Ekonomi yönetiminden "OVP' mesajı
Ekonomi yönetimi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın başkanlığında bir araya gelerek, OVP'nin detayları hakkında açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen toplantıya; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel de katıldı.
Programın öngörülebilirliği sağladığına dikkati çeken Yılmaz, "Dünyanın en iyi programını da hazırlasanız, arkasında bir siyasi irade yoksa hiçbir anlam ifade etmez, kağıt üzerinde kalır. Cumhurbaşkanımızın bizzat bu programı ilan etmesi ve 'hükümet olarak arkasındayız, destekliyoruz' demesi bu planın en büyük gücü. Siyasi iradeyle o planda yazan politikalar, reformlar, birer birer hayata geçirilecek. Elbette hepsi bir anda olmayacak. Malum 3 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Ancak ağırlıklı olarak önümüzdeki 2024 yılı başta olmak üzere değişimleri hep birlikte göreceğiz." diye konuştu.
Enflasyonun dünyanın sorunu olduğunu kaydeden Yılmaz, enflasyonla mücadele ederken resesyona düşmemeyi bütün dünyanın tartıştığını söyledi. Aynı tartışmayı Türkiye'nin de yaptığını belirten Yılmaz, "Büyümenin belli oranda aşağıya çekildiğini söylememiz lazım. Son 20 yılda Türkiye'nin büyüme ortalaması yüzde 5,5. Önümüzdeki 3 yılda ise yüzde 4,5 ortalama öngörüyoruz. Dolayısıyla, 20 yıllık büyümemizin altında bir büyüme hızı var bu planda." değerlendirmesinde bulundu.
"Büyüme kompozisyonu değişti"
Yılmaz, büyüme kompozisyonunun değiştiğine dikkati çekerek, plandaki büyümede yatırımların, dış talebin ve ihracat katkısının daha yüksek olduğunu belirtti. Daha farklı kaynaklardan gelen bir büyümeden bahsettiklerini aktaran Yılmaz, "Bu anlamda da enflasyon hedefimizle tutarlı. Büyümenin kompozisyonu enflasyonu artırıcı değil tam aksine enflasyonla mücadeleye katkı verici bir çerçeve içinde şekillendirilmiş durumda." ifadelerini kullandı.
Bir gazetecinin "OVP'lerdeki sapmalar burada da olur mu?" sorusuna Yılmaz, "Bütün planlar, programlar belli oranda, belli marjlar dahilinde sapmalar gösterebilir. Bu, Türkiye'ye özgü bir durum değil. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin hayat bütün planlardan daha dinamik. Bugün hiç tahmin etmediğiniz bir gelişme olur, bütün dünyayı etkiler, bizi de etkileyebilir. Şu anda bizim yaptığımız program, mevcut şartlarda ve mevcut veriler ışığında en gerçekçi şekilde yaptığımız tahminler. Bu planda şu anda görmediğimiz, dünyada çevremizde bir olumlu veya olumsuz bir gelişme olursa bu elbette gerçekleşmeleri etkileyecektir, bunda hiçbir şüphe yok." yanıtını verdi.
Yılmaz, serbest kur rejiminin devam edeceğinin programda çok açık bir şekilde ifade edildiğini aktararak, "Dolayısıyla, hiç kimsenin kurla ilgili hedef koyması mümkün değil. Kurdaki gelişmeler serbest piyasa ortamı içinde döviz arzı ve talebini etkileyen birçok unsur çerçevesinde şekillenecek." dedi.
"Yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek durumundayız"
Özellikle kalkınmakta olan bir ülkenin maliye ve para politikasıyla bir yere kadar gidebileceğini vurgulayan Yılmaz, Türkiye'nin kalkınma yolunda bir ülke olduğunu, dolayısıyla dönüşümler sağlayarak daha üst bir lige yönelmek durumunda olduklarını dile getirdi. Yılmaz, bunun yolunun da sadece para ve maliye politikalarından geçmediğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek durumundayız. Bir taraftan da daha öncelikli dediğimiz bir yapısal reformlarla ilgili gündemimiz var. Bununla ilgili çalışmalara da başlamış durumdayız. 7 başlıktan bir tanesi iş ve yatırım ortamını iyileştirmek. Eylül sonuna kadar da bir eylem planımız çıkmış olacak. Bu eylem planının ilk paketini de sonbaharda Meclisimize sunup kanuni düzenlemeleri Meclis'te gerçekleştireceğiz. İdari olarak alınması gereken kararlar için de yine ayrı bir paket oluşturup Cumhurbaşkanımıza arz edeceğiz. Bizim yazdığımız hiçbir şey boşta kalmayacak. Sıkı bir şekilde takip edilecek."
"Depremin yaralarını saracağız"
Yılmaz bir başka soruyu yanıtlarken depremin mali bütçe ve ekonomi üzerine etkilerine işaret etti.
Depremin yaralarının sarılması için program döneminde 3 trilyon liraya yakın bütçe ayırmayı hedeflediklerini dile getiren Yılmaz, "Sadece merkezi yönetim bütçesinden deprem bölgesi için yapılan harcamalara tahsis edilmiş durumda. Önümüzdeki yılları bugünkü değere çektiğimiz zaman da yine bu 2 trilyonun üzerinde. Dolayısıyla çok büyük bir maliyet gerçekten. Bütçe açıklarının yükselişinde en önemli unsur bu. Ancak, burada olumlu bir yönü şu, tek seferlik harcama deprem harcamaları. Bu yıl da gelecek yıl da bütçemizde yüzde 6'nın üzerindeki bütçe açığının milli gelire oranında deprem etkisi önemli bir role sahip. Biz de buna dönük olarak zaten bütçemizde birtakım tedbirler aldık" şeklinde konuştu.
Depreme ilişkin rehabilitasyonun 3 ayağı olacağını ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
"Birincisi kalıcı konut üretimi. Yüz binlerce konut üretiliyor. İkincisi altyapının rehabilitasyonunun sağlanması. Üçüncüsü de ekonomik ve sosyal hayatın canlandırılmasına dönük tedbirler. Her üç başlığa da baktığımızda aslında büyümeyi artırıcı yönde bir etkide bulunduğunu söyleyebilirim. Sonuçta konut açığımızı, altyapı açığımızı gideriyor. Ekonomik büyümemize de bu anlamda istihdamımıza da pozitif yönde etkide bulunuyor. Yani mali açıdan negatif ama ekonomik açıdan depreme deprem rehabilitasyonuna dönük harcamaların pozitif bir katkısı olduğunu ifade edebilirim. Afetin rehabilitasyonu dışında ikinci bir husus da risklerin azaltılmasına dönük programlar. Özellikle bu kentsel dönüşüm, sosyal konut gibi bu tür çalışmalar, altyapıyı yine depreme daha dayanıklı hale getirici çalışmalar. Bu konulara da çeşitli ödenekler, kalemler altında ödenekler ayrıldı. Depremin yaralarını saracağız, rehabilitasyonu sağlayacağız ve riskleri düşüreceğiz. Dolayısıyla belli bir harcamamız olacak ama bu harcama Türkiye'nin bünyesini güçlendirecek."
Yılmaz, asgari ücretin tek başına hükümetin belirlediği bir rakam olmadığını, memurlar için geçen yıl, reel olarak, ciddi artış yaptıklarını söyledi.
Yılmaz, enflasyon farkının memur maaşlarına yılbaşında yansıtılacağını belirterek, "Dolayısıyla hem alacakları artış hem enflasyon farkının yansımasıyla memur maaşlarında ciddi bir artış öngörüyoruz. Bu, memur emeklilerine de yansımış olacak. Diğer emeklilerimizle ilgili dengeleyici bir çalışmayı tabii ki dikkate alabiliriz. Bu konuda yıl sonuna kadar çalışmalarımızı sonuçlandırmayı öngörüyoruz." diye konuştu.
Toplumun hiçbir kesimini bugüne kadar enflasyona ezdirmediklerine işaret eden Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:
"AK Parti'nin son 20 yılına bakın. Tek bir kesim var enflasyon karşısında ücreti gerilemiş olan. Sadece üst düzey kamu yöneticileri var. Onun dışında hiçbir kesimin ücret artışları enflasyon altında kalmadı. AK Parti bunu başardı. Önümüzdeki dönemde de bu yapısal reformlar arasında insan odaklı birçok reformumuz var. Sosyal adaleti gözetici reformlarımız var. Örneğin vergileri yeniden düzenlerken mutlaka sosyal adaleti de bir parametre olarak burada dikkate alan bir yaklaşımı sergileyeceğiz."
Vergileri bir taraftan sadeleştirirken diğer taraftan daha adaletli bir dağılım sağlama yönünde perspektifleri bulunduğunu dile getiren Yılmaz, "Sosyal refahın artışında eğitim meslek sağlık konusundaki çabalarımız, bütün bunlar yine sosyal refahın artmasında önemli unsurlar diye düşünüyorum. Yine sosyal destekleme sistemimizin etkinleştirilmesi, hedef odaklı bir şekilde geliştirilmesi, belli bir gelir düzeyinin bütün ailelere yaygınlaştırılması, sosyal adalet ve refah anlamında yine önemli bir unsur olacak." dedi.
"Türkiye kendi içinde daha fazla tasarruf yapacak"
Yılmaz, yıl sonu için cari açığın milli gelire oranını yüzde 4 olarak öngördüklerini ifade ederek, "Bu noktada özellikle yılın ikinci yarısında turizmle ihracattaki gelişmeler hem büyümemizi yukarı çekecek hem de cari açığımızı düşürücü bir etkide bulunacak. Gördüğümüz bu. Dolayısıyla bir taraftan da, işte altın ithalatında aldığımız tedbirler vesaire... Onların da etkisiyle ikinci yarıda daha olumlu bir perspektifimiz var." değerlendirmesinde bulundu.
Dönem boyunca kademeli bir şekilde bu cari açığın düşmesini ve yüzde 2'ler civarına inmesini beklediklerinin altını çizen Yılmaz, şunları kaydetti:
"Aynı süreçte tabii iç tasarruf oranlarımızın 1,6 altı puan, toplam iç tasarruflarımızın artmasını öngörüyoruz. Bunun anlamı şu. Türkiye kendi içinde daha fazla tasarruf yapacak. Yatırımlarını daha çok iç tasarruflarla karşılayacak. Dolayısıyla dış tasarrufa daha az ihtiyaç duyduğu bir dönem olacak. Dışarıdan gelen tasarruflarda daha çok rezervimizi artıracak inşallah."
Yılmaz, yapısal dönüşümlerin belli bir vade içinde sonuç ürettiğine dikkati çekerek, "Yapısal dönüşümlerimizin birçoğu, bakarsanız aslında enerjide olsun, diğer alanlarda olsun, sağlık endüstrilerinde olsun ithal ettiğimiz ürünleri yurt içinde üretmeyi öngören, dışa bağımlılığı azaltmayı öngören çok sayıda tedbirimiz var. Ama bunların sonuç üretmesi elbette belli bir vade içinde gerçekleşecek. O vade işte 5 yıllık planımız var." diye konuştu.
"Cari açık, yatırımlar azaltılarak değil, tasarruflar artırılarak düşecek"
Belli bir düzeyin üstüne çıktığında cari açığın kalkınma sürecini sekteye uğratıcı bir hale geldiğine dikkati çeken Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
"Ama belli bir düzeye, aşağıya çektiğiniz zaman daha yönetilebilir. İşte dış sağlıklı, dış uzun vadeli dış finanslarla rahatlıkla finanse edilebilir bir noktada olduğu zaman kalkınma sürecinin önünde bir kısıt olmaktan çıkmış oluyor. Yüzde 2'ler civarında bir cari açık kesinlikle bir kısıt olmaktan çıkıyor. Yani büyüme sürecinde sürdürülebilir bir kısıt oluşturacak bir oran değil. Ama biz yine de iddiamızı koruyoruz. Cari fazlaya uzun vadede geçme yönünde politikalarımızı da devam ettireceğiz."
Yılmaz, AK Parti'nin hiçbir zaman "gerçekçi olmayan, altı dolu olmayan" bir siyaset izlemediğine işaret ederek yerel seçimler için de bunun geçerli olduğunu anlattı.
Avrupa Birliği'nin Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri'nin "Siz bir hub olmaktan bahsediyorsunuz ama zaten biz hubsınız" dediğini aktaran Yılmaz, "Yani şu anki haliniz bile son derece güçlü, ileride tabii çok daha iyi olması Avrupa'nın geleceği açısından da son derece önemli. Dolayısıyla Avrupa-Türkiye ilişkilerinde de enerji şu anda önemli bir pozitif başlık haline gelmiş durumda." dedi.
Yılmaz, "Cari açığı düşürmek için yatırımınızı da azaltabilirsiniz, tasarrufunuzu da artırabilirsiniz, iki yolu var. Biz, yatırımları azaltarak değil, tasarruflarımızı arttırarak bu dengeyi iyileştiriyoruz. Dolayısıyla büyürken hem de cari açığımızı düşürmüş oluyoruz." ifadesini kullandı.
"Yapıcı eleştirilere, yeni katkılara, önerilere her zaman açık olacağız"
TCMB'yi rezerv biriktirme süreci için tebrik eden Yılmaz, "Diğer taraftan da regülasyonlarda sadeleştirme süreci var. Bu da çok kıymetli gerçekten. Aşama aşama bir sadeleştirme görüyoruz. Bu iki eğilim çerçevesinde bu sorunların kendiliğinden zaman içinde çözüleceğine inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, OVP'nin ülke ve millet için hayırlı olmasını dileyerek, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın da altını çizdiği gibi yapıcı eleştirilere, yeni katkılara, önerilere her zaman açık olacağız. İster muhalefetten, ister farklı çevrelerden olsun, biz milletimizin lehine, faydasına olabilecek her türlü eleştiriyi, her türlü öneriyi de olumlu bir şekilde karşılamaya hazırız. Amacımız, ülkemize hizmet etmek, sorunları çözmek, daha güçlü yarınlara ülkemizi taşımak. OVP'nin burada bir katkı sağlayacağına yürekten inanıyoruz. Bütüncül bir çerçeve sunuyor bize. Koordinasyon içinde, takım çalışması ruhu içinde, ülkemize hep birlikte inşallah hizmet etmeye devam edeceğiz diyorum."
Şimşek: Kur hedefimiz yok
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise, OVP'ye yönelik ilk değerlendirmelerin genel olarak olumlu olduğunu ve programın, inandırıcı, iç tutarlılığı olan ve gerçekçi bir çerçeve olarak görüldüğünü bildirerek, "Sayın Cumhurbaşkanımızın dezenflasyon programı ve maliye politikasına desteği tam. Bunu sadece hissetmiyoruz, görüyoruz. O konuda ben buradan mesajı net olarak vermek istiyorum. En ufak bir tereddüt yok. Bu programın gereği neyse, onu yapacağız." diye konuştu.
Bu sürecin "yeniden dengelenme" olarak görülmesi gerektiğini belirten Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yeniden dengelenmenin doğası gereği eğer iç talepte yumuşama olacaksa bugünkü enflasyonist baskının ve cari açığın azalması, cari açığın azalmasıyla birlikte finansal istikrar ve Türkiye'ye fon akışı anlamında olumlu bir döngünün ortaya çıkacağını görmemiz lazım. Dolayısıyla programın felsefesi, Türkiye'nin olumlu bir döngüye gireceği yönündedir. Onun için biz bir geçiş dönemi öngördük. Şu anda o geçiş dönemindeyiz. Şu ana kadar da bizim öngördüğümüz çerçevede gidiyor. Aslında çok büyük bir sürpriz yok. Her dönemin koşulları farklı olabilir. Ama biz Türkiye'nin 2024'ün ikinci yarısından itibaren bu olumlu döngüyü çok güçlü bir şekilde yakalayabileceğine inanıyoruz. Küresel koşulların da buna elverişli olacağına inanıyoruz. Öncelikle şunu söyleyeyim, bizim hiçbir zaman bir kur hedefimiz olmaz. Yani ne programda ne başka türlü kur hedefimiz yok. Ama işin doğası bir tahmin olması gerekiyor. Siz tabii bu ortalama kurlardan kurun yıl boyunca lineer seyredeceğini varsayıyorsanız, yanlış varsayıyorsunuz. O zaman tahlilleriniz de yanlış olabilir. Burada esas itibarıyla biz bir hedefe sahip değiliz. Dolayısıyla kur rejiminde herhangi bir değişiklik yok."
"Programı yatırımcılara anlatacağız"
Şimşek, yatırımcı toplantılarını çok güçlü şekilde başlatacaklarına işaret ederek, yarın G20 toplantılarına katılacaklarını, ardından kendisinin Almanya'ya ve sonrasında da Cumhurbaşkanı Erdoğan'la BM toplantıları için New York'a gideceğini anlattı. New York'ta şu anda programlanan çok sayıda yatırımcı etkinliği olduğunu bildiren Şimşek, bu temaslarının ardından da Londra'da görüşmelerinin olabileceğini söyledi.
Bakan Şimşek, temaslarının süreceğine dikkati çekerek, "Asya, Orta Doğu... Yani hemen hemen erişilmeyen, diyalog kurulmayan bir yatırımcı düşünemiyoruz. Yani yılın sonuna kadar aşağı yukarı reyting kuruluşlarından, kredi derecelendirme kuruluşlarına ve doğrudan yatırımcılara kadar diyaloğumuz güçlü olacak. Japonya'dan başlayıp, Türkiye'de yatırımı olan belli başlı ülkelerin yatırımcılarıyla bir araya gelmeye başladım. Burada ciddi yatırımı olan ülkelerin büyükelçilerinin de ev sahipliğinde birçok yatırımcıyla bir araya geleceğiz ve programı anlatacağız. Akabinde de dışarıda anlatacağız. Mesela benim Almanya'da katılacağım etkinlik özel bir etkinlik. Almanya'nın en büyük 50 firmasının CEO'su ve CFO'sunun olduğu üç günlük bir etkinlik, Türkiye'yi anlatıp döneceğiz. Dolayısıyla yatırımcı diyaloglarımız çok hızlı ve çok güçlü şekilde olacak." diye konuştu.
"Önce rezervleri güçlendireceğiz sonra KKM'den çıkış stratejimizi paylaşacağız"
Bütçe disiplini noktasında gereken adımları attıklarını da belirten Şimşek, "Tabii bu dinamik bir süreçtir. Burada durulacağı anlamına gelmiyor. Para politikasında bir süreç başladı. Yapısal reform gündemi çok net takvimlendirilmiş. Şimdi bunun bir ayağı kalıyor, o da dış kaynak ayağı. Ben dış kaynak ayağının oldukça güçlü olacağına inanıyorum. O konuda arka planda yaptığımız bir takım çalışmalar var. İkili ülkelerle olan bir kısmı yansıdı gibi. Daha sonraki evrede de doğrudan yatırımlar var. Bunlar hep aşama aşama gidecek. Dolayısıyla yatırımcılarla diyaloğumuz güçlü olacak." ifadesini kullandı.
Şimşek, cari açığı ve enflasyonist baskıyı artıran tüketim kalemlerinde bir yeniden dengelemeye gideceklerini belirterek, bunun için bütün enstrümanları kullanmaya başladıklarını söyledi.
Otomotivden ikinci konuta ve tüketici kredilerine kadar pek çok husus bulunduğuna işaret eden Şimşek, "Kur korumalı mevduat (KKM) konusunda kafamızda tabii ki bir plan var. Önce rezervlerimizi güçlendireceğiz. Sonra çıkış stratejisini kamuoyuyla paylaşacağız." dedi.
"Dünya Bankası da OVP'ye desteğini ifade ediyor"
OVP'de yer alan yapısal reformların önemine de dikkati çeken Şimşek, programın en önemli bileşeninin takvime bağlanmış, verimliliği arttıracak, cari açığı azaltacak, vergide adaleti artıracak, kayıt dışılığı azaltacak reformlar olduğunu söyledi.
Şimşek, işverenlerin de katkısının olduğu yeni bir BES modeli öngördüklerini ifade ederek, "Amaç, tasarrufları, sistemde kalış sürelerini ve tabii ki fon tutarını artırmak. Bu önemli, çünkü bunu yapabilirsek kamu tasarruflarını artıracağız. Bir taraftan da çalışanlarımızı uzun vadede, refahları için tasarrufa teşvik edeceğiz, yönlendireceğiz. Bu yeni modelle amaç, hem sistemdeki fon tutarını hem de sisteme girenlerin oradaki kalış sürelerini artırmak ve işverenlerin de desteğinin olacağı bir model kurmak." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Şimşek, bundan sonra ücret düzenlemelerinin hedef enflasyona göre yapılacağını belirterek, "Ama çalışanlar, hiçbir şekilde enflasyona ezdirilmeyecek. Dar gelirli kesimlerin alım gücünün kalıcı bir şekilde artırılmasının bir tek yolu var. O da enflasyonu düşük tek hanelere indirmekle olur. Dünya Bankası da OVP'ye desteğini ifade ediyor." dedi.
"Vergi reformu yapacağız"
Gelecek yıla ilişkin gelir tahminine ilişkin de bilgi veren Şimşek, "Ayrıca vergi denetimini de çok güçlü şekilde sürdüreceğiz. Yani sahada olacağız. Dolayısıyla 2024 yılı için öngördüğümüz gelir tahminlerinin gerçekçi ve tutarlı olduğunu çok net şekilde söyleyebilirim. Önümüzdeki dönemde denetim, tahsilat ve istisnalar üzerine çalışmalar yapacağız. Vergi reformu yapacağız. Yıl sonundan önce kendi içimizdeki taslak çalışmaları bir noktaya getireceğiz. Önümüzdeki yılın başından itibaren de bunların Meclise gönderilmesi inşallah mümkün olur ama verilen takvim üçüncü çeyrek." ifadelerini kullandı.
Şimşek, ücret artışlarına yönelik sorular üzerine de "Yılın ikinci yarısında verdiğimiz artışların önemi bir kısmı seyyanen. Dolayısıyla bu seneki enflasyon farkı ki yüzde 65 olacaksa çok yüksek düzeylerde olacak. Yani gelecek sene memur maaş artışları enflasyonun çok çok üzerinde olacak." diye konuştu.
Erkan: Dezenflasyonun tesisi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız
TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan da kur artışının geçişkenliğinin, enflasyon beklentilerinin çıpalanmadığı dönemlerde daha yüksek olduğunu belirtirken, "Şu anda da böyle bir geçiş döneminden geçiyoruz. Fakat kararlı şekilde sürdürdüğümüz sıkılaştırıcı para politikasının 2024 yılında meyvelerini vermesiyle, iç talebin arza daha yakın seviyeye geleceğini ve enflasyon beklentilerini kontrol altına alacağını öngörmekteyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Enflasyon tahmininin resmi olarak değişmediğini de aktaran Erkan, "Bununla birlikte fiyatlama davranışlarında ağustosta ölçülen bozulma, petrol piyasasından kaynaklanan baskıların daha güçlü ve uzun süreli etkili olacağının belirginleşmesi, enflasyonun üst bandının da üstünde seyretme ihtimalini artırdı. Sonuç olarak OVP için yukarı yönlü riskleri dikkate alan bir tahminle çıkmanın daha doğru olacağına karar verdik." dedi.
Erkan, parasal sıkılaşma sürecinin devam edip etmeyeceğine ilişkin sorular üzerine de sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son dönemde sıkça altını çizdiğimiz gibi TCMB olarak tüm araçlarımızla parasal sıkılaştırma sürecine enflasyonda belirgin bir iyileşme sağlanana kadar devam edeceğiz. Bir taraftan da sadeleştirme sürecini devam ettirerek Türk lirasını güçlendirecek adımları atmaktayız. 2024 yılında dezenflasyonun tesisi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Bu bağlamda, fiyat ve miktar ayarlamalarının tümü zamanında ve etki analizleri ışığında devreye sokulacaktır. Bütüncül bir yaklaşımla parasal sıkılaştırmaya gerektiği ölçüde gerektiği zaman devam edeceğiz."
Rezerv biriktirmeyi sürdürdüklerine de işaret eden Erkan, "KKM düzenlemesi, aslında sadeleştirme sürecinde hedefimizin Türk lirasına güç kazandırmak olduğunun göstergesi. Yani daha çok Türk lirasına geçişi sağlamaktır ve onun enflasyon beklentilerine daha uyumlu hale gelmesini sağlamak için atılmış bir adımdır. Mevduat faizlerinin de bu adımla yukarı çıktığını gözlemliyoruz, Sakin ama kararlı bir strateji ilerleyeceğiz KKM'de. Geçiş sürecindeyiz. Burada hepimizin Türk lirasına sahip çıkması, bu geçiş hızını artırmamıza yardımcı olacaktır. Türkiye'ye olan iştahın yüksek olduğunu ve tahvil piyasasında yabancı yatırımcı artışını aşikar bir şekilde beklediğimizi öngörmek doğru olur." değerlendirmesinde bulundu.
Erkan, dezenflasyonun birinci öncelikleri olduğunu ve bundan taviz vermeyeceklerini belirterek, "Sistemin de Türk lirasına dönme hızını sert düzeltmelere yol açmadan, sakin, kararlı, kademeli bir şekilde yapacağız. Türk lirası enstrümanlarını tasarruf aracı olarak benimsemek, Türk lirasına sahip çıkmaktır. Bu da hepimizin görevidir. Sizin de burada etkiniz fazladır." dedi.
"OVP döneminde dijital Türk lirası çalışmalarımızı tamamlamayı planlıyoruz"
Dijital para çalışmalarına ilişkin de bilgi veren Erkan, "Dijital Türk lirası ile ilgili birinci farz çalışması 2022'de başladı. Geçtiğimiz aylarda sonlandı. Şu anda ikinci faz hazırlıklarımız sürüyor. Birinci fazdaki çalışmalarımıza dair bulgularımızı yakın dönemde bir rapor olarak yayınlayacağız. OVP döneminde dijital Türk lirası çalışmalarımızı tamamlamayı planlıyoruz. Teknoloji açısından aslında bir vizyonu anlatmak istersem bu kapsamda dijital paranın yanı sıra dijital para teknolojilerinin ihracı da söz konusu olabilir. Ülkemizin bu anlamda hem donanım hem de yazılım ihraç edebilmesi mümkün olabilecektir." ifadelerini kullandı.
Erkan, Dünya Bankası tarafından duyurulan desteği de değerlendirerek, bu kaynağın, sektörel ve bölgesel çeşitlilik için çok önemli olduğunu söyledi.
Şenel: 2024 yılı bütçesini 17 Ekim'e kadar Meclis'e sevk edeceğiz
Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel de OVP metninde yer alan kur değerlerinin bir politika hedefi ya da ulaşılması hedeflenen bir seviye olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, "Öte yandan döviz kurları zaten ülkemizde serbest piyasa ekonomisinde arz ve talep koşullarına göre şekillenmekte. Türkiye'de 20 yılı aşkın süredir dalgalı döviz kur rejimi uygulanmakta. Kısa vadeli, yani 2023 yıl sonuna kadar olan kur tahmininde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yayınlanan Piyasa Katılımcıları Anketi'nde yer alan değerler göz önüne alındı. Sonraki yıllar içinse kurda değer kaybı ya da artışı olmasında temel unsur olarak gösterilen ülkelerin enflasyon düzeylerindeki olası farklılıklar dikkate alındı." diye konuştu.
Şenel, 2024 yılı bütçesini 17 Ekim'e kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla Meclise sevk edeceklerini ifade ederek, bununla birlikte Cumhurbaşkanlığı Programı'nı da yayımlayacaklarını söyledi.
Bayraktar: Enerjide sürdürülebilir bir arz güvenliği sağlamak istiyoruz
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ise, OVP'nin geneline bakıldığında enerjiyle alakalı üç temel noktaya hitap etmeye çalıştıklarını belirterek, enerjide sürdürülebilir bir arz güvenliğini sağlamak istediklerini söyledi.
Arz güvenliğini sürdürülebilir şekilde sağlamak için dışa bağımlılığı azaltmanın önemine işaret eden Bayraktar, 2053 karbon nötr bir ekonomi olma hedefi doğrultusunda yeşil dönüşümün en önemli unsurlar arasında yer aldığını aktardı.
Yenilenebilir enerjinin kullanımında daha agresif hedefler belirlediklerini aktaran Bayraktar, "Özellikle rüzgar ve güneşte her yıl 5 bin megavatlık kurulu güçle önümüzdeki 12 yılı planladık. OVP'de ilgili yıllarda bu yatırımları yapmak istiyoruz. Elbette burada ulusal ve uluslararası yatırımcılar olacak. Körfez ziyaretimizin en önemli kapsam maddelerinden bir tanesi buydu. Ayrıca dışa bağımlılığı azaltma anlamında petrol ve doğal gaz arama ve üretim faaliyetlerinin hızlandırılması var." değerlendirmesinde bulundu.
Bayraktar, Irak doğal gazının ve petrolünün Türkiye'ye gelmesinin, ülke olarak orada daha aktif rol alınmasının söz konusu olabileceğini ifade ederek, programda nükleer enerji ve madencilik konularındaki hedeflerin de yer aldığını söyledi.
"Bu yıl sonunda doğal gaz tüketimimiz 51 milyar metreküp olacak"
Türkiye'nin madenler ve yeraltı kaynaklar tarafında net ihracatçı konuma gelmek istediğini anlatan Bayraktar, "Bütün maden kaynaklarının uluslararası standartlarda ekonomiye kazandırılması hedefi ve programı var. Bunu sorumlu madencilik ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirmek, çevreyle uyumlu gerçekleştirmek istiyoruz. Devamında öncelikli sektörlere yönelik ticari ve ekonomik ilişkiler, Türkiye'nin bir enerji ve lojistik merkezi haline getirilmesi hedefi kapsamında derinleşip çeşitlendirilecektir." ifadelerini kullandı.
Bayraktar, Trakya Doğalgaz Merkezi'ne ilişkin, "Türkiye, doğal gaz altyapısına yaptığı yatırımlarla Karadeniz doğal gazının tam anlamıyla üretime girmesiyle 2028'e kadar 150 milyar metreküp yıllık giriş kapasitesine sahip olacak." dedi.
Bu yıl sonunda doğal gaz tüketiminin 51 milyar metreküp olacağını öngördüklerini dile getiren Bayraktar, şunları kaydetti:
"Onlarca farklı ülkeden kaynağın ülkemize geldiği bir altyapıya sahibiz. Doğal gaz depolamayla alakalı biraz daha kapasiteyi arttırma hedefimiz var. Önümüzdeki dönemde bunları bir araya getirdiğinizde doğal olarak Türkiye doğal gaz anlamında ticaret merkezi olmuş olacak. Trakya'da aslında daha fiziki doğal gaz merkezinden bahsediyoruz. Ataşehir'deki finans merkezinde, bunun ticaretinin yapıldığı ve Türkiye'de belki İstanbul Gaz Endeksi diyebileceğimiz doğal gaz referans fiyatının oluştuğu bir merkezden bahsediyoruz. Cumhurbaşkanımızın vizyonunda şu var: Özellikle depolama teknolojileri, yeni teknolojilerdeki kritik ve stratejik madenlerin de içinde olabileceği, Türkiye'nin daha güçlü olduğu madenlerin ilk etapta ticaretinin ve referans fiyatlamasının yapılacağı kapsamlı emtia borsası şeklinde bir hedef var."
Bayraktar, Macaristan ile doğal gaz satış anlaşması imzaladıklarını anımsatarak, Türkiye'nin sınırı olmayan bir ülkeye de artık gaz satışı sevkiyatı yapabilir hale geldiğini kaydetti. Bulgaristan ile de böyle bir anlaşma olduğunu bildiren Bayraktar, kısa zaman sonra yeni bir anlaşmayı kamuoyuna duyuracaklarını sözlerine ekledi.
Bolat: Cari denge açığını azaltmak en büyük hedefimiz
Ticaret Bakanı Ömer Bolat da ilerde bu OVP'nin "6 Eylül Programı" olarak anılabileceğine dikkati çekerek, Türkiye ekonomisinin artık OVP'de öngörülen hedefler, alınması gereken tedbirler ve reformlar çerçevesinde yoluna devam edeceğini söyledi.
Bolat, "Bu yıl ihracatta geçen yılın altında kalmayacağız. Bu plan çerçevesinde de gelecek yıl 267 milyar dolar, 2025'te 283 milyar dolar ve 2026'da 302 milyar dolar hedefine ulaşmak için bütün enstrümanlarımızı kullanacağız. İhracatın teşvik edilmesi ve daha da artırılması noktasında geleneksel, batı pazarlarındaki payımızı artırma yönünde uzak ülkelerde ve İslam ülkelerinde, Afrika'da, Asya'da yeni pazar şartlarını zorluyoruz. Bu çalışmalar olumlu meyvelerini veriyor." değerlendirmesinde bulundu.
Cari denge açığını azaltılmanın en büyük hedefleri olduğunun altını çizen Bolat, ithalatta da proaktif bir dış ticaret politikası izleyeceklerini ve OVP'nin bu kapsamda başarılı bir yol haritası olacağını dile getirdi.
Geçen hafta Irak'ta çeşitli ziyaretlerde bulunduklarını hatırlatan Bolat, görüştüğü üst düzey yetkililerin Türkiye ile yakın çalışmak istediğini ifade ettiğini aktardı.
Bolat, Irak'taki imar faaliyetlerinin büyük kısmının Türk müteahhitler tarafından yapıldığını belirterek, şunları kaydetti:
"Piyasada Türk ürünlerinin bariz bir üstünlüğü var. Türkiye ve Çin ülkenin en büyük iki tedarikçisi konumunda bulunuyor. Yönlerinin Türkiye'ye doğru olduğunu ve gelecek süreçte hem ticarette hem inşaat faaliyetlerinde ciddi potansiyel bulunduğunu ve daha yakın çalışmak istediklerini söylediler. Faw Limanı'ndan başlayıp Ovaköy olarak belirledikleri 'Kalkınma Yolu Projesi' hem demir yolu hem kara yolu projesi. İlk keşifte bu 1200 kilometrelik demir yolu projesinin maliyeti 16 milyar dolar, kara yolu projesi için de 6 milyar dolar görünüyor. Bu 22 milyar dolarlık projede Türkiye'nin de hem ortak hem de yapımcı olarak yer almasını istiyorlar. Projeyi, körfezden, Türkiye üzerinden Avrupa'ya 3-4 günde kendi nakliyelerini ve transit nakliyatı ulaştırma gibi çok önemli bir kısaltılmış transit yol olarak görüp önemsiyorlar. Projenin çıkış ve ilerleme noktası Türkiye toprakları olduğu için de Türkiye ile ortaklık yapmak istiyorlar. Aslında Türkiye'nin gücü, etkisi ve algısı yurt dışında, burada hissedilen veya burada değerlendirilenin kat kat üzerinde."
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da politika ve eylemlerin OVP'nin önemli unsurlarından olduğunu vurgulayarak, "Büyüme başlığındaki 30 politika ve tedbirin 24'ü sanayi ve teknoloji alanıyla ilgili. Yüksek teknoloji yatırımlarının teşvik edilmesinden sanayi alanlarının lojistik bağlantılarını güçlendirilmesine, büyük ölçekli şirketlerin ve ana sanayinin tedarik zincirlerine, KOBİ'lerin eklemlenmesinin desteklenmesine, girişim ekosisteminin güçlendirilmesine, proje bazlı devlet desteklerinin teknoloji olarak sanayi hamlesi programlarının etkin şekilde kullanılmasına, AR-GE faaliyetlerine kadar, ayrıca diğer yatırım ortamı ve dijital dönüşüm başlıklarında da pek çok unsura kadar büyümeyi tarif ettiğimizi hatırlatmak isterim." diye konuştu.
Işıkhan: Aktif istihdam politikalarımızı İşkur aracılığıyla hizmete sunacağız
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ise gelecek yıla yönelik asgari ücretin belirlenmesi sürecinde işçi ve işverenlerle aralık ayının ilk haftasında bir araya gelerek, gelecek yıla ait asgari ücretin belirlenmesi çalışmalarına başlayacaklarını duyurdu.
Kamu görevlilerine gelecek yıldan itibaren, enflasyon farkı da hesaba katıldığında ücret artışı sağlanacağını belirten Işıkhan, "Bakanlık olarak OVP doğrultusunda ülkemizin ekonomik anlamda büyümesi, ihracatının artırılması sürecinde üzerimize düşen en önemli görevlerden biri istihdam. İşverenlerin talepleri doğrultusunda piyasanın gerek duyduğu koşulları taşıyacak iş başı eğitim programlarımızı, mesleki iş gücünün yetiştirilmesi noktasında kendi aktif istihdam politikalarımızı İşkur aracılığıyla hizmete sunacağız. Türkiye ekonomisinin kalkınmasının bel kimliğini oluşturan istihdama katkıda bakanlık olarak üzerimize düşeni yapacağız." ifadelerini kullandı.