlığı hem de coğrafya avantajıyla birlikte modern altyapısıyla önümüzdeki dönem dünya ticaretinde daha fazla söz sahibi olmaya hazırlanıyor…
Prof. Dr. Kerem Alkin
Rusya'nın 24 Şubat'ta Ukrayna'ya yönelik olarak başlattığı uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı askeri operasyon ve işgal girişimi, küresel ekonomik sistem ve küresel ticaret adına yeni zorlukları, düzenlemeleri, lojistik ve ulaştırma güzergahı planlamalarını da beraberinde getirecek.
Peşinen söyleyelim; Karadeniz'in kuzeyindeki mevcut gelişmeler ışığında, Rusya için Batıya doğru hava sahasının neredeyse bütünüyle kapanmış olması, yolcu ve kargo taşımacılığında inanılmaz bir maliyet artışı anlamına geliyor. Ayrıca bu maliyet kuvvetle muhtemel kara ve demiryolu taşımacılığına da bir süre sonra yansıyacak. Bu durum Asya-Pasifik'ten Avrupa'ya doğru tüm ulaştırma modları bağlamında, Türkiye'nin ana toplayıcı ve ana dağıtıcı olduğu Orta Koridor'a önemli yeni görevler yükleyecek.
KÜRESEL GIDA GÜVENLİĞİ
Uluslararası kurumların Rusya-Ukrayna gerginliğinin dünya ekonomisine ve küresel ticarete olası etkilerine yönelik analizleri, bilhassa emtia piyasaları ve küresel hammadde, ara mamul ve nihai mamul tedarikinde yaşanacak senaryolara odaklanıyor.
Rusya nikelden altına, alüminyumdan paladyuma pek çok hammaddenin lider üreticisi konumunda. Tüm bu maden ve metallerin tedarikinde Rusya'dan kaynaklanan aksaklıkların tümü en fazla doğrudan Avrupa Birliği pazarını etkileyecek. Ülkelerin hava sahalarına yönelik aldıkları kısıtlayıcı yasaklar nedeniyle, küresel hava kargosunun yüzde 20'si etkilenmiş durumda. Uçakların rotasının değişmesi, artacak lojistik ve akaryakıt maliyetleriyle birlikte, hava kargo fiyatlarını da artıracak.
Kargo uçaklarının yolcu uçakları kadar uzun menzilli uçabilme kabiliyeti olmaması nedeniyle, kargo uçuşları ve lojistik ikmal operasyonları Türkiye gibi kabiliyeti yüksek ülkelere kayabilir. Rusya'ya yapılan deniz taşımacılığı kargosu da etkilenmiş durumda. Türkiye'nin Rusya ile diplomatik diyalogu sayesinde gemileri yola çıkarmış olabilmesi önemli bir başarı. Rusya, mevcut gelişmeler ışığında, ülke içi tedariki ve ihtiyaçları karşılamak adına, teknoloji, telekomünikasyon, tıp, otomobil, tarım ve elektrik ekipmanlarının ihracatını yıl sonuna kadar geçici olarak yasakladı.
Bu noktada en kritik konu 'gıda güvenliği'. Rusya sadece kimi kritik maden ve metallerde, petrol ve doğalgazda, buğdayda değil, aynı zamanda tarımsal üretimde ekilen ürünlerin gelişiminde kritik bir öneme sahip olan fosfat ve potas gibi besleyicilerin de en büyük üreticilerinden biri. Bu nedenle kritik ürünlerde küresel ölçekte tedarik aksamalarının küresel bir besin krizine dönüşmemesi çok önemli.
Uzmanlar, dünya nüfusunun yarısına bu gübreler sayesinde gıda ulaştığını hatırlatıyor. Hemen belirtelim, Avrupa genelinde besin üretiminde kullanılan gübrenin yüzde 25'i Rusya'dan tedarik ediliyor.
Bunun yanı sıra, tarımsal üretimde kritik önemde bir rolü olan azot gübresi üretiminde kullanılacak amonyak yapımında da büyük miktarlarda doğal gaz kullanılıyor. Bu nedenle, Rusya-Ukrayna gerginliği nedeniyle Avrupa'nın doğal gaza ulaşmada gerek miktar, gerekse de maliyet olarak sıkışması, aynı zamanda amonyak maliyetlerini de, azot gübre maliyetlerini de doğrudan etkileyecek. Bu nedenle, küresel tedarik zincirinde alternatif ülkelerin nasıl öne çıkabileceğini, üretimlerini ve ihracatlarını artırıp artırmayacaklarını birlikte takip edeceğiz.
DÜNYA 1 PUAN YAVAŞLAYACAK
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) Rusya-Ukrayna gerginliğinin dünya ekonomisine ve küresel ticarete olası etkilerine yönelik analizleri, dünya ekonomisinde büyüme performansının yılbaşındaki öngörülere göre 0,95 ile 1 puan arasında daha düşük kalabileceğine işaret ediyor.
Küresel enflasyonla ilgili öngörülere göre ise de 1,6 ile 1,75 puan arasında bir enflasyon artışı yaşanabileceği tahmin ediliyor. Söz konusu oranlar, küresel büyümedeki önemli payları itibarıyla, Euro Bölgesi'nde büyüme kaybının 1,1 puana ulaşabileceğini, tüm OECD üyesi ülkelerde 0,9 puanlık bir büyüme kaybı yaşanabileceğini, aynı oranın ABD ekonomisi için 0,8 puan düzeyinde kalabileceğini gösteriyor.
Rusya hariç küresel büyümede beklenen kayıp ise başta Türkiye olmak üzere, önde gelen gelişmekte olan ülkelerin üretim, ihracat çabaları nedeniyle, 0,7 ile 0,75 puan düzeyinde kalacak gibi görünüyor. Rusya-Ukrayna gerginliğinin küresel emtia fiyatlarında sebep olduğu artış ile Rusya'nın iç enflasyon oranlarında ve yurtiçi finansal piyasalarında sebep olacağı sıkıntılar küresel enflasyonu yılbaşındaki öngörülerden sapmaya zorlayacak başlıklar olarak öne çıkıyor.
Bu iki temel gerekçeyle öngörülen küresel enflasyondaki sapmanın coğrafyalar arasındaki durumuna baktığımızda ise Euro Bölgesi'nin yıllık enflasyon oranı ortalamasında olası sapma küresel enflasyon için hesaplanan olası sapmayla eşit olarak 1,7 ile 1,75 puan aralığında gözüküyor.
KARTLAR MASADA
Rusya-Ukrayna gerginliği 4'üncü haftasını geride bırakırken, küresel emtia piyasaları ve küresel finans piyasalarının da ötesinde, esas küresel enerji piyasalarında ciddi bir depreme ve belirsizliğe sebep oldu. Mevcut 'Küresel Enerji Denklemi'nde bugünden yarına tedarikçi ülkeler ile ithalatçı ülkeler arasındaki alışverişi, arz-talep dengesini değiştirmek neredeyse imkansız. Çünkü her şeyden önemlisi, tedarikçi ülkelerin neredeyse tümünün en az üç ile beş yıl arasında orta ve uzun vadeli tedarik kontratları var. Bu ülkelere bir anda dönüp, 'tedariklerini başka bir coğrafyaya kaydır' demek neredeyse imkansız. Bu noktada, bilhassa petrol ve doğalgazda önde gelen tedarikçi konumundaki ülkelerin tümüyle 'küresel fosil ya- kıtlar' denklemini yeniden kurmaları gerekiyor.
Dünyanın günlük olarak en önemli petrol tedarikçi ülkesi, ortalama her gün küresel piyasaya 6,5 ile 8 milyon varil arasında petrol ihraç eden Suudi Arabistan. Suudi Arabistan'ı günlük olarak 4,5 ile 6 milyon varil arasında değişen ihracatı ile Rusya takip ediyor. Irak 2012'den bu yana küresel piyasaya ihracat amaçlı olarak verdiği petrolü 2 milyon varilden 4 milyon varile çıkarttı. ABD 2012'de, 41 yıl sonra kaldırdığı ihracat yasağı sonrasında, üretimini 2013'den bu yana aralıksız arttırarak 3 ile 3,4 milyon varil arasında bir seviyeye çıkardı. ABD, Kanada'nın 2,5 ile 3,3 milyon varil arasındaki günlük ihracatını artık aşmış durumda. Tam bu noktada bir uyarıda bulunayım, ülkelerin günlük üretimi ile günlük ihracatını birbirine karıştırmamak gerekiyor.
Doğal gazda denklem daha karışık. Çünkü sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG), boru hattından yapılan ihracata göre daha meşakkatli. Hatta fosil yakıt türevleri olarak petrol ve doğalgazı geçelim, Almanya gibi 'yeşil enerji'nin en önemli savunucusu olan bir ülkenin Federal Ekonomik İşler ve İklim Eylemi Bakanlığı Müsteşarı ve Agora Energiewende düşünce kuruluşunun kurucularından Dr. Patrick Graichen'in 'kömür' için söyledikleri de kritik önemde. Graichen'in ifadesiyle, Rusya'nın son adımlarıyla doğal gazın bir enerji köprüsü teknolojisi olduğu anlatısı bozuldu, köprü çöktü.
Bu durum, kısa vadede, muhtemelen enerji şebekesinde daha fazla kömür; uzun vadede ise daha hızlı yeşil hidrojen anlamına geliyor. Oysa Dr. Graichen 2014'ten bu yana 'net-sıfır karbon' hedefleri için kömürle vedalaşmanın kaçınılmaz olduğunu; yenilenebilir enerjiye daha hızlı yoğunlaşmanın bir şart olduğunu vurguluyordu.
Rusya-Ukrayna gerginliğinin tüm dünyada bir anda önceliklendirdiği 'enerji arz güvenliği' konusunun 'yeşil kalkınma', 'yeşil enerji' ve 'sürdürülebilirlik' başlıklarının fazlaca önüne geçmesinden kaynaklanan bir tedirginlik de gözleniyor.
AVRUPAYA ÇÖZÜM ÜRETECEĞİZ
-Avrupa'nın enerji arz güvenliği ve bilhassa doğalgaz tedarik güvenliği açısından Türkiye'nin vazgeçilmez önemi bir kez daha öne çıkıyor. Uluslararası alanda tanınmış bir uzman olarak Sohbet Karbuz, TANAP ve TAP projeleri kapsamında, Türkiye üzerinden Trans-Hazar Projesi ile Türkmen gazının Avrupa'ya akışının ve/veya Kuzey Irak doğalgazı için Avrupa'nın Türkiye ile çalışmalara hızlandırmasının önemine işaret ediyor.
-Ben de, bu noktada, Doğu Akdeniz'deki İsrail, Ürdün, Mısır, Filistin doğalgazın KKTC üzerinden, Türkiye aracılığı ile Avrupa'ya ulaştırılmasının kritik önemini Avrupalı muhataplara hatırlatıyorum. Avrupa'nın asırlardır en önemli stratejik partneri ve NATO şemsiyesi altında vazgeçilmez müttefiki olan Türkiye, AB'nin enerji arz güvenliğinde de en tartışılmaz 'çözüm üretici' ülke olacak.
TÜRKİYE'NİN 'ALTIN HALKA'SI
-Türkiye'nin lojistik anlamında çok önemli avantajları bulunuyor. Küresel ölçekte dünyanın en iddialı köprüleri sıralamasına ön saflarda girecek olan 1915 Çanakkale Köprüsü başta olmak üzere, dev otoyol ve demiryolu ağılarımız var.
-İstanbul Havalimanı, dünyanın iddialı köprü ile tünel geçişleri listesine en üst sıralarda giren Yavuz Selim, Osmangazi, Marmaray, Avrasya projeleri, Filyos Limanı ve Lojistik Merkezi'ni de içine katarak, Kuzey Ege, Marmara ve Batı Karadeniz'i kapsayan geniş bir alanı, küresel tedarik zinciri adına 'Altın Halka' olarak ilan ediyoruz. Gerilim, uluslararası şirketlerin tümünü gıdadan otomotive, makine ve aksamlarından enerjiye, farklı ülke coğrafyalardan tedarike zorladığından, Türkiye'nin küresel tedarik zincirindeki rolü katlanabilir.
-Küresel şirketler için Ukrayna ve Rusya'daki fabrikalarının akıbeti, iki ülke arasındaki gerginliğin uzaması ve Rusya'ya yönelik yaptırımların daha da genişlemesi halinde tam bir muammaya dönüşecek.
-Bu belirsizlik pandemi sonrasında ise önemli sektörleri ilgilendiren tedarik zincirleri üzerinde domino etkisi oluşturma riskini artıracak.