Dağlıoğlu: Uluslararası yatırımlarda en önemli rekabet gücümüz hızlı büyümemiz
Türkiye’nin ekonomi kanalı A Para tarafından düzenlenen “2. Finansın Geleceği Zirvesi” Turkuvaz Medya Merkezi’nde gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, uluslararası yatırım çekme yarışında Türkiye’nin hızlı büyüme ve krizlerden çok hızlı çıkmasıyla fark yarattığını ve büyüme hızıyla rekabeti farklılaştırabildiğimizi vurguladı.
Türkiye'nin ekonomi kanalı A Para tarafından düzenlenen "2. Finansın Geleceği Zirvesi" Turkuvaz Medya Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu özel oturumda A Para Yayın Koordinatörü Özlem Doğaner'in sorularını yanıtladı. Dağlıoğlu, pandemi döneminde uluslararası doğrudan yatırımlar konusunda Türkiye'nin diğer ülkelere göre daha şanslı olduğunu, 2021 yılında yaşanan toparlanmadan da Türkiye'nin küresel çapta daha hızlı yatırım çektiğini dile getirdi. Türkiye'nin 2003'ten 2022 Ağustos'a kadar çektiği uluslararası yatırımlarda finans sektörünün öne çıktığını ve imalat sanayinin ikinci sırada geldiğini söyleyen Dağlıoğlu, pandeminin başlangıcından bugüne ise toptan perakendenin birinci, imalat sanayinin ikinci, bilgi iletişim sektörünün ise üçüncü sıraya yerleştiğini kaydetti. Dağlıoğlu burada bir hikaye olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
"Toptan ticaret ve perakende ile bilişim sektörü güçlü yatırımlar çekiyor. E-ticarette büyük yatırımlar var. Pandemi sonrası dönemde Türkiye'de uluslararası yatırım girişlerinde sürükleyici faktör girişim sektörümüz. İmalatta ise uluslararası yatırımcılar Türkiye'yi üretim ve ihracat merkezi kullanıyorlar, pandemi sonrası bu nitelikteki yatırımlar arttı."
Dünyada her çeyrekte yeni bir konunun konuşulduğunu ve geleceği tanımlamanın zor olduğunu ifade eden Dağlıoğlu, uluslararası yatırımların seyrini belirleyecek ana trendleri ise şöyle açıkladı: "En başta dünyadaki jeopolitik gelişmeler var. Jeopolitik gelişmelerin ötesinde en önemli gündemlerden biri merkez bankalarının para politikaları. Faiz artırımları yatırımcıların çok lehine gelişmiyor. Yatırımları destekleyen politikalar olması gerektiğini ifade ediyorlar. Uluslararası doğrudan yatırım projelerinin finansmanı politika faizlerinden etkileniyor. Türkiye'ye ilk iki çeyrekte negatif yansımasını görmedik. Üçüncü önemli faktör dijitalleşme. Dijitalleşme Türkiye gibi ülkeler için büyük fırsat sunuyor. Sürdürülebilirlik de çok büyük bir trend."
Türkiye'yi uluslararası yabancı yatırım çekme rekabetinde öne çıkaranın çok hızlı büyüyen bir ekonomi olması olduğunu vurgulayan Dağlıoğlu şöyle devam etti: "Tüm uluslararası küresel ekonomik şoklardan en hızlı şekilde çıkan ülke ve çift haneli rakamlarda büyümeyi başarıyor. Rekabeti farklılaştırabiliyoruz. Nereden bakarsanız bakın Türkiye rekabet alanında en hızlı büyüyen ülke oluyor. Türkiye ekonomi modelinde vurgulanan büyüme yatırım istihdam ihracat politikaları önümüzdeki dönemde büyüme çizgisinin devam edeceğini gösteriyor. İkinci olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ortaya koyulan reform kararlılığı, bunların takibi ve geri bildirimlerle yeniden reform paketi uygulanması yatırımcı tarafından büyük takdir görüyor. Uluslararası endekslerde sürekli gelişen bir ülkeyiz. 20 yılda yatırımcı dostu bir iş ortamı sağladık. Reform paketinde önümüzde sürdürülebilirlik, dijitalleşme başlıklarında kararlı adımlar var. Türkiye'de yatırım ortamının geliştirilmesinden yatırımcılar çok memnunlar. Üçüncü olarak yetkin işgücümüz bizi öne çıkarıyor. Son olarak da Türkiye'nin coğrafi konumu."
TÜRKİYEDE MİLYAR DOLARLIK GİRİŞİM SAYILARI ARTACAK
Dağlıoğlu, "Türkiye'deki milyar dolarlık girişim sayısının artacağını düşünüyoruz. Dijital bankacılık alanı regüle olmuş bir alan ve önemli yatırım hedefi olacak diye öngörüyoruz. Diğer sektörlere bakınca e-ticaret platformları, online oyun şirketleri, yapay zeka alanında girişimlerin artacağını görüyoruz. Bunların değerlemeleri yükselecek ve milyar dolarlara ulaşacak. Yine enerji ve enerji verimliliği alanında teknoloji girişimcileri olduğunu ve daha çok milyar dolarlık girişimler olacağını görüyoruz. Dünyadaki girişimcilik temalı etkinlikleri ajandamıza aldık" diye konuştu.
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alpaslan Çakar ise 'Bankacılık Sektörünün Bugünü ve Yarını' konulu özel sunumuyla zirvede yer aldı. 'Büyümede Bankacılığın Rolü ve Geleceği'ni Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ ve Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş özel sunumlarıyla tartıştı.
ÖZKAYNAKLARIN YÜKSEK OLMASINA ÖZEL HASSASİYET GÖSTERİYORUZ
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alparslan Çakar, Finansın Geleceği Zirvesi'nde bankacılık sektörünün bugününü ve yarınını başlıklı konuşmasında öz kaynakların önemine dikkat çekerek, "Kredilerimizde aldığımız yolun sağlıklı olarak sürdürülmesinin önemli şartlarından bir tanesi de öz kaynaklarımızın güçlü olmasıdır. Şunu çok net olarak söyleyebiliriz ki bankalar öz kaynakların yüksek olmasına özel hassasiyet gösteriyor ve bunu devam ettirmekte oldukça kararlı. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki bankalarımız bir yandan fiziki altyapılarını ve hizmet ağlarını korurken bir yandan da yeniliklere yatırım yapmak ve öz kaynak üretmek durumundadırlar. Bu da sermayenin büyüklüğünün ve öz kaynakların verimli kullanılmasının önemini arttırmaktadır" dedi.
Alparslan Çakar, gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş olan ülkeler arasındaki farkın giderek kapandığını belirterek şu rakamları paylaştı: "Dünya ekonomisinin 1980 yılından 2022 yılına kadar ortalama yüzde 5,5 oranında büyüdüğünü ve küresel gelirin 102 trilyon dolara yükseldiğini görüyoruz. Burada daha çarpıcı bir değişiklik var, gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisinden aldığı pay artıyor. Bu ülkelerin 1980 yılında yüzde 25 düzeyindeki payının, 2022 yılında yüzde 41 olması beklenmektedir. Daha ilginç olan, kişi başına gelir gelişmiş ülkelerde 5 kat artarken, gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık 20 kat artmıştır. Evet, 20 kat. Buna rağmen, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki kişi başına gelir farkı 11 kattan ancak 9 kata inebilmiştir. Bu olumlu bir gelişmedir. Ama şu da bir gerçek ki gelir farkı hala çok yüksektir. İşte gelişmekte olan ülkelerin bu farkı kapatmaları, büyüme için gerekli kaynak kısıtı sorununu aşmaları ve mevcut kaynaklarını büyümenin finansmanında daha etkin kullanmaları için, bankacılık sektörüne; daha geniş anlamda söylersek, finansal sektöre hala çok önemli görevler düşmektedir."
Türkiye'de bankacılık sektörünün 2000'li yılların başında yeniden yapılandırıldığını hatırlatan Çakar, sektöre ilişkin güncel verileri de paylaştı: "Mevduat hacmimiz 8,3 trilyon TL'dir. Buna karşılık kredi hacmimiz 6,9 trilyon TL, menkul kıymet portföyümüz ise 2,2 trilyon TL'dir. Ekonomiye kullandırılan kaynakların mevduatımıza oranı yüzde 109 düzeyindedir."
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı, bankacılık sektörünün ekonomik faaliyetin sürdürülmesi için gerekli olan krediyi sağlamak amacıyla çaba sarf ettiğini vurguladı. Başkan Alparslan Çakar, büyümenin finansmanında kredilerin kritik öneme sahip olduğunu bildiklerini ifade ederek, kredilerle ilgili şu verileri paylaştı: "Kurumsal kredilerimizin payı yüzde 56; KOBİ'lerimizin payı yüzde 25; bireysel kredilerimizin payı ise yüzde 19'dur. Sektörel anlamda ticari kredilerimizin yüzde 29'u imalat sanayiine, yüzde 16'sı ticarete, yüzde 10'u inşaata, yüzde 9'u enerji sektörüne kullandırılmıştır."
TÜRKİYE EKONOMİ MODELİNİN EN SAĞLAM KALESİ BANKACILIK SEKTÖRÜDÜR
Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, bankacılık sektörünün güçlü sermayesi teknolojik altyapısıyla pandemi sonrası şekillenen yeni dünyaya adapte olma konusunda öncü rol oynadığını belirterek teknolojiyi en etkin kullanan sektörler arasında ilk sırada yer aldıklarını söyledi. Açık bankacılık platformları, yapay zeka gibi yoğun kullanılan teknolojilerin sektörde öne çıktığını dile getiren Üstünsalih şunları söyledi: "Önümüzdeki süreçte sektörümüz küresel ivme doğrultusunda risklerini daha etkin yönetecek iş modellerini sadeleştirecek müşteri deneyimini odak noktası olarak tutacaktır. Yeni koşullara uyum sağlama becerisi sektörün en büyük gücü olacaktır. Bu güç aynı zamanda finansal alanda ülkemizi öne çıkaran en önemli etmenlerin başında gelmektedir. Türkiye Ekonomi Modelinin en sağlam kalelerinden biri bankacılık sektörüdür. Finans sektörü sağlıklı büyümesini sürdürürken bizlere de önemli görevler düşüyor. Kamu bankacı olma sorumluluğumuzla üzerimize düşen görevi yerine getirdik, getirmeye devam ediyoruz. Türkiye'nin en büyük iki bankasından biri olurken ihracata imalata destek veriyor, düzenleyici kurumların getirdiklerine uyumla hareket ediyoruz."
METAVERSE EVRENİNDE ŞUBE KURAN İLK BANKALARDAN OLACAĞIZ
Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, "Diğer bankaların yaptığı gibi her şeyi yapıyoruz" diyerek konuşmasına başlayarak şunları söyledi: "Neyi farklı yapmaya çalışıyoruz o şekilde anlatmak daha doğru olur. Ekonomi bir bütün, birçok faktör var. Bunları düşününce Halkbank olarak ismimizin verdiği misyonla esnafımızı fonluyoruz öncelikle. 2 milyon adet esnafımız var. Biz 85 yıldır öncelikle küçük işletmeler başta olmak üzere desteklemeye çalışıyoruz. Bütün işletmelere destek vermeye çalışıyoruz. Esnaf ve sanatkarlara 11 Ekim'den geçerli olmak üzere 100 milyarlık destek sağlıyoruz. 500 bin liraya kadar 60 aya kadar vadeyle finansman sağlıyoruz. Bu önümüzdeki günlerde hem ekonomiyi destekleyecek hem piyasada rahatlamayı sağlayacaktır. Kadın girişimcilerimize destek veriyoruz. 2 yıl dolmadan 142 bin girişimci kadına 18 milyar lirayı bulan destek paketini hayata geçirdik. Metaverse evreninde şube kuran ilk bankalardan olacağız. Sıcak bankacılık anlayışını yapmaya çalışıyoruz. Zaten ismimiz halk, mottomuz önce halk sonra bankayız. Bu prensipten hareketle müşterileri dinleyen çözüm üretmeye çalışan bankayız. Bankacılığın büyümesi için daha fazla sermaye ihtiyacı var faaliyetlerden para kazanarak karşılıyoruz ama çok daha büyümek için niş alanlara hep birlikte girip ekonomiyi büyütmemiz lazım. Ekonomiyi büyüdükçe finans sektörü de büyüyecek. Yeni bir finansal anlayışa geçme ihtiyacı da ortadadır. Türkiye'nin geleceğine çok güveniyoruz, Türk bankacılık sektörü Türkiye'nin büyümesini destekleyecek güce ve anlayışa sahiptir. Elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz."
"DÜNYADAKİ EKONOMİK SORUNLAR, ARTIK HİÇBİR ÜLKENİN TEK BAŞINA ÇÖZEBİLECEĞİ NOKTADA DEĞİL"
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran bankacılık sektörünün büyümenin sağlıklı ve sürdürülebilir olması için kredilendirmenin seçici yapılabiliyor olması ve verimli yatırımların finanse edilebilmesi gerektiğini belirterek "Bunun mümkün olmadığı durumlarda banka kredileriyle, bankacılık sektörüyle büyüme arasındaki ilişki zayıflamaktadır. Aran, uygulanan politikaların kırılganlıkları ve bankacılık sektöründeki riskleri arttırdığını dile getirerek şunları söyledi: "Bu politikadan kastımız ne olduğunu net olarak söylemek istiyorum. Kesinlikle büyüme ve istihdamdan yana net bir tercih belirtilen ve Türkiye ekonomi modeli olarak geçen yıl sunulan modelin ve bunu destekleyen politikalardan bahsetmiyorum. Tam tersine bu politikanın uygulanmasını da engelleyen makroihtiyati tedbirleri kastediyorum. Biz yeni model kapsamında üreticiyi, ihracatçıyı, turizmcimizi ne kadar döviz geliri getiren alanlarımız varsa bunları sonuna kadar destekleyeceğimizi ifade ederek yapısal dönüşüm için düğmeye bastık. Ve sektör olarak tüm kredilerimizi Bakanımızın bugün konuşmasında da belirttiği gibi seçici kapsamda bize yeni ekonomi modelini destekleyecek ve Türkiye'nin cari açık vermeden büyümesine imkan sağlayacak alanlara yönlendirdik. Ama şunu gördük ki getirilen alınan makroihtiyati tedbirlerle beraber artık biz ekonomi modelini desteklediği sektörleri bile destekleyemeyecek noktaya geldik. Faiz oranlarının inmesi ne açıdan size yarar? Eğer kredinin fiyatlaması ucuzlamasına rağmen krediye erişim güçleşiyorsa bunun kimseye bir faydası yoktur. Bankacılık sektör ekonomi modelini desteklemek için hangi alana kredi vermeyi ve hangi alana ucuz kredi vermek gerektiğini kendi içerisinde belirleyip ülkenin büyümesini desteklemek için temel fonksiyonlar verimli alanları seçmek ve bu kredileri seçme konusunda zaten mahirdir. Yeter ki bunu tedbirlerle müşteri tercihlerini de zorlayacak noktalara getirmeyelim" diyerek makro ihtiyati tedbirlerin Türkiye'nin yeni ekonomi modelini destekleyecek şekilde bir an evvel kaldırılması ve gevşetilmesi gerektiğinin altını çizdi.
BİR AN EVVEL ENFLASYONDAN KURTULMAMIZ LAZIM
Garanti BBVA Genel Müdür Recep Baştuğ Türkiye'de büyük sermayelere sahip olan bankacılık sektörünün yüksek kar rakamlarının başka yerlere çekilmemesi gerektiğini belirterek "Büyük sermayeler bu paraları kazanmaya mecburdur. Türkiye'de bu sermayeler, bu ve bu büyüklükte firma sayısının artması lazım. Çok daha büyük ülke olacaksak, KOBİ'lerle ülkeyi istediğimiz yere götüremeyiz. Daha çok Arçelik, Vestel, İş Bankası, Garanti'ye ihtiyacımız var. Bugün büyüklerle barışmamız lazım. Türkiye'nin çok büyük firmaları olması lazım. Girişimcilik konusunda Türkiye dünyadan ayrılıyor ve çok ciddi potansiyel var bizde. Bu potansiyeli bankalar nezdinde karşılığının olması lazım. Bunun yolu da bir an evvel enflasyondan kurtulmaktan geçer. Enflasyonsuz ortamda sağlıklı büyümemiz gerekiyor. Sorunların Türk bankacılık sektörü altından kalkarız ama bir an evvel rahatlamamız lazım" diye konuştu.
SENDİKASYON YÜZDE 9'LARA YAKLAŞIYOR
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, Dünyanın ve Türkiye'nin farklı bir jeopolitik ve ekonomik dönemeçten geçtiğini belirterek, "Artık Batılıların arkalarına dayanıp ucuz enerjiyi, ucuz üretim rahatlığının son bulduğunu, küreselleşme dediğimiz oyunun bittiği, farklı ittifakların yer aldığı ve ulusal güvenliğin ön plana çıktığı bir dünya düzenine gidiyoruz" dedi. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın enerji ve gıdaya çok ağır yükler getirdiğini, bu gelişmelerin şok etkisi yarattığını, bunun da yüksek enflasyona neden olduğunu vurgulayan Ateş, "Amerika'da yüzde 8.2, Avrupa'da 10.9… Hep böyle yüzde 2'li enflasyona doğru meyleden gelişmiş ekonomiler artık 2'leri unuttu, 4'lere razı. Borçlanma faizi 4'lerin üzerinde. Bunun üzerine kendi risk primlerini de üzerine koyunca sendikasyon yüzde 9'lara yaklaşıyor dolar üzerinden" dedi. Enflasyonun ve Çin'in covid-19'su iyi yönetememesi nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin üzerine ağır yükler bindiğini belirten Denizbank Genel Müdürü, "Dış finansman ihtiyacı olan ülkelerde maliyetler artıyor, Türkiye de bunlardan biri" dedi. Hakan Ateş sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bankacılık sektörüne geldiğimizde… Şöyle bir baktım, aktif büyüklüğü olarak 10 yıllık geçmişte ne olmuş diye; 1.3 trilyondan 12.7 trilyona büyümüşüz aktif büyüklüğü ama dolar karşısında 703 milyar dolardan 701 milyar dolara gerileme var. Özellikle sermaye ihtiyacı olan ülkelerde bankacılığı ekonomik kaynakları doğru dağılımı yanı sıra kayıt içine alınması konusunda bankacılığın tabi inkar edilemeyecek bir yeri var. Bizim büyüme gereksinimimizi yerine getirmek zaruretimiz var. Bunu da bu geçiş döneminin arkasından çok ciddi birtakım yönelişlerle ekonomide daha sakin, dünyadaki enflasyondan ayrışmamız çok mümkün olmasa bile, biz enerji de üretmiyoruz, bu çerçevede ithal ettiğimiz bir enflasyon da muhakkak ama enflasyonu düşürmek önem kazanacak. Dış finansmanda zorluklar var. Amerika'da faizler yükselince daha büyük ekonomilere kaçış var, dünya ekonomisinde de gelişmiş ekonomilere gittiğini görüyoruz. Biz burada tedbirimizi almalıyız. Ön Asya'da, Avrupa-Asya arasında çok merkezli üretimin merkezi olmak bizim için çok değerli. Hem katma değeri artırmamız lazım hem de yatırımları kendimize çekmemiz lazım."
Öğleden sonraki oturumlarda Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Göksel Aşan ve Varlık Fonu Genel Müdürü Yardımcısı Mahmut Kayacık özel oturum konuğu olarak açıklamalarda bulundu.
KÖRFEZ SERMAYESİNDE CİDDİ HAREKETLENME OLACAK
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, kanun çalışmaları kapsamında Parti grubuyla temasa geçtiklerini, BDDK gibi ilgili kurumlarla birlikte çalışarak kanunda bir noktaya geldiklerini belirterek, dertlerinin katılım finans alanında müstakil bir kanun yapmak ve hukuksal denilebilecek altyapıya dair problemleri ortadan kaldırmak olduğunu dile getirdi. İkinci büyük işin ise hassasiyeti olan tasarruf sahiplerinin Katılım Finans sistemine gönül rahatlığıyla girmelerini sağlamak olduğunu vurgulayan Başkan Aşan, tasarruf sahiplerinin bu alana yönelik tereddütlerini de ortadan kaldırmanın önemli olduğunu dile getirerek konuşmasına şöyle devam etti: "Bu tereddütler ortadan kaldırılmadığı sürece sisteme dahil edemiyorsunuz. Sistem içine girmedikleri zaman da iki tercihleri oluyor ya altın ya da döviz. Bizdeki dolarizasyonun bir parçası da buradan geliyor. Hassasiyetleri gereği tasarruf sahipleri bu durumdan çok memnun değiller. Bu insanların önüne iyi bir fırsat koyarsanız, kaynakları getirebilecekleri fırsatları verirseniz, ellerindekini üretime sokma konusunda çok hevesliler. Bütün çabamız bu, bunu yapıyor olmamız lazım."
Özellikle Körfez'den ve diğer İslam ülkelerinden İstanbul'a gelebilecek sermaye hareketlerini, gönül rahatlığıyla çağırabilecek bir hukuki altyapıyı ve ekosistemi oluşturduklarını belirten Aşan, "Sermaye hareketlerini İstanbul'a çağırmak için birkaç ay içinde hiçbir eksiğimiz kalmayacak. Orada da ciddi bir hareketlenme olacağını düşünüyoruz. Katılım Finans Strateji Belgesi aslında bunu da amaçlıyor. Hem içeride yeni bir hava ve yeni bir ekosistemi oluşturalım hem de oluşturduğumuz bu ekosistemin dışarıda da ve bahsettiğimiz bu coğrafyalarda da ses getirmesini istiyoruz. Bununla ilgili hem bizim hem de Yatırım Ofisimizin ciddi temasları var" diye konuştu.
2. FİNANSIN GELECEĞİ ZİRVESİ GÜÇLÜ SPONSOR DESTEĞİ
A Para Türkiye Finansın Geleceği Zirvesi'nin sponsorluğunu Halk Yatırım, Türk Hava Yolları, Türk Telekom, Vakıf Yatırım, Ziraat Bankası, Finansal Kurumlar Birliği, Kuzu Grup, Papara, TSPM, N1, Aydınlı Grup Pierre Cardin, Cacharel, U.S Polo ASSN, Bitexen, Kargom Sende, Koza ve Philip Capital üstlendi.