ZEHRA NEŞE KAVAK: BİLİM VE İŞ TUTKUSU
Özellikle yüksek riskli gebeliklere 30 yılını adayarak binlerce insanın hayalinin gerçekleşmesine katkı sağlayan Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak, bilimsel çalışmaları ile iş hayatını aynı potada başarıyla erıitmış önemli bir bilim insanı. Aynı zamanda Academıc Hospital’ın Yönetım Kurulu Başkanı olan Kavak, “İşinizi aşkla, tutkuyla yaparsanız yorgunluk bu koşturmacanın tacı oluyor” diyor.
Çiğdem Yücesoy Subaşı / INBUSINESS
Perinatoloji yani yüksek riskli gebeliklere hayatının 30 yılını adamış bir bilim insanı Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak...
Uluslararası hakemli dergilerde 70, ulusal hakemli dergilerde 83 olmak üzere toplamda 153 adet makalesi yayımlandı. 112 kez ise dünyanın çeşitli ülkelerine perinatoloji ile ilgili uluslararası toplantılarda çalışmalarını konuşmak yapmak üzere davet aldı. 2007'de New York Cornell Üniversitesi'ne davet edilen Kavak, misafir profesör olarak ders verdi. Son olarak da Türkiye'nin Covid-19 ile mücadelesini anlattığı makalesi ile Avrupa Birliği'nin en çok takip edilen yayın mecrası 'Eureporter'da yer aldı. Günde 15 milyon kişiye ulaşan dergide yer bulan makalesi ile Türkiye'nin Covid-19'a karşı 'beklenmedik' bir başarı elde ettiğini ve bunun tesadüf olmadığını yazdı.
Bilim dünyasında elde edilen bu başarıların yanında sorumluluklarına iş ve yönetimi de ekledi. Marmara Üniversitesi Hastanesi'nde Perinatoloji ünitesini kurduktan sonra profesör unvanı alan Kavak, aynı yıl başhekim olarak atandı. İstanbul Kent Üniversitesi'nin kurucu rektörlüğünü yaptıktan sonra da Academic Hospital'in 2014'te yönetim kurulu başkanlığını yürütmeye başladı. Yönetimde sağladığı büyüme ile 2017'de Mumbai'de gerçekleştirilen Uluslararası Kadın Liderlik Kongre ve Zirvesi'nden Süper Başarılı Kadın Ödülü'yle döndü. EBA (Europe Business Assembly) tarafından En İyi Yönetici Ödülü'nü aldı.
"Ülkemi ve Türk kadınını başarıyla temsil ettiğim için gurur duyuyorum" diyen Prof. Kavak sözlerini şöyle sürdürüyor: "Oldum olası doktor ya da iş kadını olmayı hayal etmiştim. Allah ikisini de gerçekleştirmeyi nasip etti. Akademik çalışmalarda bulunmak, araştırmalar yapmak, yayın yapmak, kitap yazmak, toplantılarda konuşmacı olmak. Bütün bunlar ayrı bir alan. Yönetici olmak, özellikle de hastaneyi yönetmek çok farklı bir alan. İki farklı şapkam var; bunları doğru şekilde taşımaya çalışıyorum."
Prof. Zehra Neşe Kavak ile bu başarıları elde ederken verdiği mücadeleyi, bilim ve iş dünyası arasında dengeleri nasıl kurduğunu, yeni yatırımları ve kadınların güçlenmesine yönelik fikirlerini konuştuk...
- Birçok önemli görevi bir arada yerine getirmiş bir iş insanı olarak kadınlar gününün sizin için ne ifade ettiği ile başlayalım dilerseniz?
Hayatımın büyük bir bölümü, bir kadın doğum uzmanı olarak kadınlarla birlikte geçti ve geçmeye devam ediyor. Yaşam bana; o büyülü doğum anını gerçekleştirmek ve o ana tanık olmak gibi bir lütufta bulundu. Bugüne kadar dört binden fazla doğum yaptırmış bir kadın hekim olarak kesinlikle şunu söyleyebilirim ki; kadının gücü her şeyi yapmaya yeter. Ancak ne yazık ki dünyaya kattığı bunca güzelliğe ve değere rağmen halen kadınlar bu emeklerinin karşılığını alamıyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü; kadınların sesini duyurması, sorunlarının gündeme gelmesi, toplumda farkındalık oluşması açısından önem taşıyor. Ama maalesef bize bir gün yetmiyor, zira çok net bir 'kadın sorunu' var ve bu sorunu aşmamız için her daim tartışmamız, üretmemiz gerekiyor.
- Ekonomik-sosyal kalkınma ve kadınların güçlendirilmesi konusunda görüşleriniz nelerdir?
Kadınların toplumsal yaşamda hak ettiği yeri alması için yapmamız gereken çok şey var. Bunun için de hükümetlerden şirketlere, işverenlerden sivil toplum kuruluşlarına toplumdaki her bir birey ve kurum elini taşın altına koymalı. Yasal düzenlemeler yapılmalı, kadınların istihdamını artırmak için projeler üretilmeli. Özellikle yönetici konumda olan kadınlar, hemcinslerine istihdam imkanı yaratmalı.
- Bir akademisyen ve bir işveren olarak çevrenizdeki kadınlara ne tür fırsatlar sunuyorsunuz?
Sağlık sektöründe bir kadın yönetici ve bilim kadını olarak hemcinslerimin cam tavanları aşması için elimden gelen desteği veriyor, özellikle yöneticilik koltuğunda onlara yer vermeye, hastanemde kadın istihdamını artırmaya ayrı bir önem veriyorum. Yönetim kurulu başkanı olduğum Academic Hospital'da da çalışanlarımızın üçte ikisinin kadın olduğunu, her alanda ve kademede kadın çalışana istihdam sağladığımızı söylemekten mutluluk duyuyorum. Müdürlerimizin de büyük çoğunluğu kadınlardan oluşuyor.
- Sağlık sektöründe umut verici gelişmeler gözlemliyor musunuz?
Artık sağlık alanında kadınların ayak sesleri yükseliyor. Türkiye'de tüm sektörler arasında yapılan araştırmalar, kadınların yönetici düzeyinde, en çok sağlık sektöründe işe başladığını ve genel olarak çok başarılı olduklarını, kariyerlerinde güçlü adımlarla ilerlediklerini gösteriyor. Sağlık sektöründe çalışanların yüzde 68'ini kadınlar oluşturuyor. Oldukça yüksek bir oran bu.
- Kadınların iş yaşamında nasıl bir fark yarattığını düşünüyorsunuz?
Dünyadaki araştırmalar gösteriyor ki; yönetici konumda yüksek yerlere tırmanan kadınlar hemcinslerine daha fazla iş veriyor. Kadınlar, iş dünyasında detaycı ve titiz yaklaşımları sayesinde fark yaratıyor. Yapılan araştırmalar, yönetiminde daha fazla kadının yer aldığı şirketlerin daha başarılı ve karlı olduğunu ortaya koyuyor. Bu, bizim farklılığımızın yaratmış olduğu bir sonuç. Kadınlar erkeklere kıyasla daha disiplinli, detaycı, özverili, titiz ve girişken. Kadınlarla çalışmak hayatı kolaylaştırıyor.
- Hem akademisyen hem de sağlık sektörüne yatırım yapan bir iş insanı olarak önümüzdeki dönem için Türkiye'de sağlık yatırımlarının artacağını öngörüyor musunuz?
Sağlık sektörü Türkiye'de her zaman daha ileriye doğru yol alıyor. Buna kamu da özel sağlık sektörü de dahil. Türkiye'de sağlık sisteminin gerçekten çok önde olmasında kamunun yanı sıra özel sektörün de büyük payı var. Kendi kurumum Academic Hospital da dahil diğer var olan özel sağlık kuruluşlarının da yeni yatırımlar yapacağını, sektöre yeni oyuncuların katılacağını da düşünüyorum.
- Academic Hospital olarak şu an kaç noktada hizmet veriyorsunuz?
Academic Hospital olarak Üsküdar'da her biri kendi alanında duayen olan akademik kadromuzla hizmet veriyoruz. Lokasyon olarak çok avantajlı bir noktadayız; Anadolu Yakası'nda olmamıza rağmen köprüye çok yakın olduğumuz için Avrupa Yakası'ndan da bizleri tercih eden, gelen çok sayıda hastamız var. Tabii bunda gurur duyduğumuz akademik kadromuzun büyük bir etkisi var. Profesör sayısı bakımından sanırım İstanbul'daki en büyük özel hastaneyiz.
Birçok ana ve yan dalda, her biri kendi alanında duayen bilim insanı olan 70'ten fazla profesör olmak üzere toplamda 100'ü aşkın öğretim üyesi ile alanında pek çok ilke imza atmış bilim insanı, Academic Hospital'ın kadrosunda yer alıyor. 2014'te başlayan yenileme çalışmalarıyla Academic Hospital, şu anda 25 bin metrekarelik kullanım alanıyla hem ulusal hem uluslararası hastalara tam donanımlı hizmet veriyor.
-Yabancı hasta payınız nedir, sağlık turizmi açısından son dönemde nasıl gelişmeler gözlemliyorsunuz?
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; ilk dalganın atlatılıp yeni normale geçişle birlikte estetik ameliyat talebinde patlama oldu. Biz pandemi başladığında plastik cerrahinin büyük darbe alacağını düşünüyorduk. Ama tam tersine son bir yılda plastik cerrahide hiç beklemediğimiz, rekor bir taleple karşı karşıyayız. Üstelik plastik cerrahi ameliyatlarına sadece kadınlar değil erkekler de yoğun ilgi gösteriyor.
Sadece yurt içinden değil yurt dışından da yoğun talep var. Geçen yıl uçuşların tekrar açılmasıyla ekim, kasım ve aralık aylarında ciddi bir yabancı hasta furyası oldu. Şubat-mart gibi bir miktar düşüş olsa da yurtdışından ağırlıklı olarak saç ekimi için gelen çok hastamız var. Avrupa, Türk Cumhuriyetleri ve Orta Doğu ülkelerinden çok sayıda hasta geliyor. Türkiye, yabancılara sağlıkta gerçekten cazip imkanlar sunuyor. Yedi yıldızlı otel konforunda, en üst teknoloji ile son derece cazip fiyatlara hizmet alıyorlar. Plastik cerrahi hastalarımızın yerli ve yabancı oranı yüzde 50-50 diyebiliriz.
- Türkiye'ye olan bu talebi nasıl açıklıyorsunuz?
Ülkemizdeki özel hastaneler, lüks otelleri aratmayacak konforda. Sağlık ve hastane hizmetlerinde çok ileri seviyedeyiz. Ücretlerimiz batı ülkelerine göre daha uygun, sıra beklemeden ameliyat ve tedavi gerçekleştirebiliyoruz. Doktorlarımızın kalitesi ise tartışılmaz. Türk Cumhuriyetlerden, Orta Doğu'dan, Avrupa'dan hastalarımız var. Pandemiden önce de birçok 'sağlık turisti' doğurganlık, robot teknolojisi, organ ve kök hücre nakli gibi alanlarda İstanbul'u seçiyordu. Batı'nın yaşadığı zorlukları göz önünde bulundurarak söyleyebilirim ki; son yıllarda sağlık hizmetlerini güçlendirmek adına hiçbir ülke Türkiye'den daha fazla yatırım yapmadı.
- Yeni hastane açmak ya da mevcutlarda kapasite artırmak gibi yatırım planlarınız var mı?
Ziyaretçi sayımızı ve hizmet kalitemizi arttırmak için daha çok çalışmak ve üretime katkıda bulunmak için yeni hedefler belirlemeyi planlıyoruz. Bu hedefimiz doğrultusunda salgın döneminde bile yatırımdan vazgeçmedik. Bundan sonrası için de yatırım planlarımız var. Geçen yıl hastanemizin ikinci blokunu tamamen yenilemiş, ameliyathane sayısını dokuza çıkarmıştık.
Geçenlerde bir hastamız, hastanemiz için "kendimi Milano'daki Bulgari Otel'de zannettim" dedi. Bunun için 50 milyon liralık yatırım yaptık. Şu anda bir noktada hizmet veriyoruz. Ancak İstanbul'un Avrupa Yakası'nda da bir hastane açma planımız var. Levent-Etiler hattında düşündüğümüz bu yatırım için görüşmelerimiz sürüyor. Ayrıca İstanbul'un en gözde semtlerinden Bağdat Caddesi'nde bir klinik, tıp merkezi açmayı planlıyoruz.
Biz A plus hasta segmentine hizmet veren bir hastane olarak; eskiye göre daha gençleşen bir popülasyonun gözdesi olmaya başlayan, her geçen gün daha çok insanın gelmek için can attığı bir cazibe merkezine dönüşen Bağdat Caddesi'ndeki yatırımımızı, 2022'de hizmete sokmayı hedefliyoruz. Ayrıca Academic Hospital olarak yurtiçi yatırımlarının yanı sıra yurtdışına da açılmaya hazırlanıyoruz. Özbekistan'dan bir proje teklifi geldi ve bu süreç de bir yandan ilerliyor.
BAŞARININ SIRRI: BIÇAK KEMİĞE DAYANSA DA…
-Ben insanın, özelde ise kadının azmettiğinde üstesinden gelemeyeceği iş olma- dığına inananlardanım. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadın yönetici olmak büyük emek ve çaba gerektiriyor. Hele ki erkeklere ait olduğu düşünülen bazı sektörlerde kadın olarak başarılı olmak çok daha zor.
-Ama zorluklar karşısında asla ve asla pes etmemeli, hedefimizden vaz- geçmemeliyiz. Bıçak kemiğe dayansa da artık öldüm bittim dediğimizde bile yine de kalkıp yeniden yürüyebilmeliyiz. Gerektiğinde risk almaktan korkmamalıyız. Başkalarının gittiği yoldan gitmemek, yeni seçimler yapmak başarının yollarını açar.
BAŞARI İÇİN ÇALIŞIN
-İşinizi aşkla, tutkuyla yaparsanız yorgunluk bu koşturmacanın tacı oluyor. Bu ne- denle ben özellikle son sınıf öğrencilerime ve çocuklarıma da aynı şekilde şunu tavsiye ediyorum; asla para ya da kariyer için çalışmayın, başarı için çalışın. Para ya da kariyer odaklı çalışırsanız bu size çok şey kaybettirebilir. Ama başarı için çalışırsanız, bu size hem parayı hem kariyeri getirir.
KADIN OLMAK VE ÖTESİ
Kadınların sağlıklı bir yaşam tarzına ve beslenme alışkanlıklarına sahip olması gerçekten büyük önem taşıyor. Bu nedenle de otuz yıllık bir hekim ve sağlığına değer veren bir kadın olarak, uzun yıllara dayanan birikimimi, kadınlar için olmazsa olmaz gıdaları, vitamin takviyelerini, minerallerin neler olduğunu, kadın sağlığına ilişkin aklımıza takılan her sorunun yanıtını Kadın Olmak ve Ötesi adında bir kitap kaleme aldım. Ergenlikten menopoza, ilk jinekolojik muayeneden doğuma, riskli gebelikten doğum kontrolüne kadın sağlığına ilişkin tüm bilgileri toplumumuza aktarmaya çalıştım. Ka- dınların, kendi biyolojik güçleri hakkında bilgi sahibi olmaları halinde, karşılarına çıkan engelleri daha güçlü aşacağına inanıyorum.
DÜZENLİ SPOR EN ÖNEMLİ ANTI-AGING
Genellikle sabahları çok erken kalkıyorum ve güne erken başlıyorum. Düzenli egzersiz yapmanın en önemli anti-aging olduğuna inanıyorum. Özellikle yaptığım tempolu yürüyüşler zihnimi açıyor, stres atmamı sağlıyor. Haftada üç gün pilates, ağırlık çalışması, kardiyo şeklinde spor yapıyorum. Pazar günleri- ni aileme ayırıyorum. Onlarla günü dolu dolu, farklı etkinlikler planlayarak geçiriyoruz.
Beslenmeye ayrı bir önem veriyorum. Sabah kahvaltımı mutlaka yapmaya özen gösteriyorum, yulaf tüketmeye özen gösteriyorum. Mümkün olduğunca iki ana öğün şeklinde besleniyorum, saat beşten sonra yememeye çalışıyorum. Magnezyum, D vitamini ve kalsiyum takviyesi yapıyorum, bunu tüm kadınlara da öneriyorum.