Yeşil kuğu, siyah kuğuya karşı
Beklenmedik, ani ve etkisinin şiddeti nedeniyle ‘siyah kuğu’ olarak nitelenen pandeminin bir an evvel bitmesini umarken, bir yandan da iklim krizine göndermede bulunan ‘yeşil kuğu’ya hazırlanmak zorundayız. Şu an içinde bulunduğumuz ikilemlerde yapacağımız tercihler ve sürdürülebilirlik konusunda bizi bekleyen risklere nasıl hazırlanacağımız, iklim krizinin yeni bir siyah kuğu olup olmayacağını belirleyecek…
HER ÜLKENİN ÇÖZÜMÜ KENDİNE
Prof. Dr. Kerem Alkin
Nassim Nicholas Taleb, bundan 15 yıl önce kaleme aldığı 'Siyah Kuğu: Son Derece Olanaksızlığın Etkisi' kitabında beklenmeyen, ani ve çok büyük etkili olayların tarihi nasıl şekillendirdiğine dikkat çeker. Oysa pandemi deneyimlisi olduğumuz bugünden geriye baktığımızda Taleb'in, ekonomiye kazandırdığı 'siyah kuğu' kavramıyla aslında geleceğe nasıl da ışık tuttuğunu rahatlıkla görebiliriz.
Beklenmedikliğini ve etkisinin şiddetini ifade etmek için son olarak Covid-19 pandemisi için kullanılan siyah kuğunun o kadar da beklenmedik olduğunu düşünenler de var. Bu görüşü savunanların, Michele Wucker'ın, 'Açık Bir Tehlikeye Karşı Olan İhmalkar Tavrı Nasıl Tanıyabilirsiniz: Gri Gergedan' kitabından destek aldıklarını söyleyelim.
Kalabalık nüfusuyla sık sık rastlanan gergedanların sıradan görünümü ile çok beklendik olduklarına ancak yine de büyüklükleriyle tehlikeli oluşlarına göndermede bulunulan bu kavram ise bilinen ve beklenen risklerin ihmal edilmemesi gerektiğine vurgu yapıyor. Bu açıdan baktığınızda tedarik/çip krizi ve hatta pandemi öngörülebilirdi. Nitekim ünlü iş insanı Bill Gates gibi öngörenler de olmuştu. Ancak peki ya şiddeti? İşte bu öngörülememişti.
Pandemi ve beraberinde gelen ekonomik sıkıntılara ilişkin risk yönetiminde tüm dünyanın sınıfta kaldığını gördük. Bir yandan bugünlerin siyah kuğusu pandeminin yaraları sarılırken, bir yandan da dünyayı bekleyen iklim krizine dikkat çekmek için yeni bir kavram daha ortaya çıktı: Yeşil Kuğu. Eğer son yıllarda daha sık yaşadığımız iklim felaketleriyle şiddetle ve hızla yaklaşan yeşil kuğuya, 'gri gergedan' muamelesi yapar da iklim krizi risklerini yeterince iyi yönetmezsek o zaman tüm kuğuların rengi yeşile dönecek.
2022 ve sonrasının mega trendi iklim krizi, tüm kuğuların rengini yeşile döndürecek gibi. Küresel ekonomi-politiğin sebep olduğu belirsizlikler, bunların ülke ekonomileri üzerindeki yansımaları, ülkeden ülkeye farklı sorunlar, her ülkenin kendi para ve maliye politikasını kendine özgü şekillendirmesini gerektiriyor. 2022, ülkeler açısından 'kendi gemisini kurtaran kaptan' formatında unutulmayacak bir yıl olacak.
Covid-19 küresel virüs salgını dünya ekonomi-politik tarihine adını Siyah Kuğu (Black Swan) olarak yazdırdı. Siyah Kuğu, küresel ekonomi-politikte, gerçekleşmesi hayli düşük bir risk başlığı iken, gerçekleşmesiyle birlikte dünya ekonomisi ve küresel siyasette geri dönülemez köklü değişikliklere sebep olan bir olay ve süreç anlamına geliyor. 11 Eylül'de ABD'nin maruz kaldığı terör saldırısı, 1989'un son günlerinde bir anda Berlin Duvarı'nın yıkılması gibi Covid-19 pandemisi de bir 'Siyah Kuğu'.
2019'da küresel risk sıralamasında pandemi ve bulaşıcı hastalıklar dünyanın önde gelen şirketleri tarafından 8'inci sırada tarif ediliyordu. Doğal olarak 2020'de bir anda birinciliğe oturdu. Oysa son 10 yıl içinde, sinema ve dizi endüstrisinde küresel virüs salgınları kurgu senaryoların baş tacıydı. Ama kimse ihtimal vermiyordu.
2020'de pandemi tüm dünyayı derinden sarsınca işin rengi değişti. Covid-19'un Siyah Kuğu olmasının nedeni sadece beklenmedik bir anda tüm dünyayı etkisi altına almasıyla sınırlı değil. Pandeminin asıl etkisi bir anda her şeyi, günlük hayatımızı, iş hayatımızı, dünya ekonomisini ve küresel ticareti kökten değiştirmesi oldu. Siyah Kuğu olarak yaşam tarzımız ile tüketicilerin öncelik ve beklentilerini kökten değiştirdi. Konut endüstrisiyle ilgili beklentilerden otomotive, ulaşım endüstrisinden çalışma metotlarına yeni yaklaşımları gündeme getirdi.
Pandemi, küresel ekonomi-politik açısından 21'inci yüzyılın üç megatrendi olan 'hipersonik dijitalleşme', 'mobilite' ve 'sürdürülebilirlik' kavramlarıyla ilgili süreçleri de hızlandırdı. Bu nedenle, artık her gün 'enerji dönüşümü'nü, 'dijital dönüşüm'ü, 'yeşil dönüşüm'ü ve 'bilgi dönüşümü'nü konuşuyoruz. Ve tüm bu süreçlerin en tepe noktasında 'küresel iklim değişikliği' ve 'iklim krizi', 'iklim güvenliği' başlıkları yer alıyor.
Öyle ki küresel iklim değişikliği artık uluslararası ekonomi-po- litikte 'Yeşil Kuğu' olarak adlandırılıyor. Çünkü iklim krizi ve iklim güvenliği tüm dünyayı kökten etkileyecek gelişmelerin habercisi olarak, hızla hayatımızın her bir anını değiştirecek. Türkiye de, küresel iklim değişikliği, iklim krizi ve iklim güvenliğine yönelik bu hızlı gelişmeleri dikkatle takip eden bir ülke olarak, Paris Antlaşması'nın bir parçası oldu ve 2053'ü 'net sıfır karbon' hedefi olarak açıkladı.
Küresel iklim krizi ve küresel iklim güvenliği, önümüzdeki dönemin en kritik başlıkları olarak, enerji, ulaştırma, konut, tarım sektörlerinde ve imalat sanayinde yepyeni yaklaşımları önceliklendirecek. Küresel iklim krizi, aynı zamanda 'iklim mülteciliği'ne yönelik yeni riskleri de tetikleyebilir. Kuzey Kutbu'nun da ötesinde, dört bin metre derinliğe sahip buzullarıyla Antarktika'nın erimesi, okyanus ve deniz su seviyesini 70 metreye kadar yükseltme riski taşıyor. Dünya kara toprağının yüzde 20'den fazlasının sular altında kalması, telafisi neredeyse imkansız felaketleri tetikleyebilir. Bu nedenle, 2022'den başlayarak, önümüzdeki 10 yıl için küresel iklim değişikliği, iklim krizi ve iklim güvenliği kavramlarını tam manasıyla ciddiye alıp, küresel ve ülke bazında ciddi bir hazırlığa yoğunlaşmamız gerekecek.
2022'DE ÖNE ÇIKACAK 5 TEMEL RİSK
Uluslararası ekonomi çevreleri 2022 için dünya ekonomisi ve küresel ticareti bekleyen olası risklere odaklanmış durum- da. Uluslararası makalelere, uluslararası finans kurumları tarafından derlenen raporlara birlikte baktığımızda beş temel risk başlığının öne çıktığını görüyoruz. Gelin bunları beraber inceleyelim...
BİRİNCİ RİSK: OMICRON VARYANTI
Birleşik Krallık'ta Omicron varyantından dolayı ilk yaşamını yitiren hasta haberiyle birlikte, Avrupa'nın pek çok ülkesinde sınır kapılarında aşırı kısıtlama, karantina ve tümüyle kapanma alternatifleri tekrar gündemin ön sıralarına oturdu. Bilhassa, bu dakikadan sonra Noel tatili için aşırı önlem almanın getireceği tepkiler dikkate alınarak, bazı ülkelerin 1 ile 3 Ocak 2022 tarihlerinden itibaren devreye girecek bazı tedbirleri tartıştığı konuşuluyor.
Bununla birlikte başta Fransa olmak üzere, pek çok Avrupa ülkesi, hızla iki veya üç gün için 'uzaktan çalışma' koşullarına dönmeyi konuşmaya başladı. Kaldı ki, çalışanların da, son altı ayda pek çok önde gelen ülkede yapılan iş yaşamına yönelik anketlerde, Covid-19 pandemisi geride kalsa dahi, artık haftada en az iki gün uzaktan çalışma metodunun iş hayatına yerleşmesini talep ettikleri de gözlemleniyor. Ancak bu durum, okulların da kapanması ve ağır karantina kararları halinde, yine tüm dünyada hizmetler sektörünün para kaybetmesi anlamına gelecek ki 2022 için ülke ekonomilerini, büyümeyi, istihdamı ve kamu maliyesini hayli zorlayabilecek bir riskten söz ediyoruz.
İKİNCİ RİSK: KÜRESEL ENFLASYON
Küresel ekonominin 2022'de karşılaşacağı en önemli ikinci risk ise ilkbahar ortasına kadar devam edecek yüksek 'küresel enflasyon' olacak. ABD'de TÜFE artış oranının 2021 sonunda yüzde 7'yi görüp, bu oranı nisan ayı başına kadar koruması bekleniyor. 2022'nin yaz ortasından itibaren G7 ülkelerinin önemli bir kısmında yıllıklandırılmış manşet enflasyonun düşmeye başlayacağı beklense de, küresel emtia, tarım-gıda, enerji fiyatlarına ve lojistik maliyetlerine bağlı küresel enflasyon riski önemli bir sorun teşkil ediyor.
ÜÇÜNCÜ RİSK: STAGFLASYON
Küresel enflasyondaki artış trendinin oluşturduğu maliyet artışları 2022 için üçüncü önemli riski gündeme getiriyor; o da 'stagflasyon' riski. Çünkü başta ABD Merkez Bankası (Fed) olmak üzere, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve diğer önde gelen merkez bankaları nezdinde küresel enflasyon riskine bağlı tartışmalar giderek görüş ayrılığını tetikler ve 'para politikasının sertleştirilmesi'ni talep eden 'şahinler', 'güvercinler'e ağır basarsa bu tablonun yüksek enflasyon ile birlikte ağır durgunluk ve yüksek işsizlikle birlikte 'stagflasyon'u tetikleyebileceği konuşuluyor.
DÖRDÜNCÜ RİSK: RUSYA VE ÇİN
Bu tabloda elbette Çin ve Rusya'nın ekonomi-politik kararları da kritik küresel riskler arasında. Çin noktasında en kritik konu, Çin'in küresel ticaretin en önemli tedarikçi ülkesi olarak, dünya ekonomisinin ihtiyacını karşılayacak hammadde, nadir metal, ara mamul ve nihai ürünlerin dağıtımında isteksizleşmesi ve dünya ekonomisinin ihtiyaçlarını karşılamak noktasında ise 'iştahsızlaşma'sı. Rusya'nın ise Ukrayna konusunda atabileceği olası adımlar nedeniyle, Rusya ile ABD ve AB arasında artacak gerilim hiç şüphesiz ki, bölgesel ve küresel ticareti de, dünya ekonomisini de etkileyebilir.
BEŞİNCİ RİSK: MALİYE POLİTİKALARI
Küresel borç oranlarının hızla arttığı günümüzde hükümetlerin uyguladığı maliye politikalarında alan daralması da 2022'nin kritik riskleri arasında yer alıyor. Türkiye bütçe dengesi ve kamu borç stoku açısından şanslı olsa da pek çok önde gelen ülke 2022'de bütçe açığını küçültmek ve kamu borç artışını yavaşlatmak zorunda. Bu da ülkelerin büyüme performansını, istihdamını ve kamu sosyal destek imkanlarını olumsuz yönde etkileyebilir. 2022 bu anlamda önde gelen ekonomilerin pek çoğu için kolay bir yıl olmayacak.
SOMUT ÇÖZÜM YOK
Dünya ekonomisi Covid-19 küresel virüs salgınıyla bir kaç önemli şoku birlikte yaşadı; yaşamayı sürdürüyor. İlk şok, küresel ölçekte veya ülke ekonomisi ölçeğinde 'talep şoku' ve 'arz şoku'nun birlikte yaşanmasıydı. Dünyanın önde gelen ülkelerinin pandeminin ilk, 2'nci ve 3'üncü dalgalarını ağırlıklı olarak uzun soluklu karantina, kapanma veya hayatı kısıtlama kararlarıyla yönetme gayretleri, önce ağır bir talep daralmasına, ardında da üretimin aksamıyla arz daralmasına sebep oldu. Dünya ekonomisi 3'üncü dalganın sonuna doğru, ancak 2021'in bahar sonu, yaz başı gibi tekrar normale dönme, açılma kararları ile kendine gelebildi.
Ancak ülke içi ekonomiler kısmen normalleşmiş olsa da, küresel ticaret ve küresel tedarik zincirindeki sıkışmalar, aksamalar ve son 40 yılda görülmemiş ölçüdeki gecikmeler, küresel emtia fiyatlarında da ciddi artışlara sebep oldu. Bu durum, 1973 ve 1979 petrol krizlerinden bu yana ilk kez önde gelen ekonomilerde ve yükselen gelişmekte olan ekonomilerde ciddi bir maliyet enflasyonu sıçramasına sebep oldu.
Almanya'nın 1975-2020 Üretici Fiyatları Endeksi yıllık değişim oranı ortalaması yüzde 1,7 iken, aynı oranın geçen ekim ayı sonu itibarıyla yüzde 18,2'ye ulaşmış olması, Almanya gibi enflasyon konusunda 'kırmızı çizgi'si olan bir ülkenin bile küresel emtia ve enerji fiyatlarının etkisinden kurtulamadığını gösteriyor. Bununla birlikte, ne IMF, ne Dünya Bankası, ne de OECD açısından maliyet enflasyonuyla mücadele adına önerilebilen somut bir çözüm yok.
GEMİSİNİ KURTARAN KAPTAN
Bir çözüm için öncelikle dünya ekonomisinin tedarikçisi konumundaki Çin ve Asya'nın hammadde, ara mamul ve nihai mamul üretim düzeyinde tümüyle normalleşmesi gerekiyor. Ayrıca başta deniz yolları olmak üzere, küresel ticaret koridorlarında tedarik zincirlerinde tarihi gecikmeler ortadan kalkana kadar, uluslararası ekonomi kurumlarının tahminlerine göre, Nisan 2022'ye kadar küresel emtia fiyatları yüksek seyredecek gözüküyor.
Bu durum gerek G20 gerek OECD üyesi ülkeler nezdinde, dünyanın önde gelen 45 ekonomisinin küresel enflasyondan önümüzdeki ilkbaharın ortalarına kadar etkilenmeye devam edeceklerini gösteriyor. Aynı dönemde, bilhassa Kuzey Yarıküre için kış şartlarının da sert geçeceği ve bu nedenle yüksek enerji fiyatları beklentisi de hesaba katıldığında, genel anlamda enflasyonda yavaşlama ancak etkisini 2022 yaz ortası ile sonbahar başı hissettirebilecek.
Bu noktada, başta Avrupa'nın önde gelen ekonomileri olmak üzere, yeni varyantlarla birlikte 4'üncü ve 5'inci dalgayı göstermekte olan pandemiye karşı yine ülkelerin kısıtlama, kısmi kapanma kararlarına yönelik bocalama içinde oldukları görülüyor. Bu adımların ülkelerin günlük hayatı, tüketim eğilimleri, üretimin ve ticaretin ve hatta küresel ticaretin normalleşmesi boyutunda sebep olabileceği yeni gecikmeler önde gelen merkez bankalarını büyümeyi ve istihdamı korumayı sürdürmek adına endişelendiriyor. Hiçbir merkez bankası gevşetilmiş para politikası patikasını hızla sertleştirmeye niyetli görünmüyor.
Bu nedenle, önde gelen merkez bankalarının yönetim kurullarında da, ekonomistler arasında da para politikasının bir an önce sertleştirilmesi ile asla aceleci davranılmaması noktasında tartışma sert bir şekilde devam edecek gibi gözüküyor.
ÖZEL POLİTİKALAR
Temel nokta şu ki, tüm bu küresel ve bölgesel belirsizliklerin ortasında, artık uluslararası ekonomi kurumları açısından 'tek reçete'ye dayalı, tüm önde gelen ekonomilere 'standartlaştırarak' uygulanacak para ve maliye politikası şablonları önermek geride kaldı.
Küresel ekonomi-politiğin sebep olduğu belirsizlikler, bu belirsizliklerin ülke ekonomileri üzerinde sebep olduğu farklı yansımalar, ülkeden ülkeye farklı öncelik ve sorunlar, her ülkenin kendi para ve maliye politikası tasarımını kendine özgü olarak şekillendirmesini gerektiriyor. Bu nedenle 2022, ülkeler açısından 'kendi gemisini kurtaran kaptan' formatında unutulmayacak bir yıl olacak.
MAKROEKONOMİK GÖRÜNÜM ENFLASYONDA BAZ ETKİSİNİN SONU MU
Gökhan Kula - ALPS Family Office Kurucu Ortak
-Küresel ekonomik büyüme 2022'de geçen yıla göre daha yavaş bir hızda olsa da devam edecek. ABD işgücü piyasasındaki toparlanma ivmesi Ekim 2021'den itibaren belirgin şekilde artmaya devam ediyor. ABD'de işsizlik oranının 2022'de kriz öncesi seviye olan yüzde 3,5'e gerilemesi bekleniyor.
-Avrupa makroekonomik olarak ABD'nin gerisinde. Bazı öncü göstergeler (örnek olarak Almanya IFO endeksi gibi) zayıf açıklanması pandeminin olumsuz etkilerini yansıtıyor. Ancak özellikle Avrupa sanayi sektöründe sağlam iş durumu ve ön sipariş verileri özellikle kış ayların bitimiyle ekonomik büyümenin yeniden artacağına işaret ediyor.
-Çin'de de makro veriler 2021 ile kıyaslayınca daha zayıf bir seviyede olsa bile son aylarda büyüme yeniden istikrar kazandı. Hükümet ve merkez bankası ekonomiyi desteklemek için ilk adımları attı ve bu destek yeni yılın ilk çeyreğinde artacak. Ancak geçen yıl Çin'in gayrimenkul sektöründeki Evergrande olayına ve büyük teknoloji şirketlerine müdahalelere sahne oldu. Bu durum yatırımcıları tedirgin ediyor.
-2021'de piyasaların en önemli konulardan biri hızlı bir geri dönüş yapan enflasyon oldu. Kasım ayında ABD enflasyon oranı yüzde 6,8 olarak açıklanırken yaklaşık kırk yılın en yüksek seviyesine çıktı. Ancak 2022'de süresi dolan baz etkileri, teslimat darboğazlarının gevşemesi ve ekonomik büyümedeki yavaşlama nedeniyle global enflasyon oranlarında bir düşüş bekleniyor.
-Ancak ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Powell'ın en son açıklamasında yüksek enflasyon oranlarının geçici olmayabileceğini itiraf etmesi piyasaları olumsuz etkiledi. Powell'ın açıklamaları ışığında 2022'deki ortalama yıllık enflasyon oranlarının beklenenden daha yüksek gerçekleşebileceği anlamına geliyor. Enflasyon konusu 2022'de yatırımcıların gündeminden düşmeyecek ve yeni bir piyasa rejiminin habercisi.
-Enflasyonun yanında 2022'de uluslararası piyasaların gündemindeki en önemli konu küresel merkez bankalarının hızlı ekonomik büyüme trendiyle ve yükselen enflasyonla para politikasında yavaşlama sürecine girip, varlık alımlarını azaltmaya başlaması olacak. Ayrıca politik faizlerin artması (tapering) finansal piyasaların bu yıl için en önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam edecek. Yüksek enflasyon oranları göz önüne alındığında, İngiltere Merkez Bankası'nın G7 merkez bankaları arasında kilit faiz oranını yükselten ilk banka olduğu görülüyor. Bu arada Fed'in geçen yılın son toplantısında, tahvil alımlarının hızını başlangıçta planladığından daha hızlı bir şekilde azaltılmasına, net tahvil alımlarının Mart 2022 gibi erken bir tarihte bitmesine ve yıl ortasında ilk faiz artırımının yapılmasına karar verdi. Fed'in son toplantısında üyelerin gelecek yıl faiz oranlarının üç kez artacağını açıklaması 'gevşek para politikası'nın dönüm noktasında olduğumuzun kanıtı.
-Euro Bölgesi'ne bakınca, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) Washington veya Londra'ya göre daha az dinamik bir enflasyon tablosuyla karşı karşıya olduğu görülüyor. Bu nedenle, Frankfurt'un parasal desteği iade etmek için daha fazla zaman ayırması şaşırtıcı değil. Bununla birlikte, Pandemi Acil Durum Programı (PEPP) kapsamındaki tahvil alımlarının Mart 2022'den itibaren durdurulacağı duyuruldu. Euro Bölgesi'ndeki faiz artırımlarının 2024 ortasından önce başlaması pek olası görünmüyor.