Halkalar, Türkiye'de birleşiyor

01:24 - 18.05.2021, Salı

'Çin'de toplanan üretim tesislerinin akıbetinin ne olacağı' pandemi sürecinin en önemli sorularından biri olarak büyük şirketlerin gündeminde. Çözüm arayışlarında ise sofistike üretim kapasitesi ve stratejik konumuyla ilk ve en öne çıkan ülke Türkiye.

Hazırlayanlar: Prof. Dr. Kerem Alkin, Dr. Metin Gürler

Covid-19 pandemisiyle birlikte pek çok soru da dünya gündemine girdi. 'Ellerimizi hangi sıklıkta yıkayacağız'dan 'Kapitalizm yıkılacak mı?'ya kadar geniş bir yelpazeye yayılan sorulardan belki de en önemlisi küresel dev şirketlerin Çin'de toplanan üretim tesislerinin akıbetinin ne olacağıydı. Çin'de üretimin birkaç ay bile durmasının şirketlerin ve hatta ülkelerin tedarik güvenliğinde büyük problemler oluşturduğu görüldü. Ortak kanı 'bütün yumurtalar aynı sepete konmamalı' idi. Şu anda küresel dev şirketlerde maliyet hesapları, vergi avantajları, coğrafi yakınlık gibi konular üzerine fizibilite raporları hazırlanıyor. Bir yandan Japonya, Asya bölgesinde, başta Çin, Doğu ve Güney Doğu Asya'daki ülkelere gerçekleştirdiği doğrudan yatırımların yeterli olduğunu belirterek, bundan sonra 'doğrudan yatırım hamleleri'ni Türkiye'ye kaydıracağını açıklıyor.

Bir yandan Çinli şirketlerin de yaşadıkları itibar kaybının neden olduğu iş kaybını Türkiye üzerinden ihracat ile kapatmayı hedefledikleri biliniyor. Türkiye'nin yükselen güç merkezi olarak bölgesinde ve Avrasya'da artan üretici ve tedarikçi rolü, 'güvenilir liman' tedarikçi ülke konumu, Japonya, Çin, Katar gibi Türkiye'nin 'imkan ve kabiliyetleri'ni doğru okuyan ülkeleri, G20 Grubu'ndaki pek çok ülkenin de takip edeceğine işaret ediyor. Bu konuda İtalya ve İngiltere'nin de Türkiye konusunda gösterecekleri 'pozitif atak'lar Almanya ve Fransa'yı da daha pozitif bir yaklaşım ortaya koymaya yönlendirecek gibi. Kısacası önümüzdeki dönemde daha büyük kopuşların yaşanması beklenen küresel tedarik zincirinde halkaların büyük bir kısımının Türkiye'de birleşeceği öngörülüyor.

YENİ ROTA ARAYIŞI

Elbette sadece tedarik zinciri değil aynı zamanda ticaret rotaları da pandemi nedeniyle değişikliğe uğruyor. Ülkeler yeni pazarlar arayışında. Pandemiye ekonomilerin verdiği cevaplar özellikle Türk ihracatçı şirketler için yeni pazarlar bulmada oldukça önemli ipuçları içeriyor. Tedarik zinciri söz konusu olunca Türkiye hem coğrafi hem de iş gücü alanındaki avantajlarıyla ön plana çıkıyor.

Ticaret hacminin hızla büyümesi önde gelen ekonomilerin ve küresel ticaretin önemli aktörlerinin tümünü, ticaret savaşlarının sebep olacağı etkilerden korunabilmek için, küresel tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye zorladı.


TEK PAZAR BAĞIMLILIĞI

Asya ve Çin'e fazlasıyla bağımlı bir küresel tedarik zinciri ağından, Türkiye gibi üretim kalitesini ve teslimat becerisini fazlasıyla kanıtlamış olan ülkeleri daha fazla önceliklendirecek bir ağ zenginleşmesi planı ile karşı karşıyayız.

Covid-19'un küresel ticarette sebep olduğu kırılmalar sonrasında, uluslararası ekonomi kurumları ve yönetim danışmanlık şirketleri tarafından son dönemde gerçekleştirilen araştırmalar ve dünyanın önde gelen şirketlerinin üst düzey yöneticilerine yönelik anket çalışmaları, küresel tedarik zincirinin Asya-Pasifik ağırlıklı bir yapıdan uzaklaşma eğiliminin bir tartışmadan gerçeğe dönüştüğüne işaret ediyor.

Son dönemde yayınlanan farklı raporlar, küresel şirketlerin tedarik ihtiyaçlarının yüzde 10 ile 15'i oranında bir bölümünü Asya-Pasifik'ten farklı coğrafyalara doğru kaydırmaya başladıklarına, Türkiye'nin bu noktada 'güvenilir liman tedarikçi ülke' olarak öne çıktığına ve bu adımların daha da sıklaşacağına işaret ediyor.

TÜRKİYE YATIRIM HAMLESİ

Hiç kuşkusuz konu sadece küresel mal tedariki çeşitlendirmesiyle de sınırlı değil. Amerikalı ve Japon firmaların Çin'e yaptıkları yatırımlar da (160'ar milyar dolar civarında) artık mercek altında. Ne ABD yönetimi, ne Japonya kendi özel sektörünün Çin'deki doğrudan yatırımlarını büyütmeye devam etmesini istiyor. Bu nedenle ABD, Japonya, Güney Kore, Çin ve Almanya gibi ülkeler arasında gözlenen 'ticaret' ve 'teknoloji' savaşları, 'sermaye savaşları' boyutunda yeni bir etaba daha geçiyor. Japonya, Asya bölgesinde, başta Çin, Doğu ve Güney Doğu Asya'daki ülkelere gerçekleştirdiği doğrudan yatırımların yeterli olduğunu belirterek, bundan sonra 'doğrudan yatırım hamleleri'ni Türkiye'ye kaydıracağını açıkladı.

İşin ilginci her geçen gün Çinli şirketlerin Türkiye ilgisi de artmaya devam ediyor. Hiç kuşkusuz Türkiye ile ABD arasında süregelen anlaşmazlık başlıklarında, ABD 'yeni bir anlayış' ortaya koyma aşamasına geldiğinde, ABD'li şirketlerin de Türkiye'ye yönelik doğrudan yatırım hamleleri hızlanacak.

Bu noktada, Almanya'nın Türkiye konusundaki tutumunu da gözden geçirmesi gereken bir dönemden geçiyoruz. Volkswagen'ın Türkiye yatırımını ertelemesi, yakın gelecekte Almanya'nın daha fazla pişmanlık duyacağı sonuçları gündeme getirebilir. Türkiye'nin yükselen güç merkezi olarak bölgesinde ve Avrasya'da artan üretici ve tedarikçi rolü, 'güvenilir liman' tedarikçi ülke konumu, Japonya, Çin, Katar gibi Türkiye'nin 'imkan ve kabiliyetleri'ni doğru okuyan ülkeleri, G20 Grubu'ndaki pek çok ülkenin de takip edeceğine işaret ediyor. Bu konuda İtalya ve İngiltere'nin de Türkiye konusunda gösterecekleri 'pozitif atak'lar Almanya ve Fransa'yı da daha pozitif bir yaklaşım ortaya koymaya, Gümrük Birliği'nin revizyonuna, vize serbestisinin tamamlanmasına yönlendirecek. Nitekim son AB liderler zirvesi sonrasında değerlendirme yapan Almanya Başbakanı Merkel'in bu yönde mesajlar verdiğine şahit olduk.

İmalat sanayi ve tarımda parlak bir geçmişi, birikimi, müthiş bir geleceği olan Türkiye için genç nüfusu sanayide ve tarımda emeğini ortaya koymaya özendirmek önceliğimiz olmalı. Ekonomi Yönetimi, imalat sanayi ve tarımın Türkiye'nin katma değer üretimindeki ağırlığını yeniden yüzde 22'ye ve yüzde 9'a yükseltecek yeni yatırım fırsatları ve yeni finansman imkanlarıyla, Türkiye'yi GOÜ'ler cephesinde çok farklı, çok güçlü bir konuma oturtacak kapsamlı bir strateji oluşturuyor, önemli hamleler gerçekleştiriyor.

Türkiye'yi dünya ekonomisinde ilk 10'a taşıyacak sürecin 'akıllı sanayi', 'akıllı tarım' ve 'akıllı enerji'den geçtiğini bir an bile unutmadan, İVME, Sera A.Ş. gibi kritik önemde hamleler için, Türkiye'ye daha yüksek katma değer sağlayacak, kilogram başına daha yüksek ihracat geliri kazandıracak sektör ve alanlar için seferber olmamız gerekiyor

SEFERBER OLMALIYIZ

Özellikle 1980 sonrası küreselleşme ve firmaların ülke sınırları dışında gerek ucuz işgücü ve hammaddeye gerekse hedef pazarlara yakın olmak için birçok ülkede imalat yapması nedeniyle pandemi küresel imalat sanayi sektöründeki birçok firmayı olumsuz etkiledi. Virüsün ilk ortaya çıktığı Hubei eyaleti Çin'de imalat sektörünün yoğunlaştığı bir eyalet olarak öne çıkıyor. 300 milyona yakın şirketin bilgilerine sahip veri şirketi Dune&Bradstreet'in yayınladığı rapora göre pandemi nedeniyle etkilenen bölgelerde şubesi veya yan kuruluşu bulunan yaklaşık 50 bin yabancı firma bulunuyor. Üstelik Çin'deki ekonomik aktivitenin yüzde 90'nının bu bölgede gerçekleştiği de ileri sürülüyor. Raporda en az 51 bin şirketin bölgede bir veya daha fazla doğrudan veya Kademe-1 tedarikçisi olduğu görülürken, en az beş milyon şirketin etkilenen bölgede bir veya daha fazla Kademe-2 tedarikçisinin olduğu ifade ediliyor. Pandemiden etkilenen bölgeye en yüksek bağımlılığa sahip ülkeler arasında Hong Kong (yüzde 49), ABD (yüzde 19), Japonya (yüzde 12), Almanya (yüzde 5), Birleşik Krallık (yüzde 3), Fransa (yüzde 2), Hollanda (yüzde 2) ve İsviçre (yüzde 2) yer alıyor. Şubeleri veya yan kuruluşları başka ülkelerde faaliyet gösterirken yaklaşık 17 binden fazla işletmenin merkezi pandemiden etkilenen bölgede bulunuyor. Çin merkezli bu firmaların en çok faaliyet gösterdiği ülkeler arasında Hong Kong (yüzde 30) ABD (yüzde 24), İspanya (yüzde 9), Almanya (yüzde 9), Birleşik Krallık (yüzde 6), Fransa (yüzde 5), İtalya (yüzde 4), Japonya (yüzde 4),Singapur (yüzde 4), Rusya (yüzde 4) yer alıyor.

TEDARİK ZİNCİRİ KOPTU

Covid-19 salgını GOÜ'lerdeki çok uluslu işletmeleri ve doğrudan yabancı yatırımları ciddi şekilde etkilerken bu firmaların ülkelerin kalkınmalarına yaptıkları önemli katkıyı da tehlikeye attı. Ticaret savaşları, küresel korumacılık, bölgesel çatışmalar ve BREXIT belirsizliği gibi gelişmelerden olumsuz etkilenen çok uluslu işletmeler ve doğrudan yabancı yatırımlar için Covid-19 yeni ve eşi görülmemiş bir tehdit oluşturdu. Pandemi ortaya çıkardığı küresel arz ve talep şoku ile birlikte birçok çok uluslu şirketin güvendiği mevcut tedarik zincirlerinin aksamasına ve değer zincirlerinin altüst olmasına neden oldu.

YATIRIMLAR ETKİLENDİ

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı, 2020 Mart ayında yayınladığı raporda küresel yatırımların 2020'de yüzde 5, 2021'de ise yüzde 15 arasında düşeceği beklentisini açıklamıştı. Ancak pandeminin artan olumsuz etkisi ile Dünya Yatırım Raporu revize edildi ve 2020'de yatırımların yüzde 40, 2021'de yüzde 5-10 arasında azalacağı, 2022'de ise yatırımların toparlanacağı öngörüldü. Raporda küresel yatırımların 2005'ten sonra ilk defa 1 trilyon doların altına ineceği belirtildi. OECD verilerine göre küresel doğrudan yabancı yatırımlar incelendiğinde 2020'de 2019'un birinci çeyreğine göre en fazla yatırım sırası ile ABD, Çin ve Hindistan'a yapıldı. OECD'ye göre yatırımlarda en fazla artış Şili, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Slovakya'da gerçekleşti. Çin'e yapılan yatırımlar 2019'un ilk çeyreğinde 47,6 milyar dolarken bu yılın aynı döneminde 34,3 milyar dolara geriledi.

YENİ RAKİPLER BELLİ OLDU

Dünya Ticaret Örgütü'nün 73 ülke için 2020 Ocak-Temmuz dönemine ait veriler Türkiye'nin ihracat için hangi ülkelere yoğunlaşması gerektiğini de gösteriyor. Çin ve İsviçre'nin ithalatının arttığı diğer ülkelerin ithalatının ise azaldığı görülüyor. Tayvan, Vietnam, Kazakistan, İrlanda, Hong Kong, Rusya Federasyonu, Danimarka, Uruguay, Singapur, Avustralya, Malezya, Kore Cumhuriyeti ve Hollanda'nın rakamları ise ithalatın diğer ülkelere göre daha az azaldığını gösteriyor. Bu ülkeler Türk ihracatçılar için hedef pazar konumunda.

Çin, Paraguay, Vietnam, İrlanda, Kosta Rika, İsviçre, Tayvan ve Guatemala ise belirtilen dönemde ihracatları artan ülkeler olarak öne çıkıyor. Hong Kong, Şili, Yeni Zelanda, Letonya, Danimarka, Endonezya ve Brezilya ise ihracatları azalsa bile diğer ülkelere göre daha az düşen ülkeler olarak sıralanıyor. Bu ülkeler ise Türk ihracatçıları için önemli rakip ülkeler olarak dikkat çekiyor.

TÜRKİYE ÜRETİM ÜSSÜ

Salgından çok çeşitli endüstriler ve emtia etkileniyor. Lojistik operasyonlar ve tedarik zincirleri değiştikçe otomotiv sektörü, kimya endüstrisi, elektronik sektörü, endüstriyel ekipman ve tüketici ürünleri gibi sektörler ve daha fazlası için yeni tedarik kaynakları keşfetmeye başlamak zorunda.

Japonya, katma değeri yüksek ve tek bir ülkeye büyük ölçüde bağımlı olunan ürünlerde Japon şirketlerine üretim üslerini Japonya'ya taşımalarını önerdi.

Bazı ülkeler pandemi esnasında sağlık ürünleri ve gıda ürünleri imalatına yöneldi ve krizin etkilerini çabuk atlatmaya çalıştı. İlaç ve aşı bulunsa bile insanlar sosyal mesafeyi ve temizliği artık hayatlarının bir parçası haline getirecek. Gıda arzının güvenliği pandemi ile birlikte bir daha önem kazandı.

Türkiye değişen dünya düzeninde kendini yeniden konumlandırabilir ve belli ürünlerde kendilerine Çin ve Uzak Doğu ülkeleri yerine alternatif üretim güzergahları arayan firmalar ve ülkeler için üretim üssü haline gelebilir. Bu durum planlı bir yatırım ve tanıtım ile ülke ihraç ürünlerine de fırsat yaratacak. Yeni normalde değişen küresel tedarik zinciri rotalarının Türkiye'ye yönelmesi iki yoldan gerçekleşebilir. İlki, halihazırda Uzak Doğu'da üretim üssü veya iştiraki bulunan gerek batılı gerekse Çinli firmaların bu faaliyetlerini Türkiye'de yürütmelerini sağlamak. Bu firmaların tek başlarına veya Türk firmaları ile birlikte yapacakları yatırımlar için yatırım ortamının iyileştirilmesi ve bu çalışmaların uluslararası platformlarda duyurulması gerekiyor. Diğer bir yöntem ise mevcut ihracatın arttırılmasına yönelik yapılacak çalışmalar. Mevcut ürünleri mevcut pazarlarda satışını arttırmanın yanı sıra hem ürün hem de pazar çeşitlemesine gitmekle mümkün olabilir.

Pandemi ile ortaya çıkan kriz ve küresel tedarik zincirinin aksaması Türkiye'nin küresel tedarik zincirinde yeni rotaların belirlenmesi sürecinde kendini yeniden konumlandırması için büyük bir fırsat doğurdu. Üstelik Türkiye'nin diğer ülkeler karşısında pozisyonunu güçlendiren olumlu yönleri de var: Dolar, Euro ve Japon Yeni'nin Türk Lirası karşısında değer kazanması, düşük işçilik maliyetlerine rağmen kaliteli iş gücü, rekabetçi sanayi yapısı, başta Avrupa olmak üzere Ortadoğu, Afrika ve Batı Asya piyasalarına coğrafi yakınlığı, sahip olduğu genç ve dinamik nüfusu, ekonomin toparlanma sürecine girmesi, yapılacak yatırımlara yönelik açıklanan teşvikler… Ayrıca güncellenmesi gündemde olan Gümrük Birliği anlaşmasını da unutmamak gerekiyor.

6 SEKTÖRDE İHRACATÇI İÇİN BÜYÜME FIRSATI

48 ülkenin sektörel kırılımda küresel ithalat değerleri incelendiğinde ihracatçı şirketler için fırsat olacak sektörler de açıkça görülüyor. Pandemi nedeniyle yaşanan küçülmelere rağmen 'Mücevher', 'Fındık ve Mamulleri', 'Gemi, Yat ve Hizmetleri', 'Yaş Meyve ve Sebze' ile 'Kuru Meyve ve Mamulleri' sektörlerindeki ithalatın büyüdüğü görülüyor. 2020'de ithalatı artan tek ülke İsviçre ve Türkiye oldu. Sektörel ithalatları en az küçülen ülkeler ise Tayvan, Çin (sadece mart-temmuz verisi olduğu için ithalat daralmış görülüyor), Rusya, İrlanda, Sırbistan, Danimarka, Güney Kore, Singapur ve Malezya olarak sıralanıyor. Bu ülkeler de Türk ihracatçıları için önemli pazarlar olarak dikkat çekiyor.

HİNDİSTAN NE YAPTI?

Çin ile Çin'den tedarik sağlayan ülkeler arasında pandemi ile ortaya çıkan güven açığından yararlanmak isteyen Hindistan'ın Gujarat eyaleti yöneticileri, ABD ve Japonya'nın siyasi ve ticari otoritelerine bir mektup yazarak ticari birimlerini ve operasyonlarını Çin'den Gujarat'a kaydırmaya davet etti. Eyalet hükümeti operasyonlarını Çin'den Gujarat'a taşımaya karar veren şirketlere gerekli tüm yardımları ve teşvikleri sağlayacaklarını belirtti. Ayrıca Japonya hükümetine, Japonya Dış Ticaret Örgütü'ne, ABD-Hindistan İş Konseyi'ne ve ABD-Hindistan Stratejik Ortaklık Forumu'na yazı yazarak ABD ve Japon şirketlerini değişen jeopolitik süreçte bir kez daha Hindistan'da faaliyet göstermeleri için davet etti. Japon hükümeti şirketlerin operasyonlarını Çin dışına kaydırmaları için bir paket açıklarken, Gujarat'ta Japon firmaları için özel bir bölge rezerv edildi.

BİZE ULAŞIN