"İFM yabancı yatırımcıyı çekecek"
Turkuvaz Medya Grubu'nun düzenlediği "İstanbul Finans Merkezi Zirvesi" alanında öncü isimlerin katılımlarıyla gerçekleştirilen panellerle sona erdi. Özlem Doğaner ve Dilek Güngör moderatörlüğünde "Finansın Kalbinde Bankacılığın Geleceği" panelinde Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Halil Öztop, finans merkezi olma koşulları ve bankacılık sektörünü anlattı.
'BÖLGESEL FİNANS MERKEZİ HEDEFLENMELİ'
Alpaslan Çakar, bir ilke ev sahipliği yapmaktan büyük keyif duyduklarını belirterek bir yerin finans merkezi olabilmesi için belli bir ekonomik büyüklüğe sahip olması gerektiğini dile getirdi. Çakar, "Ülkemiz 9 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip. Dünyada ilk 10 içerisine girmeyi hedefliyoruz. Çok ciddi bir gelişme içerisindeyiz. İkinci önemli husus ekonomik ve ciddi bir siyasal istikrar lazım. Yine finans merkezlerinin sermaye hareketlerine yakın olması lazım. İstanbul'un konumu çok iyi. Standartlarınızın, yasal alt yapılarınızın, karar mekanizmalarının dünya ile entegre olması lazım. Mevzuat kurallarının başta vergi mevzuatı olmak üzere dünya ile entegre olması, uluslararası yatırımcının yerel bir yatırımcıyla aynı muameleyi göreceğini bilmesi lazım. Nitelikli bir iş gücüne sahip olunmalı. İstanbul konumu, alt yapısı, nitelikli iş gücü, ekonomik potansiyeli, siyasal, ekonomik istikrarı dikkate alındığında İstanbul bir finans merkezi olma hüviyetine sahiptir. Tabi bugünden sermaye akışını beklemek doğru değil ama bunu zamanla düşünmek lazım, bu çok ciddi katkılar verecek" dedi.
Finans merkezlerindeki temel amacın dünyadaki 106 trilyon dolara ulaşan fonlardan yararlanmayı sağlamak olduğunu söyleyen Çakar, "Fonu reel sektörünüzle, yatırımcınızla buluşturmak istersiniz. Biz de bu finans merkeziyle, dünyadaki bu fonlardan yararlanacağız, çok ciddi sermaye akışları olacak. Biz finans sektörü olarak yurtdışı piyasalardan 75 milyar dolar fon sağlamış durumdayız. Daha ucuz yani maliyeti düşük fonlara ulaşma şansı yakalamış olacağız. Bu fonlarla yatırım üretime ve istihdama dönecek ve büyümeye katkı sağlayacak" diye konuştu.
Önümüzdeki dönemde dünyanın gidişatının da merkezi etkileyeceğini söyleyen Çakar, "Asıl belirleyicilerden birisi teknoloji olacak. Çünkü önümüzdeki dönemin iki temel kavramı var. Bir tanesi dijitalizasyon, diğeri iklim ve çevre koşulları. Ekonomiyi belirleyenlerden biri de enerji olmaya devam edecek. Bu hepimizin pozisyon almasını yeniden şekillendirecek" dedi.
Çakar, kısa süre içerisinde Türkiye'nin küresel bir finans merkezi olmayacağını söyleyerek "Bölgesel bir finans merkezi olmayı hedeflemeli ve güçlü kaslarımızı ön plana çıkarmalıyız. Özellikle İslami finansın yoğunlaştığı merkezlerden biri olmalıyız" dedi.
"İFM BİZİM GİBİLERİN SAYISINI ARTIRIR"
Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ da Türkiye'nin çok ciddi ekonomik potansiyele sahip olduğunu, çok sağlam altyapısı, dünya standartlarının üzerinde bankacılık sektörü bulunduğunu dile getirerek, "Hem regülatörler nezdinde hem de yapısal olarak finans merkezi bankacılığa çok ciddi bir rekabet katar, çok sağlıklı yabancıları getirir. Biz şu an Türkiye'deki doğrudan yatırım olarak en büyük yabancı sermayeyiz. İyi bir finans merkezi bizim gibilerinin sayısını artırır. Türkiye'deki en büyük bankalardan biri olarak, bizim başarımız, bizim sermayedarımızın burada mutlu olması, gelmesi gereken yabancı yatırımcının referanslarından biri olacaktır. Biz başarılı olmak durumundayız, sermayedarı mutlu etmek durumundayız ve bizi görenlerin gelmesini temin etmek durumundayız. Bizim yabancı yatırımcıyı çekmemiz lazım, üzerimize düşeni yapacağız" dedi.
Baştuğ, ekonominin bir an önce normalleşmesi gerektiğini söyleyerek, "İstikrarı yakalamamız lazım. Regülasyonlarla dünya standartlarını yakalamamız lazım. Hukuki ihtilafların tamamlanma süresi çok uzun, burada süreçleri hızlandırmalıyız. İkinci ana başlık finansal alt yapı, yani finansal büyüklükler. Orada da yolumuz uzun. Bankacılık sektörünün ülke gayri safi milli hasılasının 2 katı, 3 katı büyümesi lazım. Kendi içimizde büyüğüz, ama ülkenin ölçeğini taşıyacaksak küçüğüz. Bankaların sermayesi para, bina değil. Ve siz bu parayı enflasyon kadar getirili hale getirmezseniz küçülürsünüz, erirsiniz. Eğer böyle bir finans merkezini güçlendireceksek güçlü bankalara ihtiyacımız var. Bazı büyüklüklerle barışmaya ihtiyacımız var. Sürdürülebilir finansal kuruluşlar olmalı ki biz bu merkezleri daha yukarılara taşıyalım. Üçüncüsü alt yapı. Bulut teknolojisini bütün dünya kullanıyor, biz entegre olamıyoruz. Bu tür teknolojilerde bizim onlara yaklaşmamız lazım. Diğer konu insan kaynağı. Son dönemde çok fazla insanımızı dışarıya kaptırmaya başladık. Bankacılık sektörü bu konuda çok muzdarip" dedi.
Enflasyon, mevduat ve kredi faizlerine dikkat çeken Baştuğ, "Ülkenin geleceğiyle alakalı sağlıklı yatırım yapacak teşebbüs var, finansman var. Sadeleşirsek her şeyi halledeceğiz, önümüzdeki dönem için temennim bu" diye konuştu.
"HEM YERLİ HEM YABANCI YATIRIMCI OLMALI"
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim H. Öztop merkezin vizyonunun 2009 senesinde öngörüldüğünü ve şu anda altyapının hazır olduğunu belirterek, "Bizim böyle bir merkeze sahip olmamız, yabancı yatırımcı açısından çok önemli. Çok likit bir piyasayız. Yabancı yatırımcının gelmesi arzusundayız, buna göre bir yapılanmamız var. Kurduğumuz bir yatırım ofisi var. Bizim insan kaynağımız da çok ciddi bir potansiyele sahip. Garanti BBVA'nın CEO'su bir Türk, bu anlamda baktığımızda gurur duyulacak bir insan kaynağına sahibiz. Teknoloji anlamında da daha dün Fransızlara ne kadar iyi bir sisteme sahip olduğumuzu anlattık. Sermayeye ihtiyacı olan bir ülkeyiz. Bölgesel güç olmak arzu ettiğimiz bir şey, coğrafyamız da buna uygun. Burada sermayenin gelmesi, üretimin artmış olması, istihdamın artmış olması ve refah düzeyinin artmış olması çok önemli. İslami finans açısından bakmaktan ziyade, bütüncül bakmakta fayda var. Bir fon piyasasıyla Lüksemburg'un geldiği noktayı hepimiz görüyoruz. Keza Hollanda aynı şeyi yapıyor. Bizler buraya çok ciddi bir sermaye akımı getirmek durumundayız. Sadece yabancıya bağımlı olmak da kötü, bunun bir balansı önemli. Hem yerli hem yabancı olması gerekiyor" dedi.
Sermaye piyasalarının son yıllarda erozyona maruz kalmış vaziyette olduğunu dile getiren Öztop, "İnsanları girişimci olmaya teşvik ediyoruz, ama finans sektörü olarak baktığımızda bankacıları tutamıyoruz, portföy yönetim şirketleri keza öyle, burada ciddi bir sıkıntımız var. Ama buna rağmen çok umutluyuz, alt yapımıza baktığımız zaman, borsaya ciddi bir ilgi var. En kötü zamanımızda bile borsamız hep açıktı. Bunlar önemi şeyler" diye konuştu.
"İFM FİNANS DIŞININ PAYINI ARTIRACAK"
A Para Araştırma Müdürü Erdoğan Turan'ın moderatörlüğünde gerçekleşen Zirve'nin ikinci panelinde ise "Finansın Kalbinde Bankacılık Dışı Finans" tartışıldı. Panele FKB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emre Ballı ve Phillip Capital Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Yılmaz katıldı.
Ballı, dünyada finansın sadece bankacılıktan oluşmadığını vurgulayarak İFM'nin açılmasıyla İstanbul ve Türkiye'nin bir üst lige çıkacağına herkesin inancının tam olduğunu vurguladı. Ballı, banka dışı kesimin finans sektöründe payının New York'ta yüzde 71, Londra'da yüzde 49'ken Türkiye'de yüzde 14 civarında olduğunu dile getirerek İFM ile pazar payının artacağını düşündüklerini söyledi. Ballı, "Yeni oyuncuların sektöre katılacağını düşünüyorum. Tek durak büro uygulamasıyla bizim birliğimize üye olanlar hem bankacılıkla hem fintech ile dirsek teması olarak aktif çalışacakları için, bankacılık dışı finans sektörü, buradaki regülasyona hızlı şekilde ayak uyduracak ve pazar payını yukarıya çekecektir. Sağlanan avantajlarla iş gücü artacak ve fintech şirketleriyle beraber entegrasyon yaparak yüzde 14 olan pazar payını yukarıya çekeceğine inancımız tam" diye konuştu.
İFM'de teknolojik bir market olacağını düşündüklerini söyleyen Ballı, en önemli avantajı ise yurtdışına yapılacak finansal kiralamanın sağlayacağını ifade etti. Ballı, fintech ve finansman şirketlerinin iyi bir birliktelik yaptığı zaman pazar oranının yükseleceğini kaydederek "Hem finansal teknolojik ürün hem de birliğimizdeki firmaları bir araya getirdiğimizde pazar payımızı önümüzdeki yıllarda yüzde 20-22'ye çıkaracağımızı düşünüyoruz" dedi.
"ASYA'DAN MÜŞTERİ ÇEKMEK DAHA KOLAY OLACAK"
Yılmaz ise küresel ekonomide batı bloğu diye tarif edilen ülkelerin payının yüzde 60, doğu bloğunun ise yüzde 17 olduğunu söyledi. Ancak bu durumun değiştiğini ve Asya'ya doğru kaydığını belirtene Yılmaz, şunları söyledi. "Mevcut rakamlara baktığımızda Doğu'nun payının yüzde 44'e çıktığını görüyoruz. Bu nedenle Asya'dan daha fazla pay almak gerekiyor. Batı ve doğunun birleşme noktasında olmamız çok önemli. Türkiye yatırım yapmak için çok uygun bir ülke, Asya olan bağlarımızın bize çok büyük avantaj sağlayacağını düşünüyorum" dedi.
Türkiye'nin Avrupa'daki birçok borsa ile rekabet edebilecek durumda olduğunu vurgulayan Yılmaz "Doğrudan yatırım için bizim sektörümüzde bankaların bir önderliği var, bağımsız banka dışı aracı kurum olarak çok az yabancı aracı kurum var. Bence kendimizi doğru anlattığımız sürece bu sayıyı da artıracağımızı düşünüyorum" diye konuştu.
Doğu ve batı arasındaki rekabetin artmasının Türkiye'ye yarayacağını söyleyen Yılmaz, finans sektöründe bir başkent olabilecek kapasitede bulunduklarını ve rekabetin de her geçen sene daha ileriye gideceğini dile getirdi.
"İFM'NİN İSLAMİ FİNANS MERKEZİ DE OLMASINI İSTİYORUZ"
"İstanbul Finans Merkezi Zirvesi" Vakıf Katılım Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran'ın konuşmasıyla sona erdi. Oran, BM raporlarına göre bugün dünyada 2,7 milyar insanın henüz bankacılık ve finans kesimi ile tanışmadığını dile getirerek, ülkemizde bu rakamın dünyaya göre iyi konumda ve yüzde 1,5 civarında olduğunu kaydetti. Katılım finansın 1980'li yıllarda Türkiye'de faaliyet göstermeye başladığını söyleyen Oran, şöyle konuştu: "1985 yılında katılım finans kurumları açıldı. İnançlarından dolayı bankacılıkla tanışmayan kesim için bu ülkenin ekonomisine bir tuğla nasıl koyabiliriz hesabıyla faaliyete başladı. İzin verildi sonra pişman olundu, büyümesine şubeleşmesine geçit verilmedi. 90'lı yıllarda kamu işin içine girdi. 1996'da başladığımızda kamuya katılım finans kurulması fikri vardı, irade yoktu. İnananların paralarını enflasyona ezdirmemek için ne yapabileceğimize baktık. Bir asır sisteme alışmış milleti alıştığı sistemden yeni sisteme alıştırmak da kolay olmadı. Geldiğimiz noktada bugün bu sistemin 1391 şubesi, 18 bin 500 çalışanı, 4 milyon 700 bin müşterisi var. Bu sistem bankacılık sisteminden yüzde 8,5 pay alıyor. Dünyada aldığımız pay yüzde 3 civarında daha fazla artırmak bu merkezleri doldurarak olur. İFM'nin İslami finans merkezi de olmasını arzu ediyoruz."
Sistemin hem mevzuatı hem de bankacılık sistemi içinde yeri olduğunu dile getiren Oran, katılım finans sistemine uygun araçların da artık tek bir şemsiyede toplandığını ve bundan sonra önlerinin de çok açık olduğunu vurguladı. Katılım finans kurumlarının ülkenin özüne çok uygun olduğunu belirten Oran, "Dünyanın başkenti çalışırsak, anlatırsak olur. Türkiye bankacılıkta da batının çok ilerisinde katılımda da batının, Orta Doğu'nun Asya'nın çok ilerisinde... Biz inanıyoruz ki katılım finans bu ülkenin ekonomisini büyütmede öncü bir rol oynayacak. Çünkü bu sistem projesi olan, fikri olan ama sermayesi olmayanlara destek olan bir sistem. Şu anda Türkiye'de 3'ü kamu olmak üzere 8 katılım bankası var. Kamu işin içine girince işin rengi değişti, katılım finans şu anda daha hızlı büyüyor. Gençlere sesleniyorum projeniz fikirleriniz varsa katılım finans kurumlarına başvurun. Kurumlar kapılarını sizlere açmış durumda" dedi.
Yabancıların ev alması, vatandaşlık alması, iş kurmasının ülkenin ekonomisinin güçlü olduğunu gösterdiğini ifade eden Oran, ancak bunun yeterli olmadığını büyümek için yatırımlara devam etmek gerektiğini söyledi. Dolar ve Euro'nun bypass edilip yerel paralarla yapılan ticaretin artması durumunda, daha hızlı büyüme yaşanacağını kaydeden Oran, bu durumda Türkiye ekonomisinin tutulamayacağını söyledi. Oran, 2025 yılında 2 trilyon TL büyüklük ve yüzde 25 pazar payı hedeflediklerini dile getirerek, bankaya alternatif kurulan sistemi tüm paydaşların geliştirmesi gerektiğini vurguladı.
Güçlü Sponsor Desteği
İstanbul Finans Merkezi Zirvesi'nin ana sponsorluğunu Halkbank, Türkiye Varlık Fonu, İstanbul Finans Merkezi, Türk Telekom, Vakıfbank, Ziraat GYO, Denizbank, Enerturk, KOZA üstlenirken, destek sponsorları ise Artaş, Aydınlı, Borsa İstanbul, Cengiz Holding, Papara, Koleksiyon, Phillip Capital ve TSPB Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği oldu.