Kefe şaşmasın diye…

12:25 - 21.12.2021, Salı

Dünyamız 2050'de 10 milyar kişiye yuva olacak. Artan Nüfus ve azalan kaynak kullanımını yönetmek ise gıda sektörünün birinci ödevi. Bu teraziyi gelecekte dengede tutmanın yolu hem teknoloji hem de yüzyıllardır kazanılmış geleneksel öğretilerden geçiyor…

İpek Alpkökin Olgunsoy / INBUSINESS

Gıda sektöründe pandemiyle birlikte artan stok yapma eğilimi, mecburi kısıtlamalarla aksayan tedarik zincirleri nedeniyle arzda bir daralma oluşturdu. Bu tablo istisnasız her ülkeye, yerel üretimin ne kadar önemli olduğunu hatırlatan bir resim oldu. Öte yandan iklim krizi ile mücadele eden dünya nüfusunun, mevcut tarım alanları ve doğal kaynaklarla beslenebilmesinin tek yolunun sürdürebilirlik olduğu gerçeği de inkar edilemez bir boyuta ulaşmış durumda.

Birleşmiş Milletler Gıda ve TarımÖrgütü'ne(FAO) göre, 2050'de gıdaya talep yüzde 70 artacak ancak tarım yapılan toprakların alanı değişmeyecek. Bir çiftçi bugün 155 kişiyi beslerken, 2050'de bu sayı iki katına çıkacak. Bu yüzden gıdanın geleceği için iklim krizinin etkilerine karşı kurumlara da büyük ödevler düşüyor. Türkiye'de bu konuda önemli çalışmalar yapan şirketlerin gelecek öngörülerine geçmeden önce rakamlara bakmakta fayda var. Zira hangi noktada olduğumuzu bilmek, gelecek projeksiyonlarını anlamak içinizleyeceğimiz en etkin yönerge.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın 2020 tarihli "Gıda ve İçecek Sektörü Raporu"nu incelediğimizde; gıda sektörünün üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH, 2019'da bir önceki seneye göre yüzde 14,9 artışla 4 trilyon 280 milyar 381 milyon lira seviyesinde olduğunu görüyoruz. Önemli bir bölümünü gıdanın oluşturduğu hane halkı tüketim harcamalarının GSYH içinde- ki payı ise 57,4.

Gıda ve içecek işletmelerinin sayısının 50 bin civarında olduğu Türkiye'de, sektörün Ar-Ge'ye ayırdığı kaynakların imalat sanayii içerisindeki payının yüzde 2,6'larda kalması ise küresel rekabet açısından geliştirilmesi gereken bir yön. Aynı rapora göre gıda ve içecek sanayiinde oluşturulan kapasite kullanımının yıllardır yüzde 60 ila 70 düzeyinde seyretmesinin temelinde de nitelikli hammadde yetersizliği, teknik bilgi, sermaye azlığı, üretim ve satış alanlarında karşılaşılan sorunlar yatıyor.

İŞ KOLU KARBON

Gıda ürünlerinin üretimi ve işlenmesi, Avrupa ve Ortadoğu'ya ihracat alanında bölgesel üs konumundaki Türkiye'nin, 600 milyon nüfusa ulaşan yakın coğrafyasında önemli bir ekonomi oluşturduğunu ortaya koyuyor. Hedef ise şu anda yüzde 1,5 civarında olan bu bölgedeki pazar payını önümüzdeki on yıl içerisinde yüz- de 3'e çıkartmak.

"Gıda tedarik zincirinin tüm halkaları, iklim dostu iş modelleri geliştirme bilinciyle hareket ediyorlar" diyen Cargill Gıda Orta Doğu, Türkiye ve Afrika Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Murat Tarakçıoğlu, global ölçekte emisyonu azaltan teknolojilere ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar yapıldığını anlatıyor. Yeni bir iş kolu olan Karbon Kredisi üretmek üzerine çalışmalar yapan kuruma göre gıdanın geleceği bitkisel protein sektörüne de odaklanıyor. Nitekim Çelebi Gıda ve Little Caesars Türkiye Genel Müdürü Banu Arıduru da geleceğe yönelik yapılan hazırlıkların en önemlilerinden birinin bitki bazlı ürünler olduğunu dile getiriyor. Arıduru, "2024'e kadar bitki bazlı gıdaların yıllık yüzde 10 ila 20 oranında artması bekleniyor" diyor.

Uzmanlara göre sektörün geleceği geleneksel ile yeniyi harmanlamakta yatsa da yad- sınamaz üç kavram daha var; dijital dönüşüm, inovasyon ve sürdürebilirlik. Ülkemizin bu alanda gelişmesi için global standartlar dahilinde ilerlemesi de bir diğer kritik nokta. Ülker CEO'su Mete Buyurgan; "Türkiye'deki gıda yönetmeliklerinin, yasal kontrollerin ve etiketlemelerin AB ile uyumlu hale gelmesi hem gıda güvenliğini artırdı hem de yurtdışıyla ticaretin önünü açtı. Yine, ambalajlama teknolojilerinin gelişmesiyle gıdaların raf ömürleri uzadı. Tarımda sürdürülebilirlik projeleri artış gösterdi" diyor.

NEFES ALAN DÜNYA

Hali hazırda iki fabrikasında IoT, yani makinelerin birbiriyle konuşması alanında pilot çalışmalara devam eden Ülker, dijital yatırımlarını artırmayı ve e-ticaret kanallarındaki varlığını güçlendirmeyi önceliğine alıyor. Merchandising projesiyle tanzim teşhir faaliyetlerini, Goya asistanı projesiyle ise saha ziyaretlerini dijital platforma taşıyan gıda devi, görüntü işleme teknolojisini de iş yapma süreçlerine entegre etmiş durumda. Nitekim Ülker CEO'su Mete Buyurgan da dijitalleşmenin bitmeyen bir yolculuk olduğunu unutmayan kurumların geleceğin kazananı olacağına dikkat çekiyor.

Değişen yaşam koşullarını göz önüne alarak, tüketim alışkanlıklarını ve müşterilerinin damak zevkini yakından takip eden Ülker, yeni ürünlerini de topladığı bu datalara göre şekillendiriyor. Öyle ki yaptığı analizlerle son iki yılda 120'nin üzerinde inovatif ürünü tüketicileriyle buluşturmuş. "Pandemiye rağmen, yenilikçi ürünlerle pazarı büyütmeye ve en inovatif marka olmaya devam ettik" diyen Buyurgan, bu noktada sürdürülebilirliğe dikkat çekiyor.

Sürdürülebilirlik alanında çevre, değer zinciri, inovasyon, çalışanlar, toplumsal sorumluluk ve liderlik başlıkları altında uzun vadeli hedeflerle çalışmalarını sürdüren Ülker, toplumun beklentilerini dikkate alarak su ve enerji tasarrufundan, sürdürülebilir ham madde tedarikine, insan kaynağından üretim kalitesine kadar pek çok konuda israfsız şirket anlayışıyla projeler geliştiriyor. Buyurgan, "Tüketicilerin duygusal beklentilerini doğru okumak, duygularına doğrudan dokunmak diye özetleyebileceğimiz stratejiler yakın gelecekte ağırlık kazanacak. Bu stratejide birçok duyu organına hitap eden, fonksiyonel ve faydalı içeriklerle zenginleştirilmiş ürünler ön plana çıkıyor" diyor.

ÇEVRE ANALIZI

Aliağa Bisküvilik Buğdayı'yla tarım sektörüne yerli, milli, kuraklık, hastalık ve iklim değişikliğine dayanıklı, yüksek kalitede, verimli bir buğday türü kazandıran Ülker, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın koordinasyonunda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü iş birliğinde yürütülen Gıdanı Koru: Sofrana Sahip Çık kampanyasının destekçilerinden biri. CEO Buyurgan, "En çok değer verdiğimiz konulardan biri, topraklarımızı fidanları buluşturarak, nefes alınabilir bir geleceğe katkıda bulunmak."

HER ŞEY EŞİTLİK İÇİN

Globalin 2030'a kadar lider pozisyonlarında cinsiyet eşitliğini sağlama taahhüdünü Türkiye'de gerçekleştiren Cargill Gıda'nın yönetim kurulunun yüzde 60'ında kadın yöneticiler görev alıyor. Ama eşitliği taşıdığı yer sadece şirketin üst kademesi değil. Zira Cargill paydaşlarına, tedarikçilerine ve üyesi olduğu ekosisteme de yaklaşımıyla yön gösteriyor. Bu yüzden şirketin geleceği inşa etmek adına yaptığı sayısız yatırım arasından belki de en özel olanı bu bakış açısı.

Türkiye'de 60'ıncı yaşını kutlayan Cargill'in Orta Doğu, Türkiye ve Afrika Yö- netim Kurulu Başkanı ve CEO'su Murat Tarakçıoğlu, "Cargill Türkiye olarak ülke ekonomisine katkı sağlamak ve topluma değer katmak en önemli odak noktalarımızdan biri. Geçen yıl pandemi dö- neminde yaptığımız 30 milyon dolarlık yatırımla birlikte, bugüne kadar toplam 530 milyon doları aşan yatırımda bulunduk. Yerli ürünlerimizle pek çok sektör için doğrudan ithal ikamesi yaratırken, onları beş kıtada 70 ülkeye ihraç ederek ülke ekonomisine de katkı sağlıyoruz" diyor.

2030'a kadar sürdürülebilir tarım uygulamaları ve eğitimleriyle, globalde 10 milyon çiftçiye ulaşma hedefi bulunan Cargill, gıda alanındaki tüm trendleri takip ederek, üreticilerine fayda sağlayacak teknolojiler de geliştiriyor. Bunlardan biri de gıda sektörüne özel emtia bilgisi sunan ilk mobil uygulama olan MiApp. "Trendleri yakından takip ediyor, katma değer yaratabileceğimiz tüm alanlarda yerli üretime katkıda bulunmayı sürdürüyoruz" diyen Murat Tarakçıoğlu, kapasite artırımı ve ek tesis yatırımlarıyla inovatif ürün çeşitliliklerini artıracaklarına değiniyor.

Ar-Ge merkezleri kuran şirket, Orhangazi'de ileri teknolojiye sahip süt ürünleri özelinde oluşturduğu tesisi ile de sektöre fayda sağlıyor. Murat Tarakçıoğlu, "Gıda üreticileri değişen tüketici trendlerine uygun yeni ürünler çıkarmak için çalışıyorlar. Ancak Türkiye'de bu ürünleri test etmek üzere geniş kapsamlı bir tesis olmadığı için yurt dışında ürettiriyorlar. Bizim merkezimiz sayesinde artık yurt dışına gitmelerine gerek kalmayacak" diyor.

E-SPOR ZİYAFETİ

2021'in ilk sekiz ayında şubeden satışlarda yüzde 45, web sitesi ve mobil aplikasyon satışlarında ise yüzde 49 artış kaydeden Little Caesars, 100 şubeye ulaştı. Yılın sonuna kadar 15 yeni restoran daha açmayı hedefliyor. Ancak kurumun büyümeyi planladığı tek alan bu değil! Son dört yıl içinde teknolojiye 10 milyon liradan fazla altyapı yatırımı yapan şirket, dijital dönüşümünü de tamamlamış durumda.

"Şimdi olduğu gibi gelecekte de iş yapış modellerinin dijitalleşme ve teknolojik atılımlarla şekilleneceğinin bilincindeyiz. Başta teknoloji olmak üzere pek çok konuya yatırım yapıyoruz" diyen Çelebi Gıda ve Little Caesars Türkiye Genel Müdürü Banu Arıduru, pandemi döneminde Yemeksepeti, Getir, Zomato, Hopi, Vodafone gibi satış kanalları ile yüzde 100 entegrasyonu tamamlanmış şekilde çalışmayı başardıklarını anlatıyor. Arıduru, "Küresel bir krizin ortasından büyüyerek geçtiğimizi söyleyebilirim. Online sipariş ve gel al hizmetimizin hızıyla yatırımcılarımıza kazandırmaya devam ettik" diyor.

BİRLEŞTİRİCİ GÜÇ

Geleceğe bakışı sadece hizmet kanalı temelli değil. Zira Little Caesars, Türkiye'deki hedef kitlesini iyi analiz ederek yatırımı hedef kitlesine hızla ulaşacak bir yere kanalize etti. Tüketicisi olan genç neslin takip ettiği farklı bir alan için rota oluşturarak E-Spora yöneldi. Arıduru, "Pizzanın insanları bir araya getiren etkisinin E-Spor ile birleştiğini gördük ve bu alanda yatırımlar yapmaya karar verdik. Türkiye'deki iki resmi ligden biri olan ve her yıl iki sezon olarak düzenlenen Zula Süper Lig'e resmi yiyecek sponsoru olduk" diyor.

Bu iş birliği kapsamında birçok kampanya ve markanın adının verildiği 'Little Cae- sars Cup' turnuvasına da start verdi. 2021'de de E-Spor alanındaki yatırımlarına devam ettiklerini vurgulayan Arıduru, "Zula'nın yedinci sezonunun resmi yiyecek sponsoru olduk. Ayrıca dünyanın en büyük E- Spor takımı unvanını elinde bulunduran İstanbul Wildcats'in de yine 2021 boyunca resmi yiyecek sponsoruyuz."

Gıda sektöründe dijitalleşmeden sonra geleceğe yönelik yapılan hazırlıkların en önemlilerinden birinin de bitki bazlı ürünler olduğunu anlatan Arıduru, "Uzmanlar 2024'e kadar bitki bazlı gıdaların yıllık yüzde 10 ila 20 oranında artmasını bekliyor" diyor.

Sektörlerindeki geleceğe dönük farklı bir trendin ise bağışıklık sistemini destekleyici gıdalar ile fonksiyonel gıdalar olduğunu anlatan Arıduru, "Pandemi dönemi ile tüketicilerin kendi sağlıklarına verdikleri değer daha da arttı. Bu durum gıda sektörünün C vitamini eklenmiş yeni fonksiyonel ürünlere yönelmesini sağladı."

BİZE ULAŞIN