Mesele halefi de selefi de aştı
Bağımsız yönetim kurulu üye oranlarına bakıldığında Türkiye, Avrupa'dan neredeyse üç kat geride. Uzmanlara göre ülkemizdeki işletme körlüğünün yok edilmesi ve kurumların sürdürülebilir olması için bağımsız üye oranının artması şart. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği ve MY ExecutIve iş birliğiyle hayata geçirilen projeLER bu soruna çözüm getirmeyi hedefliyor.
İpek Alpkökin Olgunsoy / INBUSINESS
Türkiye'deki her iki aile şirketinden birinde kurumsallaşma süreci halen devam ediyor. Yüzde 59,29'unda ise halefiyet (bir başkasının yerine geçme) planlaması yapılıyor. Eğer işler böyle devam ederse kuruluş sürecini atlatabilen şirketler, ileriki dönemlerde kuşak geçişleri tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve maalesef pek çoğu hayatına devam edemeyecek.
Deloitte tarafından hazırlanan rapora göre; ülkemizdeki aile şirketlerinin yüzde 38'i birinci, yüzde 47'lik oranı ikinci, yüzde 13'ü de üçüncü nesilden aile bireylerine ait olarak yoluna devam ediyor. Dördüncü nesle kadar kalabilenlerin oranı ise sadece yüzde 2. Bu tablo, sürdürülebilir başarının sağlanamamasının, aile şirketleri için en büyük sorun olduğunu ortaya koyuyor. Bu kurumların, milli gelirin yaklaşık yüzde 90'ını ürettiğini göz önüne alırsak, problemin aynı zamanda ülke ekonomisinin gelişimini de derinden etkilemesi olası.
Peki, çözüm nerede? MY Executive Kurucu Ortağı Müge Yalçın'a göre buzdağının arkasındaki sebepleri incelediğimizde de iki önemli eksiklik öne çıkıyor: Kurumsal yönetime geçiş sürecinde yaşanan aksamalar ve yönetim kurulunun aldığı stratejik kararlardaki zafiyetler. Yalçın; "Kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenip etkili bir şekilde uygulanmaması, özellikle nesiller arası devir sürecinde ve ikinci, üçüncü kuşaklarda ortak sayısının artmasıyla şirketin yönetiminde sorunların yaşanmasına neden oluyor" diyor. Bu durumda şirket kurucusunun yakaladığı başarı onunla ve onun yönetim süresiyle sınırlı kalıyor. Diğer bir eksiklik ise şirketlerin geleceğine yön veren yönetim kurullarının doğru oluşturulmaması ve yeterince güçlü olmaması. Durum böyle olunca yönetim kurulu, şirketin vizyonunu belirleyip rotasını çizerken yanılabiliyor. Ve asıl ihtiyacın bağımsız yönetim kurulu üyeleri olduğu gerçeği su üstüne çıkıyor.
İşte tam da bu sorundan hareket eden bir proje iş dünyası için yeni bir çıkış kapısı olabilir. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) ve MY Executive iş birliğiyle hayata geçirilen Yönetim Kurullarının Güçlendirilmesi Programı aslında iş dünyasında çok da alışkın olmadığımız bağımsız yönetim kurulu üyelerinin sayısının artırılmasına yönelik bir girişim. Asıl ilginç olan kısmı çok kısa süre önce başlatılan bu programa şimdiden 50 kurumun başvurmuş olması. Tabii ki şirketlerin kimler olduğu küçük bir kara kutu. Ancak bağımsız üyeliğe talip olan 250'yi aşkın profesyonelin olması da bir o kadar dikkat çekici.
Kısa süre önce göreve gelen ve ayağının tozu ile çok önemli projeyi yüklenen TKYD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tamer Saka, kurumsal yönetimin aslında hem dünya hem de ülkemiz için yeni bir kavram olduğunu anlatıyor. Saka, "Dünyada 1999'da kabul edilen OECD'nin Kurumsal Yönetim İlkeleri, ülkemizde ise Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 2003'te açıklanan Kurumsal Yönetim İlkeleri başlangıç oldu" diyor. TKYD'nin her platformda şirketlerin gelecekte de var olabilmelerinin yolunun başarılı bir kurumsal yönetim yapısı oluşturabilmelerinden geçtiğini anlattıklarını dile getirerek ekliyor: "Bir şirketin güçlü ve sürdürülebilir bir yapıya sahip olması ise ancak güçlü yönetim kurullarıyla mümkün. Yönetim Kurullarının Güçlendirilmesi Programı da bu anlayışımızın bir sonucu olarak ortaya çıktı."
ÇEŞİTLİLİK ŞART!
Peki, bağımsız yönetim kurulu üyelerinin varlığı kurumlara neler katıyor? Müge Yalçın, eksiklik ve sorunların bertaraf edilmesi için ilk adımın yönetim kurullarında atılması gerektiğini vurguluyor: "Doğru yönetim kurullarının oluşturulması; ihtiyaç duyulan alanlarda uzmanlaşmış, tecrübeleri ve ilişki ağıyla katma değer yaratan bağımsız üyeler, şirketin sürdürülebilir başarısını engelleyen tüm eksiklikleri giderebilir."
İş yapma şekillerinin farklı bir yapıya büründüğü son dönemlerde artık klasik modeller çok geride kaldı. Pandemi öncesinde yönetim kurullarında bir kabuk değişiminin başladığını söylemek mümkün. Bazı şirketlerde daha az bazılarında daha çok olsa da yönetim kurumlarında bağımsız üyeye yönelik dönüşümün daha çok yaşanacağına dikkat çeken Dr. Tamer Saka, "Klasik iş yapma şekillerine alışan zihniyetlerle bir yapıyı yeniden inşa etmek kolay değil. İşte burada yönetim kurulu kompozisyonu büyük önem taşıyor" diye konuşuyor. Kurul'a göre eş-dost ile değil şirketin ihtiyaçları ve ilerleme hedefleri göz önünde bulundurulacak şekilde bir yapı oluşturulmalı.
TKYD'nin, Türkiye'nin önde gelen 18 şirketinin CEO'su ile görüşerek kurumsal esneklik ve dayanıklılık incelemesini içeren araştırmasından çıkan sonuç dikkat çekici. CEO'lar bu araştırmada, kurulların işlevinde şu noktanın altını çiziyor: Aynı ekolden gelen, aynı fikre sahip insanlar, kurumun dayanıklılığını azaltır. "Yönetim kurullarında çeşitliliği artırmamız gerekiyor" diyen Saka nedenini şöyle açıklıyor: "Türkiye'deki şirketlerde örnekleriyle sıkça karşılaştığımız gibi sadece pay sahiplerinden, şirket yöneticilerinden veya aynı sektörden kişilerden oluşan yönetim kurullarının değişime ayak uydurması ve zorlu koşullarla baş edebilmesi pek mümkün görünmüyor."
İŞLETME KÖRLÜĞÜ OLUŞUYOR
Geçmişe nazaran risklerin daha fazla olduğu, çoklu değişken ortamların giderek arttığı bir dönemden geçtiğimizi, bu süreçte şirketlerin kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde yeni bir strateji ortaya koymaları gerektiğini anlatan Dr. Tamer Saka'ya göre bu değişim trendi azalmayacağı gibi tam aksine artacak. Ve bizler her geçen gün daha da kompleks yapılar içerisinde iş yapmaya başlayacağız. "Bağımsız yönetim kurulu üyeleri bu sürece çok ciddi destek sağlayıp, farklı fikir ve görüşleriyle yönetim kurullarına dinamizm katabilir. Çünkü özellikle aileyi temsil eden yönetim kurulu üyelerinde bir müddet sonra işletme körlüğü oluşabiliyor" diyen Saka, bu üyeleri sorgulayabilecek, dönüşüm sürecinde dünyadaki ve ülkemizdeki iyi örneklerini aktarabilecek, bunların şirkete uyarlanmasında katkı sunabilecek kişilerin ise bağımsız yönetim kurulu üyeleri olduğunun altını çiziyor.
Ancak ülkemizde halka açık şirketlerde bağımsız yönetim kurulu üyeliğinin zorunlu hale gelmesi yaklaşık 10 yıl önce SPK'nın düzenlemesiyle hayatımıza girdi. Avrupa ya da ABD ile karşılaştırdığımızda arada hala büyük bir fark var. "Bir ülkede yönetim kurullarında bağımsız üyelerin oranı arttıkça, kurumsal yönetim anlayışı güçleniyor ve yaygınlaşıyor" diyen Müge Yalçın, kurumsal yönetim anlayışının yaygınlaşmasının da şirketlerdeki bağımsız üye oranını yükselttiğine dikkat çekiyor. Türkiye'de son yıllarda bu konuda önemli bir hareketlilik olduğuna değinen Yalçın, "Özellikle halka açık şirketlerin bağımsız üyelerden elde ettiği faydanın, aile şirketlerinde son yıllarda ciddi bir hareketlenme yarattığını belirtmek isterim. Büyük resme baktığımızda, bağımsız yönetim kurulu üyesi oranında yükselmeyi, bu hareketlenmenin sağlayacağına inanıyorum."
BAĞIMSIZDAN BAŞKANLIĞA
Müge Yalçın, Yönetim Kurullarını Güçlendirme Programı'nın iki bölümden oluştuğunu anlatıyor: "Kısaca MYBoardMember adını verdiğimiz bu proje, Bağımsız Üye Yerleştirme Programı ve Yönetim Kurulu Üyeliği Mentorluk ve Geliştirme Programı olarak iki bölümden oluşuyor. Her iki program da yönetim kurullarını güçlendirmeye hizmet ediyor." Bağımsız Üye Yerleştirme Programı'nın MY Executive bünyesindeki tecrübe ve teknik altyapının kullanılarak yönetildiğini anlatan Yalçın, "Türkiye, üst düzey yönetici kalitesi çok yüksek bir ülke. Türk yöneticiler sahip oldukları özellikler sayesinde küresel ölçekte tercih ediliyor. Bağımsız yönetim kurulu üyeliği, şirketlere, bu çok kıymetli insan kaynağının etkili şekilde ve makul bir bütçeyle değerlendirme imkanı sunuyor" diyor.
Bağımsız Üye Yerleştirme Programı ile şirket yönetiminde kritik bilgi, birikim, tecrübe ve yetenek setlerine sahip bağımsız yönetim kurulu üye havuzundan tüm iş dünyasına açık. Yalçın, "Yönetim kuruluna bağımsız üye kazandırmak isteyen yöneticiler bilgilerini www.myboardmember.com.tr sitemizdeki ilgili bölümlere bırakarak başvurularını yapabiliyor" diyerek ekliyor: "Ayrıca aday profesyonel yöneticiler de yine bu adres üzerinden başvurarak özgeçmişlerini bırakabiliyor."
YETERLİ SEVİYEDE DEĞİL
Dr. Tamer Saka, bağımsız yönetim kurulu üyesi sayısının, kurumsal yönetim alanında başarılı kabul edilen sektörlerde dahi henüz yeterli seviyede olmadığını dile getiriyor. TKYD kısa bir süre önce, Londra merkezli kurumsal yönetim danışmanlık firması Nestor Advisors ile Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük bankalarının kurumsal yönetim uygulamalarını karşılaştıran bir rapor hazırladı. Toplam aktiflerine göre Türkiye'nin 9, Avrupa'nın 20 en büyük bankasını incelediklerini anlatan Saka, "Rapordaki başlıklardan biri de bağımsız yönetim kurulu üyelerinin oranıydı. Buna göre Türk bankalarının yönetim kurullarındaki bağımsız üyelerin oranı yüzde 29 iken Avrupa bankalarında bu oran yüzde 76" diyor.