Enflasyonla mücadeleden kim galip çıkacak?
Bir yanda ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımları, diğer tarafta Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle roket gibi yükselen enerji fiyatları. Küresel ekonomiler enflasyon canavarıyla boğuşmaya çalışırken, savaşın körüklediği enerji fiyatları tüm bu çabaları baltalıyor. Son çeyrekte Rusya’ya karşı alınacak politik kararlar, küresel ekonominin 2023 rotasını çizecek. Türkiye ise artık seçim dönemine girmiş durumda. Yatırımcılar enflasyonun üzerinde getiri sağlamak için hisse senetlerine yoğunlaştı. Yabancı sermaye girişindeki artış, yatırımcıların tüm dikkatinin Borsa İstanbul’a yönelmesine neden oldu.
Adil Uçar & Levent Gürses / INBUSINESS
Kuşkusuz 2022 pandemiden sonra dünya ekonomisinin tam kendini toparlamaya başlarken, yeniden tepetaklak olmasıyla hafızalarımıza kazınacak bir yıl olacak. Pandemi dönemiyle adeta verilen iki yıllık aradan sonra yeniden ve oldukça hararetli bir şekilde ısınmaya başlayan ekonomiler 20 Şubat'ta Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte büyük bir darbe yedi. Neler olmadı ki...
Savaşın ekonomik etkileri özellikle Avrupa Birliği ve gelişen ülkelerde hissedilmeye başlarken, 2008 ABD Kredi Krizi'nden bugüne herkesin korkulu rüyası olan enflasyon canavarı sonunda canlandı ve ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımlarının devreye girmesiyle piyasalar alt-üst oldu.
Belki Rusya-Ukrayna savaşı olmasaydı küresel ekonominin enflasyon ile mücadelesi daha az hasarla devam edebilirdi. Ancak ABD tarihinde görülmemiş oranda yaşanan enflasyon artışları, Fed'in kimsenin gözünün yaşına bakmamasına neden oldu. Diğer taraftan Çin'in yavaşlaması ve uyguladığı 'sıfır vaka' politikası ile yaşanan kapanmalar tedarik zincirindeki bozukluğun onarılmasının da önüne geçti. Üstelik Çin'deki 'ev kredisi' sorunu o kadar büyüdü ki bugün hala bu sorunla nasıl mücadele edileceği ve sonuçlarının ne olacağı tartışılıyor... Oysa 2022 başında iş insanları, piyasa oyuncuları ve yatırımcıların temel senaryosu oldukça iyimserdi. Ne de olsa küresel büyümede 2020'de yaşanan yüzde 3.2 küçülmeyi 2021'de yüzde 5.5 büyüme takip etmiş, IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşların 2022 büyüme tahminleri yüzde 6 civarına çıkmıştı.
SAVAŞ DÖNÜM NOKTASI OLDU
Ta ki 20 Şubat'ta başlayan Rusya-Ukrayna savaşına kadar. Tahminler 2022 için yüzde 4.1, 2023 içinse yüzde 3.2'ye kadar geri çekildi. Türkiye içinse iyi bir konjonktür vardı. Öncelikle Türk iş insanları pandemi dönemini çok iyi yönetti. Asya pazarından kalıcı olarak pay almayı başardı. Böylece 2022'de Türk ekonomisini ihracattaki yükseliş ve pandemi etkisinin iyice yavaşlamasıyla turizm gelirleri destekleyecekti. Euro/dolar paritesinde doların uğradığı erozyon ithalat tarafında da Türkiye'nin elini güçlendiriyordu. Petrol fiyatlarının 60 dolar seviyesinde seyretmesi de bu kompozisyona eklendiğinde cari açık dengelenecek böylece Türk ekonomisi için 'yumuşak iniş' senaryosu gerçek olacak beklentisi piyasalara hakimdi. Ekonomi yönetimi dolar kurundaki artışa karşılık 2021'in son aylarında Kur Korumalı Mevduat (KKM) ürününü çıkartarak daha istikrarlı bir kur seyrini sağlamıştı.
Ancak tüm senaryo ve denklemler Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasıyla birlikte rafa kalktı. Sonuçta Rusya küresel enerji piyasasının en etkili oyuncularından biriydi ve bu hamlesine karşılık Batı Bloğu'ndan gelen ekonomik yaptırımlar enerji fiyatlarında korkunç bir yükselişe neden oldu.
Yaptırımlarla birlikte petrol fiyatları 60'dan 100 doların üzerine çıkarken spot doğal gaz fiyatları uçuşa geçti. Hem sanayide hem de perakende tüketicinin kullandığı doğal gazda Rusya'ya bağımlı olan AB ülkeleri için ekonomik yaptırımlar Rusya'dan daha fazla kendilerine zarar verdiği -şimdilik- gerçekleşen fiyatlardan görüldü. Enerji fiyatlarındaki hızlı artışın en önemli etkilerinden biri elbette zaten yükselmekte olan enflasyon rakamlarını zıplatması oldu.
FED PIYASALARI KARIŞTIRDI
Enflasyonun önemli bir etkisi de senelerdir piyasayı fonlayan ve bu stratejiyi terk etmeye hazırlanan Fed'in faiz artırımı hamlelerini hızlı ve beklenenden daha sert yapmasına neden olmasıydı. Bu da dolar endeksinin hızla yükselerek 20 yılın sonunda euro/dolar paritesinin 1'e dayanmasına böylece AB'nin enerji fiyatlarında daha da köşeye sıkışmasına neden oldu. Küresel piyasalardaki bu büyük dalgalanma elbette Türkiye ekonomisine ve piyasalarına da yansıdı.
Garanti BBVA Yatırım Genel Müdürü Utku Ergüder "Yıla başlarken negatif reel faiz ortamı, şirket hisse geri alımları, gelişen piyasalara göre iskontonun korunduğu ve söz konusu iskontonun güçlü şirket karlılıklarıyla desteklendiği genel görünümün Türk hisse piyasasını cazip yatırım adresi haline getirmesini öngörüyorduk" diyerek özetliyor piyasalardaki beklentiyi.
Ak Yatırım Genel Müdürü Mert Erdoğmuş ise "Yılbaşında 2021 dinamiklerinin de etkisiyle döviz kazancı sağlayan ihracat ağırlıklı ve emtia üreticisi şirketler daha ön plandaydı. Küresel dinamiklerin değişmesi ve küresel resesyon ihtimalinin ön plana çıkmasıyla portföy temalarında bir miktar değişim gözlemledik" diyor. Yılın ilk çeyreğinin ardından TÜFE tahvil getirileri sayesinde güçlü kar artışı sağlayan bankalar, Covid-19 sonrası turizm sektöründeki canlanmadan faydalanan hava yolu şirketleri ve enflasyonist ortamda hane halkının dayanıklı tüketim talebinin de zayıflamasıyla perakende ticaret sektörleri öne çıktı. Ağustos ayının ortalarına gelirken yılbaşına göre BIST-100 getirisinin yüzde 54 civarında gerçekleştiğine de dikkat çeken Erdoğmuş "İlk sekiz aylık TÜFE enflasyonunun da yüzde 50 civarında olacağını tahmin ediyoruz. Dolayısıyla BIST-100 yıl başından beri konuşulduğu gibi enflasyonu yenmeyi başaran nadir yatırım alternatiflerinden biri olmayı başardı" diyor.
ABD ENDEKSLERi NEGATİF GETİRİDE
Ağustos ortası itibarıyla global hisse senedi piyasalarında dolar bazında negatif getiriler görüldüğünü söyleyen TEB Yatırım Genel Müdürü Selim Yazıcı özellikle ABD endekslerinde haziran ortasından sonra performanslar toparlansa da S&P endeksi yılın başına kıyasla yüzde 10 negatif getiri kaydettiğine dikkat çekiyor. Morgan Stanley Capital International (MSCI) Dünya Endeksi'nin ABD Doları bazında performansı da yüzde -12 seviyesinde gerçekleşti. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Gelişmekte Olan Ülkeler endeksinin dolar bazında performansı yüzde -18 seviyesinde seyretti. Yazıcı "Buna karşılık Türkiye'de, temettü ile düzeltilmiş BIST-100 endeksi TL bazında yüzde 62, dolar bazında ise yüzde 20 getiri sağladı. MSCI Türkiye Endeksi de bu bağlamda MSCI GoÜ endeksinden yüzde 38 pozitif ayrışmış oldu" değerlendirmesini yapıyor.
FAİZLER NE OLACAK?
Elbette Türk piyasalarında yatırımcıların en önemli zorluğu artan enflasyona karşı yatırım aracı bulmak oldu. Borsa İstanbul, KKM, döviz, altın ve bu varlıkları dayanak olarak kullanan ürünler tercih edildi. Ve tabii ki şu anda da hararetle tartışılan gayrimenkul yatırımlarını da yatırımcıların ilgisi ve talebi nedeniyle bu listeye eklemek gerekiyor. Peki son derece hareketli geçmesi beklenen yılın son çeyeğinde yatırımcılar nasıl bir piyasa bekliyor? Önce hemen şunu belirtelim, herkesin gözü kulağı Rusya-Ukrayna savaşı ve Rusya'ya yapılacak ekonomik yaptırımların devam edip etmeyeceği ya da yeni yaptırımlarda olacak.
Enerji krizinin derinleşerek tüm dünyaya daha fazla enflasyon ihraç etmesinin önüne geçilip geçilmeyeceği ya da nasıl bir çözüm bulunacağı son çeyrekte belli olacak. Üstelik bu soruların cevabı tamamen politik, yani herhangi bir senaryo geliştirmek de pek mümkün değil. Sorun bir anda çözülebileceği gibi aylarca da devam edebilir. Bu nedenle tüm yatırımcılar Rusya-Ukrayna konusundaki gelişmeleri takip edecek. İkinci önemli nokta ise Fed'in faiz hamleleri ve ABD enflasyonu olacak.
Fed'in bu ay yapacağı toplantıda açıklayacağı faiz kararı önemli zira enflasyondaki gerilemenin beklendiği kadar hızlı olmadığı ortada. Nouriel Roubini'ye göre Fed, faizleri yüzde 4.5 seviyesine kadar çıkartmalı. Fed'in faiz kararı diğer taraftan teknik olarak resesyonda olsa da ABD ekonomisinin hissedilir bir biçimde resesyona girip girmeyeceğini de belirleyecek.
Piyasalar faiz kararıyla birlikte resesyon ve stagflasyon (ekonomide durgunluk ve enflasyon artışı) ihtimallerini fiyatlamaya başladı bile. Son çeyrekte pozisyonlar daha da netleşecek. Ve elbette Çin'den gelecek haberler de piyasaların yakın takibinde olacak. Detaylarını ilerleyen haberlerimizde de okuyabileceğiniz gibi bu yıl Çin'in büyümesinin daha da yavaşlaması bekleniyor. Asıl korkutan gelişme Çin emlak kredisi pazarında yaşanan sıkışma. Çin başlı başına küresel ekonomiyi daha da derin bir krizin içine itebilecek potansiyele sahip.
Peki ya Türk piyasaları? Öncelikle piyasaların son çeyrekte en önemli gündem maddesinin artık Cumhurbaşkanlığı seçimi olacağını söyleyebiliriz. Seçimin erken veya zamanında olması fark etmiyor. Yatırımcılar beklenti ve senaryolarına göre pozisyonlarını almaya başlayacak. Hükümetin seçime yüksek büyüme ve yüksek istihdam politikasıyla gideceği alınan son ekonomik tedbirlerden görülüyor. Merkez Bankası'nın faiz indirimleri ve ticari kredilerdeki faiz oranlarının azaltılmasına yönelik hamleler KGF benzeri bir desteğin ve konut kredilerinde yeni bir hamlenin yapılacağına işaret ediyor.
BAZ ETKİSİ DEVREYE GİRECEK
Yurt dışından para girişinin artması da bir süre için döviz kurlarındaki hızlı artış ivmesinin yavaşlayacağını gösteriyor. Enflasyonda ise özellikle aralık ayından sonra baz etkisiyle yavaşlama beklentisi hakim. Bu nedenle son çeyrekte Borsa İstanbul ve döviz bazlı yatırımların ön planda olacağını söyleyebiliriz. Nitekim Utku Ergüder yıl başından bu yana Borsa İstanbul için koruduğu iyimserliğin devamı adına küresel risk iştahının önem taşıdığını söylüyor.
Ergüder, yurt dışında merkez bankalarının beklenenden daha sıkı faiz politikalarına yönelmesinin ya da resesyon endişelerini artırabilecek veri akışının kısa vadeli dalgalanmalara neden olsa da, bu yöndeki olası gelişmelerle gündeme gelebilecek geri çekilmelerin yıl boyunca olduğu gibi BİST açısından yeniden alım fırsatı yaratacağını da ekliyor.
Mert Erdoğmuş ise "Yılın son çeyreğinde bazı bölge ülkeleri ile hükümetin yürüttüğü ekonomik iş birliği süreçleri piyasalar adına dikkate değer. Ayrıca son çeyrekte Avrupa'da olası enerji krizine ilişkin gelişmeler de yurt içi piyasaları sağlıklı değerlendirmek açısından takip edilebilir" diyor.
RİSK İŞTAHI ÖNEMLİ OLACAK
Yılın son çeyreğinin birkaç açıdan kritik olabileceğine vurgu yapan Selim Yazıcı "Avrupa'nın doğal gaz tedarikinde yaşayabileceği negatif gelişmeler, Ukrayna savaşının uzamasının yarattığı özellikle gıda tedarik zincirindeki aksamalar ve hem Çin hem de ABD'de iki başkanın kasım ayı seçim maratonu piyasaları etkileyecek önemli olaylar arasında sayılabilir" diyor ve ekliyor "Bundan sonraki süreçte de ABD ekonomisinde hem istihdam hem de enflasyon verilerini takip etmeye devam edeceğiz."
Ünlü Menkul Değerler Genel Müdürü Gamze Akgüney ise "Yılın başından bu yana yüksek enflasyon ve buna paralel olarak merkez bankalarının faiz artırımları ile mücadele eden piyasaların son çeyrekte ise bunun tam tersi bir konjonktür ile karşılaşabileceğini düşünüyorum" diyor. Akgü- ney "Faiz artırımlarının sonuna gelinmesi durumunda piyasaların 2023'teki senaryosu ise bu kez faiz indirimleri olacak. Bu da küresel piyasaların çok daha ılımlı bir çerçevede hareket etmesini sağlayabilir" diyor. Yurt içinde ise son çeyrekte 2023'te yapılacak seçimlerle ilgili beklentilerin de piyasalara yön vereceğine dikkat çeken Akgüney "Fakat cari dengede karşılaşılabilecek riskler ve para politikası TL'ye kırılganlık olarak yansımaya devam edebilir" diyor.
Yılmaz Arısoy ise orta ve uzun vadede küresel borsalardaki ayı piyasasının henüz sonlanmadığını düşünüyor. Arısoy, "Üçüncü çeyreğin sonları, ekim başı gibi görmeyi beklediğimiz çok daha büyük ve kredi piyasalarını da kapsayan bir satış dalgasıyla birlikte Fed'in çıktığı yoldan sapacağı ve havlu atacağını düşünüyorum" diyor.
Son çeyrekteki en büyük risklerden birisinin Rusya'ya uygulanan yaptırımlar olacağını söyleyen Murat Salar ise "Kış geliyor ve Batı dünyasının bu konuda 'politik' bir karar vermesi gerekiyor. Sadece evlerin ısıtılması değil endüstrinin de kullanacağı doğal gaz Rusya'dan alınacak mı? Bu sorunun cevabı son çeyrekte verilecek. Eğer alınmazsa tedarik zincirinde yeni aksamalar olacak ve Avrupa ekonomisi küçülecek ve daha da önemlisi küresel enflasyon yükselmeye devam edecek" diyor. Ayrıca Türkiye açısından ise seçimlerin piyasanın gündemine gireceği bir dönem olacağını belirten Salar, "Konuşulduğu gibi erken bir seçim olsa bile 7-8 ay kalmış olacak. Bu nedenle seçim pozisyonları alınmaya başlanacak" diyor.
SON ÇEYREK STRATEJİLERİ
Türk yatırımcıları için son çeyrekte alınacak pozisyon için fazla alternatif bulunmuyor. Öncelikle enflasyonun artış hızına yetişebilen enstrüman sayısı çok az. Döviz ve TL bazında yatırım araçları incelendiğinde sabit getirili menkul kıymetler ve mevduat faizleri yatırımcılara yeterli korumayı sağlamadığı görülüyor. TL bazlı özel sektör tahvillerinde de aynı durum söz konusu. Enflasyona endeksli tahviller ve bu tahvilleri baz alarak portföy oluşturan fonlar TL yatırımcıları için tavsiye ediliyor. Ancak son bir yılda olduğu gibi TL'nin asıl adresinin Borsa İstanbul olduğu aşikar. En azından kısa vadede hisse senetlerinde ve hisse fonlarındaki getiriler enflasyon ve üzerinde getirinin tek adresi olarak görülüyor.
Döviz bazında ise değer koruma ve faiz getirisi nedeniyle KKM'nin ön plana çıktığı görülüyor. Ayrıca eurobondlar ve banka eurobondları da yatırımcılar tarafından tercih ediliyor. Türkiye CDS'lerinin (Credit Default Swap – Kredi Sigortası) 900 puan seviyelerine çıkmasıyla birlikte hem banka hem de devlet eurobondlarında fiyat gerilemesi yaşandı. Alım fırsatı olarak değerlendirilebilecek bu durum son çeyrekte yatırımların döviz bazında korunmasına ve olumlu gelişmelerde ise fiyat artışı nedeniyle getiri elde edilmesine yarayabilir. DTH'ların yüzde 3 seviyesinde olduğunu da unutmamak gerekiyor. Döviz cinsi banka eurobondlarında 4-10 aralığında faiz getirisi seçenekleri bulunuyor. Kuşkusuz altın da yatırımcıların dikkatle takip ettiği önemli bir enstrüman. Ancak son çeyrek için altının portföylerde bir miktar yer bulması hem getiri hem de koruma açısından fayda sağlayacağı ortada.
LİKİDİTEYİ ÖNEMSEYİN
Son yılların en hareketli ve riskli son çeyreği yaşanacak. Rusya-Ukrayna savaşı, enerji krizi, küresel enflasyon, faiz artırımları ve Çin'in yavaşlamaya devam etmesi tüm ekonomileri ve piyasaları baskı altına alıyor. Türkiye içinse döviz kuru hareketleri ve seçim senaryolarının yatırım portföylerine yansımaya başlaması son çeyrek için ekstra hareketlilik oluşturacak. Büyük dalgalanmaların yaşanacağı bu konjonktürde yatırımcılar en çok yatırımlarının enflasyon karşısında değerini korumak için çaba gösterecek. Bu riskli ortamda getiri arayışı ise hisse senedi ya da altın gibi hızlı hareket edebilen ancak riskli yatırımlarda olacak.
İHRACAT ŞİRKETLERİNE ODAKLANIN
Mert Erdoğmuş - Ak Yatırım Genel Müdür
-Riskler olsa da uzunca bir süredir küresel borsalardan olumsuz yönde ayrışan ve F/K seviyeleri benzer ülke ortalamalarının yüzde 60 altında kalan Borsa İstanbul, orta ve uzun vadede en yüksek potansiyel getiriye sahip olmaya devam edecek. Dolayısıyla hisse senetlerinin portföylerde payı azaltılabilir ancak portföyün en az yüzde 30-40'ının hisse senedinden oluşmasını önerebilirim.
-Yaz döneminde model portföy önerile- rimizi ağırlıklı olarak hava yolu, perakende ticaret ve banka hisselerinden oluşturduk. Kur tarafının nispeten sakin kalması özellikle bankalar tarafında portföy getirilerimize destek verdi. Yılın son çeyreği ile birlikte kur üzerindeki baskının artması ihtimaline karşı bankalar yerine ihracat ağırlıklı beyaz eşya ve otomotiv şirketleri portföylere eklenebilir. Küresel talep ve fiyat koşullarındaki iyileşmeye bağlı olarak demir-çelik hisseleri de öne çıkabilir. Yılın son çeyreğinde ayrıca temettü beklentisi yüksek şirketlerin de öne çıkması beklenebilir.
YENİ ALIM FIRSATLARI OLACAK
Utku Ergüder - Garanti BBVA Yatırım Genel Müdür
-Yurt dışında merkez bankalarının beklenenden daha sıkı faiz politikalarına yönelmesi ya da resesyon endişelerini artırabilecek veri akışı kısa vadeli dalgalanmalara neden olabilirse de, bu yöndeki olası gelişmelerle gündeme gelebilecek geri çekilmelerin yıl boyunca olduğu gibi Borsa İstanbul açısından yeniden alım fırsatı yaratmasını bekliyorum.
-Bu yıl için öngörümüz doğrultusunda belirlediğimiz portföy dağılımımız yılın başından bu yana önemli bir değişim göstermedi. Bu paralelde, portföy dağılımı; yüzde 60 hisse, yüzde 10 mevduat TL, yüzde 20 tahvil-bono, yüzde 10 altın olarak şekillendirilebilir.
-2022'de TL cinsi varlıklarda olası fırsatları, başta Borsa İstanbul olmak üzere takip etmeyi sürdürüyoruz. BİST adına katalizör olarak değerlendirdiğimiz başlıklarda yılın başından bu yana kayda değer bir değişiklik olmaması sebebiyle, model portföyümüzde Anadolu Efes, Akbank, BİM, Sabancı Holding, Şişecam, THY, Tekfen Holding, Tüpraş ve Yapı Kredi Bankası'na yer veriyoruz.
ANA TEMA ENFLASYONDAN KORUNMAK
Yılmaz Arısoy - Yapı Kredi Yatırım – Genel Müdür
-Yılın son çeyreğinde yatırımcıların hisse senetlerine ilgisinin devam et- mesini bekliyorum. Bu nedenle portföy dağılımında yüzde 50 oranında hisse senedi, yüzde 30 oranında altın, yüzde 20 oranında ise yurt dışı hisse senedi fonu bulundurmalarını öneriyorum.
-Yılın ilk yarısında enflasyonun yüzde 9 altında kalan getirisine rağmen Borsa İstanbul diğer yatırım ürünlerine kıyasla en yüksek getiriyi sağlayan finansal araç oldu. Bu seyrin, yılın ikinci yarısında da devam etmesini bekliyorum.
-İncelememiz altındaki şirketler için ortalama yüzde 52 artış potansiyeli hesaplıyoruz. Sektör ve hisse tercih- lerinde ana tema enflasyona karşı korunmak. Tercihlerimizi yaparken önceliklendirdiğimiz başlıca özellikleri fiyatlama gücü, yüksek brüt karlılık, düşük işletme sermayesi gereksinimi ve sınırlı döviz riski olarak sıralayabiliriz. En beğendiğimiz hisselerin yer aldığı Model Portföy'ümüzde, son dönemde eklenen Logo Yazılım ve Mavi ile beraber Anadolu Efes, Aksa Enerji, Alarko Holding, BİM, Coca Cola, Ford Oto, Koza Altın ve Tüpraş yer alıyor.
HİSSE SENEDİ VE EUROBONDLAR
Murat Salar Azimut - Portföy Genel Müdür
-Son çeyrek için en önemli konulardan biri Rusya-Ukrayna savaşı olacak. Yaptırımlar enerji fiyatlarındaki zıplamaya neden oldu. Rusya enerji piyasalarından henüz tam anlamıyla çekilmiş değil ancak yeni gelebilecek yaptırımların neleri kapsayacağını bilmiyoruz. Batı bu konuda karar verecek. Ayrıca Fed'in enflasyonu düşürmek için faiz artırımlarına devam etmesi durumunda resesyon ve hatta stagflasyon riski de son çeyrekte iyice belirginleşecek.
-Son çeyrekte Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye piyasalarının gündemine girecek. Seçim fiyatlaması piyasalarda henüz yapılmaya başlanmadı. Bu yılın son ve 2023'ün ilk çeyreğinde kredi musluklarının açılmasını bekliyorum. Bu ekonomiyi büyütecek bir hamle ancak enflasyonu da beraberinde getirir. Bu nedenle yatırımcının elinde hisse senetlerinin ve döviz bazlı yatırımların alternatif olduğunu görüyorum. Bu nedenle yatırımcılar portföylerindeki ağırlığı bu iki enstrümana vermeliler. Euroond tarafında öncelikle banka eurobondlarına ya da bu enstrümanı kullanan yatırım fonlarına yatırım yapabilirler.
KKM DALGALANMADAN KORUYABİLİR
Selim Yazıcı - TEB Yatırım Genel Müdür
-Yatırımcılar için hisse senedinin iyi bir alternatif olmaya devam ettiğini düşünüyorum. Eurobond ise varlık sınıfı olarak hisse portföylere eşlik edebilir. Yılın son çeyreğinde global piyasalardaki olası dalgalanmadan yatırımcıyı koruyabilecek bir enstrüman olarak da KKM bir alternatif olabilir.
-Yıl ortası portföy dağılımımızda, ağırlıklı taşıdığımız hisseler petrol türevleri ve yurt içi enflasyondan olumlu etkilenen sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerdir. Döviz kazanan ve Covid-19 sonrası seyahat artışı sayesinde yüksek jet yakıtı fiyatlarını bilet fiyatlarına yansıtabildiğini düşündüğümüz havacılık hisselerine portföyümüzde yer veriyoruz. Petrol rafinaj hisselerini yükselen orta distilat marjları sayesinde portföyümüzde tutuyoruz.
-Enflasyon muhasebesinden fayda sağladığına inandığımız Türk perakendecileri düşük çarpanları ve artan ciroları sayesinde tercih ediyoruz. Ayrıca altın madencilik hisseleri de hem tarihsel olarak enflasyon riskinden korunma aracı olduğuna inandığımız için hem de bu şirketlerde mülkiyet devri söz konusu olduğu için portföyümüzde. Bankalardaki ağırlığımızı endeksin üstünde taşımaya devam ediyoruz.
PERAKENDE HİSSELERİNE DİKKAT
Gamze Akgüney - Ünlü Menkul Değerler Genel Müdür
-Yaz aylarının sonuna yaklaşılması ve turizm gelirlerindeki potansiyel daralmanın cari dengeyi olumsuz etkileme potansiyeli şartları zorlaştırıyor. Bu nedenle getirisi dövize dayalı enstrümanların portföy içindeki toplam payı yüzde 30-40 bandında tutulabilir. Burada DTH'ın yanında riski dağıtmak adına eurobond ve yurt dışı hisse senetlerinden de yararlanılabilir.
-Diğer taraftan hisse senetlerinin güçlü bir potansiyel sunmaya devam ettiğini düşünürsek doğrudan hisse senedi veya hisse senedi fonlarına ayrılacak büyüklük de yüzde 40 civarında tutulabilir. Portföyün geri kalanının ise değişken fonlarda değerlendirilmesinin makul olacağına inanıyorum.
-Güçlü getiri potansiyeli ve endeksteki yükselişlere liderlik etme olasılığı nedeniyle bu yönde bir portföy oluşturulduğunda bankacılık sektörüne kesinlikle yer verilmeli. Bunun yanı sıra yüksek enflasyon görünümü nedeniyle perakende, yolcu trafiğindeki devam eden artış potansiyeli nedeniyle havacılık ve maliyet artışlarını ürün fiyatlarına yansıtabilme kabiliyetinden dolayı gıda ve içecek sektörleri de portföylerde yer alabilir.